
Almanların canı can da bizimkisi patlıcan mı?
- 4 Ocak 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Küresel Sorunlar
- 1
Mehmet Çanlı
Bir zamanlar internet üzerinden bazı yabancı Güvenlik Bültenleri gibi yayınlar ve dergiler ile savunma sistemleri ile ilgili basılı yabancı dergilere üye olmuştum. Bu dergilerden basılı olanlar posta ile gelirken internet üzerinden üye olduklarım e-posta olarak düzenli bir şekilde geliyor. Bu yayınlarda son günlerde okuduğum haberlere göre Avrupa’nın en büyük endişesi Suriye ve Irak’tan gelen sığınmacılar arasında teröristlerin de ülkelerine girmesi veya bu sığınmacıların bir kısmının ülkelerine geldikten sonra terör örgütlerince kandırılıp eylem yapmaya ikna edilmesiymiş.
Bu konuda kamuoyuna da bazı resmi bilgiler sızmaya başlamış. Mesela gazete haberlerine göre Alman istihbarat teşkilatı “Bundesnachrichtendienst (BND)’’ hükümetine, IŞİD’in Avrupa’ya sığınmacı grupları içinde sızdığı uyarısında bulunmuş. Yetkililer ve analizciler şimdi, hangi teröristlerin sızmadan önce tespit edilebileceğine dair metotlar bulmaya çalışıyorlarmış.
Bilindiği gibi geçen yıl 13 Kasım günü, üç grup IŞİD’li terörist, ellerindeki kaleşnikoflarla, Paris’te bulunan ‘’Stade de France’’ stadyumu, ‘’Bataclan’’ konser salonu ve çeşitli publara saldırmışlardı. Bu saldırılarda 130 kişi ölmüş ve çok sayıda insan da yaralanmıştı. Fransa sanırım o zaman OHAL ilan etmişti. Bu saldırılardan sonra 22 Mart’ta, Bürüksel havaalanına ve metro istasyonuna yapılan saldırıda ise 32 kişi ölmüştü. Ayrıca, daha küçük silahlı ve bıçaklı saldırılarda yaralananlar ve ölenler de olmuş. Bu olaylardan sonra konu hakkında yapılan araştırmalarda Paris’teki saldırıları gerçekleştiren 10 kişilik terörist grubunun 2015 yılındaki sığınmacı akını sırasında, göçmenlerin arasında ve sanki kendileri de sığınmacıymış gibi davranarak Avrupa’ya girdikleri tespit edilmiş.
Gazete haberlerine göre; Alman istihbarat teşkilatı (BND); IŞİD’in, sığınmacıların arasına karışarak Avrupa’ya girebilecek şekilde son günlerde yine bazı teröristlere özel eğitim verdiklerini tespit etmiş. BND’nin aldığı istihbarata göre IŞİD, seçtiği ve özel olarak eğittiği potansiyel eylemcilerine, sınırlardan geçerken normal bir sığınmacı gibi görünebilmek için sınır güvenlik görevlilerince sorulan sorulara nasıl cevap vermeleri konularında eğitim veriyormuş. İstihbarat kurumlarından sızan diğer bir bilgiye göre; IŞİD kontrolünde olan Suriye’deki Raqqa ve Irak’taki Musul’dan, IŞİD’ten kaçan sığınmacılarla birlikte özel olarak eğitilmiş çok sayıda terörist şimdiye kadar çoktan yola çıkmış.
Bazı IŞİD uzmanları, basın organlarına yaptıkları açıklamalarda, sızan bu tür haberlere tepki gösteriyorlar ve bunun bir sır olmadığını, sığınmacı akımının başından beri bilindiğini, hatta kendilerinin hükümetlerini bu konuda defalarca uyardıklarını söylüyorlar. Ayrıca, kendilerinin bu bilgiye ulaşmakta hiçbir zorluk çekmediklerini çünkü IŞİD’in, Avrupa’ya sığınmacılarla birlikte eylemci göndereceklerini çok uzun bir süre önceden beri açık açık ilan ettiğini, bu sebeple herkesin bu durumu bildiğini, fakat Irak ve Suriye’den, 840.000’i geçen yıl gelen bir milyondan fazla göçmen sığınma talebinde bulunduğu zaman politikacıların bu açıklamaları dikkate almadıklarını iddia ediyorlar.
Bu uzmanlara göre sıkıntının en önemli sebeplerinden biri, aniden ve kitlesel bir şekilde gelen çok sayıda göçmenin Avrupa ülkelerini hazırlıksız yakalamasından kaynaklanıyor. Bu sebeple o zamanlar, sığınmacıların çokluğu sebebiyle sınır kontrolleri doğru düzgün yapılamamış ve gelen sığınmacıların çoğu düzgün bir şekilde kayda dahi geçirilememiş. Bu durum, çok sayıda sığınmacının gelmeye çalıştığı, başta Almanya olmak üzere, tüm Avrupa ülkelerinde çok büyük bir sıkıntı yaratıyormuş.
O dönemde, göçmen akımı halen devam ederken, bu göç özellikle eski Doğu Almanya’da, sığınmacılara karşı yapılan saldırıların artmasına sebep olmuş. Bu sebeple politikacılar, eğer bu sığınmacıların arasında teröristlerin de bulunduğunu ilan edersek, aşırı sağ gruplar ve göçmen karşıtları büyük bir tepki gösterir ve saldırılar artar diye bu durumu halka duyurmamışlar. Yani Alman da olsalar, Fransız da olsalar veya Türk te olsalar durum pek değişmiyor. Politikacılar işte, demek ki her ülkede aynı kumaştan yapılıyorlar.
Fakat araştırmalarda ortaya çıkmış ki yapılan eylemlerdeki saldırganların çoğu doğru dürüst kontrol edilip kayda geçirilemeyen o sığınmacılardan çıkıyormuş. Bu kişilerin neden böyle eylemlere katıldıklarını anlayabilmek için sığınmacılarla yapılan görüşmelerden, gelen göçmenlerin çok değişik geçmişlere sahip olduğu, değişik politik görüşlerde oldukları ve bir kısmının IŞİD ile yakın ilişkisi olan, bir kısmının da IŞİD’li olup ta örgütten kaçan kişiler olduğu ortaya çıkmış. Bu sebeple IŞİD ve diğer radikal örgütler için şu sıralarda Avrupa’da terör eylemi yapmak için militan bulmak sorun değilmiş.
Terör eylemine katılanlar sadece geçmişi terörle ilişkili olanlar değilmiş. Bazı normal bir geçmişe sahip kişiler de terör örgütlerine katılabiliyormuş. Bunun sebebi araştırıldığına ise şu durum tespit edilmiş. Avrupa’ya giden sığınmacıların çoğu gençlerden oluşuyormuş ve bu gençler genellikle Avrupa’ya gelir gelmez hayal kırıklığına uğruyorlarmış. Çünkü onları Avrupa’ya sokan insan kaçakçıları onlara; bol para kazanacakları, hemen bir ev ve araba sahibi olacakları şeklinde gerçek dışı şeyler vaat ediyorlarmış. Bunların yalan olduğunu ve kendilerine nasıl muamele edileceğini öğrenir öğrenmez, sığınmacı evlerinde kalan genç göçmenlerin çoğu bu evlerden kaçıp ve bir daha da geri dönmüyorlarmış. Bu kaçakların çoğu, onları terör eylemlerinde kullanabilecek köktenci selefi dinci ve terörist örgütlerin ağlarına düşüyorlarmış.
Bunu önlemek için güvenlik güçlerinin ilk olarak yapmaya çalıştığı şey tüm göçmenlerin daha detaylı ve düzenli bir şekilde kayda geçirilmeleri ve takip ve kontrol edilmeleriymiş. Şimdi Almanya’da BND ve yerel istihbarat teşkilatları; bu kaçakların terör örgütlerine katılıp eylem yapmalarını engellemek için bazı yeni projeler geliştirmeye çalışıyorlarmış.
Dergilerden özet olarak verdiğim bu haberleri okuyunca sanırım siz de çok şaşırmışsınızdır. Koskoca Avrupa’ya bir avuç göçmen gitmesine ve Avrupa ülkelerinde çok az sayıda terör eylemi yapılmış olmasına rağmen adamlar işi ne kadar ciddiye alıyorlar ve hemen nasıl çözüm yolları bulmaya çalışıyorlar? Değil mi?
Peki, bizim ülkemizde yetkili merciler tarafından bu konuda ne yapılıyor?
Açıkçası bu konuda yeterli bilgim yok. Ama işin Avrupa’daki kadar ciddiye alınmadığını tahmin etmek için de pek fazla bilgiye ihtiyaç yok. Çünkü Suriyelilerin kitleler halinde ve çoğu doğru dürüst kontrol ve kayıt edilemeden ülkeye girdiklerini televizyonlardan naklen seyrettik.
Öte yandan, sokaklar Suriyelilerle dolu. Mesela bu gün Ankara’da dolmuşa bindiğimde dolmuşta üç Suriyeli vardı. Dün postaneye girerken çok güzel iki Suriyeli kız gördüm. Yani Suriyeliler aramızda ve çok serbest bir şekilde dolaşıyor, ev kiralıyor, dükkân açıyor, yani sanki bu ülkenin vatandaşlarıymışlar gibi yaşıyorlar. Eskiden dilencilerin de çoğu Suriyeliydi ama artık pek dilenmiyorlar. Sanırım parayı buldular.
Eh, sadece Ankara’da son bir yılda yapılan terör eylemlerine bakılırsa IŞİD gibi örgütlerin eylem yapmakta da pek bir sıkıntı çektikleri söylenemez. Adamlar rahat rahat bombalı araçları şehrin göbeğine getirip patlatıyorlar.
Neden bizde bu kadar çok eylem ve kontrolsüzlük oluyor da Avrupa’da olmuyor acaba?
Çünkü Avrupa’da, özellikle de Almanya’da hiçbir göçmen kafasına göre sokakta dolaşamaz. En azından 90’lı yıllarda bir süre için gittiğim Almanya’da durum öyleydi. O zamanlar sığınmacıların hepsinin ellerindeki kimlik, pasaport vb. belgeleri alınıyor ve ellerine göçmen olduklarını gösteren resimli bir belge veriliyordu. Ayrıca göçmenler dışarıda ev filan tutamıyor, etrafı kontrol altında olan sığınmacı evlerinde kalıyorlar ve dışarıya belli süreler için ve sırayla çıkabiliyorlardı. Giriş çıkışlarda da kontrol ediliyor ve giriş-çıkış saatları deftere kaydediliyordu.
Çok ilginç bir uygulamaları daha vardı. Göçmenlere BM veya kendi hükümetlerince yapılan yardımlar para olarak verilmiyordu. Ellerinde karne gibi bir kart veriliyor, burada yazılan para miktarı kadar bu kartla belli dükkânlardan alışveriş yapabiliyorlardı. Yasak olduğu için bu karttaki para miktarı karşılığında dükkânlar onlara para vermiyorlardı. Tabi klasik Türk davranışı olarak ben ve birkaç arkadaş onlara marketten ihtiyacımız olan şeyleri aldırıyor ve marketten çıkınca biz onlara parayı veriyorduk, onlar da bize malzemeleri veriyordu. Böylece ellerine para geçiyordu. Sanırım bunu kaldıkları yerdeki diğer sığınmacılara da söylemişler. Biz arkadaşlarla genellikle diyanetin camisinin lokalinde buluştuğumuz için, Afrikalı Hristiyan kökenli sığınmacılar bile camiye gelip gitmeye başlamışlardı. Ben gittikten sonra ne oldu, din filan değiştirdiler mi bilmiyorum.
Yazıya son vermeden önce, buradan aklıma takılan bazı soruları herkese sormak istiyorum.
Acaba neden elin Almanı bu kadar tedbir alıyor da bizde o tedbirin onda biri alınmıyor?
Bizim ülkemiz Almanın ülkesi kadar değerli değil midir ki isteyen gelip kafasına göre istediği gibi yaşayabiliyor?
Bizin insanımızın canı Alman insanı kadar değerli değil midir ki isteyen terör örgütü istediği yerde rahatça eylem yapabiliyor?
Konuyu daha fazla uzatmadan küçükken arkadaşlar arasında çok kullandığımız bir soruyla bitirmek istiyorum.
Almanın canı can da bizimkisi patlıcan mı?
Hits: 3
Ekonomi ve iktidar ilişkisi
- 4 Ocak 2018
ÖĞRENDİKLERİMİZ – 2
- 4 Ocak 2018