
CANLI BOMBA, İNTİHAR SALDIRISI VE SUİKASTÇILAR HAKKINDA BİLGİ- 1
- 4 Ocak 2018
- Güven Kaya
- Başlık; Küresel Sorunlar
- 29
(TARİHSEL GELİŞİM)
Güven KAYA 11.01.2017 / ANAKARA
Harp tarihine bakıldığında, savaşların düşman saflarında bir gedik açılmasıyla başarıya ulaştığı görülecektir. Bu gedik bazen çatışma esnasında bazen de çatışma öncesinde açılır. Bu görevler için özel seçilmiş ve bu göreve yönlendirilmiş insanlara gereksinim vardır. Bunlar kimi zaman gizlidir, kimi zaman açıktır ama hep “özel” nitelikli harp vasıtasıdır.
Ülkeler, kendi yapılarına ve inanç sistemlerine uygun motiflerle telkin edilmiş birçok insanı, karşı cephede gedik açmak için kullanmıştır. Bunlar, silahların tarihsel gelişimine uygun olarak silahlanmış ve eğitilmişlerdir. Savaşın doğası gereği, üretilen harp silah araç ve gereçlerinin esas maksadı karşı tarafa daha çok zarar vermek olduğundan, özel olarak seçilen bu insanlar da en gelişmiş harp silah araç ve gereçlerini kullanmaktadır.
Tarihin derinliklerinden bu güne kadar etkisini ve önemini yitirmeden gelen bu özel nitelikli harp araçları, ülkelerin dünyaya bakışlarının da etken olduğu isimlendirmeler ile tanımlanmıştır. Bu tanımlamalar o insanları onurlandıracak sözcüklerden seçilir. Bu isimler incelendiğinde bu durum daha açık bir şekilde görülebilir.
Ölüm Komandosu: Neyi anlattığı belli olmayan bir terimdir. Ölmek veya öldürmek eylemlerinden hangisinin amaçlandığı yeterince belli olmadığından kullanılmamasında fayda olan bir tanımdır.
İntihar Komandosu: Yanlış bir kullanım sonucu canlı bomba ile eş değer tutulan bir terimdir. Böyle bir terim konuyu anlatmaktan uzaktır. Uzun bir süre ve çok büyük masraflar karşılığı yetiştirilen birinin intihar etmesini istemek fiyat-performans ilişkisi açısından uygun değildir.
Canlı Bomba: Bedenine, taarruz ettiği hedefe çok büyük zarar verecek kadar patlayıcı bağlayan ve onu patlatan kişidir. Buna “intihar saldırısı” tanımlamasını kullanmak da yersiz olmaz.
Bombalı Araç: Canlı bombanın motorlu hali olarak değerlendirebileceğimiz ama gerektiğinde tonlarca patlayıcıyı üzerinde taşıyan, kullanıcıları tarafından veya uzaktan kumanda ile patlatılan her türden kara, hava ve deniz aracıdır.
Dai: İsmailliye mezhebinde, diğer insanları dâvet için görevlendirilmiş din adamlarına verilen sıfattır.
Fedai: Bir ülkü uğruna tehlikeli işlere girişerek canını esirgemeyen kimsedir.
Berserker: İskandinav ve Cermen efsanelerinde geçen yalınkılıç savaşçıdır.
Yahudi Fanatikler: Filistin diyarında Yahudileri ayaklandırmak için çeşitli terör eylemleri yapmış olan dinci fanatik Yahudilerdir.
Haşhaşi (asasin): Ölmeyi göze almış uyuşturucu müptelası canilere verilen bir isimdir.
Serdengeçti: Bir çeşit fedai olarak adlandırmak mümkündür.
Dalkılıç: Baştan aşağı kılıç ve kama kuşanmış manasındadır. Yalınkılıç dendiği de olur.
Forlorn Hope: Batı ülkelerinde, ölmeyi göze almışlara verilen bir isimdir.
Les Enfants Perdus: Fransa’da ölmeyi göze alanlara verilen isimdir.
Kamikaze: Japon pilotların uçakları ile düşman hedefe çarpmasıdır.
İnsanlı Torpido: İkinci dünya savaşında, su üstü gemilerine karşı kullanılan ve tek bir insan tarafından güdülen deniz aracıdır.
Golyat Paletli Mayınları: Almanların kullandığı motorize mayınıdır.
Anti-tank (Pavlovun) Köpekleri: Rusların icadıdır. İvan Pavlov’un şartlı refleks deneyleri bu silahın başlangıcı olmuştur.
Amok Koşucusu: Gözü kara, hiddetle saldıran ve öldüren insanlara denir.
Yukarıda, tarihi gelişimi içinde ve değişik milletlere ait ölümü göze almış insanlar ile bu maksatla üretilmiş makinelerin kısa tanımları verildi. Aşağıda ise bunların eylemlerini yaptıkları zaman dilimi içindeki kısa tarifleri verilecek.
Berserker‘in kelime anlamı “vahşi savaşçı, çılgına dönmüş olandır. Ayı veya kurt postu giyen İskandinav ve Cermen efsanelerinde adı geçen cesaret ve kuvvetiyle meşhur savaşçılardır. Berserkerlerin savaş meydanına tamamen zırhsız olarak çıkmalarına ve karşılarına çıkanları acımasızca öldürmelerine uyarıcı etkisi olan ve bölgede çokça bulunan halüsinojen isimli bir mantar çeşidinin sebep olduğu sanılmaktadır. Özellikle Romalılar Cermen Berserkerlere karşı çok ağır yenilgiler almışlar ve bugünkü Almanya’yı ele geçirememişlerdir. Bu yenilgilerin başında Teutoburg Orman Savaşı gelir.
Yahudi Fanatikler: Bunlara zealot da denir. Günümüzde bu ad ile anılan dijital bir oyun bile vardır. Bunları, Roma İmparatorluğunun işgali altında bulunan Filistin diyarında, M.S. 66-70 tarihleri arasında siyasi ve dini gerekçelerle şiddete müracaat etmiş fanatik bir Yahudi grubu olarak tarif etmek mümkündür. Kudüs’ün merkezinde, elbiselerinin altında gizledikleri küçük hançerleriyle suikastlar yaparak ilerleyip, kalabalığın arasında kaybolmak temel eylem tarzlarıdır. Amaçları, Roma baskısını provoke edip çevredeki Yahudileri ayaklandırmaktı. Tarihin bilinen ilk örgütlü intihar saldırısı grubu olarak nitelendirmek mümkündür.
Yaşadığımız topraklar üzerinde 2014 yılının ilk günlerinden beri gündemde olan bir tanımlama var: Haşhaşiler. Terörist nitelemesi öne çıkarılarak yapılan bu tanımlama aynı anda suçlamayı da içinde barındırıyor. Ülkemizde etkin olan Nurculuk tarikatının Fetullah Gülen (FETÖ) cemaatine mensup kişiler, tüm sinsi eylemleri ve şakirtleri açığa çıksın veya çıkmasın, bu adla nitelendirilip, hedefe konuldular.
Bu tanımlama ilk olarak Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında tarih sahnesine çıkmıştır. Şia mezhebinden dallanan İsmailliye tarikatına bağlı olan Hasan Sabbah, kendi düşünce ve ideallerini dikte etmek maksadıyla bir teşkilatlanmaya gider. Kendine Alamut Kalesi merkez olmak üzere civar kaleleri üs edinir ve tarihe mal olacak tedhiş örgütünü kurar. Örgüt, çok küçük yaşlarda elde ettiği erkek çocuklarını kendi hedefine göre dini eğitimden geçirilir. Dini eğitimden sonra istenilen kıvama gelenler fedai olarak adlandırılır. Fedailerin birkaç tanesinden bir dai sorumlu tutulur. Mevcut olan her türlü harp silah araç ve gereci ile eğitildikten sonra, hazır olanlarına, bu dünyadayken cenneti gösterirler. Sahte cenneti gösterme faslı belli bir süre aç bırakılan ve hiçbir şeyden haberi olmayan fedaiye içinde uyuşturucu bulunan bir tas dolusu su içirilmesiyle başlar. Kendini kaybetmek üzereyken kendine ait odasından alınır, iyi bir hamam seansı sonrasında beyazlar giydirilir ve çeşitli meyve ağaçlarının olduğu, içinden derelerin aktığı, ne soğuk ne de sıcak olan bir bahçeye bırakılır. Bir zaman sonra fedai tam bir geçiş süreci yaşamaya başlar. Ne kendindedir ne de tam kendini kaybetmiştir. Bu esnada bir güzel kadın, huri rolünü yaparak, törene katılır ve fedaiye dünya zevklerini tattırır. Fedai bu kadın tarafından da telkinlerle baskı altında tutulur, cennette olduğuna inandırılır, gerçek Şiraz şaraplarından içirilir ve uyandığında kendini her zaman yattığı tek kişilik tecrit odasında günlük kıyafetleri içinde bulur. Kafası karışmıştır. Böylece eğitimlerde verilmek istenen her şeyi almaya hazır hale gelmiştir. Dailere ve Hassan Sabbah’a daha fazla bağlanır. Benzer törenler, gerekirse bir kaç defa daha yapılır ve fedai verilecek görevlere hazırlanır. Bazen Hasan Sabbah fedailerin gerçek durumunu görmek ister ve beyazlar giyerek kale burçlarına sıralanan fedailerden işaret ettiği kendini yüzlerce metre aşağıya tereddütsüz bırakır. Bu sıra dışı nitelikteki insanlara verilecek görevler de benzer bir şekilde sıradan görevler değildir. Mesela Büyük Selçuklu İmparatorluğu Sultanı Melikşah’ın[1] ve vezir-i azam Nizam-ül Mülk’ün öldürülmesi gibi çok zor ve tehlikeli görevlerdir… Bu teşkilatın tarih sahnesinden silinmesi, durdurulması mümkün olmayan Moğol İstilasına denk gelir.
Görevleri esnasında öldürülen fedailerin haşhaş kullandığı tespit edildiğinden bunlara haşhaş kullanan manasında “haşhaşiler[2]” denmiştir. Hiçbir fedai görevin sonunda, kaçma imkânı olmasına rağmen, kaçmamıştır. Dünya üzerinde, o günden beri, bu tür katletmeleri tanımlamak için haşhaşi sözcüğü kullanılır. Batılılar bu sözcüğü söyleyemedikleri için kendi söyleyebildikleri şekli ile terör literatürüne geçirirler: Assasin.
Osmanlı ordusu bünyesinde, düşman ordusu içine girmek ve muhasara altındaki kalelere dalmak için gönüllü yazılanlara serdengeçti ismi verilirdi. Bunun tam manası kafasından vaz geçen demektir. Yani ölmeyi göze almış kişidir. Bunlar ellerinde kılıçları ile tehlikeli işlere daldıkları için “yalınkılıç” ya da “dalkılıç” olarak da anılır. Dönemine göre kullandıkları tek silah kılıç olduğundan en az iki kılıç ve kama ile silahlanırlardı. Osmanlı ordusunda gönüllülerden oluşan bu birlik kurumsaldı. Herhangi bir terör örgütü veya eylemi ile ilgili değildi. Kendini serdengeçti olarak yazdıran kişiler diğer askerlerden daha fazla maaş alırlardı.
Osmanlı ordusundakine benzer şekilde batı ordularında da böyle gruplar vardır. Bunlara İngilizce forlorn hope denmiştir. Özellikle çok iyi savunulan, yüksek kayıp verilmesi kesin olan mevzilere karşı yapılan askerî harekâtlarda yer alan seçilmiş veya gönüllü askerleri anlatır. Deyiş Felemenkçe verloren hoop sözlerinden gelir ve ölmesine kesin gözüyle bakılanlar -yitip gidenler- anlamındadır. Felemenkçedeki hoop kelimesi İngilizcedeki hope kelimesindeki gibi umut anlamına değil, çok sayıda kişinin bulunduğu grup anlamına gelir. Çakmaklı tüfek döneminde, özellikle kuşatmalar veya çok iyi savunulan mevzilere karşı yapılan askerî çarpışmalarda ilk saldırıyı yapacak olanlar bu isimle çağrılırdı. Forlorn hope genelde rütbe alma beklentisinde olan düşük rütbeli bir subay tarafından idare edilirdi.
Fransız ordusunun forlorn hope karşılığı olarak kullandığı kayıp çocuklar anlamına gelen ve sağ kalmaları durumunda tüm subaylara rütbe alma fırsatı tanınan birliğe Les Enfants Perdus denir.
Benzer bir şekilde ikinci dünya savaşı esnasında, Japon Silahlı Kuvvetlerinin başlangıçta kurumsal olmayan, bireysel olan ama zamanla kurumsal hale gelen ve çokça kullandığı bir serdengeçtilik örneği vardır. Harp tarihine Kamikaze olarak geçmiş olup, terör maksatlı değildir. Pasifikte Amerikan savaş gemilerine karşı Japon pilotları çok sayıda kamikaze dalışı gerçekleştirmiştir. Bu eylem bir uçağın, pilotu tarafından, bir füze gibi kullanılıp düşman gemisinin, mümkünse bacasına, değilse en zayıf tarafına dalarak çarpması ile gerçekleşir. Eğer can alıcı yere çarpılmışsa gemi için batmak kaçınılmaz olur. Pek tabi ki kamikaze olarak adlandırılan pilot da berhava olur. Bu eylemin başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. “Bir bizden on onlardan” sloganı ile hareket etmelerine rağmen kendilerinden 4000 müttefiklerden 4900 kişi ölmüştür. Neredeyse birebir olan bu oranı başarılı saymak mümkün değildir.
Yine ikinci dünya savaşı esnasında insanlı torpidolar kullanılmıştır. En etkin kullanan Alman Deniz Kuvvetleridir ama başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. İki torpido üst üstedir. Üsttekinde motor ve bir insanın girebileceği kadar kokpit vardır. Tüm hareket ve yönlendirme bundan yapılır. Altında yine bir torpido vardır ama bunun harp başlığı sökülmemiştir. Hedefe yaklaşıldığında serbest bırakılır ve hedefe çarparak tahrip edilmesini sağlar. Düşüncede güzel olan ama uygulamada insan kaybına neden olan bu yöntemden kısa sürede vaz geçilir. Çünkü çoğu kez üstteki torpido alttakinden ayrılmaz ve hedefe kullanıcısı ile birlikte çarpar.
Yine Almanlar, çok cephede savaşmanın getirdiği insan kaybını en aza indirmek ve düşmana daha az maliyetle daha fazla zarar vermek maksadıyla çeşitli silahlar geliştirmişlerdir bunlardan biri de ismini tarihten alan tel güdümlü golyat paletli mayındır. Genelde tanklara karşı kullanılmış olup, toplu insan hedeflerinde ve köprü tahriplerinde de kullanılmıştır. 100 kilo kadar patlayıcı yüklü bu minik tanklar 650 metre uzunluğunda bir kablo ile kumanda ediliyordu.
Ruslar kendilerine nefes aldırmayan Alman tanklarına karşı bir yöntem geliştirirler. Aç bırakılan köpekler sırtlarında patlayıcı yüklü olarak Alman tanklarının paletlerine giderler. Çünkü orada taze et olduğunu düşünecek şekilde eğitilmişlerdir. Paletin altında kalıp patlayan köpek bir tankı hareketsiz hale getirmiş olur. Buna anti-tank köpekleri denmiştir. Şartlı refleks deneylerini yapan İvan Pavlov bu konuda Rus Ordusuna yardım etmiştir. Böylelikle çok düşük maliyetle düşman tankları bertaraf edilmiştir.
Amok Malezya kültüründe katletmeye yönelik çılgınlık durumunu tanımlar. Cinnet halinde olma, sonuçlarını hesap edemeden şiddet kullanma durumudur. Psikoloji biliminde amok, derin bir düşünce döneminin sonrasında gelen şiddet ve bazen cinayet ile sonuçlanan atakların görüldüğü disosiyatif bir tablodur. Durum erkekler arasında yaygın ve bir hakaret sonrasında başlama eğilimindedir. Bireyde kötülüğe uğradığına ya da uğrayacağına dair sanrılar bulunmaktadır. Psikiyatride ender görülen kültüre özgü sendromlar arasında geçen “amok” durumunun Malezya kültürüne özel olabileceği ve kültüre özgü sendromlara örnek gösterilebileceği ifade edilmektedir. Bazı kaynaklar ise günümüz toplumu ve “amok” durumunun tarihsel ilişkisini tartışarak modern endüstri toplumunda da benzer bir tablonun görülebileceğini ileri sürmektedir.
Bu özel durum altında olan, ister silahla, ister bir araçla suç işleyen, toplu öldürme ya da yaralamalarda bulunan kişilere amok koşucusu adı verilmektedir. Amok durumuna geçen bir Malezyalının pazar yerine son hızla koşarak dalması, önüne geleni öldürmesi ve sonuçta kendisinin de ölmesiyle sonuçlanan olaydan sonra amok koşucusu deyimi yerleşmiştir.
Günümüz harplerinde çok zorlu görevleri yapacak insanların bir araya geldiği kurumsal birliklere genel olarak Özel Kuvvetler (Special Forces) denir. Düşman saflarında veya geri hatlarında bir fayda sağlamak maksadı ile bilinenin dışında taktik ve teknikler uygulayan birliklerdir bunlar. Yetiştirilmeleri hayli masraflıdır ve bunların kendilerini feda edecekleri eylemler nadiren düşünülür ve planlanır. Bu yüzden yasal birlikleri kullanamayan ve eylemlerim gizli kalsın diyen devletler ile eylemlerini hem gizleyen hem de açıktan açığa yapan terör örgütlerinin kullanacağı insanlar yok değildir. Bunlardan insanların arasına bir veya birkaç kişi ile dalarak kendilerini patlatanlara canlı bomba diyoruz. Canlı bombalar eylemlerini bazen bir araç ile hedef içine dalarak veya park halindeyken patlatarak yaparlar. Buna ise bombalı araç diyoruz. Aracı kullanan kişi de sonuçta bir canlı bomba kimliğinde olacağından bunları canlı bomba ismi ile kullanmak sakıncalı değildir.
Nedir Canlı Bomba? Yukarıda bahsettiğimiz gibi sadece insandan olacağı gibi kara, hava[3] veya deniz[4] araçlarından da canlı bomba olması mümkündür. Aynı anda bir insan kullanılacağı gibi birden çok insan da kullanılabilir.
Canlı bomba saldırısı; bir terör örgütünün özenle seçilmiş hedeflerde azami zayiat ve hasar yaratmak maksadıyla, kesin ölümü kabullenmiş teröristlerin kendi üzerlerinde veya bir ulaşım aracına yüklenmiş olarak hedef bölgesine getirdikleri patlayıcı maddeleri, yine aynı kişilerin kontrolünde veya etki alanı dışındaki bir başka terörist tarafından patlatılmasıyla icra ettiği, şiddet yoğunluğu ve kamuoyu üzerindeki etkisi yüksek eylemlerdir.
Neden Canlı Bomba?
Canlı bomba uygulaması, kuvvetin boyutu ne olursa olsun silahlı kuvvetler unsurları açısından sadece savaş esnasında, terör örgütleri açısından ise hem savaşta hem de barışta askeri taktikler açısından “tamamen doğrudur.” Çünkü hem muharebe sahasındakilere hem de muharebe sahasının hemen gerisinde bulunan ihtiyatlara taarruz edilir. Geri hatlarda ve yurtiçinde bulunan unsurlara taarruz etmek, günümüzde geçerli olan topyekûn harp prensibine[5] de uygundur. Bu prensipte belirli bir cephe hattı yoktur, her yer cephe hattıdır. Sadece askerler savaşmaz, herkes savaşın içinde yer alır. Çünkü savaşan insanlar geridekilerin tam desteği ile savaşabilir. Geridekilerin hepsi ister üniformalı olsun ister üniformasız olsun ihtiyat gözüyle görülür. Savaşta esas olarak düşman ihtiyatları ile mücadele edilir. Şehirlerin deniz ve kara topçusu ile hava kuvvetleri tarafından bombalanmasına bu gözle bakın. Çünkü birinci hatta bulunan birliklerin tüm ihtiyaç ve destekleri yurtiçinden sağlanır. Yurtiçi ile bağları kesilen birinci hat birlikleri yiyeceği ve mühimmatı bittiğinde savaşı kaybeder. İşte canlı bomba uygulamasına bu açıdan yaklaşıldığında Türk Milletini bir bütün olarak hedefe alan teröristlerin maksadı ortaya çıkar: Cephe hattında çatışan TSK unsurlarını, emniyet ve jandarma teşkilatlarını kamuoyunun her türlü desteğinden mahrum bırakmaktır.
Canlı bomba uygulaması insanlık açısından “tamamen insanidir[6].” Çünkü insanların yetenek ve düşünce sapkınlığı sonucu tasarlanmış bir eylemdir. Bir hayvanın, mesela bir piton yılanının, intihar bombacısı olabileceğini düşünen var mı? Eğer kamuoyunun ve sorumlu makamların yaklaşımı “eylem insani değildir, bunu insan yapmış olamaz” olursa, o zaman bu eylemleri yapan veya yapma adayı olan profiller değil de hayvan profilleri incelenir ve gayet doğaldır ki bir sonuca ulaşılamaz. Ayrıca savaş şartlarında bu eylemi kendimiz düşmana yaptığımızda bunun da “insan veya insanlar” tarafından yapıldığı unutulmamalıdır.
Canlı bomba uygulaması ahlaki açıdan ise savaş süreci dışında kullanıldığında bir katliam aracı olup, “tamamen ahlaksız” bir eylem türüdür.
Canlı bomba eylemlerinin tercih edilmesinin nedenlerine geldiğimizde karşımıza;
-Kolay planlanabilir olması,
-Eylemin başından patlama anına kadar denetlenebilir olması,
-Uygulama bakımından daha etkili olması, bir veya birkaç teröristin fedası karşılığında karşı cepheden daha fazla kişiye zarar verilmesi,
-Sonuca doğrudan gidilebiliyor olması,
-Neredeyse sıfır hata ile planlanan yere saldırılması,
-Teşhis edilse bile engellenemeyecek ve her an kendini patlatabilecek olması,
-Eylemcinin arkada işe yarar herhangi bir iz bırakmıyor olması,
-Eylemcinin kendine yardım ve yataklık edenleri söyleyemeyecek durumda olması,
-Eylemden sonrası için herhangi bir kaçış planına kaçacak kişi kalmadığından gerek olmaması,
-Oldukça ucuz olması gibi gerçekler çıkmaktadır.
Yukarıdaki gerçekler ışığında bir değerlendirme yapacak olursak;
-Canlı bomba eylemi fiyat-performans açısından son derece “etkin ve ucuzdur.” Bir veya birkaç kişi ile Ankara Gar Katliamı örneğinde olduğu gibi, yüzden fazla kişiyi imha ederek, bunun birkaç katı kişiyi sakatlayarak, daha büyük bir kitleyi ise yıldırarak büyük başarılar elde edilebiliyor. Şehir mobilyalarına verilen zararı saymıyoruz bile. Terör örgütlerinin çektiği parasal sıkıntılar göz önüne alındığında bu tür eylemler revaçta olacaktır. Konvansiyonel çatışmalarda aynı miktarda kişiyi imha etmek için belki de en az o kadar kişinin ölümüne katlanmak durumunda kalınacak. Bir de harcanan mühimmat ve kaybolan silahları saydığımızda canlı bomba eyleminin teröristler açısından vazgeçilmez olduğunu görmek mümkündür. Kaybedilen zamanı saymadığım gibi canlı bomba saldırısından sonra örgüt içinde yaşanan sevincin şiddetinden de bahsetmiyorum. Bu işin uzmanı olan terör örgütü Hamas canlı bombalarını 140 doları biraz aşan maliyete donatabiliyor. Bunun da en pahalı kısmını canlı bombanın Filistin’den İsrail’e ulaşım masrafları oluşturmaktadır.
-Canlı bombalar güdümlü füzeden daha isabetli bir şekilde hedefe giderek en uygun yer ve zamanda patlamayı gerçekleştirirler. Böylelikle hedefte istenilen en fazla zayiat sağlanmış olur. Teröristlerin, dijital teknolojiye uyum sağlayarak, yeni geliştirdiği teknikler sayesinde hedefe giren canlı bombanın kendini patlatmaması gibi bir olasılık ortadan kaldırılmıştır. Canlı bomba patlatmazsa veya patlatamazsa bombanın etki alanı dışında bulunan, bir başka terörist patlamayı uzaktan kumanda ile gerçekleştirebilmektedir. Bu niteliğinden dolayı canlı bombaya bir çeşit “güdümlü insan füzesi” de denebilir.
-Canlı bomba saldırıları kendisinden kat be kat üstün güvenlik kuvvetlerine karşı kullanıldığında elde edilen başarı çok daha yüksek olmaktadır. Hiç çatışmaya girilmeden Tunceli Şehir Merkezinde, Ankara Merasim Sokakta, Kayseri Şehir Merkezi ile diğer yerlerde yapılan saldırılara baktığımızda güvenlik güçlerinin verdiği zayiatın çok fazla, karşı taraftan ise toplamda 3-5 kişi olduğunu görürüz.
-Canlı bomba yerine İRA’nın yaptığı gibi zaman ayarlı bomba kullanıldığında, hedef bölgesinin o anda bomboş olma olasılığı vardır. Boş alanda gerçekleşen veya birkaç kişiyi etkileyen patlamanın diğer insanlar üzerindeki etkisi iki saati aşmıyor. Fakat bir anda onlarca kişinin parçalanarak ölmesi daha etkileyici ve korkutucu olup, toplum üzerinde oluşturulmak istenen psikolojik etkiye ulaşıyor.
-Canlı bomba eylemcisini hazırlamak ve onları telkin yöntemleri ile beynini yıkamak örgütün adından daha çok söz ettiriyor. İntihar eylemcisiyle az bir çaba ile önemli sonuçlar elde edebiliyor ve toplumda oluşturdukları bu korku dalgasıyla isimlerini daha çok duyurmuş oluyorlar. Dahası siyasi karşılık buluyorlar. Durum bu olunca, canlı bomba saldırısı, insan ve parasal kaynakları az olan bir terör örgütü için çok etkili ve sonuca odaklı bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.
[1] Bazı tarihçilere göre daha değişik bir ölüm gerçekleşmiştir.
[2] Eylemcinin kesinlikle öleceğini bilerek ve bunu kendi rızası ile kabullenerek eylemi icra etme özelliği nedeniyle diğer eylem şekillerinden ayrılan intihar eylemleri ilk defa 1000’li yılların sonlarında Hasan Sabbah tarafından fedailerine verilen emirlerle uygulanmıştır
[3] Kamikazeler buna örnektir. Tarihte yerini almakla birlikte gelecek nesillere örnek teşkil edecek bir davranıştır.
[4] 3 Ocak 2000 tarihinde, Yemen’de uzun süredir konaklayan Amerikan gemilerinden USS Cole’a küçük bir bot ile saldırı düzenlendi. 225 kg. patlayıcı yüklü teknede bulunan üç militan USS Cole mürettebatına sevgi gösterileri yaparak yaklaştı ve tam geminin yanındayken, geminin gövdesine 6 x 12 m. ebadında bir delik açan, güçlü bir patlama meydana geldi. Olayda canlı bombaların dışında 17 Amerikan denizcisi öldü, 38 denizci yaralandı. Bu da deniz araçları ile yapılan canlı bomba saldırısına örnek teşkil edecek niteliktedir. Gemideki hasar çok büyük olduğundan bir başka gemiye yüklenerek Amerika’ya götürüldü.
[5] Topyekûn harp prensibine en uygun örnek Sakarya Meydan Muharebesidir. Burada “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” doktrini ile ifade edilmiştir. Peşinden gelen İkinci Dünya Savaşı, savaşan tüm ülkeleri bu prensip ile tanıştırmıştır.
[6] İnsanların yapmış olduğu tüm iyi veya kötü eylemler insanidir, yani insana aittir. İnsan ve insani sözcükleri sürekli olarak yanlış kullanılan sözcüklerdendir. İyi olanına iyi, kötü olanına ise kötü sıfatı eklendiğinde sorun çözülür.
Hits: 161
TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 6
- 4 Ocak 2018