
DERLER DERLER!
- 4 Ocak 2018
- Güven Kaya
- Başlık; Güncel
- 28
GÜVEN KAYA
13.12.2016 / ANAKARA
“Geçmiş geleceğin aynasıdır.” derler,
“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” derler,
“Ne ekersen onu biçersin.” derler,
“Rüzgâr eken fırtına biçer.” derler,
“Huylu huyundan vazgeçmez.” derler.
Derler oğlu derler…
Ama gereğini yapmazlar. Evet, hem de hiç!
Kimden mi bahsediyorum? Bizim milletten canım, bizim milletten.
Geçmiş gerçekten geleceğin aynasıdır. Buna inanıyorum. Dahası hayat hep ispat ediyor böyle olduğunu… Örnek mi? Herkes hatırlar diye ilk günden veriyorum: pekaka terör örgütü ilk silahlı eylemi olan Şemdinli ve Eruh baskınlarını yaptığında, zamanın başbakanı “üç buçuk eşkıya” demişti. Sonrasında da “Damarlarımda Kürt kanı var.” diyerek, üç buçuk eşkıya lafı ile onlara destek verdiğini belli etmişti. Bu desteğin sonucunda, 2002 yılına kadar şehit edilen devlet güvenlik görevlisi ve bürokratları ile katledilen vatandaş sayısı ayrı ayrı altışar binden fazla olmuştur[1]. Gel zaman git zaman, bir başkası “Kürt meselesi vardır.” diyerek askeri manada bitmiş olan teröre taze kan sunmuştur. Bunun makamı da başbakanlıktı… 2003-2016 arasındaki rakamların da dudak uçuklatan cinsinden olduğunu değerlendiriyorum; tahminen 3000 den fazladır.
İşte “Geçmiş geleceğin aynasıdır.” diyen millet her iki şahsa da birden çok kez destek olmuştur. Yani kendi söylediğini yine kendi uygulamamış olup, kendisi ile çelişmiştir. Bu durumda, milletin kendi kendine “empas[2] attığını” söylemek yanlış olmasa gerek.
“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” lafı beni hep rahatsız etmiştir ve hiç kullanmam. Ancak milletim kullandığı için değerlendirmeye almak gerekir. Bunun doğruluğundan daha doğrusu %90 aynı sonucu verdiğinden şüpheliyimdir. Malum, %10 nispeti ihmal edilebilir orandır (yani istisnadır) ve asla kaideyi bozmaz diye düşünülür. Ama benim milletim; sabıkasında “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” yazan birine ve hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından “irticai eylemlerde suç odağı olduğu” kararı verilmesine rağmen, onun başında olduğu partiye 2002, 2007, 2011, 2014, 2015 yıllarında oy vererek ülkenin başında bulunmasında “asli neden” oldu. Böylece hatada ısrar yeteneği olduğunu tüm dünyaya ilan etti. Bu durumda sormak gerekmez mi; “Ey millet, ‘bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim diyorsun ama arkadaşına yaptığın iyilikten daha fazlasını yukarıdaki suçları işleyen birine ve örgütüne yapıyorsun,’ sen nesin? Başına gelenlerden dolayı onlardan daha fazla suçlu değil misin?”
Bence sormak gerekir. Ama emin olun ona da cevap hazırdır:
Efendim, ben böyle olduklarını bilmiyordum,
Efendim, ben böyle olacağını değerlendiremedim,
Efendim, alınları secdeye geliyordu ama secdede ne dediklerini bilmiyordum,
Kandırıldım, aldatıldım,
Allah belalarını versin, kahrolsunlar…
Bunlar veya bunlara benzer birçok cevap verilecektir ama abu cevaplar onları bombaların hedefi olmaktan kurtaramayacaktır. Çünkü bu toprakların üzerinde yaşayanlar, büyük bir stratejik hata yaparak, geçmişinde yukarıda saydıklarım yazılı olan[3] bir kişi ve onun partisine, “bizim başımızı belaya sok” dercesine defalarca oy vermişlerdir. Her yanlışın bir karşılığının olması doğanın kuralı olup, tarih babanın kitabında bu konuyla ilgili milyonlarca sayfa yazılıdır.
‘’Ne ekersen onu biçersin.’’ lafı boş bir laf değildir ve doğruluk oranı “neredeyse” %100’dür. Buraya kadar söylediklerimden de anlaşıldığı gibi bu lafı çok severim… Evet, buğday eken buğday biçer, arpa eken arpa biçer… Aynı şekilde kin ve nefret eken de kin ve nefret biçer. Ama şu anda, milletin bir gaflete düşerek seçtiği yöneticilerinin ektiği kin ve nefret, bu toprakların asli unsurunu biçmektedir. Henüz kin ve nefreti biçip, yok edecek konuma gelemedik. Nasıl arpa ekip, pirinç biçilemiyorsa; kin ve nefret ekip, hoşgörü ve kardeşlik de biçilemez… Dahası yıkıcılık ve bölücülük ekilip, bir bütün olarak kalınamaz.
Bu konuda daha fazla lafa gerek olmadığını söylemem yersiz olmasa gerek.
‘’Rüzgâr eken fırtına biçer.’’ atasözünü, üstteki paragraf ile aynı koşutlukta değerlendirmek gerekir. Malum, bir teneke buğday eken bir teneke buğday biçmek istemez. En az iki teneke buğday biçmek ister ki, bu rakam artık günümüzde çok daha yüksek sayılarla ifade ediliyor. Daha iyi anlaşılması için verilecek bir diğer örnek ise fidan olarak dikilen bitkinin yıllar sonra dev bir ağaç olarak kesilip, ekonomik amaçlar için kullanılmasıdır… Bu atasözünde kast edilen; “Sen rüzgâr ekersen karşındaki sana fırtına şiddetinde cevap verir.” şeklindedir. Evet, bunu da görüyoruz. Dahası, ufukta, fırtınanın dineceğine dair hiçbir emare yok. Şiddetleneceğine dair emare var mı? Var, hem de gani gani, hatta ufuk bunlarla kararmış durumda… E, ne zaman olur bu olaylar? Efendim, cumhurbaşkanlığı ile ilgili oylamalar başlasın, yeni zorluklar ortaya çıksın; 330 ufukta görünmezse “ufukta görünenleri” devreye alırız. Bunun yanında referandum öncesi de biçeceklerimiz, pardon önlemlerimiz var… Hem sonra, malumunuz olduğu üzere, birçok olay sonrasında da söylediğimiz gibi, Ortadoğu’da bizden habersiz dal kıpırdamaz.
Huylu huyundan vazgeçmez. Bu paragrafın yazılmasını siz sayın okuyucularımdan bekliyorum. Serbest nazım şeklinde, anlaşılır, kısa, net ve sonuca giden tarzda olmasını siz de istersiniz, değil mi?
Günün bonusuna gelince;
Ben karga çeşitlemesi ile yazacağım siz bunu yetim çeşitlemesi ile okuyun:
Besle kargayı oysun gözünü!
[1] Toplumu bu kadar yakından ilgilendiren rakamlarla ilgili olarak, başta TSK olmak üzere devletin ciddiyetsizliği had safhadadır. Kimse rakamları tam olarak bilmiyor, tamamen kulaktan dolmadır tüm rakamlar.
[2] Bridge oyununda bir deyimdir.
[3] Deniz feneri ve 17/25 Aralık davalarından bahsetmiyorum çünkü aniden yapılan değişikliklerle oluşturulan mahkemeler tarafından aklanmışlık söz konusudur…
Hits: 49
OHAL Kalkmadan Bu Hal Düzelmez.
- 4 Ocak 2018
TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 4
- 4 Ocak 2018