
ÖĞRENDİKLERİMİZ 1
- 4 Ocak 2018
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 27
Güven KAYA
27.11.2016/ ANAKARA
Bir hafta daha geçti ve bu süreçte değişik bilgiler öğrendik. Değişik konularda olan bu bilgileri kısaca incelemek isterim.
İlk öğrendiğimiz “N” harfindendi: namus.
Namusun bilmediğimiz tanımları varmış:
Mezhepsel ayrımcılık yaparak Alevileri katletmek, devletine ve pek tabi ki milletine karşı ayaklanma, savunmasız kadınları, erkekleri, bebekleri ve dahi yaşlıları öldürmek, tüm dişi yaratıklara ulu orta yerde tecavüz etmek, bizim neredeyse 40 yıldır uğraştığımız PKK gibi olmak, arkasına bölgeden bir devleti alarak bir yerleri ele geçirmek olduğunu öğrendik. Öğrenmeden önceki cahilliğimizin getirdiği kabalıkla suçladığımız Özgür Suriye Ordusunun (ÖSO) aslında namuslu olduğunu, darbe yemiş genelkurmay başkanı Hulusi Akar, NATO toplantısında açıkladı. Kendisi cahilliğimizi giderdiği için içten bir teşekkürü hak ediyor.
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201611201025894939-hulusi-akar-oso/
Sırada “O” harfi var ve ONYEDİ karşımıza çıkıyor. Zaten ÖSO’dan bahsedip de onun açtığı yoldan giderek, şehit ve gaziler veren TSK’den dem vurmamak olmazdı. Anlayacağınız gibi, Suriye’de namusluların öncülüğünde operasyon yapan TSK bugüne kadar 17 şehit vermiştir. Yaralananlardan bahsedilmiyor bile. Son şehitler bir uçak taarruzunda verildi. Uçak kimilerine göre Suriye’nin kimilerine göre ise Ruslarındı. Bazı “kimileri” 24 Kasım 2015 tarihinde düşürülen Rus uçağının intikamı alındı gibilerinden bir yorumda da bulundu. Taarruzu yapanın kim olduğunun hiçbir öneminin olmadığını beyanla, yorumları sahiplerinde bırakıyor ve bir ülkeye izinsiz giren her silahlı unsura, o ülkenin net bir karşılık vermek zorunda olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bu zorunluluk hem uluslararası haklardan kaynaklanır hem o ülkenin kendi geleceğine olan inancından, hem de vatandaşlarını koruma refleksinden…
Kendi çocukları askerlik yapmayan veya bedelli yapan kişiler için bir başkasının çocuğunun ölmesi hiçbir anlam ifade etmez. Onlar için önemli olan varlıklarının idamesi ve gelecekte kurmak için çırpınıp, durdukları hanedanlıktır. Buradan seslenmekte fayda var: savaş gerekli olmadıkça cinayettir. http://odatv.com/suriyeden-bir-aci-haber-daha-2511161200.html
Derken geldik mi “Ö” harfine. Ayrıntısına girmeden araçlardaki ÖTV oranlarının artırıldığını söyleyeceğim. Sadece bir yorumla geçeceğim: hükümetin ciddi oranda paraya ihtiyacı var; bu demektir ki, ekonomiyi canlandıracak kaynak elinde yok. http://odatv.com/otomobilde-otvye-dev-zam-2511161200.html
15 Temmuz 2016 danışıklı cinnet gecesinden sonra, çeşitli basın yayın kuruluşları halkımızın hemen gidip yastık altındaki dolarını bozdurduğu, bunun miktarının 3 milyar dolar olduğu ve böylelikle ekonomiye katkı sunduğunu ekonomi bakanının ağzından yazdı. http://www.takvim.com.tr/ekonomi/2016/08/02/11-milyar-hesaptan-3-milyar-yastiktan Okunduğunda haber doğru gibi görünüyor. Peki, öyle mi? Gerçekten ekonomiye katkı var mı? Bence asla yok! İrdeleyelim:
Halk dolarlarını bozdurmuş ve böylelikle dolar kuru geri itilmiştir, doğrudur. İşte bu bile dolarların rant maksadı ile bozdurulduğunu, ekonomiye katkı diye bir şeyin olmadığını beyan eder. Haber, bozdurulan dolardan bahsediyor ama düşen kurdan tekrar alınan dolar miktarından bahsetmiyor. Neden acaba? Niye gizleniyor bazı gerçekler? Herkes yandaş olacaksa doğrunun ve gerçeğin yandaşı olmak zorundadır.
Peki, dolarlar bozduruldu ve liraya çevrildi. O dolarlar kimde? O liralar kimde? O dolarlar döviz bürolarında ve liralar da vatandaşın elinde. Belki bir kısmı gidip bankaya yatırmıştır. Döviz büroları, tefeci tarzı çalışır bu ülkede. Asla yapılan işlemin karşılığında fatura vermezler. Bu durumda, ekonomiye, nasıl bir katkıdan bahsediliyor, anlaşılır değil.
Bu yetmezmiş gibi cumhurbaşkanı da 15 Kasım 2016 günü, kendisince Allah’ın bir lütfu olan, darbe girişiminden sonra halk ekonomiye sahip çıktı dedi ve halkın yastık altındaki 2,5 milyar dolarını piyasaya çıkarıp iş yapmaya başladığını beyan ederek ekledi: “yatırım yapmayan geç kalır.” Bakın yine söylüyorum; halk o parayı gitti döviz bürosunda bozdurdu ve zaten tefeci olan büro sahipleri bu parayı kayıt altına almadan tefecilik yoluna akıttı. Halk gitti yine düşük kurdan dolar aldı ve doların 3,60-3,80 lira arasına çıkmasını bekliyor. Bunun yanında ülkemde yatırım adına yapılan herhangi bir hareket yok. Türkiye’de paradan para kazanmak asli gelir kaynağı olmuştur ama sonu geldi, gelecek.
Ayrıca iş yapan falan da yok. Nereden mi biliyorum? Makine ithalatçısıyım. Bu senenin başından beri KOBİ kredisi adı altında ilk bir yılı ödemesiz, 50.000 lirası hibe, faizsiz 150.000 liralık kredi imkânını esnafa sundular. Bunun üzerine üç girişimci benden proforma fatura istedi ve “kısa zamanda alacağız, krediler kesin çıkıyor” dediler. Oldukça uzun bir aradan sonra sordum. Dediler ki “bu krediyi aldık diyelim, gidişat çok kötü, biz bunu nasıl ödeyeceğiz diye düşünüyoruz.” Sevgili okuyucular, hiçbir şey anlatıldığı gibi değil. Ben ticaretin tam orta yerindeyim, dibi bulduğumuzu ve kafayı kuma gömmek için sürekli kazdığımızı görüyorum.
2008 yılındaki küresel kriz, denildiği gibi, teğet geçmedi, ekonominin tam orta yerinden deldi geçti. Sürekli sıcak para girişi (aylık 3-5 milyar) ile ekonomi ayakta durur gibi yaptı. Ama 2011 yılında tüm göstergeler “boş” göstermeye başladı ve sonuç şimdi karşımıza çıkıyor. Şimdilerde sıcak para bulunamadığından sıkıntılar kendini belli etti. Belki şahsi servetlerinden dolar aktarırlar bütçenin/gelirlerin NET HATA NOKSAN bölümüne…
Konuyla ilgili bu kadar laf ettikten sonra mecburen dış borç bölümüne geçmemiz gerekiyor. Ülkenin dış borcu 2016 yılının en son verilerine göre 420 milyar doları geçti. Ancak %55 + 20’lik kesim ülkenin dış borcu olmadığını sanıyor. Çünkü onlara öyle yutturuyorlar. Neymiş; üyesi olunan uluslararası para fonu (IMF) ile yeni anlaşma yapılmadı ve var olan borçlar ödenerek halka şirin görünüldü. Çünkü öteden beri IMF’den alınan borçlar halkta, bilgisizlikten kaynaklanan, olumsuz bir psikolojik etki yarattı ve bunu iyi kullanan kurnazlar oraya olan borcu ödeyip, “bakın borçları bitirdik” dedi. Gerçekte ise diğer yerlere olan borçlanma hızla yürüdü gitti.
Ülkenin toplam dış borcu 2002 yılında 129,6 milyar dolardır. 2012 sonuna gelindiğinde 336,9 milyar dolar gözümüze çarpar. 2016 son çeyreğinde ise 421 milyar dolardır. Toplam dış borç derken hem devletin hem de özel sektörün borçlarından bahsedilir dedikten sonra, 2002 de 64,5 milyar dolar olan kamu borcunun 2012 de 103.1 milyar dolara yükseldiğini söyleyelim. İlginç bir noktayı açıklamalıyım: özel sektör dışarıdan borç alır, devletimiz ise hem dışarıdan hem de özel sektörden borç alır.
Kişisel borçlara girmiyorum. Ama kişisel hatalardan bahsedeceğim. Vatandaş gidiyor ve bankadan kredi çekiyor. Bunu da mevduat hesabına yatırıyor. Zannediyor ki, daha fazla gelir elde ederim. Hayır, o iş öyle değil. Sana kredi veren banka, senin o parayı alıp mevduat hesabına yatırabileceğini de düşünerek faiz oranı belirler. Bu öyle bir rakamdır ki, asla gelir olarak elde ettiğin faiz, gider olarak çıkandan daha fazla olamaz. Bu hataya merkez bankası da düşmüştür. O da piyasadan dolar toplayıp kasasında biriktirmiştir. 2002 yılında altın ve döviz toplam rezervi 27,8 milyar dolarken 2012 yılında 125,4 milyar dolara çıktı. 2016 rezervi ise 121 milyar dolar civarındadır. http://www.bloomberght.com/haberler/haber/1905753-merkez-bankasi-rezervleri-artti
İster devlet alsın ister özel sektör alsın tüm dış borçların garantörü devlettir. Elde bulunan rezerv 121 milyar dolar, toplam borç ise 421 milyar dolardır. İlginçtir, iktidara yakın birçok büyük firma “iflas erteleme” kararı alıyor. Birisi çıksın ve ülkenin ekonomisi iyidir desin.
Bu borçların %40 civarındaki bir bölümü bir yıl içinde ödenmesi gerekendir. Yaklaşık 200 milyar dolarlık kısmına denk gelen bu meblağı ödeyecek bir kaynak yoktur. Satılacak “mal” da kalmadı.
Bir değerlendirme yapmamız gerekirse, kişisel çıkarların ön plana çıkarılması son hızla devam ederken; ülkenin iç huzuru, ekonomisi ve dışarıda başarılıymış gibi görünen ama oldukça hassas ve aldatıcı olan siyasi ve askeri durumu gittikçe kötüleşiyor. Hızla yol alınan kötü gidişata dur demesi gereken makamlar ellerini çabuk tutmalıdır.
Hits: 41
Başlarken
- 4 Ocak 2018
TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 1
- 4 Ocak 2018