
Örgütlenmiş Bireylerin Gücü
- 4 Ocak 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Politika
- 2
Mehmet Çanlı
En kötü demokrasi bile en iyi diktatörlükten, otoriter veya totaliter rejimden daha iyidir. Kim olursa olsun, herhangi bir tek adam yönetiminin iyi olması mümkün değildir. Özellikle de günümüzde… Telefon tuşlarının anlamını bile çoğu insanın tek başına anlayamadığı bir çağda her b…u bileceğini ve ülkeyi tek başına çok iyi yöneteceğini iddia eden biri, eğer deli değilse, mutlaka başka planları olan sahtekârın tekidir. Tek adam özentisi olanlar varsa ve bu dediklerime inanmıyorsa bugünkü Irak, Libya ve Suriye’ye baksınlar. Tek adam yönetimlerinin ülkeleri götürebilecekleri daha iyi bir yer olamaz. Bu durumun suçunu emperyalizme, İsrail’e veya Batı’ya atmakla da tek adam yönetimlerini masum göstermek mümkün değildir. Bu tür insanlar sürekli olarak tek çare benim derler. Gerçekten de kurtuluş için tek bir çare vardır ama bu tek çare onlar değildir. Tek bir çaremiz vardır, o da tek çare benim diyenlere inanmayıp başka çareler aramaktır. Çare hiçbir zaman tek değildir. Çareler, yollar ve yöntemler çoktur. Önemli olan aramak ve en uygununu seçmektir.
Bazıları kendi niteliklerini daha iyi bir dünya yaratmak için yetersiz görebilir. Evet, nitelik çok önemli bir şeydir ancak her şey demek değildir. Hangi konumda olursanız olun, hangi nitelikte olursanız olun yine de çok önemli bir şeyler yapmak mümkündür. Yeter ki iyi niyet ve iyi yönde bir çaba olsun. Ve daha da önemlisi bu tür insanların bir araya gelip örgütlenmesi ve bir kitle halinde davranması gerekir. En nitelikli tek adam bile ona biat etmiş veya ondan beslenen kitleler sayesinde varlığını sürdürebilir. Kitleler etrafından ayrılınca, hiçbir değeri olmadığı anlaşılır. İyi insanların yapabileceği en iyi şey diğer iyi insanlarla niyette ve faaliyette birlik olmaktır. Ben ne yapabilirim veya benden bir milyon kişi olsa ne olur demeyin. Bir Rus atasözü der ki “niceliğin kendisi de bir niteliktir.”
Tek yol benim diyenleri çok gördük bugüne kadar. Bir zamanlar ”Tek yol devrim!” diye bağırıp işçi haklarını savunanların bazılarının, parayı bulunca, çalışanlarına nasıl daha az ücret öderim hesabını yaptıklarını gördük. Kul hakkı yemek en büyük günahtır diyenlerin kul hakkını nasıl afiyetle yediklerini de gördük. Bazı eski ateistlerin devletten ihale almak için cumaları kaçırmadığını duyuyoruz, görüyoruz. Dün seni başkan yaptırmayız diyenlerin bugün devlet başkanına oyun oynamak bize yakışmaz dediğini duyuyoruz. ”Benim için en önemli şey dürüstlüktür.” derken hiç de dürüst olmayanların ise haddi hesabı yok. Hangi seviyede olursa olsun tek adama bağlanmamak lazım bu yüzden. Hiç kimseye, sadece bize söylediklerine göre değer biçmemek gerek. İnsanlar her türlü yalanı çekinmeden söyleyebiliyorlar hırslarına yenik düştüklerinde. Tek adam olmayı kafasına koyanın hırsı çok büyük olur. Bu yüzden yalanı da çok olur genellikle. En büyük yalan da o kişinin olağanüstü nitelikleri olduğu hakkındaki yalanlardır. Çok akıllı olduğunu söyleyen veya ima eden ve her şeyi bildiğinden bahsedilen insanlardan hayatım boyunca hep uzak durmaya çalışmışımdır. Çünkü hiç kimse her şeyi bilemez. Bildiğini söyleyen varsa tehlikeli bir durum vardır. Onun için her konuda son sözü söyleyen tek bir kişi olmamalı ve bir ülke tek bir adamın zekâsına veya iyi niyetine teslim edilmemeli.
İnsanların ne söylediğinden çok ne yaptığına bakmalı. Gerçekler sözlerle gizlenebilir ama davranışlarla hep açığa çıkar. Gerçekler, konu eylemlere geldiğinde her zaman, gizlenemeyecek kadar açıkta dolaşırlar. Eğer aranırsa bulunmaları ve görülmeleri çok zor değildir. Yeter ki bazı laf ebelerinin dediğine bakmayı bırakıp gözlerimizi açalım.
Art niyetli insanlar genellikle bizi kandırmak için en kutsal ve en etkileyici konulardan bahsederler. Eğer kutsallara inanmıyorlarsa da kendi kutsallarını üretirler gözlerimizi boyamak için. Art niyetli kişi dinci biriyse cennet vaat eder öbür dünyada. Dinle alakası yoksa da cennet gibi bir yaşam vaat eder bu dünyada. İkisi de hayatımıza bir anlam yükledikleri hissini uyandırırlar. Şu veya bu ideal için ölün derler, bu idealler her ne kadar sizin idealiniz olmasa da. Hayatın anlamı dava için hayatını ortaya koymaktır onlara bakarsan.
Gençlik yıllarında herkes bu tür sorular sormuştur kendine. ‘’Hayatın anlamı nedir? Biz niye var olduk? Tanrı bizi niye yarattı?” diye düşünmeyen yoktur sanırım. Bu yüzden daha çok gençlere kanca atar insanları sömürmek isteyenler. Hâlbuki ne hayatın bir anlamı vardır kendisinden başka, ne de kimsenin uğruna harcanacak kadar uzun yaşanır bu dünyada. Hayatın anlamını arayacaksak eğer başka yere değil yine hayata bakmak gerek. Ne filanca dervişin arkasından gidelim diye ne de filanca siyasi kişiliği takip edelim diye yarattı tanrı bizi. Hele hele birilerinin çok önemli dediği şeyler uğruna ölmek için yaratmış olması hiç mümkün değil. Her yerden hayat fışkırıyor biz öldürmedikçe, tanrı bizi sadece yaşayalım diye yaratmış olmalı bence.
Mademki sadece yaşayalım diye yaratıldık ve sadece bir defa yaşayacağız, o zaman neden bu kadar değerli bir şey (hayatımız) hakkında karar alma yetkisini tek bir kişiye bırakalım? Bu sebeple bırakın tüm gücün tek adamda toplanmasını, şu anda gücün toplandığı kişileri ve organları da biraz zayıflatıp kontrol ve denetim altına almalı. Belki tek meclisle yetinmeyip onu kontrol edecek yeni bir meclis kurulmalı, belki Cumhurbaşkanının törenlerde boy göstermekten başka bir yetkisi bırakılmamalı. Hükümetler de her istediklerini yapacak kadar güçlü olmamalı. Yargı bağımsız olmalı ama derebeyliğini kuracak kadar da sorumsuz olmamalı. Onu da kontrol ve denetim altında tutan bir mekanizma olmalı. Bu diğer kurumlar için de böyle olmalı.
Özet olarak, bu ülkede sade bir vatandaş olarak beni istediği anda ezebilecek kadar güçlü hiç kimse ve hiçbir kurum olmamalı. Aksine, mademki bu ülkeyi benim gibi sıradan insanlar hayatlarını ortaya koyarak kurdular, mademki hala ülke için birileri ölmesi gerektiğinde benim gibi sade vatandaşlar ölüyor, mademki bu ülkede yapılan her şey benim gibi sade vatandaşların vergileriyle yapılıyor ve mademki bu ülkeyi kimin yöneteceği bile benim oyumla belirleniyor, o zaman eğer biri güçlendirilecekse; sade vatandaş, yani birey güçlendirilmeli. Devletin her kurumu, bu kurumların; bazı kişilerin, siyasi kliklerin veya tarikat ve cemaatlerin kontrolüne girip bireye baskı aracı haline gelmemesi için yeterince zayıflatılmalı ve birbirlerini kontrol edecek şekilde yeniden düzenlenmeli. Devlet, kimsenin malı olmadığı gibi hiçbir kişi veya grubu da korumamalı. Tam aksine sade vatandaşı güçlü liderlerden, siyasi kliklerden, kendini kanun zanneden hâkimlerden, kendini devlet zanneden asker ve polislerden, ben iş üretiyorum ve en çok vergiyi ben veriyorum diye böbürlenen zenginlerden, devletin kendi hakkı olduğunu sanan bazı dini gruplardan, cemaatlerden, tarikatlardan ve sahte mehdilerden korumaktan başka bir şey yapmamalı.
Eğer illa ki tek bir adamı güçlendirecekseniz, o zaman beni güçlendirin. Yani sıradan vatandaş olan bireyi. Çünkü bu ülkenin gücü benim sayemde oluşuyor ve güçlü olmaya en çok hakkı olan da benim. Bu, bugün yaşanan tahakküm ve baskının sebep olduğu sorunların da en makul çözüm yoludur. Çünkü güçlü bireylerin olduğu toplumlarda kimse kimseye tahakküm edemez.
Hits: 0
Arapça ve İslam
- 4 Ocak 2018
TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 5
- 4 Ocak 2018