
Mareşal Ahmet İzzet Paşa
- 20 Ocak 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; MGM Tarih
- 0
Bilinmeyen Yönleriyle Mareşal Ahmet İzzet Paşa
Millî Mücadele zamanında İstanbul’da bulunan İngiliz Yüksek Komiserlerinden Sir H. Rumbold’un, 27 Nisan 1921’de, 1920 yılında olan olayları anlattığı raporda verilen kısa biyografilerden; Padişah Vahdettin, Veliaht Abdülmecit, sadrazamlardan Tevfik Paşa ve Damat Ferit Paşa ile Milli Mücadele liderlerinden Mustafa Kemal Paşa ve Kazım (Karabekir) Paşa hakkında yazılanları daha önceki yayımlamıştık. Şimdi de raporda yer alan biyografilerden, Mondros Mütarekesi’ni imzalayan hükümetin başkanı olan Mareşal Ahmet İzzet Paşa hakkında yazılanları yayımlayacağız.
Raporda Ahmet İzzet Paşa hakkında oldukça özet bir bilgi verilmiştir. Hâlbuki Ahmet İzzet Paşa son dönem Osmanlı ordusunun en önemli şahıslarından biri, belki de birincisidir. Yanya kökenli olan Ahmet İzzet Paşa, Harp Okulu’nu birincilikle bitirmiş çok başarılı bir askeri öğrencidir. Harp Okulu’ndan sonra Harp Akademisi’ni de başarıyla tamamlamıştır. Mezun olduktan sonra, Harp Akademisi’nde taktik dersleri vermiş ve Osmanlı ordusunda ıslahat yapmakla görevli Alman heyetinin başkanı olan meşhur Vonder Golz’un müşavirliğini yapmıştır. Ahmet İzzet Paşa, 1897 Türk-Yunan Harbi’nin planlarını, daha önce Goltz tarafından hazırlanmış bir planı tadil ederek hazırlayan ve muharebeleri de sevk ve idare eden karargâhın başında görev yapmış parlak bir subaydır.
Ayrıca bir yıl süreyle Almanya Genelkurmayında görev yapmış ve bu görev esnasında Mareşal Limon von Sanders’le de çalışmıştır. Bu görev sırasındaki gözlemlerini ve tecrübelerini ileride Osmanlı ordusunun modernleşmesi için kullanmış ve oldukça başarılı olmuştur. 2. Meşrutiyet döneminde Genelkurmay Başkanlığı görevindeyken Osmanlı ordusuna bu günkü acemi birlikleri teşkilatını kurarak büyük hizmet etmiştir. Onun Genelkurmay Başkanlığı zamanında orduda eğitimler çok üstün bir seviyeye gelmiş, ilk defa yoğun bir şekilde arazi gezileri, komuta tatbikatları ve ordu-kolordu seviyesinde büyük tatbikatlar yapılmıştır.
Kamuoyu tarafından pek bilinmeyen bir özelliği de dünyada ilk defa üçlü teşkilata geçen Osmanlı ordusunun bu teşkilata onun sayesinde geçmiş olmasıdır. Almanya’da görev yaparken Alman Genelkurmayı’nda tartışılan ve çalışmaları yapılan üçlü teşkilatı genelkurmay Başkanı olunca hemen Osmanlı ordusuna getirmiştir. Avrupa orduları Napolyon savaşlarının ardından kolordu teşkilatına geçtiği halde Osmanlı Ordusu bu teşkilata da ancak onun zamanında geçmiştir.
Osmanlı ordusu sayısı standart olarak belirlenmeyen Taburlara bağlı Tümenler ve yine sayıları standart olmayan ordulara bağlı tümenler şeklinde bir teşkilat kullanıyordu. Ahmet İzzet Paşa Genelkurmay Başkanı olunca orduyu standart olarak 3 adet ana ast birliği olan birlikler olarak teşkilatlandırdı. Bu teşkilatlanmaya göre piyade bölüklerinde üç piyade takımı, piyade taburlarında üç piyade bölüğü, piyade alaylarında üç piyade taburu bulunuyordu. Ve ilginç olanı şudur ki o zaman dünyada bu teşkilata geçmiş başka bir ordu bulunmuyordu. Bu teşkilata Avrupa ordularının geçişi Osmanlı ordusundan sonra oldu.
Onun döneminde ayrıca taburlar alay kuruluşu altında ve tümenler kolordu kuruluşu altında birleştirildi. Kolordu kuruluşuna tam olarak ancak 1911 yılında geçilebilmiş olsa da bu kuruluşu da Osmanlı ordusuna getiren odur. Dolayısıyla hiç şüphesiz 1. Dünya Savaşı ve daha sonra da Kurtuluş Savaşı’nı yapan ordunun teşkilatının temellerini atan Ahmet İzzet Paşa olmuştur.
Enver Paşa başa geçmek istediğinde direnmeden görevden istifa etmesinden, 8 Kasım 1918’de baskılara dayanamayarak hemen istifa etmesinden ve Milli Mücadele zamanında da mücadeleyi desteklese de fiilen katılmamasından da anlaşılacağı gibi Ahmet İzzet Paşa, âlim insanların önemli bir kısmı gibi ihtiyatlı, kırılgan yapılı, çok hırslı olmayan ve liderlik yetenekleri çok yüksek olmayan birdir. Ayrıca kendisini Osmanlı ordusuna adayan ve kendisini bir Osmanlı vatandaşı olarak gören biridir.
Nitekim bu sebeple Arnavutluk bir prenslik haline getirilip başına bir prens veya kral getirilmesi tartışıldığı dönemde kendisine Arnavut kökenli olmasından dolayı Arnavutluk krallığı veya prensliği teklif edildiğinde de bu teklifi kabul etmemiştir. Bu teklif kendisine yapıldığında ‘’Arnavutluğa kral olacağına Osmanlı ordusunda paşa olmayı tercih ederim dediği söylenmektedir.
Hakkında kısaca bilgi vermeye çalıştığımız Ahmet İzzet Paşa hakkında Milli Mücadele sırasında İstanbul’da konuşlanmış İngiliz Yüksek komiserliğinin yaptığı değerlendirmeler de aşağıda sunulmaktadır.
‘’60 yaşındaki İzzet Paşa’nın kökleri Yanya’ya dayanmaktadır. Aslen Arnavuttur. Abdülhamit döneminde kurmay subay olarak iyi bir kariyer yapmış olmasına rağmen 1897 yılında toplam 12 yıl geçireceği bir görevle Yemen’e atanmıştır. Devrimin (2. Meşrutiyet’i kastetmektedir.) ardından İstanbul’a dönen paşa, 1911 yılında huzuru sağlamak için tekrar Yemen’e gönderilmiştir. Tirk hükümeti ile Yemen İmamı arasında bir uzlaşma sağlamak suretiyle bölgeyi barışa kavuşturmuştur. Yemen İmamı dağlık bölgelerde bir çeşit özerklik hakkı kazanırken, İzzet Paşa başarılı bir askeri diplomat olarak nam salmıştır.
1913’te Sait Halim Paşa kabinesinde Harbiye Nazırlığı görevine getirilmiş, fakat bu görevi sonraki dönemlerde Enver Paşa’ya devretmiştir. Savaşın (1. Dünya savaşı) büyük bir kısmına bizzat katılmış olan İzzet Paşa’nın, 1918’in başlarında Alman karargâhına yaptığı bir ziyaret esnasında Alman İmparatoru ile yakın temas içerisine girdiği söylenmektedir.
Aynı yılın Ekim ayında Talat Paşa hükümetinin düşmesinin ardından yeni bir kabine kurmakla görevlendirilmiş olmasına rağmen İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin izlerini taşıyan bu hükümet Ateşkes’in sonuçlandırılmasından birkaç gün sonra görevini bırakmak zorunda kalmıştır. Sonraki iki yıl içerisinde bir ara devlet bakanı olarak görev yapmış olmasına rağmen çoğunlukla arka planda kalmıştır.
Söz konusu bu dönem boyunca her ne kadar doğrudan bir bağlantısı olduğu iddialarını reddetse de milli harekete sıcak bakan bir şahsiyet olarak tanınmıştır. Ekim 1920’de Ferit Paşa’nın koltuğunu kaybetmesinden sonra Ankara hükümeti ile karşılıklı müzakerelerin önünü açabilmek ve Ankara’yı İstanbul ile aynı çizgiye çekebilmek maksadıyla Dâhiliye Nazırı olarak Tevfik Paşa hükümetine girmiştir.
İzzet Paşa, Millî Mücadele liderleriyle görüşmek üzere yollanan heyetin başında olmak üzere 3 Aralık’ta Ankara’ya doğru yola çıkmıştır. Sonraki gelişmeler aksini ortaya koymuş olsa da İzzet Paşa’nın ordu içerisinde ve Milli Mücadele çevrelerinde gördüğü itibar adeta heyetin başarısının bir güvencesi olarak kabul ediliyordu.
İşin doğrusu, kendisine Ankara’da çok ta itibarlı bir biçimde muamele edilmemişti ve Millî Mücadele hareketinin bir anlamda bel kemiğini oluşturan genç subayların onun sözüyle hareket etmeye hiç te niyetli olmadığını gösterir işaretler mevcuttu. Buna rağmen İzzet Paşa, Millî Mücadele hareketinin birçok kanadından yoğun bir ilgi görmektedir ve hala bu hareket içinde belli bir rol üstlenecek gibi görünmektedir.
Açık sözlü ve dürüst bir adam olan İzzet Paşa, güçlü bir karaktere ve üst düzey komuta yeteneklerine sahip değilse bile sağduyusu yüksek ve yönlendirilirse nispeten ılımlı bir milliyetçiliğin odak noktası haline gelebilecek bir kişidir. Yaşlı ve kilolu bir görünüme sahip olan Paşa, aslında giydiği frak ile sonradan siyasete soyunmuş açık sözlü ve yürekli bir askerdir.
Padişah kendisine önyargı ile bakmasına rağmen Veliaht Şehzade ile arası oldukça sıcaktır. Eski Bahriye Nazırı ve Millî Mücadele hareketinin önderlerinden sayılabilecek olan ve halen Malta Adası’nda sürgünde tutulan Rauf Bey (Rauf Orbay) ve Türklerin şu andaki Paris temsilcisi Nabi Bey, İzzet Paşa’nın en yakınındaki siyasi dostlarıdır.’’
Sir. H. Rumbold.
27 Nisan 1921.
Hits: 97
Türk-Yunan İlişkileri
- 19 Ocak 2018
AFRİN OPERASYONU
- 21 Ocak 2018