
AFRİN OPERASYONU
- 21 Ocak 2018
- Güven Kaya
- Başlık; Bölgesel Sorunlar
- 37
GÜVEN KAYA 20.01.2018 / ANAKARA
Son üç yıldır gündemden düşmeyen son iki haftadır ise rüyalarımıza bile giren Afrin’i bu kadar ünlü yapan veya önemli kılan nedir, bakalım. Ama önce bazı kuralları ve bir kenara konamayacak olan gerçekleri hatırlatmak isterim:
1.Atalarımız “ayinesi (aynası) iştir kişinin, lafa bakılmaz” der.
2.Yine atalarımız geçmiş geleceğin aynasıdır der.
3.Körle yatan şaşı kalkar. Bu da bir atasözüdür. Zamanın genelkurmay başkanı, 2004 yılında bir MGK toplantısında, kurul üyelerine hitaben yaptığı konuşmada Fetullah Gülen ve sazendelerinin terörist olduğunu, cemaatin ise terör örgütü olduğunu açıklar. Ancak önemsenmez ve bu örgüte “ne istedilerse verilir.” Konuyla ilgili geniş açıklama için bakınız. Ayrıca PKK terör örgütü ile Oslo ve İmralı görüşmeleri yapılmıştır. İmralının (o mahalleli öyle diyor) çizdiği yol haritasına göre yürümüşlerdir. Yani “Sayın Öcalan’ın” dediklerine uyulmuştur. Hendek savaşlarına giden süreçte valilere teröristlere operasyon yapmayın emrini verdiklerini de itiraf ettiler. Dinleyiniz. Kısacası, teröristle hemhal olanlar terörle mücadele edemez. Buraya yazılanlar yapılanların sadece bir çırpıda söylenebilecek kadar hatırda kalanlarıdır. Böylelikle şaşı kalkanın kim olduğunu anladınız.
4.Bilmediğin yolda yürüyemezsin. Siyasi partiler bulundukları ülkelerin sorunlarını çözmek için vardır diye bilinir. Acaba öyle mi? Türkiye birinci körfez savaşına (1991) bazı gerekçelerden dolayı girmemiştir. Hatta zamanın genelkurmay başkanı siyasi yetkililerinin girelim ısrarı karşısında istifa etmiştir. Girmeme gerekçelerinden birisi “hava savunma sisteminin” olmamasıdır. Mevcut iktidar partisinin sözcüsü 2017 yılının kasım ayında “Türkiye’nin hava savunmasının olmadığını” 2012 yılında öğrendik demiştir. Aradan geçen cahiliye süresi en az 21 yıldır. Bakınız.
5.Son kişisine kadar öldüreceğiz denilen teröristlerin ülkeden geçişine izin verilmiştir. Sanırım öldürüleceklerin kimler olduğunu görmek için geçmelerine izin verilmişti, kimse bir yanlışlık olsun istemez, değil mi? Bakınız. Yine bakınız.
AFRİN NEDEN ÖNEMLİDİR?
Sınırımıza oldukça yakın olan Afrin, Kilis ilinin güneybatısında olup, kuş uçuşu mesafesi 32 km’dir. Kırıkhan ilçesinin tam doğusunda olup, kuş uçuşu mesafesi 45 km’dir. Birden fazla kez bombanın patlatıldığı ve elliden fazla yurttaşımızın katledildiği Reyhanlı ilçesinin ise tam kuzeydoğusunda olup, kuş uçuşu mesafesi 38 km’dir. Ülkemiz ile fiziki alakası bu olan Afrin, Kırıkhan’ın doğusunda olan Suriye sınırı içinde kalan dağlık arazinin hemen doğusundaki nispeten geniş (8 km) olan ve tam orta yerinden ikiye bölen Afrin Çayının geçtiği vadinin tabanında kuruludur.
Yukarıdaki paragrafta Türkiye’ye olan konumu anlatılan Afrin’in kendi ülkesindeki konumuna da bakmak gerekir. Şimdi yıkık olan zamanın önemli kentlerinden Halep’in tam kuzeybatısında olup, kuş uçuşu mesafesi 42 km’dir ve doğrudan giden yollarla bağlıdır. Halep’in olduğu gibi Suriye’nin de genel olarak kuzeybatısında bulunuyor. Nüfus 2004 yılı verilerine göre kent merkezinde 36 bin, kırsalla birlikte 172 bindir. 2016 yılındaki, niteliği belli olmayan bir hesaplamaya göre, kent merkezi 50 bini, kırsalı ile de 500 bini geçmiştir. Savaştan kaçan çeşitli etniklerin gelmesi ile nüfusu artmıştır.
Ekonomisini zeytin, zeytinyağı, tekstil ve Halep sabunu ile şekillendiren Afrin kentinin sembolü “zeytin ağacıdır.” Hani, şu kıyamet gününde Yahudilerin kaçıp, arkasına saklanacakları Müslümanlar tarafından iddia edilen ağaç…
Böylesi basit açıklamalardan sonra gelelim Afrin şehrinin taraflar açısından neden önemli olduğuna:
1.Teröristler Açısından Önemi:
*Teröristler öteden beri var oldukları Afrin’in yönetimini 2012 yılında ele geçirdiler ve 2014 yılında Kanton ilan ettiler. Ayrıntı için bakınız.
*Bu şehirden çok sayıda genci kadrolarına katmaktadırlar. Adeta örgütün askerlik şubesi gibi çalışmaktadır. Burası PKK’nın arka bahçesidir.
*Kürt nüfus ezici bir şekilde çoğunluktadır. Rojova dedikleri bölgenin özyönetim bazında en önemli ayaklarından biri olup, her türlü Kürt hareketine uzun yıllar sosyal ve ekonomik faydalar sağlamıştır. 1980 ve 1990’lı yıllarda PKK buraya yerleşmiş ve örgütün ikmal üssü haline getirmiştir. Desteklediği çok sayıda ticari kuruluş vardır.
*Yukarıdaki madde ile bağlantılı olarak söylemek gerekir, PKK bir ara Suriye parlamentosuna altı milletvekili bile göndermiştir.
*Hem batısında hem de doğusunda dağlık arazinin olması savunana kolaylık sağlar. Ayrıca bin yıldan fazla bir süredir Kürt etniğinin burada yerleşik hayatta olduğu biliniyor. Bu da savunmanın inatla olacağının işaretidir. Zaten teröristlerin rejime karşı isyanının başından beri, Türkiye destekli diğer terörist örgütler, defalarca uğraşmasına rağmen ele geçiremediler.
* Kilis’in güneyinde ve Reyhanlı’nın doğusunda bulunan boyun noktalarının arasında kalan toprak parçası, Türkiye topraklarına saplanmış bir hançer gibi durmaktadır ve terör örgütü bu bölgeden Türkiye’ye silah ve terörist sokarak eylemler yapabilmektedir.
*Yerle bir edilen Halep’in sanayisinin %50’si şimdilik çatışmasız olan bu kente taşınmıştır. Bu haliyle de terör örgütüne iyi bir para kaynağı olmaktadır.
*Güneydoğusunda Şii nüfuslu kasabalar olan Zehra ve Nubul bulunmaktadır. Dinci teröristlerce kuşatılan bu kasabalar kuşatma süresince Afrin’den aldıkları ikmal desteği ile ayakta kalmışlardı. Kuşatmayı 2015 yılının aralık ayında Suriye ordusu ile İran destekli milisler kırmıştır.
*Teröristlerin demokratik özerklik projesini dünyaya gösterdikleri vitrinlerden biridir Afrin. Ancak dünyalılar bunlar için de demokrasinin varılacak yere kadar binilecek “tramvay” olduğunu bilmezler. Teröristler, Afrin’in bu yüzden elden çıkmasını istemezler.
2.Türkiye Açısından Önemi:
*Amanos Dağlarının doğusunda kalması ve yaklaşık sekiz km’lik bir vadi genişliğinden sonra yükselen bir dağ silsilesinin batısında bulunması konumunu önemli kılmaktadır.
*Kuzey-güney istikametinde geçişlerin kolaylıkla yapılabiliyor olması önemlidir.
*Afrin güneyindeki İdlip kentine açılan bir kapı gibidir. İdlip çatışmasızlık bölgelerinden biri olup, El-Nusra tarafından öncülük edilen rejime muhalif teröristlerin yönetimindedir.
*Burası ele geçirildiğinde veya teröristlerden arındırıldığında, özyönetim ilan edilen Tel Rifat ve Kobani kantonlarının birleşme hayalinin gerçekleşmesi imkânsız boyutuna gelmektedir.
*ÖSO’nun terörist olduğunun altını çizerek söylemek gerekirse, burası ele geçtiğinde yönetim ÖSO’da olacak. Her ne kadar şimdilik bunları Türkiye güdebiliyorsa da, zaman içinde güdülemeyecek konuma geleceklerdir. Çünkü tüm terör örgütleri küresel bazda birbirleri ile işbirliği yaparlar ve genelde birbirlerinin taşeronudurlar. İlk fırsatta sahiplerini sokarlar. El Kaidenin ABD’yi sokması buna örnektir.
*Afrin ile Kobani’nin birleşmesini engellemek açısından önemlidir. Çünkü ABD, Fırat’ın doğusunda kurmakta olduğu koridora Türkiye’nin müdahale etmesini kesinlikle istemedi. Fırat’ın batısında ise Menbiç hariç YPG’ye herhangi bir şekilde koruma kalkanı olmadı. Aslında buradan bile, ABD’lilerin Fırat’ın doğusu ile ilgili çok değişik fikirlerinin olduğunu anlamak mümkündür. Gelecek zamanda Menbiç Fırat’ın batısına geçişte köprübaşı konumuna gelecektir.
*Fırat’ın batısında teröristlere destek olan Ruslar ve Suriye ordusudur. Onların desteği ise ABD’nin desteği gibi kesin ve net değildir, zayıftır. Hatta ihmal edilebilir seviyededir.
Şimdi gelelim olayın bam teline. Suriye sınırının 911 km olduğu resmi makamlarca söyleniyor. Bazı kaynaklarda sınır daha değişik rakamlarla belirtiliyor. Mesela 866 km gibi. Bu sınır, nedense, son zamanlarda Fırat’ın batısı ve doğusu diye ikiye ayrıldı. Fırat’ın doğusunda ABD askerleri var BOP/GOP başkanının emirleri gereği oradalar ve asla eşbaşkanlara dahi herhangi bir imtiyaz tanımıyorlar. Hatta Fırat’ın batısındaki Menbiç’e bile karışıp, orada operasyon yapamazsın diyorlar. Ama Afrin ile ilgili olarak ilgilenmediklerini beyan ediyorlar. Bu ilginçliği bir kenara koyup, Fırat’ın batısındaki sınırın en az 400 km olduğunu, kalan 511 km’nin ise doğuda olduğunu söyleyelim. Fırat’ın batısında terörist istemiyorum diyenlere “Doğu niye terkediliyor, YPG terörist de ÖSO terörist değil mi, El Nusra terörist değil mi?” sormak gerekmez mi? Ancak kimse sormuyor. Kişisel düşüncem Fırat’ın doğusunda o çok korkulan Kürt devleti bir şekilde oluşturulacak ve zamanla Menbiç üzerinden batıya atlayacak. Sen, o zaman, istediğin kadar Fırat’ın batısında Kürt/Terör Koridoru istemiyorum de. Hemen hatırlatırlar: “Doğusunda koridor kurulurken ses çıkarmıyordun ve batı sınırının büyük bir kısmında El Nusra ve ÖSO vardı…”
Ayrıca Fırat’ın doğusu batısına nazaran çok daha kolay kontrol edilebilir sınır özellikleri taşır. Türkler ve desteklediği terör örgütleri kontrol edilmesi zor sınır ile uğraşırken, ABD ve desteklediği diğer terör örgütleri Fırat’ın doğusunda aşı pişirsin ve günü geldiğinde servis etsin. Bir de bunların yıllar önce sınırdaki mayın tarlalarını kaldırmak istediğini kimse aklına getirmiyor. O tarlalar, Kürtsever İsrailliler tarafından kaldırılmış olsaydı, şimdilerde yandı gülüm keten helva nağmeleri arş-ı alaya çıkardı.
KARA HAREKÂTI OLUR MU? OLURSA NELER ÖNEM KAZANIR?
Bir yeri havadan bombalamak oranın şeklini değiştirir, yönetimini değil. Eğer bazı isteklerin tahakkuk etmesi isteniyorsa mutlaka kara harekâtı yapılır. Afrin pratiğinde mutlaka yapılmalıdır.
*Yapılmaz ise Kürt veya terör koridoru olarak ilan edilen yerler yine aynı şekilde durmaya devam eder.
*Sınır güvenliğinin sağlanması gerekir deniyor. Bu nedenle de mutlaka kara harekâtı yapılmalıdır.
*Kara harekâtında Minag veya Menağ havaalanı ile Tel Rifatın alınması önem kazanır. Böylece doğudan kuşatma sağlanır. Unutmamak lazım, gereksiz yere elde edilen her yer harekâtı yavaşlatacağı gibi zafiyet oluşmasına da neden olur.
*Bölge halkı zorda kalındığında, teröristler tarafından canlı kalkan olarak kullanılabilir. Terörist açısından makul ve anlaşılır bir uygulamadır. Çünkü teröristler ve terörist severler için insan hak ve hürriyetleri ile demokrasi kavramları gidilecek yere varılınca inilecek tramvaydır. Bunlar bu hakları sadece kendileri için isterler, başkaları için değil.
*Hendek savaşlarına benzer çatışmaların olacağını değerlendiriyorum. Binalar birer tahrip maddesi gibi kullanılacak.
*Atılan taşın ürkütülen kurbağaya değmesi önem kazanır. Bu gibi olaylarda başlangıç her zaman güzel olur ama kamuoyuna açıklanmayan çok kötü sonuçlar yaşanır ve bunlar toplumsal travma nedenidir.
AFRİN BU KADAR ÖNEMLİYSE NEDEN ÜÇ YILDIR DALINMADI ORAYA?
1.ABD ile olan ilişkiler belirleyicidir:
*Geçmişin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’nin Türk-Amerikan ilişkilerinin masaya yatırıldığı Dış İlişkiler Konseyi (CFR) panelinde söylediklerine bakalım: “Erdoğan ve çoğu Türk, ABD’den ne kadar bağımsız olduklarını göstermek istiyor ama yine de ayrılmıyorlar. Amerika IŞİD’e karşı savaşta PKK bağlantılı grubun öncülüğündeki güce destek veriyor. Türkiye buna her gün tepki gösteriyor, ama bu gücü destekleyen uçaklar büyük oranda Türkiye’deki üslerden kalkıyor. Erdoğan buna her gün izin veriyor. Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alıyor, ama aynı zamanda NATO, Türkiye’yi Afganistan’daki çabalarımızda en kritik 4 ülkeden biri olarak görüyor. Türkiye-AB ilişkileri her zaman çukurda ama mülteci anlaşması Avrupa’nın istikrarında en önemli gelişmelerden biridir. Dolayısıyla Erdoğan’ın aslında neler yaptığına bakıldığında, işbirliği açısından muazzam bir alan var.” Bakınız.
*6 Ocak 2018’de cumhurbaşkanının demecine bakmak bazı gerekçeler sunabilir: “Bu olayın birçok başlığı var. Olay sadece YPG olayı değil. Mesela yargı sistemlerinde yaşananlar var. Bunların en önemlisi FETÖ meselesi. Yani biz ABD ile terör ile mücadelede şu an tümüyle aynı kulvarda koşmuyoruz… Bir başka başlık, Rıza Sarraf, arkasından Hakan Atilla meselesi, Halk Bankası meselesi… Bu konu ile ilgili yargı süreci kumpas üstüne kumpaslarla dolu. Bu süreç tamamen siyasidir, adli ve hukuki değildir. Kimin eli kimin cebinde belli değildir.” Bakınız.
*Bu konuşmalar ortadayken, Afrin’e kara harekâtının yapılması ne gibi tavizler karşılığı olacağını değerlendirmek zor olmasa gerek. Bir süre sonra ya kendileri itiraf ederler ya da bir yerden sızar.
2.Afrin olayını batı nasıl görüyor?
*İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Times, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’nin Afrin kentine her an operasyon düzenlenebileceğine dair yaptığı açıklamayı başyazısında yorumladı: Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de ateş ile oynuyor. Orta Doğu’daki amaçlarını gerçekleştirmek istiyorsa müttefiklerinin güvenini tazelemesi daha çok başarı getirecektir, farklılıkların NATO içinde çözülmesi gerekir. Erdoğan’ın sözünü ettiği operasyonu gerçekleştirmesi durumunda iki müttefik olan Türkiye ve ABD karşı karşıya gelebilir. Erdoğan, Suriye’ye asker göndermeden önce bir daha düşünmeli. Türkiye’nin son zamanlarda Suriye politikasının PKK’nın Suriye kolu PYD etkisini kontrol altına almaya çevrildiği anlaşılıyor. Bakınız.
Aynı yazıda YPG’nin “Batılı güçler tarafından terör örgütü olarak görülen PKK’nın bir uzantısı” olduğu da aktarılıyor ve davam ediyor: “Ancak ABD, sınırda devriye güçler kurmayı amaçlayarak mantıklı bir hedef güdüyor. IŞİD’in Suriye’nin kırılgan kuzey bölgesinde tekrar ortaya çıkması, savaşa kalıcı bir son verme umutlarını sona erdirir[1]. Eski Kürt militanları Suriye sınırının koruyucuları olmaları için eğitmek, bölücülüğe ya da Türkiye karşıtı şiddete bir davetiye değil; ancak onların federal bir Suriye’ye entegre olmaları için ilk adım. Kürt sorunu, bağımsız bir Kürt devleti kurmak adına Orta Doğu’yu daha çok dağıtarak çözülemez. Batılı güçlerin amacı bir bütün ve gerçekten demokratik bir Suriye’de Kürtlerin daha çok yönetim sahibi olması için alan tanımak olmalıdır. Güvenli sınırlar bunun için hayati bir gereklilik, Türkiye’nin bu sınırlara saygı duyması da.”
*Frankfurter Rundschau gazetesi “Suriye’de savaşın tırmanma tehlikesi” başlıklı yorumunda, Türkiye’nin Suriye’deki PKK’nın Suriye kolu YPG’ye askeri operasyon düzenlemesi durumunda, bunun NATO müttefikleri Türkiye ile ABD’nin ilişkilerini kalıcı olarak bozacağını vurguluyor ve devam ediyor:
“Türkiye Suriye’deki Kürtlere karşı askeri operasyon düzenleme tehdidinde bulunuyor. ABD ise Suriye’nin Türkiye sınırında -Kürtlerin de içinde bulunduğu- askeri bir gücü oraya yerleştirmeye çalışıyor. Rusya bu yüzden ABD’nin Suriye’yi parçalamak istediği suçlamasını yöneltiyor, ama Türkiye’nin Suriye’ye olası bir saldırısına karşı nasıl bir tepki vereceğini henüz açıklamıyor. Suriye bölündüğü takdirde bölgenin sorunları çözülmüş olmaz. Bölgedeki savaşa dolaylı olarak dâhil olan güçler görüşme masasına oturmadıkları sürece bölgede savaş devam edecektir. Göründüğü kadarıyla bu durum daha yıllarca böyle devam edebilir.” Bakınız.
Hatırlatmak gerekir ki, her türlü gelişmede batıdan icazet alanlar batıya rağmen iş yapamazlar. Ya da batıya şirin görünmeksizin iş yapmaları mümkün değildir.
3.Afrindeki YPG kuvvetlerinin sayısının, silahlarının ne olduğunun bilinmemesi
*Bazı haberlerde 3300 TIR, bazılarında 4900 TIR ve 2000 uçak dolusu askeri malzeme, silah, mühimmattan bahsediliyor. Bazen aynı kişi birbirinden bu kadar kopuk rakamları aynı konuşmada söyleyebiliyor. Bakınız. Gerçekte ne kadar olduğunu bilmemiz mümkün değildir. Eğer rakamlar abartılı değilse, silah ve mühimmatın ne kadar çok olduğunu anlamak mümkündür.
ABD tarafından verilen bu silah ve mühimmatın büyük bir kısmının Fırat’ın batısına geçirildiğine dair bir kuşkum yok, geçirilmiştir ve gayet de doğaldır. Verilen silahların miktarını bilmemekle birlikte, çeşitlerinin ne olduğuna dair elde edilen bilgilere ulaşmak için tıklayınız.
*Rus İzvestiya gazetesinin haberine göre; ABD Rojovali Kürtlere gece görüş cihazları, lazer işaretleyici, hedef belirleyici dürbünlerin de dâhil olduğu modern silah ve teçhizat göndermiş. Bunun yanında teröristlerin elinde binlerce Humvee ve ağır silah yüklü arazi aracı olduğu söyleniyor. Sovyet üretimi Fagot ve Konkurs tipi tanksavar füze sistemlerinin yanı sıra ABD’li TOW, Fransız-Alman MILAN ve Rus Metis-M tipi tanksavar füze sistemleri de var.
Bunları dedikten sonra da ekliyor daha doğrusu yaraya parmağı sokuyor: Tanksavar sistemleri, Türk ordusu için en ciddi sorunu oluşturan unsurlardan biridir. Zira düşük savunma kapasitesine sahip Türk zırhlı tank birlikleri, El Bab’daki operasyon sırasında IŞİD militanlarının TOW ve Fagot tipi tanksavar sistemleriyle açtığı ateş sonucunda Leopard 2A4 tipi muharebe araçlarından mahrum kalmıştı. Bakınız.
* Öte yandan Al Masdar News’in muhalif kaynaklara dayandırdığı haberine göre; ABD, YPG ile yapılan gizli anlaşma çerçevesinde geçen hafta teröristlere ‘taşınabilir hava savunma füzeleri’ (MANPAD) gönderdi. Karadan havaya fırlatılabilen MANPAD’lar Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin yakınında faaliyet yürüten teröristlere ulaştırıldı. Bakınız.
*Eğer Afrin Suriye devletine kısa zamanda devredilmezse, oradaki çatışmaların şiddeti oldukça yüksek olacaktır. El-Bab bölgesi ve ülkemizdeki hendek savaşları bunun yanında çok hafif kalır. Adamların ellerinde son derece hareketli binlerce arazi aracı var. Ayrıca kendilerine vatan olarak addettikleri yeri savunuyor olacaklar. Eli silah tutan insan olarak 20-25 bin teröristten bahsediliyor.
*Teröristlerin sokak sokak, ev ev, tünel tünel savunmaya hazırlandıklarını değerlendirmek boş olmasa gerek. Gerektiğinde halkı canlı kalkan olarak kullanmaktan çekinmezler. Zaten teröristliğin şanında bu vardır. Eğer yan gelip, yatmamışlarsa çok iyi hazırlanmış savunma mevzileri ile karşılaşmak mümkündür.
*Zırhlı birlikleri kullanmada istenilen seviyede olmadığımız ortada. Bunu fark ettiklerini sanıyorum ve buraya oynayacaklarını değerlendiriyorum. Özellikle sisli, yağmurlu, karlı, bol çamurlu zemin ve hava şartlarında çok hızlı ve sert geleceklerdir.
4.Suriye hava sahasının Türk uçaklarına kapalı olması.
Bu da sayemizde oldu. “Yine olsun yine düşürürüz” denilerek bir Rus uçağı düşürüldü ve pilotu öldürüldü. Rusya o güne kadar uluslararası arenada tartışılan konuda doğrudan kararını vererek birkaç gün içinde Suriye hava sahasını S-400 hava savunma sistemi ile kapattı. Ondan izin almadan uçmak mümkün değildir. Bu izni verir mi? Verir. Ama mutlaka karşılığında bir şeyler alır. O alınanlar yukarıda dediğim gibi ya itiraf edilir ya da sızar.
5.Türkiye cumhuriyeti devletinin yetkililerinin tavırsızlık ve kararsızlığı
Bunun nedenini anlamak mümkün değildir. Ancak birinci maddede açıklanmaya çalışılan konularla yakından ilgili olduğunu değerlendirmek kâhinlik olmasa gerek.
6.Diğer devletlerin tavrı
*Suriye’nin tavrı nettir ve haklıdır. Kimse kendi topraklarında böyle bir şey istemez. YPG’liler gerekirse Afrin’in yönetimini rejime devretme çalışmalarını da hızlandırmış durumdalar. Kısa bir zaman sonra Afrin’de Suriye bayrakları dalgalanırsa şaşırmamak gerekir. Pek tabi ki bu yıkılmak istenen Suriye devletinin bir başarısı, onu yıkmaya çabalayanın ise başarısızlığı olarak kayda geçecektir.
*İran’ın da tavrı nettir. Çünkü Türkiye’nin yöneticilerinin mezhepçilik yaptığını iddia ediyor. O bölgede ve yakın civarında Şiilerin varlığı söz konusudur.
*ABD, Fırat’ın doğusuna ve batısında kalan Menbiç’e izin vermedi. Zaten Türkiye’nin de doğuda gözü yoktu, nedense. Afrin’in koalisyonun ilgi alanında olmadığını bildirdi ama yine de böyle bir operasyonun yapılmaması gerektiğini beyan etti.
*Rusya itina ile korumaya çalıştığı Suriye’nin bölünmesine gidecek her türlü olaya baştan beri karşıdır
*ABD’nin bahsettiği sınır koruma ordusunun Kobani bölgesinde eğitildiğinden Türk kamuoyunun haberdar olmadığını değerlendirmek mümkündür. ABD’nin planladığı “Kuzey Suriye Ordusu”, Kobani bölgesinde eğitiliyor. Eğitimin Kobani bölgesindeki Haseke’nin güneyinde kalan Sabah El Hayır’daki bir üste yapıldığı Amerikan kaynakları tarafından açıklandı. Bakınız. Sanırım şimdi daha iyi anlaşılıyor neden Afrin’in işaret edildiği.
7.Olası Afrin operasyonunun olası sonuçları neler olabilir?
*Zaten kabarık olan şehit ve gazi sayısı artacak. Bir vakıadır ki 2003 yılından beri yapılanlar hep bu yöndedir. Kan üzerinden siyaset üretildiğine bir kez daha tanık olacağız.
*Türk halkı biraz daha fakirleşecek. Savaşın maliyetlerine katlanmak akılla açıklanamaz. Eğer bu maliyetleri bir yeri “sömürerek” ortadan kaldırabiliyorsan savaşa girersin. Ülkede üretilmeyen binlerce mühimmat zaten kısa bir zaman sonra doğal yollardan ölecek teröristlerin tepesine sallanacak.
*Analar ağlayacak. O çok söz edilen analar ağlamasın safsatası bir kez daha gülünç duruma düşecek. Savaş gerekli olmadıkça cinayettir. Afrin operasyonu gerekli midir? Bence değildir. Çünkü ülkede çok sayıda “terörist sevici ve benim teröristim seninkinden iyidir diyen” insan var. Haliyle kısa bir zaman sonra o teröristler yine sahne alacak.
*Afrin bölgesindeki teröristler oradan kovulacak ama orası ÖSO adlı bir başka terörist gruba verilecek. Zaman içinde görülecek ki değişen bir şey yok.
*Strateji ortaya konmadığı için bir başarı elde edilip edilmediği belirlenemeyecek.
*Astana Süreci gereği oluşturulması gereken çatışmasızlık bölgeleri uygulamasında Türkiye çok ağırdan alıyordu ve “Esed teröristtir” diyordu. Astana Sürecinin bozulduğuna tanık olacağız. Böylece Suriye’den tamamen dışlanacağız. Astana Sürecinin bozulması, bir diğer anlatımla Afrin operasyonunun yapılması en çok ABD’nin işine gelecektir.
*İyi gösterilmeye çalışılan ama bütçesinden daha fazla borcu olan bir ülke olan Türkiye’nin iç huzuru daha fazla bozulabilir.
*Afrin operasyonu halkın kanı ile halkın gazını alma ve 2019 seçimlerine bir yatırım faaliyetidir ve bundan öteye geçemez.
Yanlış anlaşılmasın aferin, pardon AFERİN değil, Afrin.
AFERİN isimli hap zannedip elde etmeyi düşünenler olabilir diye uyarmak zorundayım. Soğuk algınlıklarına iyi gelen aferin almak için yola çıkıp, elinde kocaman Afrin akrebi ile kalakalmak da mümkündür.
Sömürgecilerin kurguladığı yenidünya düzeninin bir aracı olarak piyasaya sürülen ve eşbaşkanlarından birinin de ülkemizde olduğu, kendi beyanlarıyla, kesinleşen BOP/GOP gereği Suriye’de çıkartılan vekâlet savaşında, ülkenin birçok yeri yıkıldı ve tanınmaz hale geldi. Dinci Vandalların insanları kestiği gibi binaları da berhava ettiğinin görüntülerini tüm dünya izledi. Ne yazık ki, bu ülkenin yok edilmesine seyirci olan, yok edilmesine her türlü desteği veren BOP/GOP eşbaşkanının ülkesi de sınırları değiştirileceklerden biridir. Mevcut sınırdan bazı kırpmalarla, meşhur Wilson Prensipleri gereği, bağımsız Ermenistan ve Kürdistan (dört parçalı da olsa[2]) oluşturmayı ona buna eşbaşkanlık dağıtan BOP/GOP’un esas başkanı kafasına koymuş durumda. Kısacası Sevr projesi son hızla yürümekte ama bu proje çeşitli ünvanlar verilerek veya çıkarlar sağlanarak köreltilen bilgisiz yöneticiler tarafından hala algılanamamaktadır. Onlar Lozan’ı güncelleme derdindeler. Neresini güncelleyeceklerse… Kısacası kurbanlık koyunun bıçağı yalaması konumundan hallice değil bazılarının durumu. Tam bu noktada sormak zorundayım: diz çökmek, boyun eğmek başka nasıl olur?
Türkiye’de 2003 yılından beri bir tiyatro oynanıyor. İlk repliği “Türkiye’de Kürt meselesi vardır” olmuştu. Bu repliği alan teröristler kendilerine ciddi bir desteğin geldiğini anlayarak bitmiş olan faaliyetlerini yükselttiler. Sonra, sanırım bir anlaşma gereği olsa gerek, bu faaliyetler seçim öncesi 3-5 ay duruyor, seçimler kazanılıyor ama hemen terör başlıyordu. Derken açılım, çözüm, çadır mahkemeleri, analar ağlamasın, Kürt meselesi yoktur replikleri devreye girdi. Tüm seçimler öncesi böyle bir replik veriliyor ve seçimler kazanılıyordu. Derken bir 29 Ekim günü şimdi savaşmak için can atılan teröristlerin Ayn el Arap kasabasına hem de silahları ile topraklarımızdan geçiş izni verildi. Derken hendek savaşlarına giden süreçten sonra, hükümetin başı bizzat kendisi, valilere verilen “bunlara operasyon” yapmayın emrini televizyon kameraları karşısında itiraf etti.
Gelinen son noktada replikler bitti ve 2019 seçimleri kapıda. O seçimlerin kazanılması gerekiyor ya da ülkenin terk edilmesi gerekiyor. Seçimleri kazanmak için yine halka başvuruldu. Bu kez replik Fırat’ın batısında terörist istemem idi. Ama kimse sormadı Fırat’ın doğusunu kime verdik, oraya ne oldu diye.
Savaş, gerekli olmadıkça bir cinayettir diyorum. Ve bunu derken, arkamda 86 ay savaşmanın getirdiği bir bilgi birikimi ve deneyim olduğunu hatırlatmak istiyorum. Kimsenin söyleyemediğini de söylüyorum: İyi bir asker savaş karşıtıdır.
[1] Bu cümleden Türkiye’nin Işid’i desteklediğini, koruyup kolladığını ve batının bu gözle gördüğünü anlamak pekâlâ mümkündür.
[2] Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den kopartılan toprak parçalarından oluşan federatif bir Kürdistan fikrinden hiç vazgeçilmedi ama bunun böyle olduğunu boyun eğenler, diz bükenler, gerdan kıranlar asla anlamadı. Yeni bir şeymiş gibi sunmak derdindeler. Böyle olduğunu BOP/GOP eşbaşkanının 29.01.2015 tarihli konuşmasında görmek mümkündür. Bakınız.
Hits: 281
Mareşal Ahmet İzzet Paşa
- 20 Ocak 2018
Gaffar Okkan Anılıyor
- 24 Ocak 2018