
Zübük
- 30 Ocak 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Politika
- 4
ZÜBÜK SADECE BİR FİLM KARAKTERİ DEĞİLDİR.
Türkiye’de her şeyi birbirine karıştırmak mümkün. Çünkü kimin ne olduğu zamana göre değişiyor. Gerçek anlamda bir ideolojisi ve bir dünya görüşü olan ve buna ömrü boyunca sadık kalan pek az kimse var. Örneğin Özal’ın partisi aslında o partinin temsil ettiği ideolojik görüş ile hiç alakası olmayan ve dört eğilim diye dile getirilen çok farklı siyasi görüşteki insanlarca kuruldu.
Bugün eski ülkücü olduğunu söyleyen biriyle tanıştım. AKP’de önemli görevler almış. 80 öncesinin bazı aşırı solcuları bugün cumhurbaşkanımızı ne kadar sevdiklerini anlatabilmek için uygun kelimeler bulmakta zorlanıyorlar. Birkaç yıl önce “Muhterem Fethullah Hoca Efendi!” diye meydan meydan konuşanlar, şimdi aynı adama ve taraftarlarına FETÖ diye sövüyor.
Bir zamanlar şeriatçı geçinen İBDA-C diye bir örgüt vardı. Bu örgütün Muş’lu liderinin bir gazetede yayımlanan röportajını okumuştum. Meğer örgütünü kurarken örnek aldığı kişi, yani idolü Deniz Gezmiş, örnek aldığı örgüt ise Dev Sol imiş. Bunu okuduğumda aklım duracak gibi oldu. Üstelik bu tür akıl almayacak şeyler yeni bir durum da değil. Bunu örneklerle açıklayacak olursak sanırım daha kolay anlaşılır.
1920 yılında Türkiye’de Halk İştirakiyun Fırkası ismiyle bir fırka kurulmuştur. Bu fırka düzenli orduya karşıdır. Çerkez Ethem’in birliklerinin çekirdeğini oluşturacağı bir halk ordusu kurulmasını istemektedir. Fırkanın temeli Yeşilordu isimli gizli bir dernekle başlamıştır. Amaç Rusya’daki Kızılordu gibi Türkiye’de de bir Yeşilordu kurmaktır. Bundan sonra da mîlli hareket bir sosyal harekete dönüştürülecek ve Rusya’daki gibi Türkiye’de de komünist bir rejim kurulacaktır.
Buraya kadar yazdıklarımı muhtemelen çoğu kişi okumuştur. İlginç olan bu hareketin önde gelen üyeleridir. Şimdi bütün sağ çevrelerin dini bütün ve kutsal bir kişi gibi anlattıkları Celal Bayar (Ki ben şahsen Millî Mücadele döneminde yaptıkları sebebiyle kendisine büyük saygı ve minnet duyarım.) bu hareketin hararetli savunucularından ve önde gelen üyelerinden biridir. Atatürk uzun ikna sürecinden sonra bu harekete mensup birçok kişi gibi onu da bu yoldan döndürmüştür. Rahmetli Bayar, bu yoldan o kadar dönmüştür ki daha sonra antikomünist çevrelerin önde gelen bir ismi olmuştur.
Genç yaşına rağmen İzmir gibi önemli bir merkezde İttihat ve Terakki Fırkası’nın temsilciliğini yıllarca başarıyla yapmış, tanıdığım birçok milliyetçiden daha çok Türk milliyetçisi olan, İzmir işgal edilince Ege’de kurulan Kuvayı Mîlliye teşkilatlarının ilk kurucularından biri olan, aynı dönemde hoca cübbesi ve sarığı giyerek köylerde bu kimlik altında halkı Mîlli Mücadele’ye çağıran ve tecvidli olarak okuduğu Kuranı Kerim ve derin dini bilgisiyle kendisinin hoca olduğundan hemen hemen hiç kimsenin şüphe etmediği bir kişi olan ve 1920’de komünist bile olan Celal Bayar gibi o dönemde bir uçtan bir uca dönüp duran birçok kişi vardır.
Mesela ünlü yazar (Enver Paşa, Tek Adam, İkinci Adam, İnkilap ve Kadro, Suyu Arayan Adam gibi kitapları vardır.) Şevket Süreyya Aydemir de böyle bir kişidir. Önce sıkı bir İttihatçı ve Turancıdır. Turan yollarında Karabağ’da Azerbaycan Türkleri ile beraber Ermenilerle savaşır. (Sanırım Suyu Arayan Adam kitabında bunları anlatıyor.) Ondan sonra Moskova’ya gider ve sıkı bir komünist olur. Daha sonra da Türkiye’ye dönüp Atatürk’ten daha fazla Atatürkçü olur. Atatürk ve devrimlerini o kadar savunur ki bu çarpıtma raddesine varır. Meşhur kadro hareketini kuranlardan biri de odur.
Atatürk düşmanı Fesli Kadir gibi cahillerin alıntı yaptıkları temel kitaplardan birinin yazarı olan Dr. Rıza Nur da bu tür şahıslardan biridir. Genç yaşlarından beri siyasetle ilgilenir. 2. Meşrutiyet ilan edilince milletvekili seçilir. Türkçüdür ama tuhaf bir şekilde Arnavutluk isyanı çıkınca bu isyanı desteklemekle suçlanır. İttihatçılara çok sert eleştiriler getirdiği için mahkemelere düşer ve sürgün edilir. Millî Mücadele döneminde Millî Mücadele’nin amansız düşmanı olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katılır.
Fakat meclis Ankara’da açılınca, İstanbul’dan gönderilen bir arabulucu heyetle beraber Ankara’ya gelir ve geri dönmez. Millî Mücadele saflarına katılır ve mecliste görev yapar. Atatürk’ün yurt dışına görüşmeler için gönderdiği ekiplerde yer alır. Fakat Millî Mücadele sona erince tekrar muhalif hareketlere katılır. Yurt dışına kaçar. Atatürk hakkında iftiralarla dolu kitaplar yazar fakat kitaplar o kadar yalan dolanla doludur ki sağlığında bunları yayımlatmaya cesaret edemez.
Şimdi jölelinin, HAS Parti liderinin, DP liderinin ve son günlerde de Vatan Partisi liderinin bir uçtan öbür uca dönmesini eleştiriyoruz ama bu bizde eskiden beri yaygın bir davranıştır. Fakat bu tarihi kişiliklerle günümüzdeki dönekler arasında önemli bir fark vardır. O zamanlar, Türkiye ve dünya çok çalkantılı bir dönemden geçmektedir. Ülkeler, yönetimler ve ittifaklar hızla değişmekte ve dünya kuru bir yaprak gibi bir o yana bir bu yana savrulmaktadır. Doğal olarak o dönemin aydınları da dönemin koşullarından etkilenerek bir uçtan bir uca savrulmuşlardır. Bu savrulmanın temelinde az veya çok ülkenin nasıl kurtulacağı hakkındaki endişeler vardır.
Ancak günümüzün dönekleri bu felsefi derinlikten yoksundur. Hemen hemen hepsi, para ve makam sevdasından başka bir şey düşünmeyen oportünistlerdir. Yani Zübük Filmi’ndeki politikacı sadece abartılı bir film karakteri değildir. Her an çevrenizde görebileceğiniz yaygın kişilik örneklerinden sadece biridir.
Hits: 16
Kartaca Savaşı
- 28 Ocak 2018
MİLLİ MÜCADELE: 2 ŞUBAT
- 1 Şubat 2018