
MENBİÇ OPERASYONU
- 2 Şubat 2018
- Güven Kaya
- Başlık; Bölgesel Sorunlar
- 29
MENBİÇ / MÜNBİÇ / MENBİJ OPERASYONU
GÜVEN KAYA 01.02.2018 / ANAKARA
Asıl söylenişinin ne olduğuna bir türlü karar veremediğimiz, Türkçeye “Pınarbaşı” olarak çevirebileceğimiz Suriye kenti, üç yılı aşkın bir zamandır dilimizden düşmedi.
Bu şehir, daha önce gerçekleştirilen El Bab ve iki haftaya yaklaşan bir süredir yapılmakta olan Afrin operasyonunda “daha sonraki hedefin” olduğu yer diye bahsedilen ama bir türlü öne alınıp, söylenenlerin yapılmadığı yerdir. Hatta son günlerde söylenenlere bakılırsa sonraki hedef İdlip. Yani Menbiç bir başka bahara kalabilir ya da hepten unutulabilir, hele bir de seçimlerden sonraya kalırsa… Hepten yok bilin. Sonrası mı “ört ki, ölem.”
Menbiç’in Coğrafi Konumu
Genelde Arap ve Kürtlerin yaşadığı, halkının çoğunluğunu Sünnilerin oluşturduğu Menbiç’in nüfusunun, iç savaş öncesi yapılan sayıma göre 100 bin, şimdilerde ise 80 bin olduğu söyleniyor.
Fırat nehrinin batısında bulunan ve buradan doğuya geçiş imkânları veren şehir kuş uçuşu;
*Tam kuzeyinde bulunan Cerablus’a 33, Karkamış’a 34,
*Doğusunda bulunan Ayn El-Arap’a 65,
*Güneybatısında bulunan Halep’e 80,
*Batısında bulunan El Bab’a 45,
*Kuzeybatısında bulunan Elbeyli’ye 46 km mesafede olması nedeniyle önemli bir kavşaktır. Belki de bu kavşaklığı sebebiyle tarihte önemli bir yer olmuştur: 1070 yılında Romen Diyojen’in Malazgirt ve Erciş’e karşılık teklif ettiğinden bahsedilir.
Yerleşim hayatının 4000 yıl civarında olduğu bilinen Menbiç Tatlısu kaynakları bakımından hayli zengindir.
Tarihte konumundan dolayı elde ettiği cazibeyi günümüzde de sürdürmekte olup, önce ÖSO’nun, sonrasında IŞİD’in, akabinde ABD destekli terörist örgütü YPG’nin iştahını kabartan Menbiç, TSK destekli ama nitelik olarak seleflerinden farklı olmayan ÖSO’nun iştahını yeniden kabartacak.
Kent, 2012 yılında Özgür Suriye Ordusu’nun denetimine geçti. Daha sonra 2014 yılında IŞİD, kentin kontrolünü ele geçirdi. Ağustos 2016’da ise yaklaşık iki ay süren bir kuşatmanın ardından Kürt grupların oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı Menbiç Askeri Konseyi, ABD’nin de desteğiyle kenti IŞİD’den geri aldı. Böylece, IŞİD; silah, lojistik destek ve savaşçı geçirmek için kullandığı en önemli geçiş noktalarından birisini kaybetmiş oldu.
Kentte sivil idarenin yürütülmesi ve temel hizmetlerin sağlanması Menbiç Sivil Konseyi tarafından yapılıyor. Bazı yerlerde Menbiç Askeri Konseyi olarak da geçen Menbiç Özerk Yönetimi esasen 71 Arap, 43 Kürt, 10 Türkmen, 8 Çerkez, 1 Ermeni ve 1 Çeçen temsilciden oluşuyor. Bunu temsilen oluşturulan konsey ise 13 kişi ve bunların yardımcısı olan 4 kişiden oluşuyor.
Üzerinde dikkatle durulması gereken nokta, buna uluslararası kamuoyunda haklılık kazandıracak veya haksız konuma düşürecek nokta da denebilir, Menbiç’te bulunan YPG teröristleri ile Türkiye sınırı arasında ÖSO vardır. Belki de bu yüzden şimdiye kadar PYD ve YPG’den Türkiye’ye doğrudan bir silahlı sıcak çatışma ve tehdit gelmedi. Hal böyleyken niye bu bölgeye girdiniz, amacınız Suriye’yi bölmek mi denebilir. Ancak şu bir gerçektir ki teröristler, kolunun uzanabildiği yerdeyse bulup imha etmek devlet olmanın bir gereğidir.
Hem ülke siyasetçilerinin hem de dünya siyasetçilerinin söylemlerinde Fırat’ın batısı ve Fırat’ın doğusu diye bir ayrım var. Buna neden gerek duyuluyor, anlaşılır değil. Konu terörle mücadele ise bunun doğusu veya batısı olmaz, icraatı olur. Terör bir insanlık suçu olduğu gibi, onunla işbirliği yapmak, desteklemek, eylemlerine engel olmamak, benim teröristim iyidir demek, mücadele etmemek ve tamamen yok etmemek de birer insanlık suçudur.
Hatırlatmakta fayda var:
*Fırat’ın doğusunda kalan sınır hattı 500 km’den biraz fazla, batısında kalan sınır hattı ise 400 km civarındadır.
*Fırat’ın doğusunda kalan sınır hattının tamamı, ABD destekli YPG teröristleri tarafından kontrol ediliyor. Burada yasal Suriye devletinin bir etkinliği söz konusu değildir. Fırat’ın batısında kalan sınırın sadece bir kısmında YPG varlığını sürdürüyordu. Geri kalan bölümde Akdeniz’e kadar olan kısmı El Nusra denen, Fırat nehrine kadar olan kısmı ise ÖSO denen terör örgütü tarafından kontrol ediliyor.
*Fırat’ın doğusunda kalan sınırın kontrol edilebilmesi batısındakinden daha kolaydır. Batı tarafında ise sınırı birçok yerden aşmak ve iç bölgelere gidip eylem yapmak ve geri çekilmek mümkündür. Zaten ülke siyasetçileri bunu öne çıkarıyor. Diğer yandan aynı kolaylık El Nusra ve ÖSO denen terör örgütleri için de geçerli olmasına rağmen, siyasetçiler bunu dillendirmiyorlar. Bundaki temel gerekçenin “benim teröristim senin teröristinden iyidir” bağnazlığı olduğunu değerlendirmek yanlış olmasa gerek.
*Fırat’ın doğusundaki bölgede IŞİD yok denecek konuma geldi ve onun yerini YPG aldı. Bu demektir ki, Suriye’nin tüm petrol ve doğalgaz rezervlerinin %50’sinin kontrolünü artık ABD destekli YPG sağlıyor. Zaten o yüzden ABD açık bir şekilde Afrin operasyonuna yeşil ışık yaktı: koalisyon güçlerinin ilgi alanında değildir.
*İktidar partisinin ve ileri gelenlerinin söylemlerinde teröristlerin Fırat’ın doğusuna çekilmesi gerektiği vardır. Bunun yerleşik bir karar olduğunu ise hükümetin açıklamalarından anlamak mümkündür. Hükümet sözcüsü, Fırat’ın doğusunu gözden çıkardıklarını beyan edercesine konuştu: Artık sözle vakit geçirme dönemi bitmiştir, icraatın zamanıdır. Bizimle bir dayanışma içine ABD girmek istiyorsa, bunun yolu basit. Silah vermeyi durduracak, verdiği silahları toplayacak ve PYD/YPG teröristlerine ‘Türkiye’ye karşı mücadele etmeyin, bu işi bırakın ve siz Fırat’ın doğusuna çekilin’ diyecek. Habere ulaşmak için burayı tıklayınız.
Kamuoyunda buna tepki oluştuğundan, söylemler değişmeye başladı. Cumhurbaşkanı konu ile ilgili olarak bir açıklamada bulundu: Afrin’den sonra Menbiç’i bize söz verildiği şekilde teröristlerden arındıracağız, kimse bundan rahatsız olmasın. Sonra Irak sınırına kadar hiçbir terörist bırakmayana kadar bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Tıklayınız. Ancak ne kadar inanç taşıdığı tartışılır. Çünkü böylesi bir operasyonun, alacağı zamandan dolayı, 2019 seçimlerinden çok sonraya kalacağı gözle görülür bir gerçektir. Bu cümle içindeki “bize söz verildiği şekilde” tanımlamasına dikkat çekmekte fayda görüyorum. Bu söz ne zaman, kimler tarafından verildi ve neleri kapsıyor?
Tam bu noktada hatırlatmakta fayda var: Daha önce El-Bab operasyonu yapıldı ve sonrasında Menbiç’e gireceğiz dendi. Ancak, çeşitli sebeplerden dolayı girilemedi veya girilmedi.
MENBİÇ NEDEN ÖNEMLİDİR?
1.Teröristler Açısından Önemi:
*Menbiç, batıdaki Afrin, doğudaki Cizre ve Kobane kantonlarının birleşmesiyle birlikte sınırın güney tarafında bir Kürt koridorunun kurulması mümkün oluyor. Menbiç’in bulunduğu arazi buna uygun coğrafi özellikler taşımaktadır.
*Kürt gruplar, Menbiç’in Şahba kantonunun ele geçirilerek, Kobani ile Afrin’in birleştirilmesi açısından büyük önem taşıdığına inanıyor. Ancak, Kürtlerin Şahba kantonu olarak isimlendirdiği bu hat, Fırat Kalkanı Harekâtının ardından Türkiye ile ÖSO kontrolü altında bulunuyor.
*Demokratik Birlik Partisi (PYD) lideri Salih Müslim de ağustos ayında yaptığı açıklamada, Kürtler tarafından ilan edilen “Kuzey Suriye-Rojava Federasyonunun” güvenliği ve burada kurulan yönetimin iyiliği açısından Menbiç’ in kontrol altında tutulmasının zorunlu olduğunu söyledi.
*Fırat’ın doğusunda kurulacak olan sözde Kürdistan devletinin Fırat’ın batısına atlayacağı en kestirme ve güvenilir yol Menbiç’ten geçmektedir. Dolayısıyla elde bulundurulması gerekmektedir.
2.Türkiye Açısından Önemi:
*Türkiye, yapılan araştırmalarda Menbiç’te, Menbiç’lilerin dışında birilerinin olmamasını Menbiç halkının istediğini öne sürerek, YPG’nin Fırat Nehri’nin batısındaki bölgelerde bulunmasına karşı çıkıyor.
*Menbiç elde edilirse o bölgedeki kantonların birbirleri ile olan bağlantısı ortadan kaldırılmış olur. El Bab ile birlikte Menbiç, taktik ve operatif bakımdan bir bütünlük oluşturmakta olup, stratejik açıdan Afrin ile Fırat’ın doğusunda oluşan Kürt / Terör Koridorunun engellenmesini sağlar.
*Türkiye ileri sürdüğü “Terörden arındırılmış güvenli bölge tezini” gerçekleştirmek istiyorsa, Suriye topraklarında bulunan IŞİD, El Nusra, şimdilerde iş birliği yapılan ÖSO, PKK ve onun Suriye kolu olan YPG terör örgütlerini tehdit olmaktan çıkartmak gerekir. Ancak bu Fırat Kalkanı harekâtında yeterince sağlanamamıştır. Afrin harekâtından alınacak sonuçlar da buna yeterli olmaz.
Ayrıca Fırat’ın doğusunda kalan sınır boyunca var olan YPG’nin, devlet görünümüne bürünmeden, “ihmal edilebilir” seviyeye kadar yok edilmesi gerekir.
Her iki durum için de öncelikle Fırat Nehrinin önemli geçiş noktalarından olan Menbiç’in tamamen temizlenmesi gerekir.
*Piyasalar Afrin Harekâtına tepki vermedi. Ancak Menbiç için durum daha farklıdır, tepki gelecektir. Burada Koalisyon Güçlerinin lideri ABD ile kafa kafaya gelmek söz konusudur. Harekâtın süresi uzar ise bu tepki belli noktalarda piyasaların kırılganlaşmasına giden yolu açabilir.
*Afrin’ de Rusya, ne karşılığında olduğunu bilmediğimiz bir şekilde, hava sahasını açtı. PKK ve YPG’yi terör örgütü olarak tanımayan Rusya Menbiç için aynı kolaylığı göstermeyebilir.
*Menbiç Harekâtı, ABD’de halen sürmekte olan Hakan Atilla davası ve buna eklenebilecek bazı davalar ileri sürülerek engellenebilir. Böyle bir durumda siyasi erimeye girebilecek olan iktidar partisi NATO ile olan ilişkilerini, gerer ve kopartma noktasına getirebilir. İşte bu yüzden, bazı kişilerin anlam veremediği çıkışlar, iktidar partisinin sorumluları tarafından sıkça yapılıyor. Böylelikle ABD baskı altına alınmaya çalışılıyor ve bu arada taban diri tutuluyor. Dünya para piyasasını elinde tutan bir ülkenin sineceğini, şantaja boyun eğeceğini sanmak akla yatkın değildir. Pariteyle oynaması hedef ülkeyi bir gecede bitirir. Bunun örneğini Süveyş Kanalı sorununda Fransa’ya uygulanan politikada görmek mümkündür.
*Ayrıca Afrin’de elde edilecek sonuçlar Menbiç ile ilgili kararları belirleyecektir. Henüz savunmanın dayandırıldığı kritik araziye ulaşılmadı ve Afrin Harekâtı sonlandırılmadı. Zaman içinde satranç oyunlarını anımsatır hamleleri göreceğimizi düşünüyorum.
3.Diğer Ülkeler Açısından Önemi
*ABD
ABD, Menbiç’ in IŞİD’ den geri alınması sürecinde Kürt güçlere açık destek verdi.
ABD, aynı zamanda, başta YPG olmak üzere Kürt grupları Suriye’deki en önemli muharip müttefiki olarak görüyor. Bu nedenle, ABD bir yandan NATO müttefiki Türkiye’ye Menbiç’ te destek vererek Kürtlerle, destek vermeyerek ise Ankara ile sorun yaşama riskiyle karşı karşıya bulunuyor.
Fırat’ın doğusunda, Wilson prensipleri gereğince, kuracağı dört ayaklı Kürt devletinin batıya çıkış noktası olarak Menbiç’ i görmektedir.
*Rusya
Rusya da Suriye iç savaşında oynadığı rolün önemini giderek artırmak isteyen bir diğer büyük devlet olup, ülkede terörle mücadele kapsamında çok faydalı işler yapmıştır.
Bir yandan Suriye hükümetini destekleyen Rusya, diğer yandan da Türkiye’nin IŞİD’ e yönelik El Bab operasyonuna hava sahasını açarak destek verdi.
Menbiç Askeri Konseyi de Rusya ile anlaşmaya vardı ve kentin batısındaki bazı köyleri Suriye ordusuna devretti. Bunun yanında Türkiye ve ÖSO ile arasındaki savunma hattını da hükümete bırakacağını açıkladı.
*İran
Irak’ta Sünni, Türkmen ve Kürtleri sindiren Şii milisler (Haşdi Şabi) Suriye’ye geçip Esad’la birlikte İsrail ve Suudi Arabistan’a baskı yapmak düşüncesindedir. Bazı görüşlere göre, Irak-Suriye hattında oluşacak “Şii Kuşağı” Türkiye’nin Orta Doğu’ya çıkışını engeller. Yine aynı çevreler “Suriye’de Şii Kuşağı kırılacak ya da Türkiye Orta Doğuda söz sahibi olamayacak” diyor ve ekliyor: “Suriye’nin muhaliflere dikte ettiği barış anlaşmasına karşı olmalıyız.” Bu, bence, tamamen mezhepçi bir bakış açısıdır ve Suriye’de barışı sağlamaya yönelik değildir.
*Suriye
Suriye ordusu İdlip’ te muhalifleri yok ederek kuzeye doğru ilerliyor. Suriye ordusuna bu imkânı tanımanın Türkiye tarafından Afrin karşılığında Rusya’ya verilen bir taviz olduğu değerlendiriliyor. Afrin sürecinde Suriye’nin elde ettiğinin bu olduğunu düşünürsek, Menbiç için açılacak hava sahası karşılığında da (en az) benzer bir faydayı sağlayacağını kabul etmemiz gerekir.
Menbiç’ le İlgili Tartışmaların Odağında Ne Var?
Aslında buna en yalın ve anlaşılır yanıtı aşağıdaki grafik ile vermek mümkündür. Bunu tüm Suriye geneline yaymak mümkün olduğu gibi doğru ve gerçekçidir de…
MENBİÇ’E OPERASYON YAPMAK NEDEN GECİKTİ VEYA NEDEN YAPILMAYABİLİR?
Bu açıdan bakıldığında, Menbiç’in, Suriye’nin diğer yerlerinden daha değişik bir özelliği var. Burada hava sahasının açılması dışında, neredeyse, tüm dış etkiler ABD’nin bölgedeki varlığı tarafından yaratılıyor.
*El Bab operasyonunun hemen bitiminde Menbiç’e girilmesi planlanıyordu. El Bab operasyonu sürerken, tabana mesaj vermek adına, gereksiz yere dillendirilen Menbiç operasyonu; ABD’nin kendi askerlerini, “başkaları tarafından IŞİD dışında başka yerlere operasyon yapılmasını engellemek maksadıyla,” çatışma çıkartmayın ama nefsi müdafaadan da kaçınmayın tembihi ile Menbiç bölgesine sokmasıyla yapılamaz hale geldi. Haber için tıklayınız.
Her ne kadar “YPG’ye verilen zırhlı araçlara ABD bayrağı çekildiği, ancak bu araçları yine YPG önderliğindeki Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) kullandığı dedikodusu” ortalıkta geziniyorsa da ABD’nin Menbiç’te olduğu tartışılmaz bir gerçektir ve her geçen zamanda kuvvetini artırıyor.
Hatta o dönemlerde koalisyon uçakları Tel Abyad, Kobani, Kamışlı ve Derik bölgelerinde alçak uçuşlar yaptı. Bilin bakalım uçaklar nereden ve ne için kalkıyordu? Haber için tıklayınız.
*ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki Kobani, Rimelan, Haseke, Hol, Tel Abyad, Şedadi ve Menbiç kentlerinde askeri personeli ve üsleri bulunuyor.
*Suriye kırsalına kendi kuvvetlerinden en az miktarı getiren ABD, kara gücü olarak kendine PYD teröristlerini seçmiştir. “Bir başkasının ülkesinde bir başkası için ölmenin” pek mantıklı durmadığı öteden beri bilinen bir gerçektir. Böylece “Bırakalım herkes kendi ülkesi için ölsün” kuralı işletildi. Ayrıca ABD kamuoyu kendi askerlerinin ölmesine razı değil.
*ABD kendi kamuoyuna dönük bir şekilde Suriye’de bulunmasını “IŞİD ile olan mücadeleyi” öne sürerek açıklıyordu. Ancak IŞİD’ e karşı alınan başarılı sonuçlar bunun altını boşalttı. Ama ABD yine de bölgede kalmak için her yolu deniyor. Üstelik kendi çıkarlarına uygun iş ortağını çok kolay buldu. Ancak tarihi perspektife bakıldığında her iki tarafın da iş ortaklarını satmaya meyilli olduğu görülecektir. Buna rağmen dışişleri bakanı Rex Tillerson ağzından kalıcılığını beyan etti: 2011 yılında yapılan Irak’tan çekilme hatasını tekrar etmemeliyiz. Bu cümleden de anlaşılacağı üzere ABD, çok uzun bir süre bölgede kalacak ve kendine kara gücü olarak da YPG’yi kullanmaya devam edecek.
*Küçük devletler yaptığında ayıp karşılanır ama büyük devletler yaptığında strateji gereği oluverir. Menbiç Türkiye’ye karşı koz olarak kullanılabilir. Neyin karşılığında? Fırat’ın doğusuna girmemek karşılığında… ABD, Doğuya girilmeyeceğinin garantisini aldığı an, Menbiç’i bozuk para gibi harcayıverir. İsveç cumhurbaşkanının tarif ettiği gibi muhatabınız “alt kültürdense” böylesi kozları elde bulundurmak her zaman mantıklıdır. Akla yatkın olan bu şartın perde arkasında konuşulduğunu ve anlaşıldığını “başlangıçta çok sert, giderek dozu azalan ve ‘ama’ kelimesinin çokça kullanıldığı açıklamalardan” anlamak mümkündür.
*ABD, Türkiye’nin sınırında Türkiye’yi karıştırma “imkânını” elde bulundurmak istiyor. Bunun yanında, zaman içinde İran’a karşı yapacağı taarruzları buradan başlatma, yönetme gibi bir düşüncesinin olduğunu sezmemek mümkün değil. O yüzden Fırat’ın doğusu çok önemlidir ve Menbiç bir anda yüzüstü bırakılabilir.
*ABD, Türkiye ile olan ilişkilerini, aslında, değişik bir boyuta taşımış durumdadır. İş birliği içinde olduğu terörist YPG için “operasyonel ortak” diyor. Buna karşılık Türkiye için “taraf” sıfatını kullanıyor. Benzer bir durumun Türkiye-ÖSO bağlamında yaşandığını söylemeden geçmek olmaz.
* Menbiç ve Fırat’ın doğusu en gelişmiş hafif ve ağır silahlarla donatılmış, her türlü elektronik harp yetenekleriyle tanıştırılmış en az 30 bin kişilik bir orduyu barındırıyor. Esasında sayının 60 binden daha fazla olduğu söylenmekle birlikte içindeki PYD’lilerin 30 bin civarında olduğu düşünülmektedir. Daha fazla bilgi için tıklayınız. Yine tıklayınız. Türkiye hala PYD’ye verilen silahların toplanmasını bekliyor. Bunun olmayacağı gündüz gibi bir gerçektir.
*Şimdi de güvenli bölge gibi deneme-yanılma taktikleriyle Ankara’nın Menbiç konusundaki kararlılığını test etmeye çalışıyor. Aslında, Türkiye mezhepçilik yapacağına, empati yapabilme yeteneğini gösterebilseydi bütün bu sorunlar en baştan engellenirdi. Suriye’de olaylar başladığında ve göçler sınıra dayandığında Suriye hükümeti ile birlikte hareket ederek gerekli görülen yerlerde veya tüm sınır boyunca Suriye topraklarına gerektiği kadar girilir, güvenli bölgeler oluşturulur, gelen göçmenler buralarda tutulurdu.
Derken medyaya, bakanlar kurulunun PYD-YPG’yi terör örgütü olarak ilan etmediği düştü. PKK ile iş birliği yaptığı asılsız suçlamaları ile karşı karşıya kalan ana muhalefet partisinden bir milletvekili, ironi yaparcasına, konuyla ilgili olarak bir soru önergesi verdi. Haber için tıklayınız. Milletvekilinin yorumu oldukça anlamlıdır: Amerika’dan mı çekiniyor? Yoksa yarın bir gün aldatıldık, kandırıldık diyebilmek için kendine manevra alanı mı bırakıyor? Çözüm süreci daha dün gibi. Bugün milliyetçilik oynayan hükümetin yarın yine terör örgütlerine Şanlıurfa’da kebap ziyafeti çekmeyeceğinin garantisi var mı?
En iyi teröristin nefes almayan olduğunun, itirafçıların esasında hain olduğunun, önce seni satıp yasa dışı örgüte girdiğinin, sonra da o örgütü sattığının, sıranın yine sende olduğunun bilincinde olan bireylerin çoğalması dileğiyle, terörsüz günler diliyorum.
Hits: 61
MİLLİ MÜCADELE: 2 ŞUBAT
- 1 Şubat 2018
Divanıharpler ve Boğazlıyan Kaymakamı
- 5 Şubat 2018