
Yunan Generalin Villası
- 11 Şubat 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; MGM Tarih
- 0
Kurtuluş Savaşı Sırasında Bir Yunan Generalinin Murat Dağlarındaki Villası.
Clausewitz der ki ‘’Savaş basittir, ama kolay değildir.’’ Herhangi bir konvansiyonel harbe katılmadım ama uzun yıllar boyunca katıldığım iç güvenlik harekâtları ile Irak harekâtlarında bu sözün ne kadar doğru olduğunu daha iyi anladım. Savaş kâğıt üzerinde göründüğü gibi iki taraflı mekanik bir eylem değildir. Araç, silah, gereç, iklim ve arazi şartları vb. birçok faktör devreye girdikçe giderek zorlaşan ve karmaşıklaşan bir olaydır. Bu zorluk ve karmaşa ise Clausewitz’in bahsettiği ve NATO talimnamelerinde de yazılan sürtünmeyi ortaya çıkarıyor.
Bu sebeple birlikler, sürtünen katı parçaların aşınması gibi aşınıyor ve güç kaybediyor. Böylece savaşan asker yıpranıyor, savaşma azim ve iradesini kaybediyor ve daha ileri aşamalarda psikolojik travmalara kadar varan gerilimler yaşıyor. Bu durum birey bazında olduğu gibi birlik seviyesinde de yıpratıcı etkiler yaratıyor. Bu da savaş stresi denilen bir olaya sebep oluyor ve asker adeta tükenebiliyor.
Özel Kuvvetlerde Tim Komutanlığı yaparken bu tür olaylara pek sık rastlamadım çünkü herkes profesyonel ve eğitimli olduğundan en zor şartlara bile kolayca alışabiliyordu. Ama bir komando tugayında tabur komutanlığı yaparken ve tim komutanı olarak bazı birliklerle operasyonlara çıktığımda savaş stresinden kaynaklandığını düşündüğüm bazı olaylara şahit oldum. Ama burada, bu olaylardan değil, Büyük Taarruz sonrasında Yunan ordusunda yaşanan savaş stresi ve bunun sonuçlarından bahsedeceğim.
Bunu Yunan Generali Trikupis’in anılarından bir örnekle anlatmaya çalışacağım. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’un ardından Yunan ordusunun cephesi yarılmış, geri çekilen Yunan birlikleri muharebelerin 5. Günü Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde adeta erimiş ve iki kolordudan geriye bir tümenden az bir kuvvet kalmış ama Trikupis ve 2. Kolordu Komutanı ile bazı tümen komutanları bu muharebeden de kurtularak çekilmeye devam etmişler.
Fakat yollarını bulamayarak muharebenin 6., 7. ve 8. Günleri Murat dağlarında bir o yana bir bu yana aç ve susuz bir şekilde dolaşıp durmuşlar. Bu süre içinde bazı askerler ve subayların psikolojileri bozulmuş ve hayaller görmeye başlamışlar. Ağaç dallarını parka zannedip giymeye çalışanlar olmuş. Ağaç gövdelerini ise saray sütunu zannedenler çıkmış. Bu şekilde psikolojisi bozularak hayaller görenlerden biri de 2. Yunan Kolordusu’nun komutanı General Diyenis’miş.
Trikupis 2. Kolordu Komutanı Diyenis ile at üzerinde yan yana giderken Diyenis, Trikupis’e; ‘’Bak, şurada çok güzel bir villa görünüyor. Bu villaya girip biraz dinlenelim.’’ demiş. Trikupis onun gösterdiği yere bakmış ama uzun boylu ağaçlardan başka hiçbir şey görememiş. Bunun üzerine orada villa filan göremediğini söylemiş ama Diyenis ısrarla hemen ileride bir villa olduğunu söylemiş. Akşamüzeri olduğundan, acaba karanlık sebebiyle ben mi göremiyorum diye düşünen Trikupis kendinden şüphe etmeye başlamış.
Biraz daha gidip te villa filan görünmeyince Trikupis, generalin durumunun kötü olduğunu düşünerek mola vermiş. Fakat tam durdukları sırada General Diyenis taş gibi atından aşağıya düşmüş. Hemen emir subayları, seyisi filan atlarından inip Diyenis’in başına koşmuşlar. Bu arada Trikupis de atından inerek Diyenis’in başına gelmiş. Kontrol ettiklerinde buz gibi soğuk olduğunu görmüşler. Nabzını kontrol edip nabız alamayınca da öldüğünü düşünmüşler. Hatta Diyenis’in kurmay başkanı komutanı öldü diye ceplerini kontrol edip bulduğu evrakları almış ve çantasına koymuş. Fakat olayı duyup gelen bir doktor muayene edince Diyenis’in yaşadığını söylemiş.
Bir iğne vurup kolundan serum takmış ve bir sedyenin üzerine yatırarak üzerine 2-3 battaniye örtmüş. Diyenis bir süre sonra canlanmış. Hemen ayağa kalkmak istemiş ama doktorun ısrarı ile sedyede yatmaya devam etmiş. Çünkü Diyenis hala villa gördüğünü sanıyormuş. Bir ara, herkes istirahat edecek uygun bir yer bulmakla uğraştığından Diyenis kimseye fark ettirmeden sedyeden kalkmış. Uçurumun kenarına kadar yürümüş. Eliyle, sanki gerçekten varmış gibi villanın kapısını açmış ve içeri girmek için adım atmış. Tabii ki uçurumdan aşağıya yuvarlanmış.
Birkaç gün daha geri çekilmek için yol arayan Trikupis ve askerleri, bir mola verdikleri sırada kendilerine doğru bazı Türk askerlerinin gelmekte olduğunu görmüşler. Trikupis hemen birlik komutanlarına, askerleri mevziye sokarak savunma durumuna geçirmeleri için emir vermiş. Ama askerler komutanlarını dinlememişler ve her şeyin bittiğini, çatışmaya girip boşu boşuna ölmeye gerek olmadığını söylemişler. Subaylar ısrar edince askerler, ‘’Subayları bağlayıp Türklere teslim edeceklerini ve kendilerinin de teslim olacaklarını’’ söylemişler.
Bununla birlikte bazı topçu askerleri ateş açmak için topların başına gitmiş fakat piyade askerleri hemen onların etraflarını sarmış ve tüfeklerini topçu askerlere doğrultarak Türklere ateş ederseniz biz de size ateş ederiz demişler. Bu durumu gören subaylar Trikupis’e, askerlerin savaşmak istemediğini, en uygun olanın teslim olmak olduğunu söylemişler. Bunun üzerine Trikupis teslim olmaya karar vermiş. Bu emri alan askerler hemen beyaz bayraklar hazırlayarak uzaktan görünen Türk askerlerine doğru sallamaya başlamışlar.
Genelkurmay yayını olan Türk İstiklal Harbi serisini okuyunca, aslında Trikupis ve askerlerinin çekilme istikametinin Türk ordusunca tam olarak kapatılamadığı ve eğer dirayet gösterip ilerleyebilseler az da olsa kurtulma ihtimali olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Türk tümenleri geliyor diye heyecana kapılmalarına sebep olan Türk birliği, sadece keşif yapmak için ilerleyen bir süvari bölüğüymüş. Trikupis’in yanında hafif toplar da dâhil bu bölüğü rahatça püskürtecek kadar asker varmış. Ama savaş stresi sebebiyle generalleri bile çam ağaçlarının gövdelerini bir konağın sütunları zanneden bir ordunun daha fazla dirayet göstermesini beklemek doğru olmaz.
Bu sebeple, savaş stresi yanında yorgunluk, açlık ve susuzluk sebebiyle tükenmişlik sendromu yaşayan Yunanlılar teslim olmuş. Anladığım kadarıyla bunda, savaş stresinden sonra en fazla etkili olan açlık olmuş. Çünkü Trikupis bile son 2-3 gün boyunca hiçbir şey yememiş. Teslim olduğunda ilk istediği şey bir parça ekmek olmuş. Kendisine bir parça peksimet vermişler. Peksimetten bir ısırık aldıktan sonra teşekkür edince Tugay komutanı Trikupis’e; ‘’Teşekküre gerek yok. Kendi malınız gibi yiyebilirsiniz. Çünkü bizim de yiyeceğimiz tükendi ama sizin kaçarken geride bıraktığınız yiyecek depolarında bulduğumuz erzakla idare ediyoruz. Bu peksimeti de sizin depolardan birinden aldık.’’ demiş.
Hits: 16
KELİMELERE DİKKAT!
- 11 Şubat 2018
ÖSO-ÖZGÜR SURİYE ORDUSU-2
- 13 Şubat 2018