
Hoca Zeynelabidin’in Kerametleri
- 7 Mart 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; MGM Tarih
- 1
- Facebook10
- Twitter5
- WhatsApp5
- LinkedIn0
- Telegram0
- Paylaşım
Hoca Zeynelabidin ismini, Millî Mücadele tarihi ile ilgili herhangi bir kitap okuyan herkes kolayca hatırlayacaktır. Çünkü kendisi o dönemde oldukça aktif ve meşhur bir simadır. Yaptığı işlere bakıldığında kendisinin renkli bir kişiliği olduğu da anlaşılmaktadır.
Hoca Zeynelabidin aslen Konya’nın Bozkır ilçesindendir. Millî Mücadele sırasında Ayan Meclisi üyeliği yapmıştır. Padişahla yakın ilişkiler içinde olan Zeynelabidin aynı zamanda Hürriyet ve İtilaf Fırkası erkânındandır. Öte yandan, Millî Mücadele sırasında dini motivasyonlu isyanların çoğunun arkasındaki örgüt olan Teali ve İslam Cemiyeti’nin de üyesidir.
Bu kadar aktif bir siyasi ve dini yönü olan Zeynelabidin, siyasi ve dini görüşlerinin de etkisiyle doğal olarak Millî Mücadele’ye daha ilk başından itibaren tüm varlığıyla karşı çıkanların başında gelmektedir. Ama onun adını Millî Mücadele tarihine yazan ve adının kalıcı olmasını sağlayan olaylar esas olarak Sivas Kongresi’nden sonra başlamıştır.
Zeynelabidin Sivas Kongresi sonrasında, şehirdeki adamları vasıtasıyla, Konya Valisi Cemal Bey ile birlikte Millî Mücadele taraftarı subay ve memurların görevden alınarak Konya’dan çıkarılması için çalışmıştır. Ekim-Kasım 1919 ve Ekim 1920’de Konya ve çevresinde çıkan isyanların hazırlanmasında da önemli bir rol oynamıştır. Meşhur asi eşkıya Delibaş Mehmet’in Ekim 1920’deki isyan hareketlerinin altında da onun parmağı olduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim Delibaş Mehmet, isyancılar bozguna uğratılınca Bozkır dağlarından Mersin’e inmiş, oradan vapurla İstanbul’a gitmiş, Zeynelabidin ile görüşerek İzmir’e dönmüştür. Kendisi gibi isyanı bastıran birliklerden kurtularak İzmir’e gelmeyi başarmış olan firarilerden 50 kişiyle birlikte Yunanlılardan silah ve cephane alarak yeni bir isyan çıkarmak için tekrar Afyon üzerinden Konya’ya gitmiştir.
Delibaş ve Hoca Zeynelabidin’in iş birliği içinde yaptıkları faaliyetler hakkında, değişik kitaplarda ve internet sitelerinde detaylı bilgiler bulmak mümkündür. Bu sebeple biz burada Zeynelabidin’in hayatı, siyasi faaliyetleri ve isyanlardaki rolü gibi konuları anlatmayacağız. Onun yerine dini kişiliği ile ilgili ilginç bir yönünden bahsedeceğiz.
Çünkü onun kişilik yapısını ortaya çıkaran bazı olaylar günümüzde din adına her türlü sahtekârlığı yapmaktan çekinmeyen bazı kişilerin ruh halini göstermesi açısından da önemlidir. Muhtemelen çoğu kişi, son zamanlarda internet ortamında yayınlanan videolarda veya yazılan haberlerde din adına yapılan inanılmaz sahtekârlıkları izlemiş veya okumuştur.
Bunlar bana olduğu gibi mantık sahibi çoğu insana göre de oldukça inanılmaz ve bir o kadar da tiksinti verici şeylerdir. Örneğin bazı tarikat liderlerinin, kendisini müritlerine nur saçan bir ermiş gibi göstermek için arabalarının iç ışıklandırmasını buna göre düzenlediklerine dair internet ortamına düşmüş videolar bulunmaktadır. Öte yandan bazı videolarda tarikatın sözcülüğünü yapan müritler, şeyhlerinin elindeki bastonu havaya kaldırarak savaş uçaklarını düşürdüğünü iddia etmektedir.
Bazı tarikatların müritleri ise saçmalıkta sınır tanımayarak, Şeyhlerinin veya Şıhlarının; hizmetçisinin canını ona sormadan aldı diye hemen uçarak Azrail’i semanın yedinci katına çıkmadan yakaladığını ve bir güzel dövdüğünü, böylece hizmetçinin ölmesini engellediğini anlatmaktadır. Bundan daha da absürt olan; bu şahıslar, Şıhlarından dayağı yiyen Azrail’in onu tanrıya şikâyet ettiğini fakat Tanrı’nın ‘’Onun benim katımda yeri ayrıdır. Ben ona karışmam.’’ dediğini anlatmalarıdır.
Bazı insanların hayal gücü yüksek olabilir. Bazı kişiler yalan söylemekten ve palavra atmaktan hoşlanıyor da olabilir. Burada şaşırtıcı olan, bu yalanları söyleyen ve bu sahtekârlıkları yapan kişilerin inanılmaz sayıda takipçisinin olmasıdır. Normal bir insan için buna şaşırmamak mümkün değildir. Bu sebeple aklı başında olan herkes, bu tür hikâyeleri dinledikçe insanların böyle saçmalıklara nasıl inanabildiklerini anlamakta zorluk çekmektedir.
Fakat bunda o kadar da şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü bu sahtekârlıklar, iyi düzenlenmiş ve bazıları teknolojiden de en uygun şekilde faydalanarak hazırlanmış senaryolara göre hareket ettikleri için cahil ve saf insanları kolayca kandırabilmekte ve kendisine inanmalarını sağlayabilmektedir. Yani bazı (hepsini dinlemediğim için hepsi demem doğru olmaz) tarikat şeyhleri, sadece dini işlerle ilgilenen bir kişi değil aynı zamanda zatı sungura bile taş çıkartacak hokkabazdır.
Bu sahtekâr derviş tiplemeleri son zamanlarda ortaya çıkmış kişiler de değildir. Tarihin en eski dönemlerinden beri değişik dinlere mensup böyle birçok kişi yaşamıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında merkezi Konya’da olan 12. Kolordu’nun komutanlığını yapan Fahrettin (Altay) Paşa’nın anılarından anlaşıldığına göre, Hoca Zeynelabidin de bu tür sahtekârlardan biridir. Fahrettin Paşa’nın Konya’da görev yaptığı sırada Zeynelabidin’le ilgili olarak duyduğu bir olay sanırım bunu göstermek için yeterli olacaktır.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Zeynelabidin Bozkır’lıdır. Bozkır’da yaşadığı dönemde cübbesini giyip zaman zaman köylere giderek halka dini konularda bilgi verirmiş. Bu faaliyetleri sonucunda köylerde yaşayan halk arasında saygı duyulan bir kişi haline gelmiş. Ama bu saygı kendisine yeterli gelmemiş olacak ki kendine kutsal bir kişilik atfettirmek için bazı küçük sahtekârlıklar yapmaya başlamış. Bunu yaparken de teknolojiden yararlanarak cahil halkın bilgisizliğini ve saflığını istismar ediyormuş.
Anlatılanlara göre Hoca Zeynelabidin, cübbesinin altına bir el feneri takar, akşam hava karardıktan sonra bu küçük el fenerinin yakarak Bozkır dağlarında dolaşırmış. Uzaktan, ayaklarının bastığı yerin aydınlandığını gören ve o zamanlar el feneri nedir bilmeyen cahil köylüler, onun yürüdüğü yerlere nur saçtığını zannederlermiş. Bu sebeple köylerde, Zeynelabidin’in keramet gösterdiğine inanılır ve kendisine evliya gibi davranılırmış. 1919-1920 yıllarında Millî Mücadele’yi engellemek için halkı isyana çağırdığında da muhtemelen bu sebeple çok sayıda köylü onun çağrısına uyarak isyana katılmıştır.
Hits: 287
İLERİ DEMOKRASİ, SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK! – 1
- 5 Mart 2018
Dünya Emekçi Kadınlar Günü
- 8 Mart 2018