
II. ABDÜLHAMİT VE JURNALCİLERİ – 5
- 11 Mart 2018
- Güven Kaya
- Başlık; MGM Tarih
- 25
GÜVEN KAYA 11.03.2018 / ANAKARA
Hükümdar, isyan, yıldız, hürriyet, sosyalizm, anarşi, hukuk, din, kadın, harem, cami, kilise, sinagog, cennet, cehennem, hilal, ıslahat, vatan, millet, dinamit, meşrutiyet, cumhuriyet, Mithat Paşa, Namık Kemal, Makedonya vb. sözcüklerin istenmediği bir otuz üç yıl yaşadı bu toprakların sakinleri. Pek tabi ki, yaşayanlar gibi yaşatan şahıs da yeryüzündeki tek %100 olan “doğan her canlının ölür” gerçeğine teslim oldu.
Yine o sakinler, sarayda kurulu olan o zamanın “bağımsız ve tarafsız” yargısının mahkemelerinde, anlamsız meselelerden yargılanıp ceza alanları her gün gördü. Yine yukarıdaki sözcüklerden birini veya birkaçını etti diye sürgüne gönderilenleri, sürgündeyken çağrılmalarını, niteliği biraz önce yazılan mahkemelerde yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını, çok uzak yerlerdeki mapus damlarına atılmalarını, cezalarının bitmesine birkaç ay hatta birkaç gün kala saraydan gelen bir emir ile hücre duvarına veya kapısına asılmalarını çok gördü (Mithat Paşa, Nevzat Tevfik). Madem adamları astıracaktın ne demeye yargılattın? Kendini tatmin etmek için mi? Yargının tarafsız ve bağımsız olduğunu göstermek için mi? Yargılattıysan ne demeye öldürttün? Tarafsız ve bağımsız yargının verdiği kararı beğenmedin diye mi? “Madem yargı tarafsız ve bağımsızdı, o zaman ne demeye sarayda kurulurdu mahkemeler” diye sormuyorum. İşte, korkunun ve evhamın insanlara neler yaptıracağının yaşanmış otuz üç senesi. Hakkını yemeyelim; bunun yanında yabancı büyükelçilerin ricasıyla cezalandırılmayan ama sürgüne gönderilenleri de gördü bu sakinler. Ne tarafsızlık ve bağımsızlık ama değil mi? Size hatırlatmakta olduğu daha yeni bir dönem var mı?
Bahsettiğim dönem yere göğe sığdırılamayan 2.Abdülhamit zamanıdır. İlk bakışta görüldüğü gibi korkaklığın ve evhamın yere göğe sığdırılamaması olarak okumuyorum bunu, siz de öyle okumayın. Bunu yaşanmışlık ve alınması gereken ders olarak okuyorum, size de önerim budur. Peki, ders alınır[1] mı? Asla alınmaz. Eğer tarihten ders alınsaydı tarih tekrar[2] (tekerrür) eder miydi?
Hırsızlıklar bile padişaha jurnal ediliyor[3].
…/Ekim/310 (294)
Nuruosmaniye camii avlusunda türbei mahsusunda medfun Neyire Sultan hazretlerinin kabri dahi bu defa soyulduğundan memurini aidesi tarafından tanzim olunan ve Evkaf Nazırı Galip Paşa kullarına takdim kılınan resmî jurnal nezareti müşarünileyha havale kılındığı halde takibi dâva ile eşyayı mesrukanın zâhire ihracı hususunda gayretsizlik gösterilmektedir. Hânedanı celilüllaffanı saltanatı seniyyelerine mensup olanların türbei münevverelerinde emanet ve berekâtın hüsnü muhafazalları derecei vücup olup halbuki memurini aidesinin işe ehemmiyet vermemeleri yüzünden eşyayı nefîse ve nâdirenin sirkat olunmakta olduğu berayi sadakat maruzdur. Olbapta ve katibei ahvalde…
Dersaadet Müddeimumi[4] Muavin Kulları
Mazhar Mustafa
Harbiye mektebinde bulunan resimler.
19/Aralık/895
Bugün İsmail Paşa kulları mektebî şahânelerine biraz erkence gelerek bu kullarının mektepte bulunduğu bir sırada mektebî şahânelerinin kütüphanesinde kâğıtlar arasında dolabın en alt gözünde bulunduğu beyan olunan “Hakanı mağfur cennetmekân Abdülaziz Han hazretleri” ile Murad Efendi kullarının fotoğrafilerini kütüphane memuru Ali Efendi kullarına göstermişlerdir. İsmail Paşa kullariyle kütüphane memuru Ali Efendi kullarından sordum. “Bu resimlerin öteden beri kürüphanede bulunduğunu, kimseye göstermiyerek sakladıklarını, bu hususta Zeki Paşanın dahi malûmatının olmadığını” beyan ettiler. Kulları, on seneye yakın mektebi şahânelerinde müstahdem bulunduğum ve amcam Hafız Efendi kulları dahi Ali Efendinin muavini bulunduğu halde kullarına malûmat vermemesi ve amcam kullarına dahi malûmat vermeyip hissettirmemesi dikkati câlip bulunmuştur. İsmail Paşa kulları evvelce mektebi şahânelerinde uzun müddet memuriyeti olduğu halde haberdar olmaması ve evvelce kütüphane memur muavini merhum Şakir Efendi kullarını dahi ihbar etmiyerek bu surette gizlenmiş olması ve şimdi meydana çıkması hayret edilecek hallerden bulunmakla “hasbel’ubudiye arza mücaseret” eylerim. Olbapta…
Mekâtibi Askeriyei şahâneleri
Nazırı Sânisi Ferik kulları
Hacı Ali
Ser yaveri hususi yaver takip ediyor.
27/Temmuz/899
“seryaver hazreti şehriyarîleri” Mehmet Paşa kulları üzerinde resmî elbisesi olduğu halde dünkü Çarşamba günü Köprüden saat 8 de hareket eden vapura Beşiktaş iskelesinden binerek Sarıyere gitmişlerdir. Orada “Kurena-yı hazreti şehriyarîlerinden” Hacı Ali Bey kullarının mahdumu olup Büyükdere piyasasında oturan Mehmet Bey kullarının sahilhanesine gitmiş ve kendisini, bulamamıştır. Oradan Sarıyer Nizamiye Karakolhanesinin karşısında oturan bahriye inşaat Miralâylarından Nazif Bey kullarının sahilhanesine uğramışlardır. Gece saat bire kadar bulunduktan sonra Nazif Beyle birlikte Büyükdere tarafına giderek gece saat üç buçukta sandala binerek avdet eylediği maruzdur.
Yaveri hususî hazreti şehriyâri
Süvari Mirlivası Çerkes
Mehmet
Alıntılanan bölümler Abdülhamit’e Verilen Jurnaller, Faiz Demiroğlu, Tarih Kütüphanesi Yayınları, 1955, İstanbul adlı eserdendir.
Not: Eserden aynen aktarılmıştır. Yazım hatalarına ve dilbilgisine müdahale edilmemiştir.
JURNALLER DEVAM EDECEK. DURMAK YOK, AKTARMAYA DEVAM.
[1] Tarihten ders almamak tarihin ilk kuralıdır.
[2] Tarihin tekrar etmesi tarihin ikinci kuralıdır.
[3] Bunu yapan bir savcıdır.
[4] Savcı demektir ve doğru yazılışı “müddeiumumi” olmalıdır.
Hits: 26
Büyük Adamların Bilinmeyen Yönleri
- 9 Mart 2018
Bir Fotoğrafın Olağanüstü Hikâyesi
- 12 Mart 2018