
OSMANLININ MASONLARI VE İLK MATBAASI
- 14 Mart 2018
- Güven Kaya
- Başlık; MGM Tarih
- 28
OSMANLININ İLK MASONLARI VE İLK MATBAANIN KURULMASI
GÜVEN KAYA 14.03.2018 / ANAKARA
Ama önce bir tutam bilgi:
Masonluğun tarih sahnesine çıkışı mesleki kaygılardan olmuştur. Masonlar duvar ustası veya o zamanki kullanımı ile taş ustası olan kişilerdir. Hepimizin bildiği gibi çok eski dönemlerde duvarlar taşların üst üste konması ile yapılırdı, şimdiki gibi dozu ayarlanabilen dökme beton ve demir ile yapılmazdı. Eski eserleri görüyor ve hayret ediyoruz “bu adamlar bunları nasıl bu kadar sağlam yapmışlar” diye. Bu ustalar, bina ne kadar yüksek olursa olsun en tepesinden temeline kadar, binada bir eğiklik söz konusu olmadan işlerini görecek sırlara sahiptiler. Bu ustalar aynı zamanda, o zamanların, mimar ve mühendisleridir. Yapılacak olan binanın mimari ayrıntılarını ve statik hesaplarını kendileri yaparlardı. Yine bildiğiniz gibi, eski yapıların duvarları aynı zamanda taşıyıcı görevi görür.
Kendilerinin sömürüldüğünü düşünen duvar ustaları hem sömürülmeye karşı koymak hem de mesleki sırlarını kendileri dışında olanlara aktarmamak için bir araya gelip örgütlenirler. Başlangıçta duvar ustalığını ve sırlarını korumak ve kollamak olan bu “mesleki” örgütlenme zaman içinde evrim geçirerek bugünkü halini almıştır. Bu öyle bir evrimdir ki hakkında binlerce cilt eser yazılmıştır; üyeleri diri diri yakılmıştır, lanetlenmiştir, yasaklanmıştır, kovulmuştur, sürülmüştür, hapsedilmiştir…
Masonluğun Yahudilikle anılmasının ana gerekçesi, örgütlenen o duvar ustalarının Yahudi olmasından kaynaklanır. Masonluğu Siyonizm ile eşdeğer tutanlar da yok değildir ama bu sağlıklı bir yaklaşım değildir. Masonluk üzerine, birçok sebepten dolayı, sürekli şimşekleri çekmiştir. O yüzden çoğu zaman gizli hatta sinsi olmak zorunda kalmışlardır.
Bu kadarcık bilgiden sonra konumuz olan Osmanlının ilk masonları ve matbaa konusuna dönelim.
Masonluk Osmanlı İmparatorluğu topraklarına İngiltere’den gelmiştir. Bir dönem Avrupa içlerine kadar uzanan hâkimiyet alanı içinde yaşayan masonlar ve onların bağlı olduğu localar olmuş olabilir ama Osmanlıda her şey İstanbul üzerinden yürütüldüğü için resmiyet kazanabilmesi için İstanbul’da olması temayülü vardır.
Getiren de İngiltere’nin Osmanlı büyükelçisi olan Lord ünvanlı Sir Edward Wortley Montagu’dur. 1678-1761 yılları arasında yaşayan İngiliz diplomat büyükelçilik görevini 1716-1718 yılları arasında yapmıştır. Kendisi, aynı zamanda bir yazar olan Lady ünvanlı Mary Wortley Montagu’nun kocası, kendi adını taşıyan yazar ve seyyah -özellikle doğu ülkelerine seyahati seven- Edward Wortley Montagu’nun babasıdır. Kendisi İngiltere Büyük Locası üyesi olup, bağlı olduğu locanın ilk “üstadı âzamlarındandır.” Ayrıca İngiliz Masonluğunun önde gelen hizmetkârıdır.
Osmanlıda kurulan ilk loca Galata semtinde olup semtin ismi ile anılmaktadır. Üyelerinin büyük bir kısmı yabancılardır. Daha sonra kurulan diğer localarda da bu geçerli olmuştur.
Osmanlının bilinen ilk masonu birçok kez sefir, üç kez sadaret kethüdası, dört kez nişancı olmuş, beş ay sadrazamlık (1755) ve birçok yerde valilik yapmış olan ve 1761 yılında ölen Sadrazam Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Said Paşa’dır (D. ?-1761, Maraş). Kendisi, 3.Ahmet zamanında elçilik görevi ile Fransa’ya gönderilen ve yazıldığı dönemde olduğu gibi günümüzde de rağbet gören “Paris Sefaretnamesinin” yazarı Yirmisekiz Mehmed Çelebinin oğludur (1670-1732). Yeniçeri ocağından yetişen ve devşirme[1] olduğundan bahsedilen babası gibi dedesi de yeniçeri ocağında yetişmiştir. Dedesi Seksoncubaşı iken Peç seferinde hayatını kaybeden Süleyman Ağa’dır. Yirmisekiz ismi babasının Yeniçeri Ocağının 28. Ortasında yetişmesinden miras kalmıştır. Yeniçeri ocağındakilerin, genelde, Bektaşi olduğunu not ederek kaldığımız yerden devam edelim.
Babasının sefareti döneminde kendisi de Paris’te bulunmuştur (1720-1721). Bu dönemde matbaayı görür ve ilgilenir. Babasının devlet nezdindeki nüfuzunun etkisini kullanarak matbaayı ilk getiren olur. Ancak İbrahim Müteferrikanın cansiperane çalışması, kendisinin de matbaacılıktan erken çekilmesi sonucu öne İbrahim Müteferrika çıkmıştır.
Peki, Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Said Paşa İle İbrahim Müteferrikanın Birlikte Matbaa İşine Girmeleri Bir Tesadüf Müdür?
Macar dönmesi olan İbrahim Müteferrika’nın (174-1745) mason olduğundan bahsedilir. Bazı araştırmacılar ise mason olmadığını kayda geçirmiştir. Masonluğu şüphe götürse de yaftayı yemiştir ve o artık masondur. Dönmeden önce “üniteryendir,[2]” döndükten sonra ise Mevleviliği tercih etmekle birlikte aynı zamanda ilk masonlardan olmuştur. Mezarı Galata Mevlevihane’sindedir.
1727 yılının sonlarında kurmaya başladığı “Darü’t-Tıbâati’l Amire” adı verilen matbaadan alınan ilk ürün 1729 yılında basılan “Vankulu Lügatı” oldu. Latin alfabesi kalıpları Avrupa’dan getirilmiş olup Arapça alfabenin kalıpları bizzat İbrahim Müteferrika tarafından yapılmıştır.
Fransız dönmesi ve asıl adı Claude Alexandre Comte de Bonneval olan Humbaracı Ahmet Paşa (1675-1747) ülkesi Fransa ve daha sonra görev yaptığı Avusturya’da maceracı ve geçimsiz biri olarak tanınmıştır. Avusturya ordusunda 22 yıl general olarak çalıştıktan sonra kaçmak ve Osmanlıya sığınmak zorunda kalmıştır. Talihin aksiliği olsa gerek kendisi Avusturya ordusundayken birçok kez yendiği orduya sığınmak zorunda kalmıştır. Zamanın padişahı 1. Mahmut’un emirleri üzerine önce humbaracı ocağını düzenlemeye girişmiştir. Daha sonra ise o zamanın topçu okulu olan Mühendishane-i Berrîi Hümayun’u kurmuştur. Osmanlıda 17 yıl yaşadıktan sonra ölmüştür. Mezarı Galata’da bulunan Galata Mevlevihane’sindedir. Konu edilen üç kişi de birbirleri ile iyi görüşenlerdir.Şimdi toparlamaya çalışalım. İlk mason locası Galatada kuruluyor. Galatada Mevlevihane var ve matbaacı ile humbaracı o Mevlevihane’nin bahçesinde gömülüdür. Matbaanın getirilmesine ön ayak olan kişi ilk masondur ve ilk mason locasına üyedir. Osmanlı tarihine ilk matbaayı kuran adam olarak geçen İbrahim Müteferrika da masondur ve o da aynı locaya üyedir tıpkı humbaracı gibi. Bu alakadan yola çıkarak şöyle bir çıkarımda bulunuluyor:
“Osmanlıya ilk matbaayı kimin getirdiğini biliyoruz: mason İbrahim müteferrika. Peki, hangi sadrazam döneminde getirildiğini biliyor musunuz? İlk mason Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Said Paşa’nın sadrazamlığında.”[3]
Her ne kadar matbaanın kurulduğu dönemde Osmanlıda mason locaları varsa da buna katılmak mümkün değildir. Matbaa 1727 yılında kurulmaya başlanıyor ve ilk ürünü 1729 yılında alınıyor. Oysa İlk mason Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Said Paşa, 1755 yılında sadrazam oluyor. Dahası İbrahim Müteferrika 1745 yılında hayatını kaybediyor. Yani o daha sadrazam olmadan önce. Sadrazamın matbaa ile ilgisi babasının elçilik görevi bittikten sonra (1721) İstanbul’a dönmesi ve kendisinin Paris’te gördüğü matbaayı ülkeye getirmek istemesi, benzer isteği taşıyan İbrahim Müteferrika ile tanışması ve akabinde babasının nüfuzunun gücü ile matbaanın kurulması kendi sadrazamlığından ve mason olmasından çok önceye denk gelmektedir.
Yukarıdaki “Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Said Paşa ile İbrahim Müteferrikanın birlikte matbaa işine girmeleri bir tesadüf müdür?” sorusuna oldukça yüksek bir doğrulukla “evet, tesadüftür” denebilir.
[1] Dünyada ve Türkiye’de Masonluk ve Masonlar, İlhami Soysal, Derin Yayınları, 1978. Bu eser konusunda en iyilerinden bir olarak kabul edilir.
[2] Kabaca Hristiyanlıktaki teslisi reddeden Tanrının birliğini savunan görüş.
[3] Soner Yalçın, Efendi Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, 2004, S.83.
Hits: 376
14 Mart: Tıp Bayramı
- 14 Mart 2018