
AFRİN – 6: BÖLGEDEKİ DEVLETLERİN AMACI
- 4 Nisan 2018
- Güven Kaya
- Başlık; Bölgesel Sorunlar
- 28
BÖLGEDE BULUNAN DEVLETLERİN MAKSADI NEDİR?
GÜVEN KAYA 04.04.2018 / ANAKARA
Barış üretmekten sürekli kaçınan Batı ve onun günümüzdeki temsilcisi ABD, yayılmacılığını ve küresellik adı altına sakladığı sömürgeciliğini sürekli kılmak için kendine düşman yaratma konusunda ustaca manevralar yapmaktan geri durmuyor. Bunlardan biri de BOP/GOP’tur. Bununla amaçladığı düzeni kurabilmesi için yirmiden fazla ülkenin sınırları ve yapısı değişmek durumundadır.
Amacı Rusya ve Çin’i çevrelemek ve Büyük İsrail’i kurmak olan bu proje için, kendine, ortak bulmakta hiç sorun yaşamadı. Şana, şöhrete muhtaç insanları kendine çözüm ortağı olarak ülkelerin başına yerleştirdi ve onlara eş başkanlık verdi. Bu kişilere, o sıfatları üstünde taşımasalar bile, liyakat, cesaret madalyaları ile en iyi yaptıkları olan diz çökme ve boyun eğmeyi güzelleyen “hizmet” madalyaları verdi veya ezeli müttefiki olan İsrail’e -ki yeryüzünde yaşanan tüm pisliklerin nedeni İsrail oğullarının inançlarıdır- verdirdi. Onlar da ihtiyaç sahiplerinin boynuna gerekeni taktılar.
Derken son kalan üç ülkeden biri olan Suriye’de olaylar patladı. Demokrasi kavramından kara gözlü esmer kadından mavi gözlü çocuk doğurtmayı anlayanlar Suriye’ye de o iğrenç demokrasilerini getirmeye giriştiler. Sırada İran ve Türkiye vardı. İran buna uyandı ama Türkiye ABD ve pek tabi ki İsrail safında Suriye’ye dalarak selefi ve Sünnilerden oluşan cihatçıları destekledi. Bu konuda yazılanlar buradan Antares’e yol olur. O yüzden değinmiyorum.
Derken bir gün Türkiye, teröristle aynı masada oturduğunu, teröristlere zorluk çıkaran asker ve polis kişilerin isimlerini istedikleri terörist liderleri ile çay içtiğini unuturcasına “sınırlarımda teröriste yer yok” diyerek Suriye’ye daldı. Bu pek tabi ki “teröristle” mücadele için doğru bir harekettir ve yaklaşık 15 yıldır bir gecikme ile yapılmıştır. Dikkat ediniz, terörle mücadele demiyorum.
Her türlü pisliğin ve insan trajedisinin yaşandığı Suriye savaşına siyasi bir hedef koymaksızın giren Türkiye bölgede diğer ülkelerle, karşılıklı, dostane -bundan şüpheliyim- veya düşmanca tavır aldıkları süreçleri kanı ve canı pahasına yaşamaya başladı.
Aşağıda Suriye’de bulunan ülkelerin ne aradığına yanıt vermeye çalışılacak.
Bölgede Bulunan Ülkelerin Bulunma Nedenleri
Suriye:
Esat kişiliğinde resmedilen Suriye rejiminin ana hedefi; ülkeyi pisliklerden temizlemek, eski sınırlarına dönmek, olayların çıkmasından önceki konumuna dönmek idealidir. Bunu elde etmesi mümkün mü? Evet, mümkün ama imkânsızlık sınırında bir zorluk taşıyor.
Fırat’ın batısında şimdilik işler planladıkları gibi gidiyor. Ama Fırat’ın doğusunda çok ciddi sorunlar yaşanacak. Çünkü orada tüm pisliklerin baş sorumlusu ABD var. ABD kendine yandaş olarak bölgedeki tüm olaylarda kullanılan ve yeri geldiğinde satılan Kürtleri müttefik olarak görüyor, silahlandırıyor, eğitiyor ve onlardan ordu kuruyor.
Suriye bölgedeki Kürtlerin elinde bulunan petrol ve doğalgaz üretim alanları ile tahıl ürettiği tarım alanlarını geri istiyor. Bunun için gerekirse savaşmaktan çekinmeyecek. Çünkü gelir kaynağı bunlardır.
Türkiye:
Türkiye, nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde, Suriye sınırına paralel Akdeniz’e uzayan Kürt Koridorunun kendisine şimdi ve gelecekte ölüm-kalım sorunları yaşatacağını anlamış gibi görünüyor. Suriye sınırında Kürt istemeyen Türkiye, buna, Irak sınırını da katmak zorundadır.
Suriye’de askeri operasyonlar yapan Türkiye’nin siyasi hedefi belirsiz olup varılmak istenen sonuç da haliyle muğlaktır.
Sürekli olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsediliyor -bu yaklaşım kesinlikle en doğrusudur- ama yan tarafta veya satır arasında “fetih” kelimesi söyleniyor. İşte bu hedefsizliği belirtir.
Rusya:
Öteden beri var olan “Sıcak denizlere inme hedefinin” bir gereği olarak oradadır.
Zaten var olan bir deniz üssü ile öteden beri Suriye’de yaşayan 100.000’den fazla Rus uyrukluyu korumak için oradadır.
BOP/GOP ahmaklığının bir sonucu olarak oradadır. Bu ahmaklık Ruslara fazladan iki üs daha kazandırmakla kalmadı, Rusya’nın Suriye’ye sonsuza dek yerleşmesine de neden oldu. Böylelikle Türkiye’yi güneyden de kuşatmış oldu.
Yaklaşık 25 yıl süren Ortadoğu’dan uzaklaşma karabasanını ortadan kaldırmak adına Suriye’deki olayları fırsat olarak görmeleri sonucu oradadır. Ortadoğu’da artık Rusya yeniden var oldu ve akabinde birçok ülke ile de silah satış anlaşmaları imzaladı.
ABD öncülüğündeki Cenevre görüşmelerine bir seçenek olarak Soçi görüşmeleri ile Astana süreci öne çıktı ve daha etkili sonuçlar almaya başlandı. Bu da Rusya’nın diplomasi ve gözlem yeteneğini gözler önüne seren ve taraftar toplayan bir gelişme oldu.
Rusya Esad’ın başta kalmasını isterken ABD’nin bölgeden çıkmasını istiyor. Bu demektir ki İsrail’in de olaylara karışmamasını arzuluyor. Kısacası Suriye’nin devlet ve toprak bütünlüğünü istiyor. Ve tüm bunları mümkün olan en az masraf ve kayıp ile yapmayı düşünüyor.
Afrin operasyonu için hava sahasını açmasından dolayı Kürtleri sattığı söylenmekle birlikte, Kürtlerin bölge insanı olduğunun farkında ve çözümde onların da olmasını istiyor. Bu bir çelişki midir? Hayır, sorunları en aza indirerek asgari müşterekte buluşmaya giden bir iyi niyet yoludur. Pek tabi ki Kürtler bunu anlarsa…
Bu arada geliştirdiği silahları kullanma fırsatı bulduğu gibi geliştirmekte olduğu silahları da deneme hedefi olarak Suriye düşmanlarını bulmuş oldu.
İran:
Kendisine rakip olarak gördüğü ve şeytan olarak nitelendirdiği İsrail’in uzun vadeli emellerine ket vurmak için bölgeye insan, silah ve para desteği ile girdi.
BOP/GOP katliamına karşı olması ve ilerlemekte olan sürecin kendine daha fazla yaklaşmasına izin vermemek adına Suriye’ye müdahil oldu. İran’ın bu müdahalesi, esasında, Türkiye için de iyi sonuçlar doğurmuştur ama bunu şu anda bunun anlaşıldığına dair emareler net değildir. Bölgede gerçek çözümün ve sorunsuzluğun yolunun, Türkiye-İran-Suriye-Irak arasındaki sıkı işbirliğinden geçtiğini görmemek için dünya dışında bir yerde yaşamak gerekir. İran bunu görüyor ve bölgenin bütünlüğü için çaba sarf ediyor.
Mezhep savaşlarında kendi mezhebine yakın olan Nusayrileri desteklemek adına orada. ABD-İsrail mihverinde bir rejim olmasını istemiyor.
Kendi Hizbullah’ı üzerinden Lübnan açılımını tamamlayabilecek ve sonrasında İsrail ile daha yakından ve sert mücadeleye girişebilecektir. Zaten o Hizbullah IŞİD’in yenilmesine büyük katkı sağladı.
İran da Esad’ın kalmasını istiyor ve onsuz çözüm olmayacağını dikte ediyor.
Bu arada, Kürtlerin ABD tarafından müttefik kabul edilmesi Türkiye ve İran’ı bir arada işlem yapmaya ve Kürtlere karşı birlikte mücadele etmeye yönlendirebilir.
ABD:
Peki, ABD Suriye’de ne arıyor? Yanıtları oldukça karmaşık olan bu soruya yanıt vermeye kalkarsak şunları görürüz:
Afganistan üzerinden Çin’i gözetleyen ve kontrol eden ABD, coğrafyayı genişleterek -içine İran, Türkiye ve Suriye’yi bölerek- Afganistan’dan başlayan ve Akdeniz’e ulaşan kuşağı kurmak, bu kuşağı İsrail ile bütünleştirmek ve Rusya’yı güneyden tıkamak/çevirmek istiyor. Böylece Rusya’nın etki alanını sınırlandıracağını düşünüyor. Kurmayı hayal ettiği kuşağın yönetimi İsrail’in kontrolündeki Kürtlerin elinde olacak.
Ayrıca Suriye’de bulunarak, bir sonraki hedefler olan İran ve Türkiye’ye karşı üs elde ediyor. Buna koşut olarak Kürtleri her iki ülkeye karşı kullanmayı planlıyor.
Suriye’nin -pek tabi ki doğal olarak- İran ile oluşturduğu İsrail karşıtı ekseni terk etmesini sağlamak için mücadele ediyor. Buna zaman içinde Irak’ın da katılacağından korkuyor. Çünkü onların da yönetimi Şiilerin[1] elinde bulunmaktadır. Kısacası İsrail’in güvenliğini garanti etmek istiyor. Bunu elde edecek yollardan biri de Wilson prensipleri ve ona dayanan BOP/GOP gereği dört parçalı Kürt devleti kurmaktır. Bu maksatla 60.000 kişilik orduyu kurdu bile. Bu manada İran-Hizbullah ilişkisini engellemek istediğini de belirtmek gerekir.
Fırat’ın doğusunu, diğer bir anlatımla YPG bölgesini, pazarlık unsuru olarak kullanmak için bulunuyor. Bu pazarlığı hem Türkiye’ye karşı hem de Suriye’ye karşı yapacaktır. Türkiye’ye “Fırat’ın Batısını terk ederim ama sen de doğusuna karışma” diyor. Fırat’ın batısını zaten Ruslara terk etmiş durumda ve zaman içinde gelişmesi muhtemel çekişmeyi Türklerle Ruslar kendi aralarında yapsın diyor.
Suriye’ye henüz söylediği bir şey yok ama Suriye’nin yeniden yapılanmasının en az 250 milyar dolar civarında bir para ile olacağını hem Ruslar hem de Suriyeli yetkililer söyledi. Sömürgeci ABD Kürt kanını pazarlık konusu yaparak bu parsadan pay almak istiyor. Bunu da Suriye’nin petrol ve doğalgaz rezervlerinin %90’ının, tahıl üretiminin %60-70’inin ve üç büyük hidroelektrik santralinin bulunduğu YPG bölgesi veya kamuoyunda yaygın olan Fırat’ın Doğusunu elde tutarak yapmak istiyor.
Fırat’ın Doğusu, Fırat’ın batısında bulunan Halep’in sanayisine ve Humus’un da rafinerilerine muhtaçtır. Ancak bunu da göz ardı ettiklerini düşünmek saflık olur. Bu bile başlı başına bir pazarlık konusudur: Ben mal vereyim sen de işle…
Ancak tam bu noktada gözlerden kaçan bir gerçek var. Suriye yeniden yapılanmada kendine destek olan ülkeleri çağıracak. Bunları da Rusya, İran ve Çin olarak açıkladı. Bu açıklamadan sonra Çin’in Suriye’ye olan ilgisi asker gönderme boyutunu görüşmeye kadar da gitti.
1 Ekim 2017 tarihinde başlayan 2018 ABD bütçe yılında, PYD/YPG için 500 milyon dolarlık ödenek ayrıldığını görüyoruz. Bu rakam bir önceki yıl için 430 milyon dolardı. Yani %17’lik bir artış söz konusudur.
Suudi Arabistan:
Başlangıçta selefi cihatçıları destekliyordu. Böylelikle Suriye’nin parçalanacağını düşünüyordu. Ciddi silah ve para yardımında bulunuyordu.
Olaylar iyi okunduğunda İsrail ve Suudi Arabistan’ın kol kola olduğunu görmek mümkündür. Türk’ten ve Türk olan her şeyden nefret eden Suudiler, kendilerine Türkiye topraklarında gözü olan İsrail’i dost görüyorlar. Biraz geriye gittiğimizde; Suudilerin ve İsrail’in 4 Haziran 2015’de ABD’nin CFR (dış ilişkiler konseyi) adlı düşünce kuruluşunda, Türkiye’nin bir parçası üzerinde Kürt devleti kurulması yönünde anlaştıklarının basına yansıdığını görürüz.
İsrail:
Kürt devletini kurmak ve kontrolü altında tutmak istiyor.
Bu arada İran’ın Suriye’de olmasını fırsat bilerek, ABD’ne İran ile yapılan nükleer anlaşmayı iptal ettirmek ve desteğine ABD ve Suudileri alarak İran’a saldırmak istiyor. Bundan maksadı molla rejimini devirerek nükleer tehlikeyi ortadan kaldırmaktır.
Kendilerine vaat edildiği yalanını ortaya atarak Fırat ve Dicle’nin çıktığı noktaya kadar olan alanı ele geçirmek ve Büyük İsrail’i kurmak istiyor. Gelecekteki savaşların ana nedeninin tatlı su olacağını değerlendirirsek Fırat ve Dicle nehirlerinin ne manaya geldiğini anlamak kolaylaşır.
IŞİD’i açıktan destekledi. IŞİD madem Müslümandı, niye Müslümanların en keskin düşmanı olan Yahudilere cihat ilan etmedi?
Fransa:
Henüz bölgeye yeterince etkin giremedi. Girmek için fırsat kollamaktadır. Teröristlerin kimyasal silah saldırılarını Suriye rejimine mal ederek havadan bombalama hayalleri kurmakta olup böylece Müslüman düşmanlığını yeni bir boyuta taşımaktadır.
Esasında derin çelişkiler yaşamaktadır. ABD’nin tersine, İngiltere ve Almanya gibi Fransa da bundan sonraki sürecin Esat ile götürüleceğini kabul etmekle birlikte derin çelişki nedeni ile olsa gerek, Suriye rejimine düşmanca tavırlar sergilemektedir. Tam bu noktada Fransa cumhurbaşkanının kişilik yapısının etkin olduğunu değerlendirmek mümkündür.
4 Ocak 2018’de, Fransa hükümet sözcüsü şu açıklamayı yaptı: “Suriye’de PYD elinde bulunan IŞİD’li Fransız vatandaşlarının PYD mahkemeleri tarafından yargılanmasını saygıyla karşılıyoruz.” Yani Fransa, Suriye’deki PYD’yi devlet gibi görüyor, yargısını kabul ediyor demektir. Hedefini açıklamak için daha ne yapsın? Tıklayınız.
Bölge insanı için barış dilemek çok lüks gibi görünüyor.
Bölge insanı hırsıza, yalancıya, düşmanlığa, erdemsizliğe prim vermediği, insan hak ve hürriyetlerine değer verdiği, hoşgörüye meydan yarattığı zaman tüm bunların çok gerilerde kalacağına inanıyorum. İnsan olmayı ve insan olmanın değerini bilmek için feodalitenin yarattığı cehaleti ve esareti kırmak gerekir. Bölgenin temel sorunlarından en önde geleni budur. İnsanlar hala kula kulluk etmektedirler. İlginç olan ise inandıkları dinin kula kulluğu yasaklamasıdır.
Çelişkilerin yok edilmesi dileğiyle…
[1] Bu ahmaklığı yine kendileri yaptı.
Hits: 39
AFRİN – 5: HAREKÂTIN BÖLGEYE YAPTIĞI ETKİLER
- 3 Nisan 2018
Asimetrik Harp
- 7 Nisan 2018