
Asimetrik Harp
- 7 Nisan 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Küresel Sorunlar
- 2
Türk Silahlı Kuvvetleri Asimetrik Psikolojik Harekâta Maruz Kalmaktadır.
Mehmet Çanlı
Bir zamanlar, FETÖ ve işbirlikçileri kendileri açısından ordudan tasfiye edilmesi gerektiğini düşündükleri silahlı kuvvetler personeli hakkında yoğun karalama ve iftira kampanyaları düzenlerken dönemin Genelkurmay Başkanı televizyon kameraları karşısına çıkıp ‘’Silahlı kuvvetler, bir asimetrik psikolojik harekâta maruz kalıyor.’’ diye demeç vermişti. Bu demeç, FETÖ ve şimdi FETÖ’ye terörist diyen ama o zamanlar onlarla beraber yatıp kalkan bazı çevrelerce ti’ye alınmıştı. Bu da yetmemiş ve o general, emekli olduktan sonra yüzlerce Türk subayı gibi hapse atılmıştı.
Daha sonra yaşanan çok elim gelişmelerin sebep olduğu hengâmeler arasında bu ifade unutulup gitti. Bugün internette eski haberlere bakarken yine asimetrik harp ile ilgili bazı yazılara rastladım. Genelkurmay Başkanı’nın yaptığı bu konuşma ve Kara Harp Akademisi’nde gördüğümüz dersler aklıma geldi. Çünkü ben akademide okurken asimetrik harp terimi tüm dünyada çok modaydı ve askeri ortamlarda yapılan tüm konuşmalarda herkesin diline pelesenk olmuş bir kelimeydi.
Aslında dünyada askeri terimler de moda dünyasında olduğu gibi çok hızlı değişiyor. Aynen modada olduğu gibi bir gün bir terim moda iken kısa bir süre sonra bu terim unutulup yeni bir terim ortaya çıkıyor. Bu sebeple Soft power ve C4ISR gibi terimler çıkınca asimetrik harp terimi de kısa süre içinde ortadan kayboldu. Daha sonra soft power’ın da modası geçti ve smart power moda oldu. O kadar moda oldu ki İngiltere Savunma bakanlığında ne zaman bir toplantıya katılsam tüm konuşmacılar konuya daima Smart Power kelimesi ile başlarlardı.
Yaşadığım bu tecrübelerden anladığım kadarıyla askeri terimler de aynı moda gibi, başta Amerika olmak üzere batı dünyasında ortaya çıkıyor ve kısa süre sonra bize geliyor. Biz de kendimiz bir şey üretemediğimiz için, onların ürettiği terimleri anlamaya çalışmakla vakit geçiriyoruz. Tam bir terimi öğrendik derken hemen yeni bir terim ortaya çıktığından ömrümüz bir kısır döngü içinde heba olup gidiyor.
1984’ten beri terörle boğuşmamıza rağmen dünyaya armağan ettiğimiz terörle ilgili tek bir taktik veya strateji terimi ortaya koyamamamız da bundan kaynaklanıyor sanırım. Kendimiz yaşadıklarımızı yazamadığımız için, terörle mücadele konusunda bile konuyla ilgili yabancı kaynaklara bağlı kalıyoruz.
Hâlbuki Amerikalılardan veya İngilizlerden duyduğumuz ve ne olduğunu anlamaya çalıştığımız bu terimlerin hiçbiri bizim bilmediğimiz ve yeni ortaya çıkmış şeyler değil. Asimetrik harp de dâhil zaman zaman ortaya atılan terimler aslında antik dönemden beri değişik ordular tarafından defalarca uygulanmış hususlar. Bunları tarih boyunca sürekli olarak savaşan Türk ordusu da defalarca uygulamıştır.
Ama biz, 95 yıldan beri halkımıza daha iyi bir eğitim sunacağız iddiasıyla hemen hemen her 2-3 yılda bir eğitim sistemimizi değiştirmemize rağmen henüz sadece okur olmayı başarabildiğimizden yazmayı öğrenemedik. Bu sebeple birçok defa uyguladığımız bu taktik ve stratejileri de oturup kâğıda dökemiyoruz. Böylece bu taktik ve stratejilere isim vermek de başkalarına kalıyor.
İsterseniz bunu asimetrik harp terimi üzerinden inceleyelim. Harp Akademisindeki derslerden hatırladığım kadarıyla bizim askeri literatürümüzde ”Asimetrik Harp”, gücüyle mütenasip (orantılı veya uygun) olmayan etkiler yaratan harp veya doğrusal olmayan harp şeklinde tanımlanmaktadır.
”Nitelik ve nicelik olarak düşman kuvvetiyle mütenasip olmayan unsurların, gücüyle orantılı olmayan bir tarzda düşmanın birlik, silah ve diğer sistemlerini görev yapamaz hale getirmek maksadıyla kullanıldığı harptir.” diye daha geniş bir tanım da yapılabilir.
Tanımlar, çoğu insan için anlaşılmaz olabiliyor. Onun için bu kavramı somutlaştırmak ve anlaşılır kılmak için asimetrik harbin özelliklerinden bazı örnekler verelim.
- Farklı kuvvetler arasındaki harp asimetriktir. Örneğin tank genel olarak tanka karşı kullanılır. Ama kıyıya gizlenen tanklarla kıyıya yanaşan veya kıyıya yakın geçen gemilere ateş etmek asimetrik bir etki yaratır.
- Asimetrik harp düşmanın hassasiyetlerinden yararlanacak şekilde yönlendirilir. Düşmanın beklemediği vasıtalar, beklemediği yerde, beklemediği zamanda ve beklemediği biçimde kullanılır. Mesela Büyük Taarruz’da Türk Süvari Kolordusunun Yunan ordusu gerisine sızması, saldırıyı sadece cepheden bekleyen Yunan ordusu üzerinde asimetrik bir etki yaratmıştır.
- Genelde zayıfın güçlüye karşı uyguladığı bir yöntem olarak görülse de güçlü veya denk kuvvetler tarafından da kullanılır. Örneğin ABD gibi güçlü ülkelerle askeri alanda mücadele edemeyen bazı devletler veya örgütler, gayri nizami harbi veya terör örgütlerini kullanarak asimetrik etki yaratmaya çalışırken, ABD gibi yüksek teknolojiye sahip ülkelerin orduları da İHA ve uyduları kullanarak arazide yürüyen 3-4 kişilik bir silahlı grubu bile tek bir asker göndermeden hassas güdüm sistemleriyle yüzlerce kilometre öteden vurarak asimetrik harekât uygulamalarından faydalanmaktadırlar.
- Asimetrik harp vasıtası olarak teknolojik vasıtalar (örneğin İHA, hassas güdümlü mermiler, internet, facebook, twitter vb.) gibi teknolojik olmayan vasıtalar (El Yapımı Patlayıcılar vb.), ölümcül askeri araçlar gibi ölümcül olmayan askeri araçlar ve hatta sivil yolcu uçakları gibi askeri olmayan araçlar da kullanılabilir. Yeter ki bunlar düşmanın kuvvetli yanlarından kaçınarak, zayıf yönlerine yönlendirilsin ve düşmanın hassasiyetleri istismar edilerek beklenmedik bir etki yaratsın.
Bu özellikler dikkate alındığında kolayca anlaşılabileceği gibi asimetrik harp, teknolojik vasıtalar da bu maksatla kullanılabilmekle birlikte sadece teknolojide veya stratejide ortaya çıkan yeni bir gelişmeden kaynaklanan bir harp değildir. Tarihin en eski dönemlerinden beri birçok savaşta asimetrik harekâtlar icra edilmiştir.
Asimetrik harp uygulamasına tarihimizden verilebilecek en iyi örnek Fatih’in gemileri karadan yürütmesidir. Gemileri denizden bekleyen ve buna göre Haliç’e zincir çekerek tedbir alan ama karadan Haliç’e gemilerin indirilmesine karşı hiçbir hazırlığı olmayan Bizans bu olay sonucunda moral ve fiziksel açıdan çöküntüye uğramıştır.
Antik dönemde Yunanlıların Truva’da kullandığı tahta at asimetrik bir kullanım tarzıdır. Safevilerin Osmanlı ordusuna karşı koyamayacaklarını anlayınca ordunun kullanabileceği bütün lojistik kaynakları imha etmeleri ve hatta bölgede yaşayan halkı bile bölgeden uzaklaştırmaları, yani askeri literatürdeki yanık toprak stratejisini uygulamaları bir asimetrik harekâttır.
Orta Doğu’da hiçbir güç Büyük Selçuklu İmparatorluğu ordusunun karşısına çıkamazken Hasan Sabbah’ın, üzerinde sadece bir bıçak taşıyan fedaileriyle devlet yöneticilerine suikastlar yaparak devleti oldukça zor durumda bırakması bir asimetrik harekâttır.
1700’lerin ortasında Fransız ordusu İtalya’ya pek de büyük olmayan bir güçle girdiğinde Akdeniz ticaretine hâkim olmaları sebebiyle kasaları altınla dolu, denizde sayısız gemileri olan ve yüksek duvarlı kaleleri arkasında kendilerini çok güvende hisseden İtalyan cumhuriyetleri basit bir silahın yarattığı asimetrik etki sayesinde kısa sürede Fransız hâkimiyetine girmiştir.
Buna sebep olan şey, Fransızların yeni icat ettikleri küçük ama demir gülleler attığı için kale duvarlarını kısa sürede yıkan toplar olmuştur. İşin ilginç tarafı, Fransız ordusunda bu toplardan sadece 17 tane vardır. Ama bu 17 topla Fransız ordusu tüm Avrupa’nın dehşete kapılmasına sebep olacak kadar hızlı bir şekilde bütün İtalya’yı işgal etmiştir.
II. Dünya Savaşı’nda Fransızlar yıllar boyunca hazırladıkları tahkim edilmiş savunma hattında Almanları beklerken Hitler’in zırhlı birliklerinin bu hattın etrafından dolaşarak inanılmaz bir hızla Paris üzerine yürümesi de asimetrik bir harekâttır.
Bu ve benzeri daha onlarca asimetrik harp veya harekât uygulamalarını tarihin tozlu sayfaları arasında bulmak mümkündür. Ancak bu tür hareket tarzlarının asimetrik harp diye tanımlanarak bu konu ile ilgili bazı teoriler yazılması ancak 11 Eylül 2001 tarihinde Newyork’ta sivil uçaklarla ikiz kulelere yapılan saldırıdan sonra ortaya çıkmıştır
11 Eylül saldırılarında El Kaide Militanları, herhangi bir silah ve hatta askeri araç bile olmayan sivil yolcu uçaklarını kullanmıştır. ABD, daha çok yurt dışındaki üslere, diplomatik misyonlara veya savaş gemileri gibi askeri hedef niteliği taşıyan hedeflere saldırı beklerken bu saldırılar ABD içindeki ekonomik, siyasi ve askeri olmak üzere üç ayrı hedefe yönlendirilmiştir. Bu saldırının sonuçları hem maddi hem de psikolojik açıdan çok yıkıcı olmuştur.
I. Körfez Harekatı’ndan sonra dünyada tek süper güç olma iddiasındaki ABD’nin tüm havası üç beş teröristin Amerika’nın kendi uçaklarıyla yaptığı akıl almaz bir saldırı sonucunda yerle bir olmuştur. Ana karasının tüm konvansiyonel saldırılardan korunmuş olduğunu düşünen ABD yöneticilerinin ve halkının kendilerine olan sonsuz güvenleri yıkılmıştır. Bu olay o kadar büyük bir korku yaratmıştır ki ABD başkanı birkaç gün gizli sığınaklarda saklanmak zorunda kalmıştır.
Saldırının maliyeti ise yaratılan etki ile kıyaslanamayacak kadar düşük olmuştur. Sadece pilot eğitim masrafları, uçak biletleri ve 5-10 kişilik bir personel zayiatı ile ABD’ye milyarlarca dolarlık mali kayıp ve binlerce kişilik insan kaybı verdirilmiştir. Bu arada, ABD’ye ve özellikle de ABD ana karasına saldırılamaz imajı da yerle bir edilmiştir.
11 Eylül 2001’den sonra bu ucuz ama etkili asimetrik saldırı ABD askeri çevrelerinde yeni arayışlara yol açmıştır. Bunun sonucunda, sadece asimetrik harp terimini teorileştirmekle kalınmamış, harplerin tasnifi bile değiştirilmeye teşebbüs edilmiştir. Buna göre tarih boyunca harp, dört gelişim aşamasına ayrılmış, dördüncü aşama olarak devlet dışı aktörler tarafından yapılan asimetrik saldırılar 4. Nesil Savaş ismiyle literatüre sokulmaya çalışılmıştır. Neyse ki pek tutarlı olmayan bu yaklaşım genel bir kabul görmemiş ve kısa sürede gündemden düşmüştür.
Görüldüğü gibi asimetrik Harp yeni bir kavram olmasına rağmen yeni bir uygulama değildir. Tarih boyunca bir isim verilmeden değişik milletlerce uygulanmış, halen uygulanmakta ve bundan sonra da (belki de tarihte hiç olmadığı kadar fazla) kullanılmaya devam edilecektir.
Türkiye bu tür savaşa 1984 yılından beri PKK terörü ile maruz kalmaktadır. Son dönemlerde FETÖ-PKK-Hükümet ve Tarikatların katılımıyla bu harekât, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve devletin bütün önemli kurumlarına karşı dönemin Genelkurmay Başkanının da ifade ettiği gibi psikolojik temelli olarak uygulanmıştır. O zamanlar pek üzerinde durulmasa da Genelkurmay Başkanı bu olayı doğru bir şekilde teşhis etmiş ve bunu televizyon ekranlarından halka duyurmuştur.
Fakat teşhis doğru olsa da bu saldırıya karşı yapılan savunma yetersiz kalmıştır. Çünkü asimetrik bir saldırıya klasik yöntemlerle karşı konulmaya çalışılmıştır. Durum muhakemesi sonucunda düşman doğru teşhis edilmiş olmakla birlikte muhakeme sonucunda varılan karar yanlış olunca, bu karara göre uygulanan strateji de hatalı olmuştur.
Bunun sonucunda da TSK bu asimetrik savaştan mağlup olarak ayrılmıştır. Böylece Türkiye, 11 Eylül’de ABD’nin karşılaştığından çok daha ağır bir yıkımla karşılaşmıştır. Ordusunun en kalifiye elemanları hapislere atılarak (bu arada yanlış strateji uygulayan kişi de hapse girmiştir) tasfiye edilmiş, ordunun kritik makam ve mevkileri ile komuta kademeleri bir terör örgütünün eline teslim edilmiştir.
Bu durum ise, kazandığı kolay zaferlerle kendini olduğundan daha büyük gören bu terör örgütünün bir darbe ile ülkeyi tamamen ele geçirmeye teşebbüs etmesine ve bu olay sırasında çok sayıda vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.
Tüm bunlara rağmen TSK, diğer devlet kurumları ve düşünce kuruluşlarının bu konuyla ilgili yeterli çalışma yapmaması, yeni konseptler, taktikler ve stratejiler geliştirmemesi çok acıdır. Daha da acı olan (eğer duyduklarım doğruysa) ordu kademelerinden tasfiye edilen ve şimdi FETÖ terör örgütü diye tabir edilen cemaat mensuplarının yerine, yarın başka asimetrik harekâtlarda kullanılabilecek benzer araçlardan başka bir şey olmayan diğer tarikat ve cemaat mensuplarının getirilmesidir.
Unutmamak gerekir ki koynunda yılan besleyenin yılan sokması sonucu ölmesi sürpriz değildir. Bazıları çıkıp da ‘’Ama bu yılanlar, dün bizi sokan yılan gibi zehirli değil.’’ diyebilir. Olabilir… Ben öyle düşünmüyorum ama gerçekten de bu yılanlar zehirli olmayabilir. Fakat bu hiçbir şeyi değiştirmez. Hatta tehlikenin daha da büyük olduğuna delalettir.
Çünkü boa ve piton gibi yılanlar da zehirli değildir ve küçükken bazılarına sevimli de gelebilmektedir. Ama dünyada en çok insan öldüren yılan türü de bu iki yılan türüdür. Çünkü bu iki yılan türü büyüyüp güçlendikçe insanları bile yiyebilmektedirler. Bu yılanların büyümesine engel olunamayacağı için en iyisi bunları eve sokmamaktır. Şu anda bir cahillik edip eve aldıklarımızı ise öldürmesek bile bir hayvanat bahçesine koymak veya doğal ortamlarına götürüp atmak en doğru yaklaşım olacaktır.
Hits: 55
AFRİN – 6: BÖLGEDEKİ DEVLETLERİN AMACI
- 4 Nisan 2018
Evrenin Sırları
- 7 Nisan 2018