
NOLUYO YAV?
- 17 Nisan 2018
- Güven Kaya
- Başlık; Gündem
- 28
EYY TÜRKİYE! NOLUYO YAV?
GÜVEN KAYA 17.04.2018 / ANAKARA
Son 15-20 yıldır, dünyanın önde gelen ülkelerini gerçekten bilgisiz, yeteneksiz, halkının emeğini ve zamanını çalan, halkına sürekli yalan söyleyen insanlar yönetiyor. Pek tabi ki Rusya, Almanya, Kanada, Japonya, Çin ve Avustralya gibi ülkelerin yöneticilerini tenzih etmek gerekir.
Sonuçlar ortada. Kendi kurguladıkları bir yalan üzerine, kendine Batı ve medeniyet diyen katliamcılar, Irak’a girdiler ve milyonu aşan insan öldürdüler. Ne o, demokrasi getirdiler. Getirdikleri demokrasinin ürünü esmer, kara gözlü, kara saçlı kadınlardan doğan sarışın mavi gözlü çocuklar oldu, bir de gözyaşı ve kan… Batılılar tüm bunları yaparken, BOP/GOP gereği sıranın kendisine gelmesini bekleyen ülkemde, birileri, o Batılıların askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua etmekteydi.
Zaman geçti ve 2011 yılında yine BOP/GOP gereği sırası gelen Suriye’ye batılılar daldı. Suriye’den sonra sıra İran ve akabinde Türkiye’dedir.
Bu sefer kendi orduları ile olmadı bu. Ülkedeki milyonlarca satılık insanı -bunlara hain demek daha uygundur- kendilerine uygun şekiller vererek vekil tayin ettiler. Hobara diyerek hepsi birden Esat üzerine çullandılar. Kendileri için “seçimle gelen seçimle gider” diyen bilgisizler, Esat için yıkılmalı, yok edilmeli demeye başladılar. Hatırlatırım; Esat da seçimle geldi, bırakın seçimle gitsin. Hatta Şam’daki Emevi camiinde namaz kılma hülyaları bile gördüler. Kimse sizi orada namaz kılasınız diye seçmedi.
Bu süreçte, yine katliamcı Batı, kendi ürettiği Beyaz Miğferler üzerinden kimyasal gaz saldırısı propagandası yaptı. Oysa gazı kullananlar kendi vekilleri olan teröristlerdi ve Türkiye’den gittiği belli olan malzemeden üretmişlerdi. Esat, bunun üzerine elindeki tüm kimyasal silahları uluslararası gözlemcilerin gözetiminde tahrip etti ve bu iğrenç ayak oyununu bir daha yapmayın demeye getirdi.
Dururlar mı yine aynısını yaptılar. Hem de rejim ordusu Şam ve çevresindeki tüm teröristleri yok etmek üzereyken. Yine Beyaz Miğferler sahne aldı. Yine aynı oyun oynandı. Bu sefer pek aceleciydiler. Öz İngilizcesiyle Kimyasal silahların yasaklanması, öz Türkçesiyle Organisation For The Prohibition Of Chemical Weapons (OPCW) örgütünden uzmanların gittiği ama henüz incelemeye başlamadığı günün sabahında Suriye’yi bombaladılar. Kanıt mı? Yerde beyaz örtüler altında yatan ve orasını burasını oynatan sahte ölülerin sahte görüntüleriydi. Zaten itiraf ettiler: kanıtlarımız sosyal medyadan. O gürültü esnasında ilk alkış sesi Türkiye’den gelmişti, hem de yüksek seviyeden ve koro halinde: bombalamayı destekliyoruz, daha fazlası olmalı.
Bu şakşakçılığa neden olan saldırı Miraç kandilinde olmuştu. Saddam ise bir kurban bayramı gününde kurban edilmişti. Ne de olsa kurban bayramı ve kandiller “Hıristiyanlar” için kutsal gündür, Müslümanlar için değil. Değil mi ama yani…
Suriye’nin bombalanmasına tutulan alkış, pek tabi ki Suriye’nin toprak bütünlüğüne hizmet etmiyor. Neye hizmet ediyor? Parçalanmasına ve çok sıkça ağızlardan kaçan “fetih” -biz buna işgal diyelim- sözcüğüne hizmet ediyor ve bir de -bildiniz- BOP/GOP budalalığına… Demek ki, projede var olan, Türkiye’nin de parçalanması bölümünü, henüz, eşbaşkanlar okumamış. Gerçi onlar okumazlardı, kulaktan dolarlardı…
Bir Rus senatör, Türkiye’nin saldırıyı alkışlaması Rusya ile ilişkileri bozacak bir davranıştır mealinde konuya yaklaştı. Zaman içinde aynı yaklaşımın sadece bir senatör tarafından yapılmadığını göreceğiz. Daha öncesinde Sergey Lavrov Afrin rejime terk edilmelidir dedi. Karşılığında ise kime verileceğinin çok iyi bilindiğini beyan eden bir yanıt geldi. Zamanla karşı yanıtlar gelecektir. Mesela Suriye hava sahasının kapatılması gibi…
Benzer yorumları başkaları da yapıyor Türkiye ve Rusya ayrı düşecek diye.
Deizm Tartışmaları
Bu arada partinin tabanı “noluyo yav” diyerek kafa karışıklığı yaşadığını anlatmaya çalışıyor. Çünkü 15 Temmuz 2016 tarihinden beri ABD karşıtlığını pompalayanlar şimdi şakşakçılığını yapıyor ve bu da zaten bilgisiz olan tabanda kafa karışıklığı yaratıyor. Bir de ileri demokrasici ve sınırsız özgürlükçü liderlerinin Zarrab ile korkutulduğunu düşünüyor ve bir “noluyo yav” daha çekiyorlar. Tıklayınız.
Bir de birileri imam hatipliler deist oluyor diye bangır bangır bağırıyor. Aslında kimsenin bir şey olduğu yok. Olan sadece “naklen itelenenin aklen çıkarılmasıdır.” Her şey ve herkes aslına döner gerçeğinden hareketle, insanlar doğdukları günkü hale yönleniyor. Bunda korkacak bir şey yok. Zaten İhsan Eliaçık “bu müfredat ile imam hatiplerde ateist yetişir” dememiş miydi? Sonra da adama dayamamışlar mıydı cezayı?
Yazıları ilgiyle okunan Cemil Kılıç, kendi twitter hesabı üzerinden basit bir anket yapıyor ve ortaya aşağıdaki tablo çıkıyor (tıklayınız):
%41’i kendini Sünni, Şiî ve Alevi olmak üzere İslam dinine mensup olarak niteledi.
%27 Deist ve Tengrici seçeneğini işaretledi.
%26 Ateist seçeneğini işaretledi.
%6 diğer seçeneğini işaretledi.
Burayı yorumsuz geçiyorum. Buna sadece “eğer insanın aslını görmek istiyorsanız, doğduktan sonra memeden kesilene kadar bakımını sağlayın, sonrasında ise bir insanın yaşamını kolaylaştıracak normal şartları sağlayan fiziki bir ortama bu kişiyi bırakın ve hiç müdahale etmeyin” fikrini ekleyebilirim. Orada yaşasın ve ölsün. Bakın bakalım neyi ne kadar öğreniyor, neye ne kadar inanıyor. Geçin bunları, konuşamaz bile. Denemesi bedava ama sonuçları insan egosu için katlanılamaz, adeta duvara çarpmak gibidir. Şimdi anlaşıldı mı dincilerin 3-4 yaşlarındaki bebelere kuran kursu verme sevdasının nereden kaynaklandığı? Neymiş, herkes Müslüman doğarmış, haydi oradan, yalancılar!
Zaman içinde gerçek rakamlar ortaya çıktıkça güncellenecek olan inanç yüzdeleri için tıklayınız.
Mağdur Edebiyatı
Doların uçtuğu bir süreci yaşıyoruz ama birileri %7 (yedi) büyüdük diyor. Asla inanmam çünkü TL, son üç ayda %10 değer kaybetti. Ülke para birimi, uluslararası para birimine göre değer kaybediyorsa orada büyümeden bahsetmek mümkün değildir. Basit bir hesapla %3 (üç) küçülme vardır. Büyüdük diyenler, 2018-2020 yılları için kişi başı milli gelirin 13.000,00 USD tahmin edildiğini söylüyor. Bugün itibariyle bu yıllık 53.300,00 TL demektir. Oysa asgari ücret aylık 1603,00 TL olup, yıllık 19.236,00 TL ve 4691,00 USD yapar. Bu kadarcık bilgi bile söylenenlerin ne kadar yanıltıcı olduğunu ortaya koymaya yeter. Konuyla ilgili olarak daha önce kaleme alınan makaleye bakabilirsiniz. Tıklayınız.
Dolar demişken faizleri unutmamak gerekir. Ama en çok da “arkamdan iş çeviriyorlar” lafını unutmamak lazım. İş çevirenler kim? Birkaç bakan ve merkez bankasının başındaki atanmış (bu terimi iktidar partisi “aşağılamak” için çokça kullanır) kişi. Ne için iş çeviriyorlarmış? Faizleri artırmamak için. Kimin arkasından iç çeviriyorlarmış? Cumhurbaşkanının. O cumhurbaşkanı yasama, yürütme ve yargıyı belirleyen kişi değil mi? Peki nasıl oluyor da oluyor ve bu kişiler arkadan iş çeviriyor? Ama iş çevirdiği söylenen kişiler hala o makamları işgal ediyor. O bakanları “atayan” kim? O atanmışı “atayan” kim? Sormak gerekmez mi, niye hala oradalar diye? Yerseniz yoğurt, içerseniz ayran misalidir bu ileri geri hareketler…
Aslında, hala, mağdur edebiyatı yapıyorlar çünkü bu halk ağlayana meme verir. Hedef önümüzdeki seçimleri kazanmaktır, ona oynuyorlar.
Doların bu denli yükselmesinin ana gerekçelerini inceleyen bir yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Yazıda doların 2,5 lirasının kendi gücüyle, kalan kısmının ise AKP iktidarı ile olduğu vurgulanıyor.
Doların yükselmesi ile birlikte temel girdilerden olan akaryakıt da yükseliyor ve her sektörde kullanıldığından tüm tüketim mallarına zam veya vergi geliyor. Vatandaşın cebindeki parası bir anda istikrarlı bir şekilde eriyor.
Dolar konusunda diyebileceğim en özlü söz istikrarlı bir şekilde ekonomik batışa doğru tam gaz gidiyoruz. Böylelikle halkın kandırıldığı “istikrar bozulmasın” lafı tam olarak gerçekleşecek: İstikrarlı bir batış. Vatandaş buna da “noluyo yav!” diyecek ama son nefes verilmiş olacak.
Noluyo yav! denmeyecek günlerin özlemiyle, hoşça kalın.
Hits: 33
Bilgi Harbi ve Türkiye
- 11 Nisan 2018
Yumuşak Güç (Soft Power) Nedir?
- 23 Nisan 2018