
Caydırıcılık
- 2 Mayıs 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Küresel Sorunlar
- 2
Caydırıcılık ne demektir?
Mehmet Çanlı
Öğrencilik yıllarımda, bir gün sinemaya gittim. Bir film için bilet aldım ve bir önceki seans biter bitmez salona girdim. Benim hemen ardımdan en fazla 1.60 cm. boyu olan ama mafya babası gibi bir hava içinde yürüyen biri salona girdi ve iki sıra önünde tam hizama gelen koltuğa oturdu.
Tam bu sırada, yaklaşık iki metre boyunda ve çam yarması gibi bir delikanlı salona girdi ve önümde oturan kısa boylu delikanlının yanına geldi. Elindeki bilete baktıktan sonra koltuk numarasını kontrol etti. Herhalde kısa boylu delikanlı onun koltuğunda oturuyor olmalı ki ‘’… abi… O koltuk benim. Yanlış yere oturmuşsun.’’ dedi.
Ben kısa boylu delikanlının ‘’Pardon.’’ deyip kalkacağını beklerken inanılmaz bir şey oldu. Kısa boylu delikanlı hafifçe başını kaldırdı. Çam yarması gibi olan delikanlıyı tepeden tırnağa süzdü ve hiç istifini bozmadan konuşmaya başladı.
‘’Ne arıza yapıyon lan! Her yer boş zaten. Geç yanıma otur. Şimdi beni ayağa kaldırma…!’’
Ben bunu duyunca kulaklarıma inanamadım. ‘’Herhalde ölümüne susamış bir manyak. Şimdi çam yarması bir yumruk vurup kısa boylu delikanlıyı öldürecek.’’ diye düşünürken çam yarması sağ elini kalbinin üzerine koydu ve yine mafya filmlerindeki oyuncular gibi ‘’Özür dilerim… abi. Eyvallah. Senin yanına oturmak bizim için şereftir.’’ dedi ve sol taraftaki koltuğa oturdu.
Gördüklerime ve duyduklarıma inanamadım ve şaşkın şaşkın bu iki şahsa bakmaya başladım. Çam yarması gayet saygılı bir şekilde kısa boylu delikanlıya hal-hatır sordu. Film hakkında birkaç şey söyledi. Konuşmalarından ve birbirlerine isimleriyle hitap etmelerinden daha önceden tanıştıkları anlaşılıyordu.
O sırada benim boylarımda bir delikanlı geldi ve onun koltuğu da aynı sırada olmalı ki bu iki kişinin yanına geldi. Elindeki bilete ve koltuklara bakarak kendi koltuğunu aramaya başladı. Muhtemelen çam yarması gibi olan delikanlı onun koltuğuna oturmuş olmalı ki biletini ona doğru uzatıp benim yerime oturmuşsun der gibi baktı.
Çam yarması kısa boylu delikanlı ile sohbeti kesip adama sert bir bakış attı:
‘’Kardeşim, neden arıza çıkarıyorsun. Her yer boş. Görmüyor musun? Geç bir yere otur. Şimdi beni ayağa kaldırma…’’ dedi.
Delikanlı, bir çam yarmasına baktı, bir kendine baktı. Hiçbir şey söylemeden salonun en arkasındaki sıraya gitti ve sıranın kenarındaki ilk koltuğa oturdu.
Delikanlı oldukça korkmuş görünüyordu. Kendi koltuğuna oturmaktan vazgeçtiği gibi çam yarmasından en uzak yere oturmuştu. Dönüp kendisine baktım, gözlerini bile onun bulunduğu yere çevirmekten çekiniyor gibi görünüyordu.
Çocuğa hak verdim. Çünkü iri yarı olan çocuğun fiziksel gücü, orta boylarda olanı ve hatta çoğu insanı caydıracak nitelikteydi. Fakat kısa boylu çocuğun çam yarmasını neden korkutup kendi koltuğuna oturmaktan vazgeçirdiğini anlayamamıştım. Film arasında çam yarmasının dışarı çıktığını görünce ben de çıktım ve olanları anlatıp neden o kısacık boyu delikanlıdan korktuğunu sordum.
Çam yarması gülümsedi ve anlatmaya başladı: ‘’Biz onunla aynı okula gidiyoruz. Hatta aynı şubedeyiz. Bu arkadaş okulda çok sevilen biri. Tek kusuru, böyle ağır abi tavırları takınması. Bu tavrı dışında çok iyi bir insan. Bu yüzden hiç kimse bu tavırlarına bir şey demiyor. Ben şimdi onu kolundan tutup kaldırabilir ve yan koltuğa atabilirdim. Aslında aklımdan da geçmedi değil ama okuldaki arkadaşlar buna çok kızar. Kocaman adamsın, küçücük adama saldırmaya utanmıyor musun filan derler. Bu yüzden bozuntuya vermedim ve geçip yan koltuğa oturdum.’’
Bunları dinleyince anladım ki caydırıcılık sadece fiziksel güçle olmuyormuş. Psikolojik faktörler de önemliymiş.
Ama burada anlattığım caydırıcılık elbette çok kendine has ve bireysel bir durum.
Her zaman ve her yerde aynı şeyler olmayabilir.
Zaten caydırıcılık terimi de kişisel boyuttan çok devletlerarası ilişkilerle ilgili bir kavram.
Onun için şimdi konuyu devletlerarası ilişkilerde uygulanan caydırıcılık açısından inceleyeceğiz.
Ben caydırıcılığın ne olduğunu sadece bir örnek vererek açıklamak isteseydim, Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması için uygulanan zorlama konsepti çerçevesinde yapılan faaliyetleri örnek verirdim.
Bu olay en üst seviyedeki bir askeri yetkilinin sınırda yaptığı açıklama ile başlamıştı. Ardından da en üst seviyedeki siyasi yetkililerin açıklamaları ile başlatılan süreç daha da kararlı bir şekilde yürütülmeye devam edildi.
Ben, bu süreçte Suriye sınırında görev yapıyordum. Esat rejimine karşı uygulanan zorlama konseptinin gereği olarak silahlı kuvvetlerin caydırıcı bir şekilde kullanımı faaliyetlerine bizzat katıldım. Hudut hattındaki misliyle mukabele uygulamalarından askeri birliklerin açıktan yaptığı hazırlıklara kadar tüm askeri faaliyetleri yerinde gördüm.
Bu faaliyetler o kadar ciddi bir şekilde uygulandı ki Esat rejimi bu zorlama tedbirleri karşısında pes etti ve Apo’yu yurt dışına göndermek zorunda kaldı. Bu da Türkiye’nin ve silahlı kuvvetlerin o zamanlar Suriye açısından bir caydırıcı niteliği olduğunu gösterdi.
İşte devletlerarasın ilişkilerde caydırıcılık budur. ‘’Eeeey Amerika!’’ veya ‘’Kimse bizim sabrımızı sınamaya kalkmasın!’’ gibi anlamsız söylemler ise caydırıcılık filan değildir. Çünkü bu söylemlerle şimdiye kadar herhangi bir kimsenin veya devletin caydırıldığını görmedik.
Caydırıcılık, adı üstünde birilerini caydırması gereken bir eylemdir. Eğer yapılanlar birini caydırmıyorsa şaklabanlıktan veya iç kamuoyuna yönelik olarak yapılan madrabazlıktan öteye gitmez.
Zaten caydırma kelimesi sözlüklerde de; caydırmak işi, bir gözlem sürecinde bilgi vermekten kaçınanların engellerini aşarak istemli katılımlarını sağlama ve yüreklendirme şeklinde tanımlanmaktadır.
Büyük Larousse Ansiklopedisinde ise caydırma; bir devletin, olası düşmanını kendisine karşı saldırıya geçmekten vazgeçirmek için giriştiği eylem olarak ifade edilmektedir. Bu eylem sonucunda düşmanın, elde edeceği şeyin saldıracağı devletin kendisine vermek kararında olduğu zarara değmeyeceğine inanması gerektiği belirtilmektedir.
Askeri literatürde ise caydırma; hasım tarafı tecavüzden vazgeçirerek milli çıkarları sağlamak ve milli hedefleri elde etmek amacıyla, ona, savaşa girmesi durumunda zararlı çıkacağını gösterecek şekilde askeri gücün geliştirilmesi ve kullanılması işlemi olarak tanımlanmaktadır.
Bu açıklamalara göre, caydırıcılığın; düşmanı, kendi milli çıkarlarını gerçekleştirmek için bize zarar verecek şekilde herhangi bir faaliyette bulunduğu veya askeri güce başvurduğu takdirde, bu eylemden çok büyük bir zararla çıkacağına inandırma ve onu saldırmaktan vazgeçirme kapasitesi olduğu anlaşılmaktadır.
Fakat caydırıcılık için sadece bu kapasiteye sahip olmak yeterli değildir. Bu kapasitenin kullanılacağını kararlı bir şekilde hasma göstermek te gerekmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi, hasmın niyet ve maksadını uygulamaya koymaktan vazgeçirilmesi anlamına gelen caydırma eylemleri; daha çok barış ve kriz dönemlerinde uygulanan bir politikadır. Bunun için çoğu zaman, askeri gücün gösterilmesi gerekmektedir.
Düşmanı caydırmak için askeri gücün gösterilmesi işlemi ise; atış, tatbikat ve gösteri gibi faaliyetlerle veya askeri gücün her an kullanılacak şekilde bizzat harekete geçirilmesiyle icra edilir. Fakat bu politika uygulanırken sadece askeri gücün değil, aynı zamanda diğer milli güç unsurlarının da kullanılabileceği düşmana gösterilmelidir.
Bu milli güç unsurları: Askeri güç, psikososyal güç, demografik güç, coğrafi güç, ekonomik güç, politik ve idari güç, teknolojik güç gibi güç unsurlarından oluşur.
1990 öncesi iki kutuplu dünya düzeninde, caydırma daha çok sayısal askeri üstünlük ile sağlanmaya çalışılırken, günümüzde bu durum tamamen değişmiştir. Artık, siyasi ve ekonomik güç ile desteklenmeyen bir askeri gücün caydırıcılık vasfının olmadığı düşünülmektedir.
Günümüzde caydırıcılığı artıran diğer bir etken ise; çokuluslu oluşumlar ve faaliyetlerin içinde fiilen var olmaktır. Bu tür faaliyetlere katılım; siyasi, ekonomik ve askeri güç göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Caydırıcılığın etkili olabilmesi için, genellikle şunlar yapılmaktadır:
1.Teknolojiyi etkin kullanan, bilgi üstünlüğü sağlayan, etkili bir komuta ve komuta-kontrol sistemine sahip olan, yüksek teknolojili ve kuvvet çarpanı etkisi sağlayan silahları olan bir silahlı kuvvetlere sahip olmak.
2.Uluslararası askeri ittifaklara katılmak ve bu ittifaklarda etkili olmak.
3.Çokuluslu barışı destekleme ve barışı koruma harekâtlarına katılmak.
4.Modern gemiler ve uçaklarla yabancı ülke ziyaretleri yapmak, gösteri ve tatbikatlara iştirak etmek.
5.Ülke içinde müstakilen veya başka ülkelerle birlikte, uygun zaman ve yerlerde büyük tatbikatlar icra etmek.
6.Savunma sanayiini geliştirmek ve yüksek teknoloji ürünleri ile uluslararası sergi ve fuarlara katılmak.
7.Muhtemel düşmana karşı bilgi harekâtı ve psikolojik harekât uygulamak.
8.Kriz anlarında tam kararlılık göstermek.
9.Tehditlere karşı, tehdidin ortaya çıkmasından itibaren derhal tedbir almak.
10. Gerektiğinde, mevcut gücün etkisini gösterecek şekilde sınırlı alanlarda fakat çatışmaların genişlemesine sebep olmayacak şekilde silahları (Suriye’ye ABD tarafında yapılan son füze saldırısı gibi) veya birlikleri kullanmak.
Sonuç olarak caydırma; hasmın niyet ve maksadını uygulamaya koymasını vazgeçirmek esas alınarak yapılan faaliyetlerin tümüdür. Siyasi ve ekonomik güç ön plandadır. Askeri güç pasif fakat etkili ve kararlı olarak kullanılır. Diğer güç unsurları da gerektiği yerde ve zamanda kullanılır.
Hits: 32
ERKEN SEÇİM CİDDİYETSİZLİĞİ-1
- 23 Nisan 2018
Kıbrıs: Türkiye’nin Vazgeçilmezi!
- 15 Mayıs 2018