
İRAN’A KARŞI YAPTIRIMLAR
- 11 Ağustos 2018
- Güven Kaya
- Başlık; Bölgesel Sorunlar
- 36
GÜVEN KAYA 11.08.2018 / ANAKARA
6 Ağustos 2018 tarihinde ABD başkanı Trump, ABD’nin, daha önce Obama zamanında imzalanmış Kapsamlı Ortak Eylem Planından (KOEP) çıkmasıyla ilişkili olarak İran’a karşı yaptırımların yeniden başlatılmasına yönelik kararnameyi imzaladı. Böylece yaptırımların ilk kısmı 7 Ağustos 2018 tarihinden itibaren uygulamaya girmiş oldu.
Konuyla ilgili olarak başkan Trump “İran’a yönelik yaptırımlar başlatıldı. Bu yaptırımlar şimdiye kadarki en sert yaptırımlar ve kasım ayında daha da sertleşecekler. İran’a çalışan hiç kimse ABD’de iş yapamayacak. Tüm dünya için tek istediğim şey barış, başka bir şey değil.” dedi
Kendini dünyanın jandarması sanan Trump tek istediğinin barış olduğunu savunuyor. Oysa tarih bu gibi yöneticilerin savaşlara neden olduğunun tanığıdır. Bu yaptıklarının barışa işaret olduğunu sanan bir adam ya bilgisiz biridir, değilse de delinin tekidir.
Yaptırımların ana gerekçesi İran’ın nükleer güce ulaşmasının engellenmesidir. Kişisel olarak nükleer silaha karşı olmakla birlikte, elimde olduğunda, ilk ciddi durumda ilk kullanan olmayı tercih ederim. Zaten benzer bir cümleyi Rusya Federasyonu bir “strateji gereği” kurdu ve bundan henüz geri adım atmadı. Zaten böylesi bir tutum olmasa ABD’nin tüccar kılıklı başkanlarını durdurmak mümkün değildi. Öte yandan kullanmayacağın silahı edinmek kadar aptalca bir şey olamaz. Böylesi bir durumu idam cezası verilenlerin idam edilmemesine benzetmek yanlış olmasa gerek.
Bu arada kimse çıkıp senin nükleer silahların var ve sen bunları yok etmeden ona buna höykürüyorsun demedi. Tamam, konumuz bu değil ve zaten uzun bir incelemeyi gerektirir ama edilmesi gerekirdi.
Konumuza dönelim ve yaptırımların neler olduğunu görelim:
Birinci aşama, 7 Ağustos 2018 de
-ABD doları alımına yönelik yasaklama.
-Altın ve değerli maden ticaretine getirilen yasaklama.
-İran’la grafit, metal (alüminyum ve çelik), kömür ve endüstriyel süreçlerin yönetimi için program donanımı alışverişine yönelik yasaklama.
-İran riyalinin kullanıldığı otomotiv sektörü ile İran kamu borçları ile ilgili işlemlerin yapılmasına yönelik yasaklama.
-İran menşeli halı, gıda ürünlerinin sevkiyatı ve yolcu uçaklarının alımına yönelik yasaklama.
İkinci aşama, 5 Kasım 2018
-İran petrolünün ihracına yönelik yasaklama.
-İran merkez bankası ile çalışan finans kuruluşları ve enerji sektörüne yönelik kısıtlamaların getirilmesi.
-İran’a liman operatörleri, denizyolu taşımacılığı ve gemi inşa sektörlerine yönelik kısıtlamaların getirilmesi.
-Sigorta ve finansal mesajlaşma hizmetlerine ilişkin kısıtlamaların getirilmesi
Bunların ne manaya geldiğini konunun uzmanlarına bırakmakta fayda var. Çünkü her bir maddenin arkasında belki de milyonlarca rakamdan oluşan tablolar olduğunu değerlendiriyorum. Böylesi bir tutum ezberle olmaz.
Bu yasaklama ve kısıtlamaları oluşan tepkiler nelerdir?
Konunun ana muhatabı konumunda olan İran, doğal olarak, tepkisini çeşitli seviyelerde gösterdi:
Hasan Ruhani, İran cumhurbaşkanı:
ABD, İran’a getirdiği yaptırımlar için pişman olacak. Yaptırımlara rağmen dünyaya sözümüzü tutacağımızı ve uluslararası anlaşmalardaki sorumluluklarımızı yerine getireceğimizi göstereceğiz. Trump’ın amacı bu psikolojik savaşta İran halkına İran iktidarının güttüğü yönetim biçiminin doğruluğu hakkında şüphe aşılamaktır.
Muhammed Cevat Zarif, İran dışişleri bakanı:
ABD’ye kötü alışkanlıklarını bırakması gerektiğini göstermeye gücümüz yeter. Dünyanın ABD’nin yaptırımlarına olan bağımlılığını bırakması gerektiği sonucuna vardığı görüşündeyiz.
Genel olarak Ortadoğulu siyasetçiler veya yöneticiler, böylesi gelişmeler karşısında, hiçbir anlamı olmayan tehdit dolu açıklamalarda bulunurdu. Bunu da en çok İranlılar yapardı. Bu kez böylesi açıklamalardan ziyade, olayın vahametini anladıklarını gösteren ve diğer ülkeleri de uyararak ABD’ye olan bağımlılıktan kurtulmaya davet eden açıklamalar görüyoruz. Bu iyiye işarettir.
Avrupalıların ne dediğine bakalım:
Angela Merkel, Almanya başbakanı:
ABD’nin bizi koruduğu zamanlar geride kaldı, bu yüzden Avrupa kaderini kendi ellerine almalı. Geleceğe yönelik görevimiz bundan ibarettir.
Merkel olaylara bildik Prusya ciddiyeti ve soğukkanlılığı ile bakmış. Zaten Almanya birkaç yıl sonra (3-5 yıl) şimdiki karlılığını ve dışsatım yeteneğini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Ambargoya uyması ülkenin bunu daha erken ve yüksek hasarlı yaşamasına neden olacaktır. Tavrı yerinde ve sürdürülebilir.
Federica Mogherini, eski İtalya dışişleri bakanı ve şimdiki AB dışişleri ve güvenlik politikaları yüksek temsilcisi:
ABD’nin KOEP’ten çıkması ile ilişkin olarak İran’a yönelik yaptırımları yeniden başlatmasından dolayı derinden üzüntü duyuyoruz. İran ile yasal biçimde iş yapan Avrupalı ekonomik kuruluşları AB kuralları ve BMGK’nın 2231 sayılı kararı çerçevesinde korumakta kararlıyız.
Olaylara yasal çerçeveden bakan ve bir üst kuruluşun kararı olmadan uyulmayacağını beyan eden bir açıklamadır. Bu da akılcı ve sürdürülebilir özellikler taşıyor.
Rusya dışişleri bakanlığı:
ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları yeniden başlatma kararı ile ilgili hayal kırıklığına uğradık. BMGK’nın kararlarını ihlale yönelik tek taraflı adımları kınıyoruz, özellikle de bu kararların sınır ötesi halde uygulanması ve üçüncü tarafların çıkarlarını etkilemesi söz konusu olduğunda…
Rusya federasyonu, BOP/GOP denen ahlaksızlığın asıl nedenidir. Rus korkusu ABD ve sazendelerine bunu yaptırmaktadır. Haliyle Rusya’nın buna taraf olması veya yakın durması düşünülemez. Açıklamasında büyük devlet olmanın getirdiği bir ağırlık ve anlam var.
Emmanuel Macron, Fransa cumhurbaşkanı:
Müttefiklerimiz, dostlarımız da dâhil, diğer büyük güçlerin tarihimizin en zor zamanlarında bizi korkunç risklere sürükleyerek, kendilerinde bizim adımıza diplomasimiz ve güvenliğimiz hakkında karar verme hakkını görmesini kabul edersek, bu artık bağımsız olmadığımız anlamına gelir.
ABD’nin dünya siyaset sahnesine çıkmasına neden olan Fransa’dır. Dünya savaşları sonrasındaki süreçte İngiltere ile arasında oluşan Süveyş Kanalı[1] sorunu ve Vietnamı[2] işgal macerası, ABD’nin dünya siyaset sahnesine çıkmasına ve imparatorluk ilan etmesine neden olmuştur. Böylesi bir ülkenin böylesi inanç dolu bir yaklaşıma sahip olması inanılır değil. Kendi adıma konuşmam gerektiğinden, buna inanmadığımı beyan ediyor ve sürdürülebilir olmadığına inanıyorum.
Trump’a verilen gözle görülür, kulakla duyulur destek sadece İsrail’den gelmiştir. İsrailli yöneticiler kör bir siyaset izlediğinden bu sürecin sonucunda zarara uğrayacak olanın kendileri olabileceğini görememektedir.
İran için açıklanan ve hemen uygulamaya konulan yaptırımların ertelenen süreci öne almak olduğunu düşünüyorum. Bizzat kendi açıklamalarından anlaşıldığı üzere, eş başkanlarından birinin de ülkemizde bulunduğu BOP/GOP süreci dâhilinde 22 ülkenin sınırları ve şekilleri değişecektir. 20. ülke Suriye idi. 21. İran’dır, 22. ülke ise Türkiye’dir. Dikkat edilirse İran’a karşı uygulanacak olan yaptırımlar ile paralel zamanda Türkiye’ye karşı da harekete geçildi. Her iki ülkeye karşı yapılanların bir arada değerlendirilmesi taraftarıyım. Çünkü geçmişteki yaptırımın delinmesine yataklık eden ülke Türkiye’dir. Böyle olduğuna dair deliller Hakan Atilla davasında ortaya konmuştur ve bunlar zaman içinde karşı koz olarak kullanılacaktır. Hâkim sanık ile ilgili kararını verirken sanığın piyon olduğunu asıl sorumluların başkaları olduğunu beyan etmiştir. Bunun yanında birçok konuda ABD’yi suçlamalar, uluslararası diplomasiye uymayan söz ve tavırlar da söz konusudur.
Devreye ABD derin devletinin girdiğini ve işi kısa zamanda çözme gayretinde olduğunu düşünüyorum. Trump böylesi politikalar üretecek, yürürlüğe koyacak, sürdürebilecek yetenekte ve yeterlikte bilgi, görgü, derinlik ve irade sahibi değildir. O bu süreçten faydalanacak olan biridir, tüccardır. Bu süreç, koltuğunda daha rahat etmesini sağlayacaktır. Çünkü koltuğu sallantıdadır ve bir daha seçilmeyeceği kesindir. Hatta devrilebileceğinden bile bahsedilmektedir.
Bu yaptırımların sonucu nereye çıkar
Mağdur ülkeler ve onların yanında yer alacaklar, süreci iyi yönetirlerse, yeni bir dünya kurulur ve ABD karşıtı olanlar burada yerini alır. Buradaki tek sorun bu süreci yönetecek açık fikirli, dürüst, adaletli ve koşulsuz yaşayan birinin bu ülkelerin başında olmamasıdır. Mevcut yöneticilerin hiçbirinde ileriyi gören ve buna göre politika üretecek bir yetenek yoktur. Zaten ABD’nin de bu denli fevri ve cesur davranmasına neden de temelde budur. Lloyd George’un dediği gibi geçen yüzyılın başında gelen dâhinin bundan sonra hiç gelmeyecek olması, pespayeliğe galebe çaldırmaktadır.
Dahası şunu da unutmamak gerekiyor. 21 ve 22. sıradaki ülkelerde, yönetimdekilerin bugüne kadar sergilemiş olduğu davranışların neredeyse tamamı tepki çekiyor ve halkın en az yarısı bunlardan memnun değil. Yolsuzluk, adaletsizlik, toplumu kandırmaya yönelik tutum ve davranışlar, iktidardakilerin safahat içinde yaşaması, alınan borç paraların betona yatırılması, halkın giderek yoksullaşması, halk tarafından kullanılmayan ama ödeme garantili yap-işlet-devret modeli köprü-hastane-tünel gibi işletmeler, rüşvet… vb. uygulamalar tepki görmektedir. İşte ABD de buna güveniyor.
[1] Sorun ABD’nin doların paritesi ile oynaması sonucunda kısa zamanda çözülmüştür. Parite ile oynama şu anda Türkiye’ye karşı da yapılıyor.
[2] Hiçbir askeri gücü yokken Vietnam’a dalıyor ve sonrasında kaçıyor. Akabinde ABD bölgeye geliyor ve bırakılan yerden işe girişiyor.
Hits: 57
NİYE BAŞKANLIK SİSTEMİ
- 27 Temmuz 2018
MUSTAFA KEMAL’İN KALEMİNDEN BAŞKOMUTAN SAVAŞ...
- 30 Ağustos 2018