
KAŞIKÇI CİNAYETİ – 1
- 28 Ekim 2018
- Güven Kaya
- Başlık; Güncel
- 30
28.10.2018 / ANAKARA
Cemal Kaşıkçı Kimdir
2 Ekim 2018 günü saat 14.30-15.00 sularında, Suudi Arabistan uyruklu Cemal Kaşıkçı, adı geçen ülkenin İstanbul Konsolosluğunda öldürüldü. Öldürenler o ülkenin istihbarat teşkilatının maaşlı görevlileridir. Şu ana kadar cesedine veya cesetten kalmış olan parçalara ulaşılabilmiş değildir.
Cemal Kaşıkçı, 13 Ekim 1958’de Suudi Arabistan’ın Medine kentinde dünyaya gelmiştir. Üniversite eğitimini Indiana State University’de yapmıştır. 1985 yılında mezun olan Kaşıkçı, ülkesinde gazetecilik yapmıştır.
1991-99 yılları arasında Al Madina (el Medine) gazetesinin yazı işleri müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliğini yapan Kaşıkçı, Afganistan gibi ülkelerden haberler yapmış ve 1987 ila 1995 yılları arasında El Kaide lideri Usame bin Ladin ile Afganistan ve Sudan’da söyleşiler gerçekleştirmiştir. Bu söyleşiler döneminde bin Ladin’in söylemlerine[1] katıldığını ama zamanla bu söylemleri terk ederek, daha önceleri bir yaşam seçeneği olarak görmediği demokrasi savunuculuğuna başlamıştır.
İngilizce yayın yapan Arab News’da 4 yıl, Al Watan’ın (el Vatan) yazı işleri müdürlüğü görevinde ise 52 gün çalışan Kaşıkçı, görevden alındıktan sonra ülkeyi terk etti ve muhalif yaftası takıldı.
Ülkesine hizmet ettiği dönemlerde, Türk kökenli olduğu bilinen Prens Türki al Faysal’ın İngiltere ve ABD elçilikleri süresinde danışmanlığını yapmıştır. Kendisini o makama atayan Suudi rejimidir.
Adı geçen prens, 1976’da Suudi istihbaratının başına geçmiş ve tam 25 yıl aralıksız bu görevi yürütmüştür. Bu süre içinde prens, sürekli CIA ile yakın dostluk içinde olmuştur ve 11 Eylül saldırılarından 2 hafta önce görevden alınmıştır. Ancak günümüzde dahi Suudilerin akil adamı olarak görülmektedir. Prens, Aralık 1979’da CIA’nın Afganistan’daki gizli harekâtını, parasal olarak yönetme işi ile görevlendirerek, zaman içinde terör dünyasının en önemli kişilerinden biri olacak olan Usame Bin Ladin’i belki bilerek, belki de bilmeyerek uluslararası arenaya sürmüştür.
İşte, Kaşıkçı, niteliği bu olan prense danışmanlık yapmıştır. Haliyle kendisinin de CIA ile alakasının olduğundan şüphe duyulmaktadır.
Cemal Kaşıkçı meşhur kaşıkçı ailesindendir. Aileden bahsetmek gerekirse dedesi Muhammed Halit Kaşıkçının, Şam’da tıp okuyup, cerrah olduğunu ve daha sonra Paris’e gidip tıp eğitimine devam ettiğini görürüz.
Dede Kaşıkçı 1925’de Mekke’ye dönmüş ve Suudi Arabistan’ı kuran Kral İbn Suud’un özel doktoru olmuştur. Doktor Muhammed Kaşıkçının oğullarından biri olan Adnan Kaşıkçı (Cemal Kaşıkçının amcasıdır) petrol ve silah satarak dünyanın en zengin insanlarından biri haline geldi. Amca Kaşıkçının, sadece, dünya jet sosyetesinde iyi tanınan biri olduğunu söylemekle yetinelim. Babası olan Ahmet Kaşıkçı amcası gibi ünlü değildir.
Cemal Kaşıkçı, Arap milliyetçiliğine değil İslamcılığa ilgi duydu. Müslüman Kardeşler taraftarı oldu. 60 yaşında katledilen muhalif gazetecinin kartvizitinde sadece İslamcılık ve Müslüman kardeşlik yoktur. Kendi ülkesindeki diktatörden kaçarken bir başka diktatör olan Putin’e hayran, ABD çıkarlarına göz kırparak Washington Post yazarı, Suudi sermayesi ile yakından ilişkili olmak da vardır. Bunun yanında Türkiye ile olan alakası kendisini AKP ile Araplar arasında bir bağlantı noktası yapmıştır. Evlenmeyi düşündüğü nişanlısı Türkiye Cumhuriyeti uyrukludur. Bu kadar çok çelişkili ilişki, aslında, Kaşıkçıya bakanlarda algı yanılması ve görüntü kirliliğine neden olabilmektedir.
Neden Öldürüldü
Cemal Kaşıkçının neden öldürüldüğü kesin olarak belli değil. Ancak elde edilen bilgiler ışığında bazı gerekçeler sıralamak mümkündür:
- Suudilerin mevcut yönetimine muhalifti ve saray darbesine karşıydı. Bu bile başlı başına ölüm gerekçesidir. Çünkü Suudi Arabistan’ı fiili olarak yöneten 33 yaşındaki Veliaht PrensMuhammet bin Selman, acımasız bir despot olup muhalif olan gazetecileri, iş adamlarını ve hatta kraliyet ailesinin prenslerini tutuklatıyor, ölüm emri veriyor ve ortadan kaldırtıyor. Hatta Lübnan başbakanını bile rehin aldı, başbakanlıktan istifa ettirdi.
- Müslüman Kardeşleri destekliyor. Arap milliyetçiliğini güden Suudi hanedanlığını yöneten prens için bu da başlı başına bir ölüm gerekçesidir.
- Yemen’deki savaş ile ciddi bir şekilde yakından ilgileniyordu. Hatta bazı belgeleri ele geçirdiğinden bile şüpheleniliyordu. Dünya kamuoyunun da bildiği gibi Yemende Suudilerin yaptıkları inanılmaz boyutlarda olup ABD bile rahatsızlık duyuyor ve hatta bazılarına seyirci kalmıyor.
- Ailesinin enerji sektöründe olması ve bunun da Suudileri rahatsız etmesi. Veliaht prens tüm gelir kaynaklarını elinde bulundurmak ve kimseyle bölüşmemek istiyor. Hedefinde 2030 yılına kadar 600 milyar dolarlık bir fon oluşturmak var.
Ortaya bir görüş koymak gerekirse, bence, Suudiler bu cinayeti, birileri bundan nemalansın diye işlemedi. İlkel içgüdüleri ile hareket ederek, başka bir yöntem bilmediklerini ispatlarcasına, muhalifleri olan kişiyi ortadan kaldırmak ve enerji sektöründe olan ailesini baskı altına almak için işlenen bu cinayet tam bir ahlaksızlık örneğidir. Bundan daha ahlaksız olan ise bazı ülkelerden bazı kişi ve kurumların bundan nemalanmaya, kişisel ve kurumsal çıkar sağlamaya yönelmiş olmasıdır.
Neden İstanbul
Belki de yerli gazeteciler ile cezaevleri ağzına kadar doldurulmuşken, yabancı bir gazetecinin kendi konsolosluğunda öldürülmesinin garip karşılanmayacağı tek yer Türkiye’dir düşüncesi ile İstanbul seçilmiş olabilir. Bu bir latife gibi gelebilir ama görüntü ne yazık ki bu.
Nişanlısı ile evlenmek istediğinden evli olmadığına dair belge almak için İstanbul konsolosluğundan randevu almıştır. Onun ne zaman geleceği bilindiğinden tedbir almak mümkün olmuştur. Suudi Arabistan’dan iki özel uçak ile toplam 15 kişi gelmiş ve işi bitirip ülkelerine rahatlıkla aynı gün dönmüşlerdir. Yani doğaçlama bir katletme değildir, planlıdır. Böylesi bir eylemi, esasında, daha fazla zaman geçirdiği ABD’de yapmak mümkün olmayacağından İstanbul seçilmiştir. Zaten genelde ya ABD’de ya da Türkiye’de bulunuyor. Eğer ABD’de yapılsaydı -mümkün değil çünkü herkesi dinliyorlar ve konsolosluk binasını yıkma, içindeki herkesi öldürme pahasına bile olsa asla izin vermezler- çok büyük bir kamuoyu baskısı sonucu ABD, ülkelerine ciddi yaptırımlar uygulamak zorunda kalırdı. Bu da krallığın sonu olurdu. ABD 11 Eylül sürecinden sonra, teröre karşı, çok sert yasaları uygulamaya koydu. Hatta katletme gerçekleşmeden ABD’nin bildiği söylentileri de olay sonrası dolaşmaya başlamıştı. Zaten buna en büyük delil Trump’ın 3 Ekim’de yaptığı konuşmadır.
Bir de orta yerde mehdilik meselesi vardır. Yani bir çekişme… Suudiler mehdiliğin kendi sülalelerine ait olduğunu düşünmektedir. Katar krizinde Katar tarafını tutan Türkiye’de de mehdi olduğuna inanan ve inanılan bir kişi cumhurbaşkanıdır. Hatta bazı savlara göre, AOÇ[2] arazisine kaçak yapılan sarayda bazı odalar “mehdilik eyalet odaları” olarak belirlenmiştir[3]. İşte, Suudiler 2023 yılında ortaya çıkacağı iddia ve beyan edilen mehdiye sekte vurmak maksadıyla İstanbul’u seçmiş olabilirler.
Bunların yanında nefret duyguları da devreye girmiş olabilir. Şu anki kralın büyük dedesi olan Abdullah bin Suud’un İstanbul sokaklarında boynunda zincirle gezdirildikten sonra başı kesilerek idam edildiğini de unutmamak gerekir.
Esasında Suudilerin sadece öldürmeye odaklandığını, mesaj verme ile ilgili bir düşünceleri olmadığını, öldürmek için de, yaşadığı iki yerden en uygun yerin Türkiye olduğunu değerlendiriyorum.
Bu durumda şu sorulabilir “neden bir kazaya kurban etmediler?” Burada bu adamların tarzı devreye giriyor. Öldürülecek kişinin bedenine acı vermek (öldürülürken canlıydı ve kendindeydi), parçalamak ve bu durumun diğerlerine ibret olmasını sağlayarak gözlerini korkutmak. Bir de Arap aklı devreye giriyor.
Nasıl Öldürüldü
Kaşıkçı 2 Ekim 2018 günü saat 14.12’de konsolosluktan içeri giriyor ve bir daha çıkmıyor. Öyle anlaşılıyor ki, bu iş için gelen 15 kişi kendisini hemen enterne ediyor. Zaten o gün için konsolosluk çalışanlarına izin verilmiş ve ortamda kendi uyruklarından başka kimsenin kalmaması sağlanmış.
Kaşıkçı, konsolosluk içinde kendisini enterne edenlere “eğer bir saat içinde çıkmaz isem dışarıda bekleyen kişi ilgili yerlere haber verecek” demesine rağmen dışarıda beklediği savlanan kişi 4,5 saat sonra haber veriyor. Böylelikle dışarıda birinin beklemediği, beklese de görevini savsakladığı, ayrıca “bir saat içinde” ikazının adamların işlerini kısa zamanda bitirmesi için bir motivasyon nedeni olduğu değerlendirilebilir.
Nasıl öldürüldüğüne dair net bilgi olmadığı bir gerçektir. Ama konuyla ilgili çeşitli söylentilerin olduğu da bir gerçektir. Bazı söylentileri daha gizemli ve bu arada daha kuvvetli kılmak adına bazı söylemler de ortalık yerde geziyor. Bu satırlarda, çeşitli basın-yayın organlarına sızan tüm öldürme türlerinden söz edilmeye çalışılacak. Çünkü katillerin ve onlara ölüm emrine verenlerin maksadı, tüm muhaliflerin gözünü korkutacak şekilde öldürmek ve tüm olayın hem sesli hem de görüntülü olarak kayda geçirilerek gerektiğinde gözü korkutulacak kişilere yeterli miktarda gösterilmek suretiyle ikna olmalarını sağlamaktır.
- 21 Ekim 2018 tarihinde basına düşen bir habere göre, bir Suudi yetkilinin bazı iddiaları vardır. Yetkilinin iddiası olur mu olmaz mı tartışmasına bir kenara bırakarak habere geçelim. “Plana göre, Suudi Arabistan’dan gönderilen heyete Kaşıkçı’yı geri dönmeye ikna etmek için İstanbul dışındaki güvenli bir evde birkaç gün tutma ancak ikna edememeleri durumunda serbest bırakma talimatı verildi. Ancak Konsolosluk binasında görüşmenin ilk anlarıyla birlikte işler de ters gitmeye başladı.
Kaşıkçı, konsolosluk binasına girdikten sonra Başkonsolosun çalışma ofisine götürüldü. Burada istihbarat görevlisi Mahir Mutreb bekliyordu. Mutreb, Kaşıkçı’yı geri dönmeye ikna etmeyi amaçlıyordu. Ancak Kaşıkçı geri dönmeyi kabul etmedi ve Mutreb’e konsolosluk binası dışında kendisini bekleyen biri olduğunu, bir saat içinde binadan çıkmazsa bu kişinin Türk yetkililerle temasa geçeceğini söyledi.
Kaşıkçı, Mutreb’e ayrıca diplomatik kuralları ihlal ettiklerini belirterek, “Bana ne yapacaksınız? Beni kaçırmak mı istiyorsunuz” sorularını yöneltti.
Mutreb de ‘Evet, seni bayıltıp kaçıracağız’ yanıtını verdi. Mutreb’in Kaşıkçı’nın ‘gözünü korkutmak’ amacıyla sarf ettiği düşünülen bu tehdit, kendisine verilen ikna etme ve edilemezse serbest bırakma yönündeki talimatlara da aykırı.
Kaşıkçı sesini yükseltti ve grup da panikledi. Bunun üzerine Kaşıkçı’yı etkisiz hale getirmek için birisi arkadan koluyla boğazına sarılarak ağzını kapattı. Amaç her ne kadar Kaşıkçı’yı sakinleştirmek olsa da muhalif gazeteci muhtemelen yaşından dolayı bu müdahale üzerine hayatını kaybetti.
Bunun üzerine heyet olayı örtbas etmek için Kaşıkçı’nın cesedini bir halıya sardı ve Konsolosluğa ait araçlardan biriyle bina dışına çıkardı. Daha sonra ceset, ortadan kaldırılması için yerel bir işbirlikçiye teslim edildi. Adli tıp uzmanı Salah Tubeygi de olayla ilgili kanıtları ortadan kaldırdı.
Heyette yer alan istihbarat görevlisi Mustafa Medeni, Kaşıkçının kıyafetlerini gözlüğünü ve Apple Watch cihazını taktıktan sonra konsolosluğun arka kapısından Kaşıkçıymış gibi ayrıldı. Sultanahmet’e gitti ve bu eşyaları orada attı.” Haber için tıklayınız.
Haberi irdeleyelim:
-Haberden de anlaşılacağı üzere ikna etme düşüncesi söz konusu. Ancak aklı başında olanları ve bu Suudileri bilenleri tatmin etmekten uzaktır. Adamlar kesinlikle öldürmek için gelmişler ve bunu da en kısa sürede yüksek acı verecek şekilde tasarlamışlar. Yoksa 15 kişi niye gelsin?
-Kaşıkçının bağırması üzerine işi bu olan adamın paniklemesinden bahsediliyor. Bu tamamen yalandır. Profesyonel biri ve yanındaki 14 kişi bir acemi bağırdı diye paniklemez. Panikliyorsa zaten acemi kurtulur gider.
-Kaşıkçının bağırması üzerine içlerinden birinin, sakinleştirmek maksadıyla, kolu ile ağzını kapatması hiç anlaşılır değil. Bir, ağzı kol ile kapatmak kimseyi sakinleştirmez, aksine azdırır. İki, içerde zaten sizden başka kimse yok ve siz adamı öldürmeye geldiniz. Bırakın istediği kadar bağırsın, ağzını kapatmak da neyin nesi? Ayrıca ağzı kol ile kapatılan bir insan, boynu kırılmadığı ve omurilik bütünlüğü bozulmadığı sürece en az 3-5 dakika daha canlı kalır ama bu süre diğerlerine bir ömür gibi uzun gelir. Örnek olayda adam koluyla kapatır kapatmaz Kaşıkçı ölüveriyor. Kime yutturacağını sanıyorlarsa…
-Madem adamı güvenli bir yere götürmek istiyorsun ve 15 kişisin, o zaman yaparsın bir sakinleştirici, bindirirsin bir arabaya ve götürürsün. Bunun da yalan olduğu buz gibi ortada.
-Cesedin halıya sarılması çok komik duruyor. Bir, sanırsınız saraydan kız kaçırma operasındayız ya da binbir gece masallarında. Masal olduğu gerçek ama bebelere masallar seviyesinde. İki, ya o halı öldürülenden daha değerliyse vay geldi halinize…
-Heyette yer alan istihbarat görevlisi “Mustafa Medeni’nin, Kaşıkçının kıyafetlerini gözlüğünü ve Apple Watch cihazını taktıktan sonra konsolosluğun arka kapısından Kaşıkçı’ymış gibi ayrılması, Sultanahmet’e gitmesi ve bu eşyaları orada atması” önceden planlanan bir senaryonun en mantıklı tarafıdır. Tahminen, yerli işbirlikçiye verilen ceset, üzerinde birkaç tane kurşun deliği ile, ölüm tarihinin kesin olarak tahmin edilemeyeceği bir zaman sonra, üzerinde kendi giysileri olduğu halde, boş bir arazide veya boş bir inşaatta bulunacak ve bakın biz öldürmedik birileri temize havale etmiş denecekti.
- CNN International, bir Türk yetkiliye dayanarak Kaşıkçı’nın öldürüldüğü ve parçalara ayrılıp konsolosluktan çıkarıldığı iddiasını son dakika haberi ve daha sonra haber sitesinin baş haberi yaptı.
CNN, Türk kaynağının Kaşıkçı’nın öldürüldüğü anla ilgili kanıt bulunduğuna dair görüşünü aktardı.
Al Jazeera ve Middle East Eye ise yine bir Türk yetkiliye dayanarak ses kaydından ayrıntıları nakletti.
Suudi yetkililerin cinayeti işlemeleri ve gazeteciyi parçalara ayırmalarının 7 dakika sürdüğünü ileri süren haberlerde, çeşitli iddialarda bulunuldu:
“Kaşıkçı konsolosluğa girer girmez saldırıya uğradı. Önce dövüldü ve vücuduna uyuşturucu enjekte edildi.”
“Sürüklenerek konsolosun makam odasından çalışma odasına götürüldü.”
“Başkonsolos Muhammed Uteybi odadan çıkarıldı.”
Middle East Eye’ın Türk kaynağına göre “Suudi Adli Tıp Müdürü Salih el Tubaygi, Kaşıkçı’yı hala canlıyken çalışma masasına yatırıp kesmeye başladı. Kaşıkçı’nın korkunç çığlıkları duyuldu.”
“Suudi Adli Tıp Müdürü Salih el Tubaygi, Kaşıkçı’yı parçalara ayırırken, kulaklık takıp müzik dinledi, meslektaşlarına da aynısını yapmalarını tavsiye etti.”
Middle East Eye, ses kaydının 3 dakikalık bir sürümünün Sabah gazetesine verildiğini ama bunun henüz yayımlanmadığını kaydetti.
Kaynaklık yapan Türk yetkililer, bu bilgileri ABD ve Suudi yönetimleriyle paylaştıklarının altını çizdi.
Dün CNN International, Suudi kraliyetinin Kaşıkçı’nın “ters giden” bir sorgulama sırasında öldürüldüğünü kabul etmeye hazırlandığını iddia etmişti. Ayrıntı için tıklayınız.
Haberi irdeleyelim:
-Haber tamamen yalan olabilir ama sanmıyorum. Ancak dünya kamuoyunda yerleşik Suudi algısına (geleneksel öldürme yöntemi) tamamen uygundur. Özellikle de kafa kesme sahnesi.
-Süre olarak 7 dakikada işin bitirilmesi de mantığa uygundur. Hareketsiz olan birini bu sürede işinin ehli kişiler yeterince parçalayabilir. Zaten etrafa kan sıçradı veya kanı aksın da öyle yapalım tasaları yok. Nasıl olsa temizleyecek birileri var. Sadece, 100 kilodan daha fazla olduğunu tahmin ettiğim Kaşıkçı’nın mide ve bağırsak grubu ile nasıl baş ettiklerini merak ediyorum. Kolları ve bacakları kestikten sonra gövdeyi tek parça olarak mı bıraktılar? Taşınması ve içine konan kaptan kan sızmasına nasıl çare buldular? Çünkü hemen dışarı çıkarmaları gerekir.
-Haberde konu edilen yöntem, İslam peygamberinin ve İslam’ın kitabının emir ve uygulamalarına uygundur. Böylelikle hem göz korkutucu olunuyor hem de dinsel uygulamalara uyum sağlanmış…
-Haberde bahsedilen ses kaydının Sabah gazetesine verilmesi ama yayımlanmamasından bahsediliyor. Bu gayet normaldir. Tüm yabancı görevliler, görevli şefleri dinlenir ama kimse “seni dinledik aha bunlar da kasetleri” diye ortaya çıkmaz. Dinlenen de dinlendiğini bilir o da “sen beni dinliyorsun, bu ne ciddiyetsizlik” diye ortaya çıkmaz. Bu nasıl olur? Aradaki “ince yaklaşımlı imalar ve diplomatik dil” ile olur.
- Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr tarafından yapılan açıklamada, Riyad yönetiminin, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın nasıl öldürüldüğünü ve cesedinin nerede olduğunu bilmediği iddia edildi.
EL Cubeyr, Riyad soruşturması üzerine, 18 Suudi uyruklu kişinin tutuklanmasının davayla ilgili olduğunu ve iki üst düzey yetkilinin görevden alınmasının “uzun bir yolculuğun ilk adımı” olduğunu söyledi.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr, Kaşıkçı’yı öldürenlerin yetkilerini aştıklarını, hata yaptıklarını ve cinayeti saklamaya çalıştıklarını belirtti.
El Cubeyr, “Bu bir hata, bu bir suç ve bunun sorumluları cezalarını çekecek. Bu kontrolsüz bir operasyondu, bazı kişilerin kendilerine tanınan yetkileri aştıkları, Kaşıkçı’yı konsoloslukta öldürerek hata yaptıkları bir operasyondu ve bu kişiler, bunu gizlemeye çalışıyor” diye konuştu. Haber için tıklayınız.
Haberi irdeleyelim:
-Suudiler kaçamayacaklarını anladıklarından resmî açıklamada bulunmaya başladılar. Böylelikle krallığın ve üst yönetimin sorumlu olmadığına vurguda bulunacaklar. Ama çok geç kaldılar. Çünkü CIA ve belki MİT de cinayeti önceden biliyordu. Çünkü önce inkâr ettiler hatta Kaşıkçının binadan çıktığına dair deliller yarattılar. Olmayınca da günah keçileri buldular. Zaten yabancı basında, zorda kalındığında tüm olayı Suudi Arabistan Genel İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed Asiri’ye yıkıp işin içinden sıyrılacaklarına yönelik haberler çıkmıştı.
-Haberin bir yerinde “Kaşıkçıyı konsoloslukta öldürerek hata yaptılar” diyor. İşte, kendini burada net bir şekilde ele veriyor. Aslında kaşıkçının ölüm emri yönetimce verilmiş ancak katiller uygulama yerini yanlış tercih etmişler. Dedikleri gibi güvenli bir evde öldürmeleri gerekiyordu. Bu durumda yapılan hata emre itaatsizlik ve krallığa karşı yapılmış oluyor.
- Kaşıkçı konsolosluktan içeri girdiğinde karşısında 15 adet celladı görünce bayılarak veya kalp krizi geçirerek işlerin daha kolay olmasına ortam sağlamış olabilir. Buna yönelik bir haber veya ipucu yok ama %1 olasılıkla bile olsa olma olasılığı olan bir tarafı var.
Kısacası, Kaşıkçı kendi ülkesinin İstanbul konsolosluğunda hunharca katledildi bence en az 8 parçaya[4] ayrıldı, tüm ses ve görüntü kayıtları yapıldı, uygun bir şekilde paketlendi ve bir şekilde konsolosluğun dışına çıkarılarak etrafa saçıldı. Tüm bunlar en fazla 1 saat içinde yapıldı. Bu arada ihbaren gelecek olan yerel emniyet güçlerine kaşıkçının konsolosluktan ayrıldığına dair görüntüleri gösterebilecek konuma geldiler. Ancak unuttukları gerçekler vardı. İşte onlar devreye girdi ve olaylar mevcut şekle büründü.
OKUYUCUYA NOT: YAZININ DEVAMI İKİ GÜN SONRA YAYIMLANACAKTIR.
[1] Bin Ladin Arap ülkelerindeki yolsuz rejimleri “ya siyasi sistemin içine sızarak ya da şiddetli ayaklanmalar” ile devirmek fikrindedir.
[2] AOÇ: Atatürk Orman Çiftliği
[3] Mehdi Mesih, Nazif Ay, Kaynak Yayınları, 2015, İstanbul.
[4]Bu işin katliam tarzında yapılmasının nedeni; “Tüm bana karşı çıkanlara gözdağı” gösterisidir. Bu yaklaşım, tüm diktatörlerin ortak refleksi olmakla birlikte dinsel yanı da vardır. Bunun yanında telkin sistemleri için ıslah değil, ibret esastır ve cezalandırmalar kelle kesmek, kol-bacak doğramak, taşlamak gibi daima acı çektirerek öldürmeye yöneliktir.
Hits: 88
Efendiler! Yarın Cumhuriyet İlan Edeceğiz
- 28 Ekim 2018
KAŞIKÇI CİNAYETİ – 2
- 30 Ekim 2018