
Türklerde Devleti Yöneten Kişinin Sahip Olması Gereken Nitelikler
- 5 Aralık 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; MGM Tarih
- 5
4 Aralık 1918 tarihli Türklerde Kimler Devleti Yönetme Hakkına Sahiptir başlıklı yazımızda tarih boyunca Türk toplumlarında devleti yönetecek kişilerin bu hakka nasıl sahip olduklarını açıklamaya çalışmıştık. Şimdi de Türklerde devleti yönetecek kişilerde aranan özellikleri anlatmaya çalışacağız.
Adı geçen yazımızda da belirttiğimiz gibi tarihin en eski dönemlerinden itibaren Türklerde hükümdar olabilmek için aranan birinci koşul; o kişinin asil bir soydan gelmesi, yani kanında kut olan bir kökenden ve Türk soyundan gelmesi olmuştur. Bunun dışında hükümdarlık genellikle askerler arasından ve seçimle kazanılan bir makamdır. Aslında seçim, devlet kurucusu ve ilk hükümdar olacak kişilerde kutlu soydan gelenler için de geçerlidir. Örneğin Cengiz Han’ın hayatının anlatıldığı ‘’Moğolların Gizli Tarihi’’ vb. kitaplarda da görülebileceği gibi Cengiz Han diğer boyların liderlerinin toplandığı bir kurul tarafından hükümdar (Bu kurultayda ayrıca kendisine, Timuçin olan ismi yerine güçlü, yenilmez savaşçı veya cengâver anlamına gelen Cengiz sıfatı verilmiştir.) olarak tanınmıştır.
Bu tür kurultaylarda hükümdarın seçilmesi ve devleti yönetebilmesi için hükümdar olacak kişinin kendisine tanrı tarafından kut verilmesinden başka belli bazı özelliklere de sahip olup olmamasına göre karar verilmektedir. Yusuf Has Hacip tarafından yazılan ‘’Kutadgu Bilig’’ isimli eserde bu özelliklerin/niteliklerin her hükümdarda olması gerektiği belirtilmektedir. Şimdi bu özelliklerin neler olduğunu açıklamaya çalışacağız.
1- Hükümdar, her şeyden önce cesur (alp), kuvvetli ve yürekli olmalıdır.
Çünkü Türklerde hükümdar aynı zamanda ordunun da başı, yani başkomutandır. Bu sebeple (günümüzde bazılarının cep telefonundan halka seslendi diye kendisini başkomutan sanmasının aksine) Türk hükümdarları ülkesini savunmak ve düşmanlarıyla savaşmak için bizzat savaş alanında ordusunun başında bulunur. Ordu bütün gücünü başındaki komutandan aldığından, askerlerin cesaretle savaşmalarını sağlayacak cesareti alabilmeleri için orduya komuta eden hükümdarın da cesur olması gerekmektedir.
2- Hükümdar, yönetimi altında olanlardan daha akıllı ve bilgili (bilge) olmalıdır.
Çünkü bir kişi akıl ve bilgi ile milletin başına gelebilir ve milleti iyi yönetmesi de ancak akıl ve bilgi ile mümkündür. Bu sebeple hükümdar önce akıllı olmalı ve aklıyla hareket etmelidir. Ancak akıl yeterli değildir. Bilgi olmadan akıl bir işe yaramaz. Hükümdar milletin başına akılla geçebilir ancak halkı elinde tutabilmesi için mutlaka bilgili olması gerekmektedir. Bu sebeple bey (beg) kelimesi de bilgi (bilig) kelimesi ile bağlantılı bir kelime olarak görülmüştür. Hatta Karahanlılarda eski bir Türk geleneğinin devamı olarak hükümdarlara, filozof veya bilge anlamına gelen ‘’bögü’’ sıfatıyla hitap edilirdi. Akıl ve bilgiye verilen bu büyük önem sadece hükümdar açısından geçerli değildir. Hükümdar da devlet yöneticilerini akıllı ve bilgili kişilerden seçmelidir.
(Not: Bu günlerde ‘’Ben okumamış insanları daha çok severim.’’ Diyen rektörler, ‘’İyi ki okumamışım.’’ diyen medya maymunu tarikat liderleri gibi kişilerin ne kadar makbul olduğunu görünce, ülkemizde yönetim anlayışının son dönemde kadim Türk kültür ve anlayışından ne kadar uzaklaştığını anlamak sanırım pek te zor olmayacaktır)
3- Hükümdar erdemli bir kişi olmalıdır.
a. Bu erdemlerin en önemlisi cömertliktir.
Bu sebeple hükümdarlarda ve devlet görevlilerinde akıllılık ve bilgelikten sonra aranan üçüncü özellik cömertliktir. Cömert bir hükümdarın etrafında daha fazla insan toplanır ve ordusu daha kalabalık olur. Dede Korkut Hikâyelerine de yansıyan, Han’ın halka her fırsatta yemek vermesi, yuğ veya yağma törenleri düzenlemesi de hükümdarın cömert olmasına Türk kültüründe ne kadar önem verildiğinin bir göstergesidir. Bu hikâyelerde anlatıldığına göre hükümdar, bu törenlerde et ve pirinç gibi yiyecekleri dağ gibi yığmalı, yani cimri davranmamalıdır. Ayrıca yemeğin ardından halkın hükümdarın ortaya koyduğu malları yağmalaması da yaygın bir gelenektir.
b. Hükümdar şan ve şöhret sahibi olmalıdır.
Bu gelenek bir hükümdarın halk nezdinde şan ve şeref kazanmasının da en önemli vasıtalarından biridir. Bu açıdan cömertlik bir hükümdar için çok aranan bir özelliktir. Çünkü hükümdarın önemli erdemlerinden biri de nam, şan ve şöhret sahibi olmasıdır.
c. Hükümdar tok gözlü olmalı, aç gözlü olmamalıdır.
Bunun için de hükümdarların servet biriktirme sevdasına kapılmaması, elindekileri halka ve askerlere dağıtması gerekir. Bunun bir sonucu olarak nasıl cömertlik bir hükümdarda aranan en önemli özelliklerden biri ise cimrilik te en istenmeyen ve en büyük bir kusur olarak görülmektedir. Benzer şekilde çok aranan diğer bir erdem de tok gözlü olmakken, açgözlü olmak da büyük bir kusur olarak görülmektedir.
ç. Hükümdar, özü ve sözü doğru ve dürüst bir kişi olmalıdır.
Hükümdarda aranan önemli faziletlerden biri de özü ve sözü doğru, dürüst bir kişi olmaktır. Bir hükümdar için en kötü şeylerden biri adının yalancıya çıkmasıdır. Hükümdarın doğru sözlü olması için sadece söylem yeterli değildir. Hükümdar tavır ve davranışları ile de bunu destekleyecek şekilde hareket etmelidir. Çünkü halk, yolunu ve gidişini hükümdarın sözlerinden çok davranışlarına göre ayarlar. Bu sebeple hükümdar tavır ve davranışlarına çok dikkat etmelidir.
d. Hükümdar verdiği sözleri tutan, sözünün eri ve sözüne sadık biri olmalıdır.
Hükümdar halka verdiği sözleri mutlaka tutmalıdır. Sözünden dönen veya verdiği sözü tutmayan hükümdara halk güvenmez.
e. Hükümdar iyi huylu olmalı, halka ve devlet görevlilerine karşı yumuşak bir tavır göstermelidir.
f. Hükümdar sakin, sabırlı, ihtiyatlı, alçak gönüllü ve affedici olmalıdır.
g. İşlerini şahsi düşüncelerine göre ve fevri olarak değil, kanunlara uygun olarak yapmalıdır.
Hükümdar tüm işlerini kanunlarla düzenlemelidir. Bir hükümdarın memleketi ayakta tutması için mutlaka uyması gereken şeylerden en önemlileri; ihtiyatlılık ve kanunları hâkim kılmaktır.
h. Acelecilik, zevzeklik, halka hiddet göstermek ve hırçınlık bir hükümdarda bulunmaması gereken özelliklerdir.
Bu özellikler aynı zamanda, böyle davranan kişinin bilgisiz ve cahil bir kişi olduğunu gösteren alametler olarak kabul edilir. Dilimizde ‘’Acele işe şeytan karışır.’’ gibi atasözlerinin varlığı, bu konuya ne kadar önem verildiğinin bir göstergesidir.
ı. Hükümdar gaflet ve ihmalkarlık içinde bulunmamalıdır.
Gafil olmak ve ihmalkârlık bir hükümdarın mutlaka kaçınması gereken hususlardır. Çünkü bunlar, bir ülkeyi felakete sürükleyen en önemli iki etkendir.
i. Hükümdar zalim olmamalı ve hiç kimseye zulüm etmemelidir.
İhmalkârlığın yanında bir de zulüm varsa o hükümdar artık ülkesine hükmetmeye layık biri değildir. Hükümdar halkın hiçbir kesimine zulüm etmemelidir. Çünkü zulüm, yanan bir ateş gibidir. Maruz kalanı yaktığı gibi o ateşi tutanın ellerini de yakar. Kanun ise su gibidir. Su akan her yer cennete döner ve orada her türlü nimet yetişir. Bolluk olur.
Bu sebeple hükümdar keyfi idareye ve zulme sapmamalı, kanunları hâkim kılmalı ve kendisi de kanunlara uymalıdır. Aksi takdirde kanunla hükmetmeyen ve zulmeden bir hükümdarın halk tarafından iktidardan uzaklaştırılması, halkın en doğal hakkıdır.
j. Hükümdar adil ve adaletli olmalıdır.
Hükümdar kanunla hükmettiği gibi adaletli de olmalıdır. İşte, yönetimde, hukuk karşısında halkın her kesimine eşit ve adaletle davranılmazsa o ülkede karışıklık çıkar ve hükümdar iktidarını kaybeder. Onun için hükümdar her şeyden önce adil olmalıdır.
k. Hükümdar halkın örf ve adetlerine uymalı ve saygılı davranmalıdır.
Hükümdar kanunlara uyduğu gibi halkın örf ve adetlerine de uymalıdır. Çünkü hükümdar kanunlara olduğu gibi örf ve adetlere de riayet ederse, halk ta riayet eder. Böylece hükümdarın halk nezdindeki gücü ve saygınlığı artar.
l. Hükümdar haya ve izan sahibi olmalıdır.
Bir hükümdar tüm bunların yanında hayâ sahibi ve her hususta olduğu gibi bu konuda da halkının en seçkin şahsiyeti olmalıdır. Çünkü tanrının bir kişiye kut verdiğinin en büyük göstergelerinin biri de o kişiye hayâ ve izan vermiş olmasıdır. Bir kişide hayâ ve izan varsa, kut ile birlikte bu durum tanrı tarafından ona her türlü şerefin verildiğini gösterir.
m. Hükümdar fesatlık çıkarmamalı ve kumar oynamamalıdır.
Hükümdar yönetme görev ve yetkisini başarılı bir şekilde yapabilmek için fesatlık yapmamalı ve kumar oynamamalıdır. Çünkü fesatlık yüzünden hükümdardan kut uzaklaşır ve kumar yüzünden de memleket bozulur ve hükümdar zor durumda kalır.
n. Hükümdar alçak gönüllü, himmetli ve mürüvvetli olmalıdır.
o. Hükümdar siyaset bilmelidir.
Hükümdarın alçak gönüllü, himmetli ve mürüvvetli olmasından da önemli olan şey siyasettir. Hükümdar çok iyi siyaset bilmelidir ve çok iyi bir politika uygulamalıdır. Çünkü o, memleketi ve kanunları siyaset bilgisi ile düzene koyar ve halk da onun siyasetine, yani uyguladığı politikalara bakarak kendi hareketlerini tanzim eder. Siyaset de bir hükümdara kut verildiğinin ve kut’un hala onda olduğunun bir göstergesidir.
p. Hükümdar ülkeyi, halk ile bir anlaşma ve karşılıklı saygı içinde yönetmelidir.
Bir hükümdarın ülkeyi yönetmesi için mutlaka halk ile bir anlaşma ve karşılıklı saygı içinde hareket etmesi gerekir.
Hükümdarın kut’a sahip olduğu, sadece yukarıda saydığımız özelliklere ve erdemlere sahip olmasıyla değil, aynı zamanda bu erdemlere göre hareket edip etmediğine bakarak anlaşılır. Bu niteliklerin bir hükümdarda var olması, hem o hükümdarın iktidarda kalması, hem de ülkenin güçlü olması için gereklidir. Çünkü eğer halk uygunsuz davranışta bulunursa hükümdar bunu düzeltebilir ama bey uygunsuz davranırsa onu düzeltmek mümkün değildir. Bu sebeple hükümdar bu vasıflara sahip olmadığını veya bu vasıfları yitirdiğini gösterir şekilde hareket ettiği anda, artık hükümdar olması için gerekli meşruiyeti kaybetmiş demektir.
Bu durumda halk ve ordu hükümdar ailesinden ve hatta hükümdarın kendi çocuklarından birinin etrafında toplanarak hükümdarı tahttan indirebilir. Bu durum kültürel bir fanteziden ibaret değildir. Tarih boyunca birçok Türk hükümdarı bu şekilde tahttan indirilmiştir.
Örneğin ilk büyük Türk imparatoru olan Mete Han, kurduğu ordu vasıtasıyla ülkeyi doğru bir şekilde yönetemeyen babasını tahttan indirip yerine kendisi geçmiştir. Yavuz Sultan Selim bu iddiayla babasını tahttan indirmiştir. Hint yarımadasında kurulan Türk imparatorluklarında da birçok hükümdar oğlunu destekleyen ordu tarafından tahttan indirilmiştir.
Hits: 1611
Türklerde Kimler Devleti Yönetme Hakkına Sahiptir
- 4 Aralık 2018
Türklerde Devleti Yöneten Kişinin Görevleri
- 7 Aralık 2018