
Strateji oluşturma açısından ağırlık merkezi nedir ve nasıl kullanılır?
- 10 Aralık 2018
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Küresel Sorunlar
- 6
İnternette dolaşan ve sıkça paylaşılan bir video var. Bu videoda bir bina patlayıcı maddeler kullanılarak yıkılmaya çalışılmaktadır. İki defa hayli yüklü miktarda patlayıcı kullanılarak yapılan tahribe rağmen bina direnmekte ve yıkılmamaktadır. Bunun üzerine binanın yıkılmasından vazgeçilmekte fakat bu sefer de bina iki gün sonra kendi kendine yıkılmaktadır.
Görüntülerden anlaşıldığına göre, muhtemelen binanın ağırlığını taşıyan ana kolona yeterince tahrip malzemesi konulmadığı için bu kolon yıkılmamış ve binayı taşımaya devam ettiği için bina da yıkılmamıştır. Fakat bir türlü yıkılmayan bina, duvarlar ve diğer bazı kolonlar tahrip olunca ana kolonun yalnız başına tüm binanın yükünü uzun süre taşıyamaması sebebiyle bir süre sonra kendiliğinden yıkılmıştır.
Bu binanın tahribinde yaşananlar, ağırlık merkezinin ne olduğunu, ne işe yaradığını ve bu merkeze karşı hangi stratejik konseptlerin uygulanabileceğini göstermesi açısından çok güzel bir örnek teşkil etmektedir. Şimdi, bu videodaki örnekten de faydalanarak ağırlık merkezi kavramını incelemeye çalışacağız.
Ağırlık merkezi genellikle askeri bir terim olarak kabul edilmekle birlikte, yukarıda bahsettiğimiz herhangi bir binanın tahribi de dâhil hayatın her alanında dikkate alınması gereken bir husustur. Ağırlık merkezi bir kuvvetin ayakta kalmasını sağlayan, onun gücünü ve varlığını sağlayan ana dayanak noktasıdır.
Ağırlık merkezi; kuvvetlerin özelliğinin, kabiliyetinin, hareket serbestisinin, fiziki gücünün ve savaşma azminin dayandığı ve güç aldığı özellikler, kabiliyetler ve bölgelerdir. Hasara uğraması veya imha edilmesi halinde başarısızlığa yol açacak, muharebe gücünün dengesini bozacak ve kuvveti zayıflığa sokacak; kuvvet, coğrafi bölge, kaynak veya psikolojik unsurlar ağırlık merkezidir.
Bu öneminden dolayı ağırlık merkezi harbin odak noktasıdır. Ağırlık merkezi operatif ve stratejik seviyede tespit edilir. Operatif seviyede ağırlık merkezi; düşman kuvvetleri, hayati komuta kontrol merkezleri, lojistik kaynaklar veya ulaştırma hatlarıdır. Stratejik seviyede ise ulaştırma sistemi, ekonomik kaynaklar, ülkenin önemli bir coğrafi bölgesi veya psikolojik önemi olan bir unsurdur.
Ağırlık merkezi sadece düşman için geçerli bir kavram değildir. Muharebe için karşı karşıya gelen tarafların her ikisinin de kendi ağırlık merkezleri vardır. Bu sebeple düşmanın ağırlık merkezi gibi kendi ağırlık merkezimizi de tespit etmek ve düşman saldırılarına karşı korumak gerekir.
Kendi ağırlık merkezimizi korurken düşmanın ağırlık merkezinin imha veya nötralize edilmesi halinde düşmanın dengesi bozulur, harbe devam azim ve iradesinin kırılması sağlanır. Bu sebeple ağırlık merkezinin doğru bir şekilde tespit edilmesi çok önemlidir. Kendi ağırlık merkezimizin doğru tespit edilmesi kuvvetin korunmasını sağlar. Düşmanın ağırlık merkezinin doğru tespit edilmesi ise, bütün güçlerin o istikamete teksifine imkân vererek güç israfını önler.
Düşmanın ağırlık merkezini tespit etmek için ‘’Düşman gücünü nereden alıyor?’’ ve ‘’Düşman en çok neyine güveniyor?’’ sorularına cevap bulmaya çalışılır. Kendi ağırlık merkezimizi tespit etmek için de aynı soruları kendimiz için sormak gerekir.
Bu sorulardan da anlaşılacağı gibi ağırlık merkezi tektir ve bu merkez harbin odak noktasıdır. Düşman ağırlık merkezine taarruz başarı için en kesin ve hızlı yoldur, fakat bununla birlikte nadiren en kolay yoldur. Çünkü düşman genellikle ağırlık merkezini çok iyi korur. Bu sebeple bütün güçlerin o istikamete teksif ve tevcihi gerekir. Dolayısıyla düşmanın ağırlık merkezini bulmak ve bunlara taarruz etmek harekâtın odak noktasını oluşturur.
Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi zafer kazanmak için birliklerin çoğu düşmanın ağırlık merkezine etki edecek şekilde konuşlandırılmalı ve harekete geçirilmelidir. Bunu yukarıdaki bina imha olayına göre açıklamaya çalışalım. Her bina esas olarak taşıyıcı kolonlar üzerinde durur. Binalarda birçok taşıyıcı kolon olsa da binaların ağırlığının merkezi olarak odaklandığı bir nokta vardır. Bu noktada bulunan kolon veya kolonlar ayakta durdukça bina da ayakta kalır. Fakat bu kolon veya kolonlar imha edilirse bina büyük bir olasılıkla yıkılacaktır.
Bahse konu videoda patlayıcılar muhtemelen bu kolon yerine duvarlara veya daha az yük taşıyan kolonlara yerleştirildiği için bina iki defa denenmesine rağmen yıkılmamıştır. İşte herhangi bir hasımla karşı karşıya gelen herhangi bir ordu, siyasi parti, şirket veya iki şahıs ilk olarak hasmının ağırlık noktasını tespit edip elindeki kuvvetin çoğuyla bu noktaya saldırmadıkça, aynı bu binanın yıkılmadığı gibi hasım da yıkılmayacak ve yenilgiye uğratılamayacaktır. Bunun aksine, hasmı mağlup etmek için kuvvet çoğunluğuyla doğrudan doğruya tespit edilen ağırlık merkezine saldırılırsa muhtemelen zafer kazanılacaktır. Bu konsept genellikle doğrudan tutum uygulamasını gerektirir ve başarıyı büyük oranda garanti eden bir yaklaşımdır.
Videodaki patlama olayında binanın kendi kendine yıkılması olayı ise bizim ağırlık merkezine karşı uygulayabileceğimiz başka bir konseptin de olduğunu göstermektedir. Bazen düşmanın ağırlık merkezi çok iyi korunmuş olabilir. Veya bizim elimizdeki kuvvetle imha edilmesi mümkün olmayabilir. Güç dengeleri sebebiyle de düşmanın ağırlık merkezine saldırmak mümkün olmayabilir. İşte böyle durumlarda başarılı olabilmek için ikinci konsepti uygulamak gerekir.
Bu konseptte, ağırlık merkezine ulaşılamadığı veya ulaşılsa bile bu merkeze darbe indirmek için yeterli güç olmadığı için ana kolonu yıkmakla uğraşmak yerine bu kolonun yükünü hafifleten ve yükün bir kısmını taşıyan diğer kolonlar ve duvarlar teker teker imha edilerek ana kolon yalnız bırakılır. Bu kolon, binanın tüm yükünü uzun süre taşıyamayacağı için bir süre sonra bina kendi ağırlığıyla ve hiçbir çaba gösterilmeden (söz konusu videoda bu bilinçli bir şekilde yapılmamış olsa da durum bundan ibarettir) yıkılır. Birinci konsept kısa süreli ve kesin sonuçlu muharebelerle sonuç alınmak istendiğinde tercih edilen bir yöntem iken ikinci konsept uzun vadeli ve genellikle yıpratma muharebelerini gerektiren bir yöntemdir.
Birinci yöntem Kurtuluş Savaşı’nda Büyük Taarruz’da, Napolyon savaşlarının hemen hemen hepsinde, 2. Dünya Savaşı’ndaki muharebelerin çoğunda ve tarih boyunca birçok muharebede başarıyla uygulanmıştır. İkinci yöntemin de tarih boyunca uygulanmış birçok başarılı örneği vardır. Örneğin süvari ağırlıklı Türk ve Moğol orduları Çin’e girdiklerinde çoğu zaman bu konsepti uygulamışlardır.
Hafif süvarilerden oluşan Türk ve Moğol ordularına meydan muharebelerinde yenilen Çinliler genellikle kalelere veya etrafı güçlü surlarla çevrili şehirlere sığınarak savunmaya devam etmişlerdir. Bu durumda Çin ordusunun ağırlık merkezi bu kaleler veya şehirler olmuştur. Çünkü bu şehirler orduyu ve halkı korurken aynı zamanda içlerinde bulunan depolar sayesinde ordunun beslenmesini de sağlayarak savunmanın devamına imkân vermektedirler.
O zamanlar ateşli silahlar olmadığından ve hafif süvarilerden oluşan ordularda genellikle surları yıkacak veya aşacak yeterli teçhizat bulunmadığından bu surları aşmak çoğu zaman mümkün olmamış veya bunun için harcanması gereken güç çok fazla olacağı için surlarla çevrili kalelere doğrudan taarruz edilmemiştir. Bu sebeple Türk ve Moğol orduları, Çinlilerin ağırlık merkezine saldırıyı öngören bir doğrudan tutum yerine genellikle dolaylı tutum uygulamalarıyla sonuca gitmeyi tercih etmişlerdir.
Çin savunmasının ağırlık merkezinin surlara dayandığını, bu surların aşılmaya çalışılmasının gereksiz güç israfına sebep olacağını fakat surlar arkasındaki şehirde ne kadar çok erzak depolanırsa depolansın şehir halkı ve askerlere uzun süre yetebilecek kadar çok yiyecek depolamak mümkün olmadığını gören Türk ve Moğol orduları stratejilerini de bu durumun yarattığı hassasiyeti istismar etmeye göre uygulamışlardır.
Surların ardındaki ordunun ve halkın uzun süre dayanabilmesi için surların etrafındaki tarlalara, su kaynaklarına, gıda temin eden köylere ihtiyacı vardır. Bu sebeple, Türk ve Moğol orduları genellikle şehirleri uzaktan kuşatmış, şehrin etrafındaki tarlaları yakmış, su kaynaklarını kurutmuş veya yönünü değiştirmiş, şehrin yakınlarındaki köyleri boşaltarak bölgeden uzaklaştırmıştır. Nasıl patlayıcıyla yıkılamayan binanın ağırlık merkezi, etrafındaki duvarlar ve diğer kolonlar yıkılıp tek başına kalınca binayı uzun süre taşıyamayıp kendiliğinden yıkılmışsa Çin şehirleri de yalnız başına ve desteksiz bırakıldığında bir süre sonra kendiliğinden teslim olmak zorunda kalmışlardır.
Sonuç olarak; ister muharebe eden iki ordu olsun, ister çıkar mücadelesi içindeki iki ülke veya ister iktidara gelmek için mücadele eden iki siyasi parti olsun, tarafların yapması gereken ilk şeyin rakibinin ağırlık merkezi ile kendi ağırlık merkezini doğru bir şekilde tespit etmek olduğu anlaşılmaktadır. Bundan sonra kendi ağırlık merkezini korumak ve rakibin ağırlık merkezini etkisiz hale getirmek için neler yapılması gerektiğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Kendinin ve düşmanın ağırlık merkezini doğru şekilde tespit eden taraf, mevcut kuvvetleri ve diğer koşulları dikkate alarak yapacağı bir durum muhakemesi sonucunda uygulanması gereken konseptleri seçmeli ve bu konsepti kararlılıkla uygulamalıdır.
Günümüz Türkiye’sinde de görüldüğü gibi, buna dikkat etmeyen ve stratejiden yoksun bir çaba ile hükümet ve diğer siyasi partilerle adeta amaçsız bir kavgaya tutuşmuş gibi mücadele eden siyasi partiler oy oranlarını artıramamakta, aynı anlayışla FETÖ ile veya diğer terör örgütleriyle yapılan mücadele de bir türlü istenen sonucu vermemektedir. Çünkü amaçsız, sistemsiz ve en önemlisi de stratejiden yoksun bir şekilde mücadele ederek zafer kazanmak mümkün değildir.
Hits: 202
Türklerde Devleti Yöneten Kişinin Görevleri
- 7 Aralık 2018
Rusya ve NATO arasında yeni soğuk savaş emareleri.
- 14 Aralık 2018