
Cumhuriyet’in İlk Yıllarında İç İsyanlar: 1. Bölüm
- 6 Ocak 2019
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; MGM Tarih
- 3
Giriş:
Uzun süredir kamuoyunda bazı kişiler tarafından Cumhuriyet dönemi ile ilgili bir hayli şaşırtıcı hikâyeler anlatılmakta ve bazı iddialar öne sürülmektedir. Bu konularda pek bilgisi olmayan birçok vatandaşımız da bu hikâyelere inanmakta ve öne sürülen iddialar üzerinden kamuoyunda birçok tartışma yapılmaktadır.
Bu tartışmalarda en çok iki iddia dile getirilmektedir. Birincisi siyasal İslamcıların ve Türk toplumunun bedenine girmiş akut bir hastalık gibi her devirde devleti ve toplumu kendi çıkarları doğrultusunda zayıflatan tarikatlar tarafında ileri sürülmektedir. Bu iddianın temeli halk arasında en basit olarak şu şekilde ifade edilmektedir: ‘’Atatürk hocaları kesmiş.’’ veya ‘’Şapka giymedi diye hocalar kesilmiş.’’
Maalesef halkımız, geçmişi çok çabuk unuttuğundan ve okuma zahmetine girmeyip daha çok kendisine anlatılanları dinleme 8ve onlara inanma) eğiliminde olduğundan bu iddialardan etkilenmektedir. Bu durum, son yıllarda ülkenin kuruluş ilkelerinden uzaklaşması, tarikat ve cemaat cenneti haline gelmesi, bu tarikat ve cemaatlerin devlet kaynaklarından hortumlanan paralarla devlete kafa tutacak kadar güçlenmesine sebep olmuştur.
Nitekim bu şekilde güçlenen dini yapılardan biri olan, şimdilerde FETÖ diye anılan bir zamanların hizmet hareketi ve onun psikopat lideri Hoca Efendi, bu ülkede bir askeri darbe ile iktidarı ele geçirmeye teşebbüs edebilecek hale gelmiştir.
İkinci iddia ise, ‘’Atatürk veya Atatürk zamanında bazı yetkililer Kürtleri katletmiştir.’’ Şeklinde dile getirilen iddiadır. Ne yazık ki bu iddia, son zamanlarda sadece terör örgütleri ve onların uzantıları tarafından değil, devleti yöneten bazı kişiler tarafından da ifade edilmiştir.
Bu tavırda o kadar ileri gidilmiştir ki, Seyyit Rıza diye bir zalim eşkıya bozuntusu ve Şeyh Sait diye bir bölücü-gerici yobaz içinde devleti idare edenlerin de bulunduğu bazı kişiler tarafından basın ve yayın organlarına verilen demeçlerle övülmüştür. Hatta devlet isyan eden ve karakolları basan, köyleri yakan, insanlarımızı öldüren bu hainlere karşı tedip harekâtı yaptığı için, bazı devlet adamları, neredeyse özür dileme noktasına gelebilmişlerdir.
Bu yönde yapılan propagandaların temelinde, sanki bu adı geçen şahıslar evlerinde uysal uysal otururken devleti yönetenler sırf psikopatlık olsun diye onları öldürdüğü söylemleri yer almaktadır. Bu kişilerin halkı isyana sevk ettikleri, karakolları basıp etkisiz hale getirdikleri askerleri kestikleri, diğer devlet görevlilerini katlettikleri, köprüleri, okulları ve devlet binalarını yaktıkları nedense hiç anlatılmamaktadır.
Bu durum, şapka devrimi ardından yaşananlar hakkında ileri sürülen iddialarda da pek değişmemektedir. Şapka kanununu bahane ederek isyan çıkaranlar, bu isyanlardan hiç bahsedilmeden, sanki sırf şapka giymek istemedi diye yargılandı şeklinde tanıtılmakta ve bunlara ağıtlar yakılmaktadır.
Fakat biraz tarih okuyan insanlar bu iddiaların ne kadar temelsiz olduğunu kolayca anlamaktadır. Çünkü bu iddiaların temelsiz olduğu ve propagandadan ibaret olduğu tüm tarihi belgeleri ile apaçık ortadadır.
Bu iddialar Milli Mücadele sırasında işgalci güçlerle işbirliği yapan bazı kişilere verilen cezalar hakkında da dile getirilmektedir. Biz, Milli Mücadele zamanında meydana gelen isyanları daha önce bir yazımızda incelemiş ve bu isyanların savaşın uzamasına, Yunan ordusunun Anadolu içlerine kadar ilerlemesine ve ülkenin harabeye dönmesine nasıl sebep olduklarını incelemiştik. Bu yüzden bu yazımızda (daha doğrusu yazı dizimizde) Milli Mücadele sırasındaki isyanlardan bahsetmeyeceğiz.
Sadece Cumhuriyet Kurulduktan sonra ortaya çıkan isyanları inceleyeceğiz. Bu isyanları incelerken, henüz yeni kurulan ve yapılan inkılaplarla kendini geliştirmeye çalışan ülkenin ne kadar çok ve sürekli bir isyan tehdidi ile karşı karşıya geldiğini anlatmaya çalışacağız.
Bunun için o dönemde meydana gelen isyanlar hakkında kısa kısa bilgiler vermeye, ayrıca bu isyanların sebepleri ve sonuçlarını ortaya koymaya çalışacağız. Bu isyanların Cumhuriyet’in kurulmasının hemen ardından, 1924 yılında, başladığı ve Atatürk’ün öldüğü 1938 yılına kadar hemen hemen aralıksız bir şekilde devam ettiğini, ülkenin en zor zamanlarında onu nasıl zayıflattığını ve güçlenmesini engellediğini ortaya koymaya çalışacağız.
Ayrıca, bu gün çokça tartışılan Musul sorunu vb. konularda ülkemizin bu sorunları kendi lehine çözememesi üzerinde isyanların ne kadar etkili olduğunu, nitekim bu isyan hareketlerinin birçoğunun ardında İngiltere’nin olduğunu ve hatta bazı isyanlarda İngiltere’nin isyancıları askeri güçleriyle fiilen ve açık olarak desteklediğini ortaya koymaya çalışacağız.
Yazımız bölümler halinde yayınlanacak, okuyucuyu sıkmamak adına her bölüm olabildiğince kısa tutulmaya çalışılacak ve her isyan hareketi ayrı bir yazı halinde yayınlanacaktır. Bu yazılarda kısmi kalkışma girişimleri anlatılmayacak, sadece önemli etkiler yaratan ve askeri harekâtlar ile bastırılan isyanlar ele alınacaktır.
İsyanlar hakkında ayrı ayrı bilgi verildikten sonra bu isyanların sebepleri, yarattığı bölgesel ve genel etkiler, sonuçları ve bu günkü olaylarla bağlantıları değerlendirilecektir.
Hits: 110
NGO (Non Govermental Organizaton) Nedir? – 5
- 26 Aralık 2018
Cumhuriyet’in İlk Yıllarında İç İsyanlar: 2....
- 6 Ocak 2019