
Cumhuriyet’in İlk Yıllarında İç İsyanlar: 3. Bölüm
- 7 Ocak 2019
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Makaleler
- 5
Nasturi Ayaklanması (12-28 Eylül 1924)
19 Haziran 1824’te, Haliç Konferansı’nda İngilizlerin Musul dışında bölgedeki Hristiyan toplulukları bahane ederek Hakkâri’yi de istemeleri ve Türkiye’nin bunu kabul etmemesi üzerine konferans bir sonuç alınamadan dağıldı. Bunun üzerine İngilizler, Kürt-Ermeni-Nasturi üçayağı üzerine kurdukları ve bir süredir hazırlıklarını yaptıkları yeni bir oyunu sahneye koymak için çalışmalarına hız verdiler.
İngiliz oyunlarının farkına varan Türk hükümeti, hemen gerekli tedbirleri almaya başladı. Bu maksatla, bölgede propaganda faaliyetlerine ağırlık verildi ve bölge aşiretleri teşkilatlandırılmaya çalışıldı. Bir yandan da, İngilizlerin yardımı ile silahlanan Nasturilerin silahlarının toplanması için bir yöntem aranmaya başlandı. Çünkü o sırada, henüz Silopi’nin doğusunda kalan bölgede ve bu arada Hakkâri’de devletin idari teşkilatı ve askeri kuvveti bulunmuyordu.
Bu maksatla, Beytüşşebap’a bir piyade alayı ve bir topçu bataryası, Hakkâri’ye (Çölemerik’e) bir piyade taburu ve bir dağ topçusu takımı gönderilmesine, ayrıca Cizre ve Hakkâri Sınır Taburları arasında yeni bir sınır taburu kurulmasına karar verildi.
Fakat bölgedeki aşiretlerden oluşturulacak teşkilatı görmek için Hakkâri bölgesinde incelemelerde bulunan Hakkâri valisi, 7 Ağustos 1924’te Hangediği bölgesinde silahlı bir grup insan tarafından yaralandı ve rehin alındı. Vali ile birlikte bulunan Jandarma tabur komutanı ve onun emrindeki erler ise şehit edildiler. Bunun ardından da Habur-Beytüşşebap-Hakkâri ve Şemdinli arasındaki bölgede ayaklanma belirtileri ortaya çıktı.
Bu olayları haber alan hükümet, bölgedeki karışıklıkları önleyerek devlet otoritesini tesis etmek için derhal hazırlıklara başlanmasına ve bunun için bölgeye yeni askeri birlikler gönderilmesine karar verdi. Bölgedeki silahlı Nasturi unsurlar oldukça fazla olduğu, bölge halkının devlete karşı mesafeli davrandığı ve İngilizlerin Nasturileri desteklemek için bölgeye birlik gönderme ihtimali bulunduğu için yapılacak harekâtın 7. Kolordu tarafından planlanıp icra edilmesine karar verildi.
Yapılan istihbarat çalışmaları sonucunda Nasturilerin bölgede 5 tabur şeklinde teşkilatlanmış toplam 1000-3000 silahlı personeli, sınırın Irak tarafında ise 300-600 mevcutlu 7-8 tabur kadar kuvveti bulunduğu öğrenildi. Bu unsurlara karşı yapılacak harekât için mevcut kuvvetler Hakkâri, Beytüşşebap, Habur ve Cizre Grubu adı altında dört ayrı grup olarak teşkilatlandırıldı.
Hakkâri Grubu; 1. Piyade Alayı ve bir topçu bataryası ile Hakkâri Sınır Jandarma Taburu’ndan oluşuyordu. Bu gruba, Çukurca bölgesine doğru ilerleyerek Zap Suyu’nun iki tarafında konuşlanmış Nasturi unsurlarını etkisiz hale getirme görevi verildi.
Beytüşşebap Grubu; 18. Piyade Alayı, bir dağ taburu ve bir dağ obüs bataryasından oluşuyordu. Bu grubun görevi; Nastur Yaylası’nı işgal ederek bölgedeki silahlı unsurları etkisiz hale getirmek ve Hakkâri Grubu ile teması sağlamaktı.
Habur Grubu’nu 1. Süvari Tümeni teşkil edecek ve bu tümen asileri doğuya doğru sürerek Beytüşşebap Grubu ile birleşecekti. Aynı zamanda harekât süresince, bölgeyi güneye karşı da örtecekti.
Cizre Grubu; 14. Süvari Tümeni’nden oluşacaktı. Bu tümen kolordu ihtiyatını teşkil edecek, ayrıca Silopi istikametinde yapılabilecek bir harekât için hazır olacaktı.
Bu gruplar bölgelerindeki aşiretlerden de faydalanmaya çalışacak, eğer bu mümkün olmazsa, en azından aşiretlerin tarafsız kalmaları sağlanacaktı. Bunun yanında, bölge halkından gönüllülerden küçük müfrezeler oluşturulmaya çalışılacak, başlarına birer subay verilecek olan bu müfrezelerle arazide keşif ve gözetleme faaliyetleri icra edilecek, tespit edilen silahlı Nasturi unsurları ise büyük askeri kuvvetleri ile takip ve imha edilecekti.
Harekâta başlanmadan önce bölgede yaşayan Nasturilerin önemli bir kısmı hala devlet güçlerine karşı direnmiyor, mücadele silahlı unsurlarla devlet güçleri arasında yaşanıyordu. Fakat daha sonra bölgede Nasturilerle temasta bulunan bir İngiliz albayı halkı isyana teşvik edip İngiltere’nin kendilerine her türlü desteği vereceği propagandası yapmaya başlayınca, isyancılara katılım ve devlet güçlerine karşı direnme tüm Nasturiler arasında yaygınlaştı.
İngilizler halkı Türk devleti aleyhinde isyana kışkırtmakla da yetinmiyor, Türk birliklerine karşı fiili saldırılar da düzenliyorlardı. Bu kapsamda İngiliz uçakları, Türk birliklerine karşı hava taarruzlarına başladılar. İngiliz hava kuvvetleri özellikle doğuya doğru ilerlemeye başlayan süvari birliklerini hedef alıyordu. Bu sebeple, doğuya doğru ilerleyen 1. Süvari Tümeni, yapılan hava saldırıları yüzünden çok sayıda zayiat veriyordu.
Fakat İngilizler bölgeye askeri birlik gönderemediler. Hal böyle olunca Nasturilerin (Nüfusları oldukça sınırlı olduğu için) Türk ordusu karşısında ciddi bir direniş gösteremeyeceklerini biliyorlardı. Bu sebeple, Nasturilerle birlikte bölgede yaşayan Kürt aşiretlerini de isyan ettirmeye çalışıyorlardı. Fakat bunda başarılı olamadılar.
Çünkü bölgede görevlendirilen askeri kuvvetler, tertiplenmelerini tamamlar tamamlamaz aşiretlerle temasa geçtiler ve yapılan görüşmeler sonucunda aşiretlerin çoğu devletin yanında yer alarak harekâta katıldılar. Fakat yine de bazı ayrılıkçı hareketler de ortaya çıktı. Hatta bazı küçük askeri birlikler silah ve hayvanlarıyla birlikte firar ettiler. Bu birlikler ileride çıkacak ayrılıkçı isyanların çekirdek askeri kadrolarını oluşturacaklardır.
Bu ve benzeri bazı sorunlara rağmen, harekât planına göre bölgede görevlendirilen askeri birlikler bir süre sonra hazırlıklarını tamamladılar ve 8 Eylül’de ileri harekâta başlayarak ilk hedeflerine ulaştılar. 11 Eylül’de Beytüşşebap Grubu Nasturilerin savunma mevzileri hazırlayarak tahkim ettikleri 3507 rakımlı tepeye taarruz ederek burayı ele geçirdi.
1. Süvari Tümeni ise 5. Süvari Alayı’nı ileri sürerek Hezil Çayı’ndan geçirdi. Nasturilerin bölgeye müdahalesini önlemek ve silahlı isyancıların güneye kaçışına engel olmak için kademeli olarak Şiranis bölgesinde tertiplendi. Hakkâri Grubu’da Zap Suyu istikametinde ilerledi.
Harekât başarıyla devam ediyor ve Nasturiler herhangi bir varlık gösteremiyorlardı. Bu durumu gören İngilizler hava kuvvetleri ile Nasturilere daha yoğun bir şekilde destek vermeye başladılar. Bu durum Türk birliklerinin zayiatlarının artmasına sebep oluyordu. Örneğin 14 Eylül’de üç İngiliz uçağı süvari birliklerine taarruz etti. Bu taarruz sonucunda üç asker şehit oldu, 12 asker yaralandı.
Buna rağmen süvari birlikleri bu günkü Irak sınırının güneyinde, güneye doğru ilerlemeye devam ettiler ve 11. Süvari Alayı, silahlı aşiret mensupları ile birlikte 15-16 Eylül gecesi Çelki Köprüsü ve Begova’yı işgal etti. Fakat Nasturiler Amediya istikametine çekildiklerinden, asileri imha edemediler. Bu sırada Hakkâri Grubu da Zap Suyu güneyine geçerek ilerlemeye başladı.
Türk birlikleri güneye doğru ilerleyince İngilizler hava saldırılarını artırdılar. Bunun üzerine, İngilizlerle savaş durumu ortaya çıkma ihtimaline karşı harekâtın sevk ve idaresi 3. Ordu Müfettişliği’ne verildi ve gerekirse harekâtın Musul’a kadar devam ettirilmesi emredildi.
Bu değişikliklerden sonra harekâta devam edildi. 16 Eylül’den itibaren harekât hızla gelişti. Nasturi silahlı unsurları dağıldılar ve Nasturi köylerinde yaşayanlar da köylerini terk ederek dağlık bölgelere kaçtılar. Hakkâri bölgesinde Zap Suyu kuzeyindeki isyancılar da tamamen etkisiz hale getirildiler.
Nasturilerin ciddi bir direniş gösterememesi ve çok çabuk dağılması üzerine İngilizler, Türk birliklerinin harekâtı güneye doğru genişleteceğini düşünerek endişeye kapıldılar. Bunun üzerine 16 Eylül günü İngiliz uçakları Türk birliklerine karşı yoğun bir şekilde taarruz ettiler. Bu taarruzda 6 şehit ve çok sayıda yaralı verilince Genelkurmay Başkanlığı bundan böyle İngiliz uçaklarına görüldüğü her yerde her türlü silahtan faydalanarak ateş edilmesi emrini verdi.
İngiliz müdahalesine rağmen, Türk birlikleri harekâta devam ettiler ve 21 Eylül’e kadar silahlı Nasturilerin çekildikleri mağaraların bulunduğu bölgeleri kuşattılar. İngilizler, bu kuşatma kuvvetlerine de hava taarruzları yaptılar ama buna hazırlıklı olan birlikler ellerindeki her türlü silahla karşılık verdiklerinden etkili olamadılar.
22 Eylül’de mağaraların bulunduğu bölgelere girildi ve arama tarama faaliyeti icra edildi. Silahlı Nasturilerin çoğunun İngiliz uçaklarının saldırılarının yarattığı baskıdan faydalanarak bölgeden kaçtıkları tespit edildi. 23-24 Eylül’de de arama ve tarama faaliyetine devam edildi. Bölgede kalan küçük Nasturi unsurları da etkisiz hale getirildi.
Bunun ardından askeri birlikler arama tarama faaliyetleri icra ederek araziyi kontrol etmeye devam ettiler. Artık hiçbir Nasturi silahlı unsuru kalmadığı tespit edilince, 2 Ekim’de harekât sona erdirildi. Fakat birlikler kışlalarına dönmediler. Bunun yerine, mevcut birlikler muhtemel bir İngiliz taarruzuna karşı arazide güneye doğru tertiplenerek mevzi hazırlamaya başladılar.
İngilizler bu mevzilere havadan veya karadan taarruz etmediler fakat kendilerince Irak sınırı olarak kabul ettikleri hattın güneyine geçen Türk birliklerinin geri çekilmesi için hükümete sert bir nota verdiler. Türkiye de bu notaya aynı sertlikte karşılık verdi. Bu durum, Irak’ta İngiliz ve Türk birliklerini birbirleriyle savaşa tutuşmaya çok yaklaştırdı. Ancak iki tarafın hükümet temsilcilerince yapılan görüşmelerin ardından, sınır meselesinde çözümün Milletler Cemiyeti tarafından bulunmasına karar verildi.
Sonuç olarak; İngilizlerin kışkırtması ve fiili desteğiyle çıkan Nasturi ayaklanması, ülkenin o sırada bulunduğu zor şartlara ve tüm sıkıntılara rağmen bastırıldı. Ancak silahlı Nasturi unsurların Irak’a kaçmasına engel olunamadı. Ayrıca, bu ve daha sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da meydana gelen diğer isyanlar yüzünden İngilizler, Musul sorununun Milletler Cemiyeti tarafından ve kendi çıkarları doğrultusunda bir çözüme kavuşmasını sağlamayı başardılar.
Hits: 73
Cumhuriyet’in İlk Yıllarında İç İsyanlar: 2....
- 6 Ocak 2019