
Malazgirt Meydan Muharebesi ve Romen Diyojen’in Esir Alınması
- 11 Nisan 2019
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; MGM Tarih
- 5
- Facebook35
- Twitter15
- WhatsApp20
- LinkedIn10
- Telegram0
- Paylaşım
Bize askeri okullarda, harp sanatı ile ilgili derslerde, öğretmenlerimizin daima tekrarladığı bir şey vardı: Ne kadar zayıf olursa olsun, düşmanı küçük görmeyin. Bununla ilgili bazı örnekler vermeyi de ihmal etmezlerdi. Meslek yaşamın süresince bunun doğruluğunu birçok defa gördüm.
Hiçbir mücadelede, düşmanı küçük görmemek lazım. Ama sadece düşmanı değil, ne kadar yetersiz görünürse görünsün kendi personelimizi de küçük görmemek gerek. Dahası, hiç kimseyi küçük görmemeli ve küçümsememeliyiz. Çünkü bazen hiç beklemediğimiz şeyler olur ve hiç beklenmedik şeyleri, hiç beklemediğimiz kişiler yapar. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Bunun güzel bir örneği de Malazgirt Meydan Muharebesinde yaşanmıştır. 1070-71 yıllarında Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen büyük paralar sarf ederek devasa bir ordu kurdu. Amacı, İran, Ortadoğu ve Orta Asya’ya yayılan büyük bir imparatorluk kuran Selçuklu Türklerinin Anadolu’ya doğru ilerlemesini durdurmak, Türk ordusunu imha etmek ve mümkünse Selçuklu İmparatorluğu’nu Anadolu, İran ve Ortadoğu’dan söküp atmaktı.
Ordusunun hazırlıklarını tamamladıktan sonra Anadolu’ya giren İmparator Romen Diyojen, tüm Anadolu topraklarını geçtikten sonra Malazgir bölgesine geldi ve Malazgirt kalesini ele geçirdi. Doğu Roma ordusunun ilerleyişini takip eden Alpaslan, hızla bölgeye hareket etti ve Diyojen’in ordusunun karşısındaki yerini aldı.
Alpaslan, savaşa başlamadan önce, sorunları barışçıl yöntemlerle çözümlemek için Diyojen’e bir elçi gönderdi. Diyojen kendi ordusunun çok büyük, Alpaslan’ın ordusunun oldukça küçük olmasına güvenerek elçi ile dalga geçmeye başladı. Elçiye; “Isfahan mı, yoksa Hemedan mı daha güzel?” diye sordu. Elçi herhangi bir art niyet beklemeden “Isfahan” diye cevap verdi. Bunun üzerine Diyojen; “Bana, Hamedan’ın soğuğunun çok şiddetli olduğunu söylemişlerdi.” dedi. Elçi; “Evet.” diye karşılık verdi.
Diyojen sırıtarak; “O zaman biz, kış mevsimini Isfahan’da geçiririz. Hayvanlarımız da, Hamedan’da geçirir.” deyince elçi kendisiyle dalga geçildiğini anlayarak sinirlendi ve şöyle cevap verdi: “Hayvanların önümüzdeki kışı Hamedan’da geçirecek ama senin nerede geçireceğini bilmem.” Bunun üzerine Diyojen, barış teklifini kabul etmediğini, çünkü kendi ordusunun çok üstün durumda olduğunu, Türk ordusunu yeneceğini, barış anlaşmasını savaştan sonra Rey’de imzalayacağını söyledi. Rey Selçukluların ilk başkentiydi. 1051’den sonra ise Isfahan başkent yapılmıştı.
Bu sırada Türk tarafında savaş hazırlıkları yapılıyordu. Selçuklu ordusu komutanlarından Sadüddevle Gevherayin, vezir Nizam-ül Mülk’e, kendisine hizmet etmesi için bir memlük hediye etti. Memlük, çocukken satın alınan ve yetiştirilen askerlere denilmekteydi. Nizam-ül Mülk, zayıf ve çelimsiz memlükü görünce beğenmedi ve almak istemedi. Fakat Gevherayin ısrar edince gönülsüz bir şekilde de olsa kabul etmek zorunda kaldı.
Fakat memlükü küçümsemekten ve alay etmekten de geri kalmadı. Alaylı bir ifadeyle; “Bu memlukten ne beklenir ki? Madem ısrar ettin alalım bakalım. Belki Doğu Roma Hükümdarını esir alır da bize getirir.” dedi. Bu olaydan kısa süre sonra vezir, Alpaslan’ın emriyle Sultan’ın ailesi ile birlikte başkente gitti. Memlük ise savaşmak için orduyla birlikte kaldı.
Savaş günü geldi çattı ve 26 Ağustos 1071’de iki ordu Malazgirt yakınlarında savaşa tutuştu. Doğu Roma ordusu yenildi ve askerlerinin çoğu öldürülen veya esir alınan İmparator yanındaki az sayıda adamıyla birlikte kaçmaya başladı. Bu sırada Türk ordusundaki bir askerin yedek atı ürkerek kaçınca, bu asker atını yakalamak için muharebe hattının ilerisine geçti. Kaçan atının gittiği yöne doğru dörtnala atını süren asker, birden bire altın işlemeli zırh ve tolga giyen bir düşman askerini gördü. Bu kişinin yanında 10 kadar hizmetli olmasına rağmen asker adama hücum etti. Fakat altın zırh ve tolga giyen adam bağırarak askeri uyardı.
“Ben Roma İmparatoruyum, beni öldürme. Çünkü hükümdarların öldürülmesi uğursuzluk getirir.” Bu sırada imparatorun yanındakiler kaçmaya başladılar. Bunu gören Türk askeri, imparatorun üzerine atlayıp onu yere yıktı. Ellerini bağladı ve Alpaslan’ın bulunduğu yere götürdü. Bu durum kendisine haber verilince, Alpaslan adamın imparator olduğuna inanmadı. Ama teyit etmek için daha önce elçi olarak imparatorun yanına gitmiş olan ve onu tanıyan bir kişiyi gönderdi. Bu şahıs esiri görüp imparator olduğunu teyit edince, Alpaslan onu esir alan askeri yanına çağırdı.
Bu asker kimdi biliyor musunuz?
Nizam-ül Mülk’ün beğenmeyip hediye olarak almak istemediği ve küçük görerek alay ettiği memlük idi.
Sultan askere, kendisinden ne istediğini sordu.
Asker Gazne yöneticiliğini istedi.
Alpaslan da bunu ona verdi.
Romen Diyojen, Alpaslan ve Türk ordusunu küçük görmüş ve esir düşerek bunun sonucuna katlanmak zorunda kalmıştı. Ne tesadüftür ki onu esir alan asker de Nizam-ül Mülk’ün küçük görüp alay ettiği memlük olmuştu.
Hits: 160
YEREL SEÇİM SONUÇLARI
- 2 Nisan 2019
YENİ BİR ÇÖZÜM SÜRECİ Mİ?YOKSA YENİDEN ÇÖZÜM SÜREC...
- 14 Nisan 2019