
YENİ BİR ÇÖZÜM SÜRECİ Mİ?YOKSA YENİDEN ÇÖZÜM SÜRECİ Mİ?
- 14 Nisan 2019
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 20
- Facebook35
- Twitter15
- WhatsApp0
- LinkedIn10
- Telegram0
- Paylaşım
13.04.2019 / ANAKARA
Bir zamanlar Türkiye’ye yol haritası çizen ve çizilen haritayı takip edenler tarafından kendisine İmralı denen şahıs, devletin istihbarat örgütü, kamu düzeni ve güvenliği müsteşarlığı ile nihayetinde hükümet -dolayısıyla AKP- tarafından ortaklaşa yürütülen sürecin sonunda Dolmabahçe Görüşmesi yapıldı. Görüşmeye partiyi temsil etmesi açısından AKP grup başkanvekili Mahir Ünal, hükümeti temsilen Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala katıldı. Görüşmenin diğer kanadında ise HDP eş başkanı Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken bulunuyordu. Görüşmenin sonunda açıklama yapıldı. Buraya kadar her şey planlandığı gibi gitmişti.
Ne olduysa sonra oldu ve cumhurbaşkanının “ne mutabakatı” demesiyle o güne kadar yaptıkları ve planladıkları ne varsa boşa gitti. Buna basın masa devirme dedi ve o şekilde kullanılageldi.
Masayı deviren, kendisinin olmadığı masayı devirmişti gibi görünebilir ama öyle değil. Devirenin o masaya oturulana kadar olan her şeyden haberi ve onayı vardı. Masa devrildikten sonra süreç belirsiz konuma geçmiş ve yapılan açıklama ile buzdolabına kaldırıldığı söylenmişti. Bu ne demektir, günü geldiğinde kullanıma sokulacak demektir.
Neden masa devrilmişti o zaman? Seçimler canım, seçimler… Ne sandıydınız, milli çıkar mı?
Bence tartışma konusu “yeni bir çözüm süreci mi” yoksa “yeniden çözüm süreci mi” olmalı.
Aslında bu konu gündeme yeni gelmiş değildir. 24 Haziran 2018 erken genel seçimine yönelik hazırlıklar kapsamında, seçmen kitlesini pekiştirmek maksadıyla, Kürt oylarını elde etmenin bir yolu olarak AKP’li eski bakanlardan üçünün, merkezi İngiltere’de bulunan Democratic Progress Institute (DPI) merkezini ziyaret etmelerinin ortaya çıkmasıyla kendiliğinden(!) gündeme gelmiş oldu.
Kendiliğinden(!) gündeme gelen bu süreci, farkına varıldığı andan itibaren günümüze kadar, kısaca incelemekte fayda olduğunu değerlendiriyorum. Böylelikle çözüm sürecinin yinelenmesine giden yolun nasıl döşendiğini görmemiz mümkün olur.
Tam bu noktada göze sokulurcasına yapılan bir ikiyüzlülükten bahsetmeden geçmemek gerekir. Yer Londra, tarih 11 Nisan 2018. AKP’nin eski bakanlarından Efkan Ala, Mehmet Mehdi Eker ve Taner Yıldız’ın ne konuşulduğu bilinmeyen ziyaretlerinin[1] dört ay öncesinde, 8 Aralık 2017’de, bu merkezi CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ziyaret etmiştir. Bu ziyareti iktidar partisinin yayın organı Sabah Gazetesi “skandal görüşme” diye görmüştü. Haber içinde “CHP’nin, Kamuoyuna Düşünce Kuruluşu olarak göstermeye çalıştığı Democratic Progress Institute (DPI) de aynı şekilde, PKK’nın İngiltere Temsilciliği olarak bilinmesinin ötesinde, PKK terör örgütü lideri, terör suçlusu, bebek katili A. Öcalan’ın yasal avukat takım üyesi olarak bilinen PKK’lı Kerim Yıldız başkanlığında faaliyet göstermektedir.” demiş idi. BAKINIZ.
Oysa asıl skandal, terörist denilen kuruluş ile onlara terörist diyenlerin “terör merkezinde” görüşmesidir.
Peki, Kılıçdaroğlu’na bu şekilde yaklaşan gazete, Mehmet Mehdi Eker’in mecliste yapmak zorunda kaldığı şu açıklamalarına ne diyecek acaba? Kılıçdaroğlu’ndan özür dileyecek mi?
“Sayın Başkan, biraz önce, Sayın Türkkan, benim de adımın geçtiği bir cümle kurdu. Burada iki tane yanlış var, Genel Kurulu bu konuda bilgilendirmek isterim. Bir, ‘PKK’nın temsilciliği’ diye, ‘İngiltere’deki temsilciliği’ diye söylediği kuruluş ‘DPI’ diye bir kuruluş ve bu, bağımsız, İngiltere’de, İrlanda’da faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu, asla PKK’nın temsilciliği değil, böyle bir yakıştırma… Tabii, o kuruluş, gerekli şeyi söyler, yalanlar, belki hukuki yollara da başvurur. Bu, bir; bunu düzelteyim çünkü ben öyle bir kuruluşa gidip, orada onların etkinliğine katılmam. İkincisi şu; AK Parti Genel Merkez’de Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak Türkiye’nin tezlerini -Türkiye’de neden OHAL ilân edildi, FETÖ’yle ve PKK’yla mücadelede hangi unsurlara dikkat edildi, neler yapıldı- anlatmak için o kuruluşta bir konuşma yaptım. O konuşmanın gizli saklı hiçbir tarafı yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin tezlerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı terörle mücadelenin haklılığını anlatma çerçevesinde bu konuşma yapıldı. Mesele bundan ibarettir[2].” Ayrıntı için TIKLAYINIZ.
Nedir Bu DPI[3]
Başkanlığını;
- Terörist başı Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yapan,
- AİHM’nin, 2005 yılında Öcalan’ın “adil yargılanmadığı” kararını vermesinden sonra terörist başının
- Diğer avukatları Mahmut Şakar ve Mark Muller Stuart ile birlikte düzenlediği basın toplantısında,
- “Yeniden yargı sürecinin, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümüne yardımcı olacağını” söyleyen,
- Yine Mark Muller Stuart ile birlikte AİHM’de “Kürtlerle ilgili açılan davaları” takip etmek üzere “Kürt İnsan Hakları Girişimi (KHRP)”ni kurduklarını, buranın onursal başkanının da, yakalanmasından önce, Öcalan’la yüz yüze görüşen İngiltere Lordlar Kamarası Üyesi Lord Eric Avebury’nin olduğunu açıklayan,
- Türkiye, Irak, İran ve Suriye‘deki Kürtlerle ilgili yazdığı kitaplarında, “Uluslararası bir arabulucunun müdahalesiyle Kürdistan’ın kurulmasını” savunan,
- Özellikle AKP’liler tarafından Kürtçü olduğu söylenen Kerim Yıldız’ın yaptığı DPI nedir, bakalım.
Öz Türkçesi ile Democratic Progresss Instute, öz İngilizcesi ile de Demokratik Gelişim Enstitüsü olan kuruluş, dokuz yıl önce bir düşünce kuruluşu[4] olarak İngiltere’de kuruldu. Kurulma amacı yeryüzünde var olan “çatışmaların çözümle sonuçlandırılması” için çalışmalar yürütmek olan bu kuruluş, AKP’lilere göre, KHRP’nin uzantısı, yani PKK’nın bir kuruluşudur.
Kurumun çalışma alanları arasında Türkiye de var.
“PKK’nın İngiltere Temsilciliği” denilen DPI’nin 38 kişiden oluşan bir “Uzmanlar Konseyi” var. Yabancıların büyük bölümünü; Güney Afrika, Güney Amerika, Yemen, Sri Lanka, Kuzey İrlanda, Ruanda, Burundi, Irak, Kosova, Bolivya, Kenya gibi “çatışmalı bölgelerde” görev yapmış siyasetçi, akademisyen, BM veya hükümetlerin özel temsilcileri oluşturmaktadır. İsimlerine burada yer vermeyeceğimiz yabancılardan, sadece, birinden bahsetmekte fayda var. Bu kişi 2009-2014 yılları arasında yani “açılım” sürecinde Türkiye Büyükelçisi olan ve halen büyük İngiliz Şirketi Goldsmith’in yöneticiliğini yapan Sir David Reddaway’dir.
Konseyin Türk isimlerine gelince; şimdilerde iktidarla mesafeli olan ve Taraf, Radikal, IMC televizyonu, Zaman ve Today’s Zaman gazetelerinden hatırladığımız Ali Bayramoğlu, Cengiz Çandar, Ayşegül Doğan, Prof. Dr. Ahmet İnsel’in yanısıra Prof. Erol Katırcıoğlu, Prof. Dr. Sevtap Yokuş, Bejan Matur ve HDP’li Mithat Sancar ile Ufuk Uras isimleri karşımıza çıkıyor. Bu arada “akil insanlar” da konseyde çöreklenmiş durumdadır: Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, Doç. Dr. Vahap Coşkun, Kadir İnanır, Kezban Hatemi ile Avni Özgürel.
Ve bingo: Prof. Dr. Aşkın Asan.
Kim mi bu hanımefendi? Önce AKP milletvekili. Sonra 2011-2014 yılları arasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı. Ardından Trabzon Avrasya Üniversitesi Rektörü. Ayrıca Maarif Vakfı Yönetim Kurulu üyesi.
Son görevi mi?
Cumhurbaşkanının, “Bazı profesörlerimiz çıksın, ‘Ben İmam-Hatip okullarında yöneticilik yapmaya varım’ desin. İşte, reform budur” çağrısından sonra 2017 yılında, cumhurbaşkanının annesinin adını taşıyan Üsküdar’daki Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin Müdürü oldu. Bu görevlendirme bizzat cumhurbaşkanının isteğiyle gerçekleştirilmiştir.
Adı anılan kişi, en son, 16 Ağustos’ta Brüksel’de DPI’nın Başkanı Kerim Yıldız başkanlığında “Türkiye merkezli uzmanlarla” yapılan “Ülke Değerlendirmesi” konulu toplantıya katılmıştır. Toplantıda başta “demokratikleşme ve çözüm süreçleri” olmak üzere Türkiye’nin durumu görüşülmüş. Ayrıca seçim sonrası siyasi manzara, özellikle parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiş, mevcut ekonomik politika ve eğilimler ile dış politikadaki gelişmeler de ele alınmıştır.
İlk sorum şu: İliğine kadar AKP’li olan bir kadın, üstelik çözüm süreci karşıtı MHP ile ittifak içindeyken, “dondurduk” denilen çözüm sürecinin içinde nasıl oluyor da oluyor? Böylesi bir davranış, tipik bir “aaa, kuşa bak” vakası gibi durmuyor mu? Ayrıntılar için TIKLAYINIZ.
İkinci sorum şu: DPI madem PKK’nın İngiltere temsilciliği oluyor, o zaman, içinde akil insanların da olduğu uzmanlar konseyinin Türk üyeleri de PKK’lı, daha açık anlatımıyla terörist olmuyor mu?
Bu bölüm ile ilgili son olarak DPI’nın söz konusu projesinin hamilerinin AB, İrlanda, Hollanda ve Norveç hükümetleri olduğunu belirtmekte fayda var.
Oslo Toplantısına Kimler Katıldı
DPI Başkanı Kerim Yıldız, geçen aylarda dikkat çeken sözler sarf etmişti. Yıldız, Kürt sorununun çözümü için umutlu olduğunu vurgularken, yeniden inşaya girilebileceğini ifade etmişti.
Yıldız, “Süreç başlamak zorunda birileri istediği için değil, Türkiye ve bölgenin içinde bulunduğu durumdan dolayı, bir süreç başlamak zorunda. Kim başlatır? Tabi ki çatışmada yer alanlar, özellikle hükümet kesimi. Mevcut durumda ise hala umudumu koruyorum çünkü bir temel var ve üzerinde gelişebilir. Yeter ki isteyelim.” diye belirtmişti. BAKINIZ.
En başta ortaya attığımız yeni bir çözüm süreci mi yoksa yeniden çözüm süreci mi tartışmasına, bu cümleden yola çıkarak “yeniden çözüm süreci” diyenler var demek mümkündür.
Barzani yönetimine yakınlığıyla bilinen Rudaw’da çalışan gazeteci Ayser Çınar, sosyal medya hesabından dikkat çeken bir fotoğraf paylaştı. TIKLAYINIZ.
Paylaşırken de “Akil İnsanlar heyetinde yer alan isimler şu an[5] Oslo’da ‘çözüm sürecinin’ artılarını ve eksilerini masaya yatırıyor.. Yeni bir süreç mümkün mü peki?? Malum burası Ortadoğu, bir bakarsınız kartlar yeniden dağıtılır..” diye bir not düşüyor[6].
Fotoğrafta, Kadir İnanır, eski İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, eski Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur gibi isimler yer aldı.
Gazeteci paylaşır da akademisyen-siyasetçi paylaşmaz mı? Toplantıya katılanlardan eski milletvekili Doç. Dr. Ufuk Uras da Oslo’dan ayrılışını sosyal medya hesabından, “Oslo’ya veda” şeklinde duyurdu. TIKLAYINIZ.
Peki, Oslo toplantısına katılanlar kimlerden oluşuyor. Uzun bir süre kimlerin katıldığı netleşmemişti. O toplantının tutanakları yayımlandı ve katılanlar ortaya çıktı. Sponsor ülkelerin temsilcileri ile “Filipinler, Kolombiya ve Güney Afrika müzakerelerini” yürütenler dışında, Türkiye’den büyük kısmı eski “akil” olan şu isimler vardı: “Ahmet Özmen, Ahmet Tarık Çelenk, Ali Bayramoğlu, Prof. Dr Fazıl Hüsnü Erdem, Prof. Fuat Keyman, Kadir İnanır, Kezban Hatemi, Mehmet Emin Ekmen, Ufuk Uras, Nihal Bengisu Karaca, Oral Çalışlar, Öztürk Türkdoğan ve Prof. Dr. Vahap Çoşkun.”
Oslo’da sadece bir toplantı yapılmadığını, sadece yukarıda isimleri sayılan kişilerin değil, değişik zamanlarda daha farklı kişilerin de bu toplantılara katıldığını belirtmekte yarar var.
Oslo Toplantısında Neler Konuşuldu
DPI Yöneticisi Kerim Yıldız, toplantıyı açış konuşmasında “2011’de çözüm sürecinin ilk aşamalarında, Türkiye’deki durumu değerlendirmek ve kamusal diyalog için tabanı genişletmek amacıyla bir görünürlük incelemesi yaptık. DPI’nın uluslararası barışın inşası için çabalarının başlangıcında bu var. Güney Afrika, İrlanda, Kolombiya ve Filipinler’deki diğer vaka incelemelerini tartışıyoruz. Bu vakalardan Türkiye’ye uyarlanabilecek dersler çıkarmaya çalışıyoruz. Çatışma çözümü tecrübelerini paylaşmaya kendimizi adadık, böylece çözüm süreci devam ettiğinde geçmişteki hatalar tekrarlanmayacak.”
Toplantının devamında önce Filipinler, ardından Kolombiya, son olarak da Güney Afrika’daki “müzakere süreçlerinde” yaşananlar anlatıldı.
Toplantının ilerleyen bölümlerinde Türkiye’den giden katılımcılar da söz aldı. Ali Bayramoğlu’nun dedikleri ilgi çekiciydi:
“PKK ile Oslo’da yapılan görüşmelerin gizli kalması gerekirken, duyulmasının bir aksaklık olduğunu değerlendiriyorum. Kuzey İrlanda, Filipinler ve Kolombiya’da toplantılarından sonra siyasetçilere verilen raporlar önemli bir bilgi birikimi ağı yarattı. Örneğin Kolombiya’daki tüm toplantılarımızı karar vericilere, örneğin Cumhurbaşkanına ilettik… Londra’da AKP milletvekilleriyle bir toplantımız oldu, bunun üzerine çözüm sürecinin yeniden başlayıp başlamadığına dair Türkiye’den pek çok soru aldık. DPI dünya barış ağının bir parçası olarak görülüyor, faaliyetleri ziyadesiyle meşru ve şeffaf. Türkiye’de hükümetin DPI’ya güveniyor olması, DPI’nın bir başarı hikâyesi olduğunu gösteriyor.”
Burada ilginç bir zamanlamayı tespit edelim. Cumhurbaşkanına iletilen Kolombiya toplantısı 16-23 Nisan 2016’da gerçekleşmiştir. Bu da “Çözüm süreci” ortadan kaldırıldıktan sonraki zamana denk gelir. Adı geçen toplantıya akiller Kezban Hatemi ve Kadir İnanır’ın yanısıra dönemin AKP Milletvekili Adnan Boynukara, CHP Grup Başkanvekili Levent Gök ile HDP’li Mithat Sancar’ın da katıldığını belirtmekte fayda var. Yani, anlaşılan o ki, çözüm süreci tamamen seçime yönelik dondurulmuş.
Bayramoğlu konuşur da Kezban Hatemi susar mı? Hanımefendi döktürmüş:
“DPI, dünyanın dört bir yanındaki çatışma çözümü tecrübelerinden faydalanıyor. Çeşitli barış süreçlerinin sivil mimarlarıyla birlikte çalışıyoruz, tabandaki barış aktivistlerinden hâlihazırdaki veya eski Cumhurbaşkanları ve Başbakanlara herkesle konuşuyoruz. Barış süreci için yüzde yüz mükemmel bir model yok, fakat geçmiş müzakerelerden öğrenebildiklerimizi öğrenmeliyiz, uygulayabileceğimiz yerlerde bu dersleri uygulamalıyız. Ayağımızı pedaldan çekmemeliyiz, devrilmemesi için bisikleti sürmeyi bırakmamalıyız. Kerim gibi ben de Türkiye’deki sürecin bitmiş olduğunu düşünmüyorum. Sürecin devam edeceğine dair inancım var. Haziran’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri var, dolayısıyla barış süreci konusu tekrar gündeme gelecek. Ben Güneydoğu Anadolu’daki Akil İnsanlar Heyeti’nde görev aldım, dolayısıyla Türkiye’deki çatışmaya dair çok tecrübe sahibiyim. Yaptığımız işin çok önemli olduğuna inanıyorum, bu önemli işi umarım gelecekte de sürdürebiliriz.”
Toplantıların genel olarak alt
başlıkları ise şöyle; Çatışmalarda çözüm… Çatışmaların çözümünde medyanın
rolü… Uluslararası çatışmaların çözümü deneyimlerinden öğrenilen
dersler… TIKLAYINIZ.
[1] Bu kişiler asla ve asla genel başkanlarının istemediği hiçbir yere gidemezler. Gitmek istediklerinde ise mecburdurlar izin almaya.
[2] Metne sadık kalınmıştır, yazım hataları düzeltilmemiştir.
[3] Bunu dpi ile karıştırmayınız. Grafik sanatlarda dpi “dots per inches²” olup öz İngilizcesi ile “inçkareye düşen nokta sayısı” demektir.
[4] Buna öz Türkçesi ile “think tank” deniyor.
[5] 22-24 Kasım 2018 tarihleri arası.
[6] Paylaşımın metin bölümüne müdahale edilmemiş olup yazım hataları olduğu gibi verilmiştir.
Hits: 71
Malazgirt Meydan Muharebesi ve Romen Diyojen’in Es...
- 11 Nisan 2019
ÇÖZÜM SÜRECİ GELİYOR
- 16 Nisan 2019