
DEMOKRASİYE SALDIRI
- 21 Nisan 2019
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 11
- Facebook20
- Twitter10
- WhatsApp0
- LinkedIn5
- Telegram0
- Paylaşım
GÜVEN KAYA 21.04.2019 / ANAKARA
KILIÇDAROĞLU’NA YUMRUK
Bölücülük tam da budur.
Her ne kadar bölücülük kavramını etnik ayrılıkçılık için kullanmak gerekiyorsa da, günümüzde bu kavram, devleti yönetenler tarafından halkın birbirine düşmesine neden olacak hoyrat söylemlerden sonra, bu maksatla da kullanılır hale gelmiştir. En azından bu yazıda ben kullanıyorum, belki de, böylelikle terminolojiye yeni bir anlam katılmış olur.
Yıkıcılık kavramını ise dini ayrımcılık için kullanırız. Aslında kullanılırdı demek gerekiyor. Çünkü mevcut iktidar partisi kendi dinsel aidiyetinin iç ve dış politikada yaptırdığı olumsuz eylemleri aklamak istercesine yıkıcı kavramını değiştirmek durumunda kalmıştır. Aynı şekilde bölücü terör örgütü ile yapılan görüşmeler de kendisini bu örgüt ile aynı kapsama soktuğundan bölücü kavramını yeniden tanımlamak istemiştir. Gelinen noktada bu ikisinin ayrı ayrı kullanımı yerine ikisini birleştirerek “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, devletin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmeyi, temel hak ve hürriyetleri yok etmeyi hedefleyen faaliyetler” olarak tanımlamaktadır.
Bu topraklarda hedef göstermek öteden beridir var. Hedef göstermeyi kendi işini yapamayacak acizler yapar genelde. Böylelikle gösterilen hedef üzerine bir sürü köle ve kul salınmış olur. Genelde hedef gösterenler kabadayıvari konuşurlar, oysa onların kabadayılıkları sadece sözlerdedir. Her yere kocaman koruma ordusu ile giderler.
İsmet İnönü bile demokrat partinin son yıllarında hedef gösterilmiştir ve kendisi Kurtuluş Savaşı kahramanı olmasına rağmen, kurtardığı halkının fiziki saldırısına uğramıştır. Hem de birkaç kez. Bu mudur bu halkın sağduyusu? Haydi oradan! Ne yazık ki budur. İşin içine dini ticari emtia haline sokanlar girdiğinde gidilecek yol budur.
Hedef gösterildikten sonra katledilen Turan Dursun, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, Ahmet Taner Kışlalı gibi isimler ilk akla gelenlerdir.
Bu ülke son zamanlarda daha fazla hedef gösterme ve buna dayalı saldırıyla sarsılmaktadır. 2002 yılından sonra hedef göstermeler daha meşru oldu gibi. Danıştay katliamında herkes bir gazetenin hedef gösterdiğinden bahsetmektedir. Oysa o süreci iyi inceleyenler zamanın başbakanının konuşmalarını mercek altına alabilmektedir.
31 Mart 2019 yerel seçimleri sürecinde iktidar partisine ait olanlar ile hükümette “seçilmiş değil atanmış” bakanlar bile sürekli hedef gösterdiler. Bunu hiç yapmaması gereken içişleri bakanı ise en çok yapandı…
Gelinen noktada, ülkenin en köklü partisinin başkanına, tamamen iyi niyetle ve toplumsal gelenek ve göreneklerin gereği olarak gittiği bir cenaze töreninde, kendini iktidarın kölesi ve kulu ilan etmiş olan yarım düzine korkak köle ve kul tarafından fiziki saldırı düzenlenmiştir. Sadece biri yumruk atabilmiş ve bu olayı koruma denen adamlar seyrededurmuştur. Her yönü ile utanılacak bir haldir bu.
Kişisel olarak böyle olayları asla kınamam. Kınama en hafif cezadır ve bir kez ceza verilene, hukuk gereği, ikinci bir ceza verilemez. Bu adamların ölene kadar içerde kalmasını sağlayacak yasalar olmalı. Aksi durumda asla ve asla bu gibi olayların önüne geçilemez.
Bu olayın yansımaları ekonomide yerini bulacaktır. Pazartesi günü piyasalar açıldığında borsanın düştüğüne ve döviz kurlarının yükseldiğine tanık olmamız işten değildir.
Saldırıda bulunanların kendilerini tanımlamalarının “yerli ve milli” olduğundan adım gibi eminim. Bu adamlar yerli ve milli olduklarını iddia edebilirler ama onlar sadece ve sadece “yerli mal” ve “milli mal” kapsamındadırlar. Daha fazlası olmazlar çünkü eziktirler.
Bunun yanında bu adamlar kendilerini bir kişinin ümmeti de sayıyorlardır. Bunlar o kadar bilgisizdir ki millilik ile ümmetçiliğin yan yana olamayacağını dahi bilemezler. Çünkü bunlar başkalarının fikir kölesidirler. Yani beyinsel ezilmişlik…
Ezilmişlerin milliyetçiliği olmaz. Bu kesin kabul görmüş bir dünya gerçeğidir. Atılım yapan, ilerleyen, devrim gerçekleştiren her millete veya kişiye bakıldığında, temelde milliyetçilik olduğu görülecektir. Anadolu köylüsü mevcut haliyle ezilmiştir. Bir politikanın gereği ezilmiştir. Köylünün elinden tüm üretim araçları alınmış veya bir kenara atması sağlanmıştır. Köylü tarlasını ekememekte, kazanç elde edememektedir. Köylü üretimsiz ve parasızdır. Birilerinin sadakası ile ayakta durmaktadır. O yüzden köylüde biat kültürü gelişmektedir. Cumhuriyetin köylü felsefesinde biat yoktur millete efendilik vardır. Ama o köylü bu köylü değildir.
Milliyetçi -etnikçi, ırkçı veya kafatasçılık yapanlardan bahsetmiyorum, Fransız ihtilali ile ortaya çıkan devrimciliğin sembolü olan milliyetçilik ile o milliyetçiliğin Anadolu sentezi olan Atatürk milliyetçiliğinden bahsediyorum- olamayanlar, işte böyle, onun bunun kölesi ve kulu olurlar. Bu beyinsizlerin düşünce ürettiğini hatta düşünebildiklerini falan düşünmüyorum. Bunlar gelişigüzel konuşan değersiz ağızların tetikçiliğini yapıyor.
Evet, her yönü ile kıskanılan bir ülke olduğumuz gerçek. Kılıçdaroğlu’na terörist, diyenler, teröristle ittifak halinde diyenler, idam isteriz diyenler şimdi çıkmışlar o sözlerini yalayıp yutarcasına olayı kınıyorlar. Ne çabuk unuttunuz, siz azmettirdiniz. Bu ne hızlı gerdan kırma, göbek atmadır böyle? Bunun siyasette yeri var diyebilirsiniz ama erkeklikte yeri var mı? Ne yani bu kancıklık mı kıskanılıyor?
Bu olay Kılıçdaroğlu’nu ve onun nezdinde CHP’yi büyütecektir. Hatta CHP ile ittifak yapan İYİ Partiyi de yukarı çekecektir. Böyle olayların devamlılığı mevcut iktidar partisini tamamen dibe gömmeye devam edecektir.
Bu olayı demokrasiye saldırı olarak nitelendiriyorum. Daha birkaç gün önce MHP’li bir milletvekili -bu aynı zamanda genel başkan yardımcılığı görevini de yerine getiriyor- Kılıçdaroğlu’nun demokrasi getirmeye çalıştığını ve engel olmaları gerektiğini söylüyordu. Cümledeki “ülkede demokrasi yoktur ve kendilerinin de demokrasiden beslenen ama onu asla istemeyen birileri olduğunun” itirafını bir yana bırakırsak, engel olmaktan kasıtlarının ne olduğunu net bir şekilde bu olay bize gösterdi.
TEK TEMENNİM ÜLKENİN KARDEŞ KAVGASI İÇİNE DÜŞMEMESİDİR.
Hits: 23
İktidar Hırsının, İnsanı Düşürebileceği Durumlara ...
- 21 Nisan 2019
23 Nisan 1920: Türkiye Büyük Millet Meclisi Neden ...
- 22 Nisan 2019