
YAVUZ SELİM DEMİRAĞ’A SALDIRMAK
- 13 Mayıs 2019
- Güven Kaya
- Başlık; Güncel
- 14
- Facebook25
- Twitter10
- WhatsApp0
- LinkedIn5
- Telegram0
- Paylaşım
13.05.2019 / ANAKARA
Buna bir gazeteciye saldırmanın dayanılmaz hafifliği demeyeceğim. Zira Milan Kundera değilim.
Bir gazeteciye saldırmanın gelecekte de o saldıranlara saldırının yolunu açmanın anahtarıdır diyebilirim en fazla. Zira bu ülkede yaşıyorum çok uzun bir süredir, iyi bilirim ülkemi.
Yavuz Selim Demirağ;
Kendisi gazeteci ve yazardır.
Kendisini milliyetçi olarak tanımlamaktadır.
Gazeteciliğini doğruyu ve gerçeği beyan üzerine kurmuştur.
Yazarlığı da benzer şekilde hakkı yenen insanların haklarını arama üzerinedir.
Asıl çıkışını bu ülkenin gördüğü ve göreceği en ahlaksız davalar olan kumpas davaları sürecinde yaptı.
Kısa özeti yaptıktan sonra konuya genişçe girelim.
Kendisini seversiniz veya sevmezsiniz, bu sizin bileceğiniz bir konudur. Ancak kendisine herkes saygı duymak ve takdir etmek durumundadır.
Kimsenin -tutuklu olanların en yakın arkadaşlarının bile- ortalıkta görünmediği zamanlarda, kendisi tüm kumpas davalarının takipçisi, mazlumların destekçisi olmuştur. Ben tanığımdır sabahın kör vaktinde Silivri Çadırına gelmesine. Karda, yağmurda, buz gibi havalarda oradaydı hep… Ayaküstü lafladık, ayaküstü çayladık… Anlı şanlı, heyecanlı yazarlar yataklarında mışıl mışıl uyurken, saçma salak restoran-bar, cinsel hayatlarına dair bacak arası yazıları yazarken, o mahkeme kapılarında, çadır köşelerinde ömür tüketiyordu…
Varlığı ile Silivri çadır ve mahkemelerinde haksızlığa uğrayanlara destek verirken, yazılarıyla doğru ve gerçekleri gözlere nakşediyor, sesiyle de sessiz çığlıklara ses oluyordu.
Yine kendisini Sakarya Meydanındaki Sessiz Çığlıkların büyük bir kısmında gördüm, gündemi ve karanlık geleceği tartıştık.
Anayasa Mahkemesi önündeki nöbette de yerli yerindeydi. Gece yarılarında bile oradaydı.
Sadece alanlarda mı yaptı bunları, hayır; yazdığı kitaplarda da haksızlığa uğrayanları destekledi, haklarını aramaya koyuldu. Karşılığında bolca mahkemeye verildi. Ceza aldı, yılmadı, yenisini çıkardı ve haklı çıktı. İşte herkes buna saygı duymak ve bunu takdir etmek durumundadır.
Kumpasa uğrayanlar bile bunların birer kumpas olduğunu anlamazken, Yavuz Selim Demirağ kumpas kuranların kim olduğunu, kumpası kimin talep ettiğini, kimin tertiplediğini, kimin sabit ayak, kimin hareketli ayak olduğunu biliyordu. Ne yazık ki en yakınındakilerin bir kısmına bile bunları anlatamadı. Dahası, danışıklı dövüş gecesinden sonra olanların da bir kumpas olduğunu gördü ve haksızlığa uğrayan kişilerin yanında oldu yine. Herkes biliyor asıl Fetişgillerin/Fetişistlerin hala TSK’da görev yaptığını ama laik cumhuriyete gönülden bağlı olanların tasfiye edildiğini. Son yazısı bununla ilgiliydi.
Gazetecilik yaparken gerçeği ve doğruyu aradı. Buldu da. Bulur bulmaz yazdı da… Onun bulduğu gerçek ve doğru tüm hırsız ve yalancıları rahatsız etti. Bakmayın o hırsız ve yalancıların “hakikati” arıyoruz demelerine, o da yalan. Onların hakikat dedikleri başka bir şeydir. Bir nedeni budur ona yapılan saldırının. Son TV programı da iktidar partisi belediyelerinin yolsuzlukları ile ilgiliydi.
Hakkı aradı. Hakkı bulduğunda hukuku aradı. Bazen buldu çoğu zaman bulamadı. Bulamadığı gibi kendisi de hukuksuzluğa kurban gitti. Doğrudur, gerçeği ve doğruyu arayanın başının belaya gireceği, mapus damına tıkılacağı…
Kendisini milliyetçi olarak tanımlar demiştim. Evet, öyledir. Kendisini milliyetçi olarak tanımlayan bazıları gibi ümmetçilerle kol kola girmemiştir. Yani LÜMPEN MİLLİYETÇİ değildir. Düşmanlıklarının bir kısmı bundandır.
Yine kendisini milliyetçi olarak tanımlayanlar gibi “her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık” diyenlerle iş birliği yapmamıştır. Yani MÜPTEZEL MİLLİYETÇİ değildir. Yine bundandır düşmanlıklarının bir kısmı…
Kim saldırdı?
Kim olacak kafataslarının içinde beyin yerine ur taşıyanlar saldırdı. Hiçbir şekilde düşünce üretemeyenler, en basit konuları bile biraz düşünseler çözecek olanlar ama çözemeyenler saldırdı.
Düşüncesizlerin ve düşünce üretemeyenlerin en büyük korkusudur düşünce üretenler ve düşünenler.
Düşüncesizler ve düşünce üretemeyenler her zaman birileri tarafından kukla gibi kullanılır ve zamanı geldiğinde sandığa kaldırılır.
Düşüncesizler ve düşünce üretemeyenlerin beyinleri olmadığından sadece bedenleri kullanılır. Hangi manada mı? Her manada, her manada…
Adam saldırırken öldürün ibneyi diyor. Bilin ki kendisi ibne veya o tür ilişkiyi bir şekilde yaşamış veya yaşamakta olan biridir.
Biri de pezevenk diyor. Yine biliniz ki, o da o türden biridir.
Tek başlarına gece karanlığında evlerine yaya gidemeyecek olan korkaklar bir araya gelip çakal sürüsü olduktan sonra eksik olan erkekliklerini tatmin için sopayla saldırıyorlar. Geçtim teke tek yapmayı, erkekçe çıplak elle yapsaydınız ya bunu.
Koyarsın bunların cebine biraz para her şeyi yaptırırsın. Ne de olsa bunlar kul, köle, ümmetçidir. Hiçbir zaman birey olamazlar, milliyetçi olamazlar, yurttaş ise asla ve asla olamazlar.
Kim saldırttı? Asıl soru budur.
Bizden habersiz Ortadoğu’da yaprak kıpırdamaz diyenlere ve onların işbirlikçilerine bakınız derim?
Bunun da Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı gibi organize olduğunu ve “altın çağını yaşayan tam bağımlı ve taraflı” hukukun hiçbir şey yapmayacağını düşünüyorum.
Bir birey, yurttaş, yanlışa karşı koyan, düşündüklerini kaleme alan biri ve asıl hepsinden önemlisi bir insan olarak bu saldırıya karşı durmak ve eleştirimi getirmek zorundayım. Bugün dövmek için saldıranlar, yarın öldürmek için saldırır. Bu ülke en çok gazetecisi içerde olan ülke olmanın yanında katledilen ülkedir de…
Yavuz Selim Demirağ’a acil şifa diliyor ve en kısa zamanda klavye başına dönmesini umuyorum.
Hits: 21
Karısının gerçek adı ‘Luiz’…
- 13 Mayıs 2019
Ey Oğul…!!!
- 15 Mayıs 2019