
KÜRTLER KENDİLERİNİ ÖZGÜRCE İFADE EDİP YÖNETECEK[1]
- 19 Mayıs 2019
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 11
- Facebook15
- Twitter5
- WhatsApp0
- LinkedIn0
- Telegram0
- Paylaşım
İMRALI GÖRÜŞMELERİ – 2
19.05.2019 / ANAKARA
Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları) adlı eseri temel alan İmralı Görüşmelerini aktarmaya devam ediyoruz.
KÜRTLER KENDİLERİNİ ÖZGÜRCE İFADE EDİP YÖNETECEK [2]
A. Öcalan: Kandil’e, BDP’ye ve Avrupa’ya üç ayrı mektup yazdım. Heyetle dünden beri yoğun olarak tartışıyoruz. Özal’dan beri teşebbüs içindeyim, ama hepsi akim kaldı. Şimdi akamete uğramaması lazım. Uğrarsa felaket olur. Türkler de şunu bilmeli: Başarısızlık orta ve üst düzeyde savaş, isyan ve kaos demektir. …Neden? Çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. Tanzimat,
Meşrutiyet, Cumhuriyet ve 1950’deki çok partili hayata geçişten çok daha önemli. Bu hepsinden daha derinlikli olacak. Başarılı olursak yepyeni bir cumhuriyete geçeceğiz. Radikal demokrasi, tam demokrasi, Anadolu ve Mezopotamya’nın tam demokratikleşmesi! Hazırlığım bu yönde. Şimdiye kadar olanlar ısınma hareketleriydi. Bütün felsefi ve örgütsel birikimimi PKK’yi bu yönde hazırlamak ve dönüştürmek için kullanıyorum…
Yorumum: 1946 yılında geçilen çok partili hayata 1950 diyebilen birisi, radikal demokrasi (ne demekse), tam demokrasi deyimlerini nasıl kullanabiliyor anlamış değilim. Karşısındaki kitle bilgisiz ve avanak olunca kullanma rahatlığını kendinde görüyor. Bir de rejim değişikliği olacak diyor ve ekliyor, hepsinden daha önemli…
Demokratik kurtuluş ve özgür yaşam süreci. Ben bu deyimi rastgele seçmedim. Zamanında söyledim, anlamadılar. Anlamış olsalardı Ergenekon olmazdı. …Ecevit döneminde anlamlı bir uzlaşmaya girilseydi ne Ergenekon ne de AKP olurdu.
Yorumum: Bu da Ergenekon diye sözde terör örgütü olduğunu sanıyor veya ona öyle itelemişler. Eserin bütünü boyunca yaklaşımı böyle. Zaman içinde “Ergenekon’u ben engelledim” de diyecek.
Metiner saçmalıyor, “Apo sıkıştı” diyor. Propaganda ile oyunu karıştırıyor. Kendisini düzene satmış, rezil etmiş. AKP’yi on yıldır ayakta tutan benim. Derhal bu söylemi terk etmesi lazım. Biz AKP’yi çıkartan gücüz.
Yorumum: Bir önceki bölümde “İslam ile Kürtleri oyalayabiliriz anlayışı AKP’yi doğurdu diyor. Burada ise “Biz AKP’yi çıkartan gücüz, AKP’yi on yıldır ayakta tutan benim” diyor. Ne yaman çelişki, değil mi? Bu gibi çelişkileri çokça göreceksiniz. Daha ilginci şudur: iki paragraf yukarıda “Ecevit döneminde anlamlı bir uzlaşmaya girilseydi ne Ergenekon ne de AKP olurdu” diyor. Bundan şunu anlamak mümkün Ecevit onunla anlaşmadığı için AKP’yi o çıkarmış gibi davranıyor. Nasıl bir megalomanlıktır bu?
… Baykal tarihi hata yapmıştır. Tayyip Bey kurnaz çıktı, Deniz Baykal’ı kullandı. Ergenekon’un bizden beklentisi 2002’den itibaren savaşı tırmandırmamızdı. AKP’nin tam olarak oturması ve olgunlaşması için bilerek bekledim, sabrettim. AKP anlar dedik. AKP darbe ile uğraşırken başını belaya, derde sokmayalım dedik. Onlar darbelerle uğraştılar. 2007, 2009, hatta 2011’e kadar secim hesapları, oy hesapları yaptılar. Ben geri çekildim. Çekilmem AKP’nin istismarı yüzündendi.
Yorumum: Kendisinin de istismar edildiğini anlayabilmiş en sonunda, eh hayırlısı.
KCK de, PKK de dürüst ve fedakârdır. Ama PKK savaşı tam yapamadı, yetersiz kaldı, barış meselesinde de dirayetsiz kaldı. Sıkıldım, geri çekildim. Onlara ağır kelime kullanmıştım.
A. Öcalan: Ha bizi ha Sakine’yi vurmuşlar. Çok karanlık bir olay. Ömer Güney Ankara’ya gelmiş, Çankaya’da büro tutmuş. Sterk TV “MİT kaynaklı” demiş. Pek mümkün değil ama düşüneceksiniz. Milyonda bir de olsa düşüneyim: MİT var mı? MİT de şaşırdı. Demek ki darbe hala devam ediyor.
Yorumum: PKK’nın kendisini abi-baba gibi gördüğünü söyleyen adam, PKK’nın çok önem verdiği bir kişinin öldürülmesini çok hafife alıyor ve başka yerlere yansıtıyor. Yukarıdaki paragraftan önce de değinilen satırlar var ama cılız, sanki geçiştiriliyor. Böyle bir izlenim edindim. Konuyla ilgili benim de kişisel görüşlerim var. Zaten Paris savcılığı dosyayı “gizli servis etkisi” açısından yeniden açtı. Konuyu ayrı bir yazı olarak değerlendirmekte fayda var, söylenecek çok söz var zira.
Tayyip’in hükûmet mekaniği şu: Kürt Hareketi’ne vurduğu kadar kendisine izin veriliyor; vesayet kurumu, güç odakları tarafından kendisine alan açılıyor. Başbakan zekice bu mekaniği teşhis etmiş ve iyi kullanıyor. Komplonun bir parçası değil. Danışıklıdır, Başbakan komplonun parçasıdır demiyorum. Ama bu yöntemi bir iktidar aracı alarak görüyor, PKK’ye vurarak yerini sağlamlaştırıyor. Kendime kızıyorum, 2001-2004’te biz eylemi ‘tak’ diye kestik. Hükûmet anlamadı, “Terör bitti” dediler. (Altan Tan’a dönerek) Sayın Altan, bilirsin, İslamcıların kırk yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür bile etmedikleri gibi, … ezmeye çalıştılar.
Yorumum: Bu paragrafın her satırı bir itiraftır ve ülkeyi yönetenlerin ne yaptığının delilidir. Dikkat ediniz “Komplonun bir parçası değil. Danışıklıdır.” diyor. Ne çelişki ama…
AKP’nin çıkışları yanlıştır. Son bir buçuk yılda büyük bir savaşa yüklendiler. Nihai tasfiye operasyonları yaptılar. Sayın Başbakan’ı buna inandıran ekip, 2011’de “PKK’yi bitireceğiz” dedi. On bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar. Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, bu bir darbedir dedim. Ergenekon’dan farkı yok. MİT’e darbe yapılınca Başbakan sıranın kendisine geldiğini gördü. Başbakan vatana ihanet sucundan tutuklanacaktı. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması da budur. O gücün yaptığına Cevat Öneş[3] “darbe” dedi. Bu yüzden ben devreye girdim, yardımcı olayım dedim.
Yorumum: Burada Ergenekonu her zamanki anlayışından daha farklı yorumluyor. Çelişki gırla…
KCK’ye her operasyon ayaklanma ve isyana davetiyedir, teşviktir. BDP ve benim temkinli yaklaşımım bunu engelledi. İsyan etmem beklendi. İsyan etsek bir türlü, etmesek bir türlü.
Her KCK’linin içeri alınması bir ayaklanma sebebidir. İsyan çıkarmıyoruz. On bin kişi alındı. Bu da bir nevi darbedir. En son siz alınacaktınız, biz karşı hamle geliştirdik. En son parlamento grubu kalmıştı. Darbe şekil değiştirdi, ama hala devam ediyor. Yeni darbe Brüksel ve ABD’de planlanıyor. Türk-Kürt ilişkilerini yeniden tanımlamam işlerine gelmiyor. Sanırım bu çıkışımız işe yarayacak. Benim üzerimde planları var. …
Yorumum: Bizzat kendisinin ve kendisi ile görüşenlerin Brüksel ve ABD planı olduğunu unutmuyoruz.
ABD-İsrail-İngiltere’nin talepleri vardı. O zaman da MİT bu işe yatmadı. …Beni de bomba ile öldürmek istediler. Doğan Güreş-Tansu Çiller iş birliği de oradan (İngiltere’den) icazet almıştı. Cemaat’in merkezi ABD’dir. Bana göre Fetullah bir zavallıdır. Benim buraya alınmamla birlikte Fetullah da ABD’ye alındı. Bir yazar “Fetullah Gülen, Nur Hareketine sızdı” diyor, “Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin sızması” diyor. Nur Hareketini inceleyin, Saidi Nursi eski Nurs köyündendir. Nurs eski bir Ermeni köyüdür. Teşkilatı Mahsusa’ya girdi, sonradan Mustafa Kemal ile takıştı. Fetullah Gülen ABD’de yaşıyor. Yüz yirmi devlette okul açmış. Bu para nereden geliyor? Florida kontrgerillanın eski merkezidir. Türkeş ve Latin Amerika’daki kontrgerilla orada yetiştirildi. Yeni merkez ise Utah’tadır. Emre Uslu vb. orada eğitildiler. Kontrgerilla sağda ve solda örgütleri ele geçirdi. (Altan Tan’a dönerek) Sen sağdaki örgütleri bilirsin. Kontrgerilla ABD merkezlidir. Yargı ve emniyeti ele geçirdiler. MİT askerlerden güçlü çıktı. Savcı çağırdı, gitmediler. Bana göre bu bir direniştir.
Yorumum: Yukarıdaki paragrafın, Kemalistlerin sızması yaklaşımı dışında, neredeyse tamamına katılıyorum. Gündemi takip eden herkes aynı sonuca ulaşır.
A. Öcalan: …Aslında Türkmenlerin tarihine daha çok yoğunlaşmanız lazım. Babai İsyanları çok önemlidir. Bu bir Selçuklu ayrışmasıdır. Kurmançlar da, Türkmenler de sınıf olarak en altta kalanlardır. Solcular tarihi milliyetçilere bıraktılar.
S.S. Önder: Babai İsyanları bu ülkedeki resmi tarihte en ez incelenen olaydır. Biliyorsunuz, Baba İshak da Adıyamanlıdır. Bir tek Ahmet Yaşar Ocak’ın Babailerle ilgili çalışması var.
A.Öcalan: …“Türklerin karşısına ne kadar Kürt çıkarırsak o kadar Türk koparırız, Kürtlerle Türkler karşı karşıya gelirse taviz alırız” diyorlar. Türk Kürt’ü ezmeli, Kürt Türk’ü vurmalı. MHP, CHP katı laik birer mezheptir. Faşist CHP olduğu gibi duruyor. CHP ve MHP’nin ulusalcılığı Hitler milliyetçiliğinin aynısıdır. Zaten kuruluş tarihi de aynıdır. Yapılması olası demokratik bir Anayasanın önüne de bunlar dikilecekler.
Yorumum: İktidar kanadının seçimlerde HDP ile işbirliği yaptığını iddia ettikleri CHP’ye, kendilerinin işbirliği yaptığı terörist başının yaklaşımı “Faşist CHP’dir.”
A. Öcalan: …Devletin etnisitesi ve dini olmaz. Hukuki bir realitedir anayasa. Bu konuda Habermas’ın[4] görüşlerine ihtiyacımız var.
S. S. Önder: Anayasada en büyük tartışma vatandaşlık tanımında yaşanıyor. Kandil, “Kürt halkının varlığı mutlaka zikredilmeli” diyor. Çünkü azınlıklar denilince gayrimüslimler anlaşılıyor ki, bu doğru bir tespit.
A. Öcalan: Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.” …Burada Türkiye Cumhuriyeti de olmayabilir, sadece Türkiye de olabilir. Ulus aidiyeti ile devlet aidiyetini karıştırmayın. Bunu CHP ve MHP dedirtiyor. Sizin Türk ulusçuluğu dediğiniz faşist bir örgütlenmedir. Buna alet olamayız. Devlete aitiz, ama Türk ulusçuluğuna ait değiliz. Türk ulusçuluğu bu ülkenin yüzde onunu bile karşılamaz. Millet Arap, Türk ve Kürt’ü de kapsar. Ama millet-i hakime değil. Millet kavramı hem kolektiftir hem dc bireyselliği içerir.
Hedefimiz ne? Kürt-Türk ilişkilerini özgür bir temelde anayasal bir ifadeye kavuşturmak istiyorum.
Yorumum: Bu adam ve benzerlerinin alayının kafası çelişki dolu. Ulusçuluğa faşist örgütlenme olarak bakıyorlar. Değildir. Tarih sahnesine çıkış sürecinde devrimciliği temsil eder. Bu bir yana, diğer yandan kendisi 1978 yılından beri Kürt milliyetçiliği yapmıyor mu?
A. Öcalan: Bana yönelttiğiniz bütün soruların cevapları ve Kandil’in endişelerini giderecek her şey bu mektuplarda var. Şimdi eklerini yazacağım. Karşılıklı görüşmeler devam edecek. Devlet düzeyinde karşılıklı olarak diyalog içindeyiz. Karamsar olmayın. AKP buna ne kadar hazır, ne kadar ciddiler, bunu bana siz getireceksiniz. Anti-Terör Yasası, Siyasi Partiler Yasası, seçim barajı…
Yorumum: Dikkat ediniz “Devlet düzeyinde karşılıklı olarak diyalog içindeyiz.” diyor.
Çekilmeden çekilmeye fark var. Tek taraflı bir çekilme olmayacak. Çekilme parlamento kararı ile olacak. Başbakan’ın “Çekilsinler, kendilerine karışmayız” demesiyle olmaz. TBMM onaylayacak, çekilme komisyonla olacak.
S.S. Önder: Sayın Başkan, Kandil “Karşılıklı ateşkesle bir geri çekilme söz konusu olsa bile en az iki yıllık bir sureye ihtiyaç var” diyor.
A. Öcalan: PKK bile beni anlamıyor. Beni bir ağabey ve baba gibi görüyor. Endişelerini paylaşıyorum. (Hazırladığı mektuplara vurarak) Benim dosyalarım endişelerini giderecek bir çatışmasızlık öneriyor. Şimdi burada ne var?
Birinci Belge: Demokratik Barış Sürecine Felsefi Bakış. Bu belge toplam on maddeden oluşuyor.
İkinci Belge: Demokratik Çözüm Planı: Bu da toplam on maddeden oluşuyor. Buna kısa bir giriş de diyebiliriz.
Üçüncü Belge: Demokratik Barışın Eylem Planı: Üç aşamalıdır.
Birinci aşama yedi madde, ikinci aşama beş madde, üçüncü aşama yedi madde.
Eylem planına bir sayfalık ek yazdım. İkinci ek dört sayfalık, paralel devletle ilgili sorulara cevaplar.
Değerlendirme üç yaprak, altı sayfa: Kürt Sorununda Barış ve Demokrasi Süreci Hakkında Kısa Değerlendirme.
Ben üç aşama ve on ilke öneriyorum. Bu yazı üzerine cesurca tartışacaksınız,
Bunu Kandil’e ve Avrupa’ya götüreceksiniz. (Heyeti kastederek) Kendi aranızda iş bölümü yaparak, Kandil ve Avrupa’ya bu görüşmeyi anlatın. Daha önce üç hafta demiştim. Ama iki hafta içerisinde gelirse görüşlerimi revize ederim. Eşbaşkanlarla görüşürsem iyi olur. Eğer eşbaşkanlara tavır devam ederse yine bu heyet gelir. Newroz’a bunu ilan etmek istiyorum. İlanı ben yapacağım.
Kolektif haklar ve Kürt Reformu Yasası yapılacak. Biz demokratik özerklikte ısrar edersek, bu sabote etmek olur.
S. S. Önder: Sayın Başkan, süreci tıkayacak olan da, sürecin onunu açacak olan da sizin koşullarınız. Buna dönük yetkililerle görüşmelerinizde bir takviminiz, bir mutabakatınız var mı?
A. Öcalan: Ben PKK’nin yetersizliğine karşı da inisiyatif kullanacağım. Ne PKK’nin ne de AKP’nin sandığı gibi bir çekilme olur. Yalçın Akdoğan “milat” diyor. Bu kendini kandırmadır. Felakete neden olur. Mektubun cevabı gelecek. Karar verip ilan edeceğim. Kandil karamsar, aşarlarsa iyi olur. Yalçın Akdoğan kendisine güveniyorsa kendisiyle konuşabilirsiniz, Bunu yapmazlarsa daha da gelişkin bir gündemle karşılaşırlar.
(Sırrı’ya dönerek) Peki, bu çekilmenin yapıldığı yerlere JİTEM’in ve korucuların dolmaması için komisyonlar mı, yoksa Akil İnsanlar mı olmalı?
S.S. Önder: Parlamentonun böyle bir yetkisi ve işlevi yok.
A. Öcalan: Komisyonlar kurulacak. Hakikat Komisyonu da kurulacak. Akil İnsanların denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri donuş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz.
“Çekilirsek gerilla biter” görüşüne katılmıyorum. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de elli bin, Kandil’de on bin, İran’da kırk bin var.
S. S. Önder: Sizin konumunuz ne olacak?
A. Öcalan: (Gülerek) Ne ev hapsi ne de af, bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki, bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, ne KCK tutuklusu kalır ne başka tutuklu. Bu olmazsa elli bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız herkes bilmeli ki, ne eskisi gibi yaşayacağız ne de eskisi gibi savaşacağız. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin: Devlet de, ben de vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş…
…
Umarım AKP de bizi yanlış anlamaz. Yanlış anlarsa felaket olur. Buna rağmen AKP diktatoryasını bize dayatırsa kabul etmeyiz.
Yorumum: Bunu AKP de yanlış anladı, hatta tepe tepe kullandı ama elli bin kişi ile halk savaşı çıkartmadılar. Adamın her tarafı blöf.
S. S. Önder: Başkamın, her şeyi konuştuk. Bir de Başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediliyor.
A. Öcalan: Başkanlık sistemi düşünülebilir. Yalnız burada Başkanlık ABD’deki gibi olmalı. Devlet Meclisi gibi bir Senato. İkincisi, bir de Halklar Meclisi. Bunun adı Demokratik Meclis de olabilir. Bu da ABD’deki Temsilciler Meclisi gibi olabilir, Rusya’daki Alt Duma gibi olabilir. İngiltere’deki Avam Kamarası’nın Türkiye versiyonu gibi. Esas olarak HDK’yi parlamentoya uyarlamak gibi düşünebiliriz.
HDK demişken, çok planlı ve örgütlü işler yapmalısınız. Biraz bürokratik ve hantal kalıyor. Ertuğrul’a söyle, ben hala Dev-Genç çizgisindeyim. (Gülerek) O anlar. Kırk yıldır Türk Solunu taşıyorum. Daha fazla kendilerine güvenmeliler. Daha fazla kitleselleşin, dar kalıyorsunuz. Secime BDP ile mi, HDK ile mi gireceksiniz, siz karar verin. Adayları halkın en popüler olanlarından secin. Secime giderken
(eğer HDP ile giderseniz) eşbaşkanlar değişebilir.
P. Buldan: Kürt basınını takip etme şansınız var mı? Özgür Gündem, Azadiya Welat gibi…
A. Öcalan: Evet, Özgür Gündem okuyorum. Kendilerini yormuyorlar, biraz kendilerini yorsunlar. İmzalar zenginleşsin. Kadın sayfasını da okuyorum. Ama sürekli katliamlar ve ölümlerden bahsediyorlar, oysa özgürlükler de işlenebilir.
S. S. Önder: Son günlerde sanatçıların duyarlı çıkışları var. Mesela Kadir İnanır bayağı etkileyici oldu.
S. S. Önder: Bilge Köyü katliamı üzerinden Kürt meselesini anlatan bir senaryo üzerinde çalışıyorum.
S. S. Önder: Baskın Oran’ın selamları var.
A. Öcalan: Ona çok selamlarımı söyleyin. Onu izledim, çok güzel bir değerlendirmede bulundu. Gerçi daha önce Mitterand söylemişti: “Merkeziyetçilik Fransa’nın inşasında ne kadar gerekli idiyse, şimdi de o kadar tehlikelidir.” Bunu Türkiye için de böyle düşünebiliriz. Başlangıçta Türkiye için gerekli olsaydı bile ki ben öyle düşünmüyorum.
A. Öcalan: BDP şunu bilmeli. Bundan sonra toplu tutuklamalar olursa isyan çıkarsınlar…
A. Öcalan: Suriye’de Kürtler iki tarafla da görüşsünler, kim haklarını verirse onunla çalışsınlar. Suriye Demokratik Kurtuluş Cephesi olsun. Kürt, Arap, Türk, Türkmen hepsi… Suudi, Selefiler çok tehlikeli, Esad yönetimi ise küçük burjuva diktatörlüğüdür. Kürtler (Suriye’deki Kürtleri kastederek) Barzani’nin emrine giremez. Onun çizgisi farklı. Kürtler mutlaka bir öz savunma gücü oluşturmalı.
23 Şubat 2013
Kaynak: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), Abdullah Öcalan, Weşanen Mezopotamya, 1. Baskı, Kasım 2015, ISBN:978-3-941012-97-4
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE
[1] Eserdeki, özgün konu başlığıdır.
[2] Eserdeki, özgün konu başlığıdır.
[3] Eski MİT müsteşar yardımcısı.
[4] Jürgen Habermas. Alman sosyolog, felsefe ve siyaset bilimci.
Hits: 32
Türk Devriminin Yüzüncü Yılı-19 Mayıs 2019
- 19 Mayıs 2019
“Zeki kışto bermalane”
- 20 Mayıs 2019