
Tapınak Şövalyelerinin Ortaya Çıkışı
- 20 Mayıs 2019
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; MGM Tarih
- 1
- Facebook10
- Twitter10
- WhatsApp0
- LinkedIn0
- Telegram0
- Paylaşım
Sanırım Tapınak Şövalyelerini duymayan yoktur. Tarihçiler, tarihe ilgi duyanlar ve hatta bu örgütün günümüzdeki bazı örgütlerle bağlantısı olduğunu iddia eden bazı komplo teorileri meraklıları bile bu örgütün adını mutlaka duymuş ve bunlarla ilgili hikayeler okumuştur. Peki, ama kimdir bu Tapınak Şövalyeleri? Ne zaman ve ne maksatla ortaya çıkmışlardır?
Bu gün satın alıp okuduğum bir kitapta buna dair bilgilere rastlayınca bu konuya kısaca değinmeye karar verdim. Bahsettiğim kitap Ernoul Kroniği, Haçlı Seferleri Tarihi, Selahaddin Eyyübi ve Kudüs’ün Fethi adıyla Kronik Yayınları tarafından yayınlanmış. Kitap, Ahmet Deniz Altuntaş tarafından Fransızca aslından tercüme edilmiş.
Kitapta bahsedilen Tapınak Şövalyeleri konusuna geçmeden önce Kronik ne demek onu açıklamaya çalışmanın ve kitap hakkında kısaca bilgi vermenin faydalı olacağını değerlendiriyorum. Kronik kelimesi için Türk Dil Kurumu Sözlüğünde iki anlam verilmiştir. Bunların birincisi “süreğen” dir. Bu, kronik bronşit, kronik astım gibi, daha çok tıbbi rahatsızlıkların ifadesinde kullanılan bir anlamdır.
Kelimenin süreğen veya sürekli olan şeklindeki anlamı aslında bizim burada bahsettiğimiz kitap için de kullanılabilir. Ama bu terim sağlık vs. hakkında değil, tarihi olaylar hakkındaki sürekliliği ifade eder. Zaten TDK sözlüğünde de ikinci olarak kelimenin bu anlamı verilmektedir. Bu anlamda kronik, olayların birbiri ardına yazıldığı tarih anlamına gelmektedir. Türk tarihinde bu tür yazılı eserlere vakayiname denilmektedir. Kronik aynı maksatla yazılan eserlere verilen Fransızca kökenli bir isimdir.
Kronikler, yazıldıkları dönemdeki olayları tarih sırasına göre verdiklerinden, tarihçiler için çok önemli kaynaklardır. Tarihte boyunca kurulmuş olan çoğu devletin düzenli bir arşivi bulunmadığından ve mevcut arşivler de günümüze kadar muhafaza edilemediklerinden kronikler ve vakayinameler bazı dönemler için temel kaynaklar olabilmektedir.
Bizim bahsedeceğimiz kronik, Kudüs Kralı Amaury’nin isteği üzerine Sur Piskoposu Willermus Tyrensis tarafından 1170 yılında “Historia Retum in Partibus Transmarinis Gestarum” adıyla yazılmaya başlanmıştır. Willermus 1186 yılında ölünce, 23 kitaptan oluşan Historia yarım kalmış veya sonraki fasılları kaybolmuştur.
Bundan sonra bu kronik zeyiller adıyla çeşitli yazarlar tarafından devam ettirilmiş ve continuation adıyla 1184 yılından başlayan 54 el yazması eser ortaya çıkmıştır. Bu eserler de Kudüs Krallığı tarihini anlatmaktadır. Bunlardan en önemlilerinden biri de birinci el bilgiler ve görgü tanıklıklarına göre yazılmış olan Ernoul Kroniği’dir.
Kitap hakkındaki bu bilgilerden sonra, şimdi de asıl konumuz olan Tapınak Şövalyelerinin ortaya çıkışı hakkında kısaca bilgi vereceğim.
Kudüs Haçlılar tarafından ele geçirildiği zaman, birkaç şövalye Kutsal Kabir Manastırı’na[1] gitmiş. Kısa sürede onlara bazı başka kişiler de katılmış. Bu kişiler burada bir toplantı yaparak istişarede bulunmuşlar. İçlerinden birini Üstad-ı Azam seçmeye, onun önderliğinde hareket etmeye ve ele geçirilen toprakların korunması için ömürleri boyunca savaşmaya karar vermişler.
Bunun üzerine kilisede toplanmış olan şövalyeler, Kudüs Kralı 2. Baudouin’in yanına gidip aldıkları kararı açıklamışlar ve kendilerine yardımcı olmasını istemişler. Kral da bu karara memnun olmuş ve görüşlerini almak üzere şehirde bulunan patrikler, başpiskoposlar, papazlar ve baronların tamamını toplantıya çağırmış. Toplantıya katılan herkes, bu kişilerin ömürlerini Hristiyan topraklarını Müslümanlara karşı savunmak için savaşmaya adamasını olumlu karşılamış. Bunun üzerine Kral, bu şövalyelere araziler, kaleler ve köyler bağışlamış.
Bu toplantının ardından Kral ve şövalyeler Kutsal Kabir Manastırı’na gitmişler. Orada şövalyeler, kralın ordusundan ayrılıp, ayrı bir birlik teşkil etmişler ve elbiselerinin üzerine Kutsal Kabir işaretlerini koymuşlar. Bu işaret, Hospitalier Şövalyelerinin elbiselerindeki işarete çok benziyormuş. İşaret, iki kollu kırmızı bir haçtan ibaretmiş. Tapınak Şövalyeleri bunu kullanınca, Hospitalier Şövalyeleri bu işareti elbiselerinden çıkararak “Bauçant”[2] denilen işareti kullanmaya başlamışlar.
Tapınak Şövalyelerinin bu sırada hala bir isimleri yokmuş. Kabir’i terk edince belirli bir merkezleri de kalmamış. Bu sırada Kudüs’te, Kral’a ait üç görkemli bina varmış. Biri şehrin yukarı kesiminde Davud Kulesi’nde, ikincisi Davud Kulesi’nin biraz aşağısında, üçüncüsü ise Tanrı’ya adanan kurbanların sunulduğu Tapınak binasının önündeymiş. Bu yapıya Kral Süleyman Tapınağı deniliyormuş.
Şövalyeler Kral’a müracaat ederek bu üçüncü binanın kendilerine tahsis edilmesini istemişler. Kral bu isteği kırmayarak Süleyman Tapınağı’nı onlara tahsis edince, şövalyeler bu binaya yerleşmişler. Bundan sonra bu şövalyelere Tapınak Şövalyeleri denilmeye başlanmış.
Şövalyeler buraya çok güzel, yeni bir bina yaptırmışlar. Bu bina o kadar güzelmiş ki, kral bu binayı kendine saray yapmak istemiş. Kudüs Müslümanlar tarafından fethedilince, bu bina yıkılmış. Ama bina yıkılıp şövalyeler şehri terk etseler de, bundan sonra bu gruba Tapınak Şövalyeleri denilmeye devam edilmiş.[3]
[1] Ortodoks Hristiyanlar tarafından bu kiliseye Yeniden Diriliş Kilisesi denilmektedir. Hz. İsa’nın mezarının da bu kilisede bulunduğuna inanılmaktadır.
[2] Eski Fransızca’da siyah-beyaz anlamına gelen bir kelimedir.
[3] Geniş bilgi için bkz. Ernoul Kroniği, Haçlı Seferleri Tarihi, Selahaddin Eyyübi ve Kudüs’ün Fethi, Çev. Ahmet Deniz Altuntaş, Kronik Yayınları, İstanbul, 2019, s. 7-24.
Hits: 30
“Zeki kışto bermalane”
- 20 Mayıs 2019
Tarih; ‘Geleceğiniz’dir, Geçmişiniz değil…
- 21 Mayıs 2019