
MEYDANLARDA OKUTULAN O MEŞHUR NEVRUZ MESAJI
- 25 Mayıs 2019
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 13
- Facebook25
- Twitter10
- WhatsApp0
- LinkedIn5
- Telegram0
- Paylaşım
25.05.2019 / ANAKARA
Meydanlarda, Nevruz günü okutulduğunda oldukça yüksek oranda olumlu ve olumsuz tepkiyi üzerine çeken mesaj tam metni ile aşağıdadır. İçinde çok sayıda “ideolojik terminoloji” var. Bunlar kulak tırmalayabilir, can sıkabilir ama karşı tarafı çözmenin yolu da bunu kabullenmek ve bilmekten geçer. Dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var. Abdullah Öcalan’ın yasal siyasi partilerin başkanlarından daha bilgili ve sağlıklı kurguya sahip olduğu kendini belli ediyor.
Mazlumların özgürlük Nevruzu kutlu olsun
Selam olsun bu uyanış, canlanış ve direniş günü olan Nevruz’u en geniş katılım ve ittifakla kutlayan Ortadoğu ve Orta Asya halklarına!
Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı olan Nevruz’u büyük bir coşkuyla ve demokratik bir hoşgörüyle kutlayan kardeş halklara!
Selam olsun demokratik hakları, özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük yolun yolcularına!
Zağros ve Toros dağ eteklerinde, Fırat ve Dicle nehir vadilerinde, kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarında tarım, köy ve şehir uygarlıklarına analık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler, sizlere selam olsun!
Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ve Fırat Sakarya’nın ve Meriç’in kardeşidir; Ağrı ve Cudi Dağı Kaçkar ve Erciyes’in dostudur; halay ve delilo horon ve zeybeğin hışmıdır.
Bu büyük medeniyet, bu kardeş topluluklar siyasi baskılarla, harici müdahalelerle, grupsal çıkarlarla birbirlerine düşürülmeye çalışılmış; hakkı, hukuku, eşitliği, özgürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmeye çalışılmıştır.
Son iki yüz yıllık fetih savaşları, Batılı emperyalist müdahaleler, baskıcı ve inkârcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi ve Kürdi toplulukları ulus-devletçiklere, sanal sınırlara, suni problemlere gark etmeye çalışmıştır.
Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkârcı anlayışlar artık miadını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı kör ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor.
Yüreği Nevruz ateşi ile tutuşan, meydanları hıncahınç dolduran yüz binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor.
İçinden doğduğum çaresizliğe, bilgisizliğe, köleliğe karşı bireysel isyanımla başlayan bu mücadele her türlü dayatmaya karşı bir bilinci, bir anlayışı, bir ruhu oluşturmayı amaçlıyordu.
Yorumum: “Bireysel isyanımla” diyor ve yalan konuşuyor. Onun bireysel dediği batılı gizli servisler ile onların yerli teşnelerinin bir ürünü olduğunu gören gözlerden kaçıramaz. Kendisi sık sık sermaye sahiplerini, Batıyı ve onlarla iş birliği yapanları suçluyor ama ta öteden beri kendisi onların esas iş birlikçisidir.
Bugün görüyorum ki, bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır.
Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı olmamıştır; bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığı, her türlü baskı ve ezilmeye karşı olmuştur. Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya, yeni bir geleceğe uyanıyoruz.
Yorumum: “Bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığı, her türlü baskı ve ezilmeye karşı olmuştur.” diyor. Yalancılar ve hırsızlar hep bu veya benzeri cümleleri kurarlar. Bunları kim ezdi, bilgisiz bıraktı? Bunlara kim haksızlık etti, üzerlerinde baskı kurdu? Bunların bu acınma dolu cümlelerini dinleyen bilgisizler zanneder ki birileri geldi ve bunları ezdi. Hayır, o bir yanılgıdır. Bunları ezen, bilgisiz bırakan, haksızlık eden ve baskılayan hep kendileridir. Asla bir başkası değildir. Ayrıca bunlar FEODAL yapıları gereği yukarıda sayılanları yapmaya ve o sayılanların konu mankeni olmaya mahkûmdurlar. İçlerinde bu döngüyü kıranlar olmuş mudur, olmuştur ve bir daha da geri dönüp bakmamıştır. Sen kendini pazara çıkarırsan, birileri gelir ve satın alır. PKK, ilk çıktığı zamanlarda ilk eylemleri ile yukarıda saydığımız eylemleri bunlara yapmakta olan AĞALARA ve ŞIHLARA karşı eylem yapıyordu, yani bunları öldürüyordu. Bu çok doğruydu ve devam etmeliydi. Etmedi ve kısa zaman sonra görüldü ki, PKK da bunların odalığı olmuştu. Tüm yalancılar ve hırsızlar BİLGİSİZLER üzerinde etkili olurlar. Kimse sormuyor o bilgisizliği yıkmaya çalışan köy okullarını kim yaktı, öğretmenleri kim kurşuna dizdi diye.
Çağrımı bağrına basan gençler, mesajımı yüreğine katan yüce kadınlar, söylemlerimi başı gözü ile kabul eden dostlar, sesime kulak kesilen insanlar!
Bugün yeni bir dönem başlıyor.
Silahlı direniş sürecinden demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor; siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri ve eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor.
Biz onlarca yılımızı bu halk için feda ettik. Büyük bedeller ödedik. Bu fedakârlıkların, mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler özbenliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı.
Artık “Silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun!” noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, ezen, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Türk’üne, Kürt’üne, Laz’ına, Çerkez’ine bakmadan, akan kan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor.
Ben bugün çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki, artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi gibi önemli bir aşamaya gelinmiştir.
Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum.
Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmaktır.
Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkâr eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır.
Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Bu Nevruz münasebetiyle en az Kürtler kadar Türkmenleri, Ermenileri, Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını kendi öz eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum!
Saygıdeğer Türkiye halkı!
Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki, Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır. Bu hukukta fetih, inkâr, ret, zorla asimilasyon ve imha yoktur.
Kapitalist moderniteye dayalı son yüz yılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları halkı bağlamayan, ama ondan da kurtulamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin tüm tarihi ve kardeşlik hukukunu inkâr eden çabalarını ifade etmektedir. Günümüzde artık tarihe ve kardeşlik hukukuna ters düştüğü iyice açığa çıkan bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için, Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak hepinizi kendi öz kültür ve uygarlıklarınıza uygun şekilde demokratik modernitenizi inşa etmeye çağırıyorum.
Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır.
Çanakkale’de omuz omuza şehit düsen Türkler ve Kürtler Kurtuluş Savaşını birlikte yapmışlar, 1920 TBMM’yi birlikte açmışlardır. Ortak geçmişimizin önümüze koyduğu gerçek, ortak geleceğimizi de birlikte kurmamız gerektiğidir. TBMM’nin kuruluşundaki ruh bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır.
Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini, en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları ve diğer kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfının temsilcilerini ve sistemden dışlanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan demokratik modernite sisteminde yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum.
Ortadoğu ve Orta Asya kendi öz tarihine uygun bir çağdaş modernite ve demokratik düzen aramaktadır. Herkesin özgürce ve kardeşçe bir arada yaşayacağı yeni bir model arayışı ekmek ve su kadar nesnel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Yine Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının, ondaki kültür ve zamanın bu modele öncülük etmesi, onu inşa etmesi kaçınılmazdır.
Tıpkı yakın tarihte Misak-ı Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşının daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini güncel olarak yaşıyoruz.
Son doksan yılın tüm hataları, eksiklikleri ve yanlışlıklarına rağmen, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış hakları, sınıfları ve kültürleri de bir kez daha yanımıza alarak model inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm bu kesimleri eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzını, örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum.
Misak-ı Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkûm edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.
Yorumum: Misak-ı Milliyi sık sık ağzına alıyor. Oysa onu akim kılan Şeyh Sait isyanının yolunda yürümektedir. Onun iş birliği yaptığı Batı ile aynı iş birliğini devam ettirmektedir. Aynı sermayenin kölesidir. Kısacası asla ve asla bu konuda samimi değildir. Daha önce bunu işgalcilik ve faşizm olarak niteleyen adam nasıl oluyor da yanında yer alıyor? Bu adam ve onla iş birliği yapan yerli ve yabancı herkesi sorgulayarak okumanız gerekiyor.
Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşeceğiz.
Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler uçuruma sürüklenirler.
Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik etmektedir. Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ayağa kalkmak istiyor. Bu Nevruz hepimize yeni bir müjdedir. Hazreti Musa, Hazreti İsa ve Hazreti Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor.
Batı’nın çağdaş uygarlık değerlerini toptan inkâr etmiyoruz. Ondaki aydınlanmacı, eşit, özgür ve demokratik değerleri alıyor, kendi varlık değerlerimiz ve evrensel yaşam formlarımızla sentezleyerek
yaşamlaştırıyoruz.
Yeni mücadelenin zemini fikir, zikir, ideoloji ve demokratik siyasettir, büyük bir demokratik hamle başlatmaktır.
Selam olsun bu sürece güç verenlere, demokratik-barış çözümünü destekleyenlere!
Selam olsun halkların kardeşliği, eşitliği ve demokratik özgürlüğü için sorumluluk üstlenenlere!
Yaşasın Nevruz!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
İmralı Cezaevi
21 Mart 2013
Abdullah Öcalan
Kaynak: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), Abdullah Öcalan, Weşanen Mezopotamya, 1. Baskı, Kasım 2015, ISBN:978-3-941012-97-4
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE
Hits: 25
Suriyeli Göçmenlerin Hakim Hale Geldiği Ekonomik S...
- 25 Mayıs 2019
S-400 VE F-35 KAYNAKLI YALAN VE DEDİKODULAR
- 28 Mayıs 2019