
Suriyeli Göçmenlerin Hakim Hale Geldiği Ekonomik Sektör
- 25 Mayıs 2019
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Türkiye
- 3
- Facebook15
- Twitter10
- WhatsApp5
- LinkedIn5
- Telegram0
- Paylaşım
Son zamanlarda, hemen hemen her gün, gazetelerde Suriyeli göçmenler hakkında, daha doğrusu işledikleri vukuatlar hakkında en az bir habere rast geliyor ve üzülüyorum. Bu haberleri okudukça, göçmenler artık hepimizin hayatına bir şekilde girmiş olduklarından, endişe de ediyorum.
Bu gün mahallede, apartmana gireceğim sırada, biri 3-4 yaşlarında erkek, diğeri 5-6 yaşlarında kız olan iki çocuğa rastladım. Kızın elinde bir naylon poşet ve poşetin içinde üç ekmek ile iki çikolata vardı. Çocuklar kendilerine bakar bakmaz ellerini açarak bana doğru mırıldanmaya başladılar. Ne söylediklerini anlayamadım.
“Ne diyorsunuz? Anlamıyorum.” diye seslendim.
Kız olanı, mırıldanır gibi cevap verdi: “Abi, para versene…”
Çok şaşırdım.
“Siz kimin çocuklarısınız? Nerede oturuyorsunuz?” diye sordum.
Yine kız olanı, eliyle bir istikameti işaret ederek evlerini tarif etti.
Bu çocukların Suriyeli olduğunu hemen anladım.
Çünkü bu evi ve evde kimlerin oturduğunu biliyordum.
Birkaç gün önce, akşamüzeri, yürüyüş yapmak için yola çıkmıştım.
Mahalleden yaşlı bir amca da bana takıldı ve yürümeye başladık.
Bir süre sonra, karşıdan gelen ve genellikle bakkalların kullandığı (kangoo, doblo gibi) bir araba göründü. Yolun ortasından yürüdüğümüz için bize selektör yaptı.
Yanımdaki yaşlı amca hemen ağza alınmayacak bir küfür salladı.
Şaşırmıştım.
Gayri ihtiyari bir şekilde; “Niye küfrediyorsun adama? Biz yolun ortasından yürüyoruz. Yol adamın. Adam haklı.” deyiverdim.
Yaşlı amca öfkeli bir ses tonuyla cevap verdi.
“Ben niye selektör yaptı diye sövmüyorum! Şoförün kendisine sövüyorum!”
Bunu duyunca daha da şaşırmıştım.
“Niye ki? Adamı tanıyor musun?” diye sordum.
Yaşlı amca derin bir nefes aldıktan sonra bir küfür daha salladı ve cevap verdi.
“Tanımaz mıyım şerefsizi? Şu ileriki mahallede, yamaçta 2-3 gecekondu var ya, onlardan birinde oturuyor. Suriyeli bir herif.”
Ne yalan söyleyeyim, Suriye’den bu kadar çok göçmen kabul edilmesi ve bunların şehirlerde sokaklara salınmasından ben de rahatsızım. Ama böyle küfür edecek kadar bir düşmanlık da beslemiyorum. Bu sebeple yaşlı amcanın bu tavrını garipsedim.
“Yaaa… Adamlar ülkelerindeki iç savaştan kaçıp buraya sığınmışlar. Adamın ne suçu var? Suriyeli olmak veya Arap olmak suç mu? Suç onları ülkeye alıp, sokaklarda bırakanlarda.” deyiverdim.
Bu sırada yaşlı amcanın yüzüne bakıyordum. Adamın canının çok sıkkın olduğu yüz hatlarından anlaşılıyordu. Benim üst üste gelen sorularımdan da sıkılmış olmalı ki, yüzüme dikkatle bakmaya ve konuşmaya başladı.
“Benim ne Suriyelilerle, ne Araplarla ve ne de başka biriyle herhangi bir sorunum yok. Ama bu kadar insanın ülkeye alınıp da başıboş bırakılması canımı sıkıyor. Çünkü Suriye’nin ne kadar iti kopuğu varsa aramıza girdi. Parası pulu olan veya iş güç sahibi olanlar başka semtlerde oturuyorlar. Bize de bu herif gibi uğursuz tipler kalıyor.”
“Hayrola! Neden uğursuz diyorsun? Bu adam hırsızlık filan mı yapıyor? Öyle bir şey varsa polise şikâyet edelim.”
“Hayır.” dedi yaşlı amca.
Ve “Ama daha da kötü şeyler yapıyor.” diye devam etti.
İyice meraklanmıştım.
“Ne yapıyor?” diye sordum.
Adam dertli dertli anlatmaya başladı.
“Bu şerefsizin 7-8 tane çocuğu var. En küçüğü anasının koynunda, hala süt emiyor. En büyüğü ise 10-11 yaşlarında. Bu herif, nasıl ayarladıysa, bir gecekonduya girdi. Üzerinde bir pantolon, bir gömlekten başka hiçbir şey yoktu. Hatta ilk geldiklerinde, bunların durumunu görüp acıdım ve bakkaldan alışveriş yapıp adama verdim. Ama 6 ay geçmeden herif bir araba aldı. Üstelik hiçbir iş yapmıyor ve benden daha fazla kazanıyor.”
Dayanamayıp araya girdim.
“Hadi yaaa? Peki, parayı nereden buluyor?”
Yaşlı amca, bir küfür daha salladıktan sonra devam etti.
“Nereden bulacak? Çocukları ve karısını dilendiriyor. Her sabah karısını ve çocuklarını arabaya bindiriyor. Her çocuğu bir trafik lambasında indiriyor. Karısını da Dikmen Caddesi’nde bir yere bırakıyor. Geçenlerde kadın önüme çıkıp para istedi. ‘Sen bizim mahallede oturuyorsun, değil mi? Sapasağlam insansın. Dilenmeye utanmıyor musun?’ dedim. Kadın; ‘Beni biriyle karıştırıyorsun herhalde.’ dedi ve beni tersledi. Geçen gün mahalledeki bakkaldan çıkarken kadınla karşılaştım. Beni görünce geri döndü ve hızla uzaklaştı.”
“Vaaay!” diye istemsizce haykırdım.
Yaşlı amca haklı çıkmanın verdiği gururla konuşmaya devam etti.
“Vay ya…. Ben kimseye boş yere küfür etmem. Ama bu herifi görünce dayanamadım. Bak, şimdi akşam oldu ya, arabayla çocukları toplayıp, günlük hasılatı ellerinden almaya gidiyor aşağılık adam.”
“Peki ama bu herif Türk vatandaşı değilse, bu arabayı nasıl almış?”
Yaşlı amca yüzüme öyle bir baktı ki “Sen de hiçbir şey bilmiyorsun.” Dediğini bakışlarından anladım.
Sadece bakmakla derdini anlatamayacağını düşünmüş olacak ki cevap verdi.
“Sen yurt dışındaydın da yeni mi ülkeye geri döndün. Bu ülkede kanun, nizam sadece sana bana geçerli. Suriyelisine, bilmem nelisine ve daha başka bazı kişilere kanun filan işlemiyor. Onlar her şeyden muaf.”
Neyse.
Sözü fazla uzatmayayım.
Biraz daha yürüdük ve Suriyeliler konusunda sohbet ettik.
Daha doğrusu, yaşlı amca konuştu, ben dinledim.
Yaşlı amcanın serzenişlerinden de anlaşıldığı kadarıyla, ortada Suriyelilerle ilgili büyük bir sorun olduğu aşikâr.
Suriyelilerin ülkeye kontrolsüz bir şekilde alınması hataydı.
Basında açıklananlar doğruysa, 5,5 milyon gibi çok büyük bir miktarda Suriyelinin alınması daha büyük bir hataydı.
Bu Suriyelileri mülteci kamplarında toplamak yerine, halkın arasına salmak ise hata filan değil, tam bir faciaydı.
Hataları birileri yaptı ve hala bu hatada ısrar ediyorlar.
Fakat bunun sonuçlarını, hep birlikte göreceğiz.
Henüz sıkıntının boyutu tam olarak bilinmiyor.
Sadece; hırsızlık yapan, tecavüz eden ve adam bıçaklayan Suriyelilerle ilgili bazı münferit haberleri duyuyoruz.
Yarın bunları ülkelerine göndermeye kalkınca o zaman ne olacak Allah bilir.
Hele de, göndermez ve bu ülkenin vatandaşlığını verirsek ne olacağını düşünmek bile istemiyorum.
Ben 22 farklı ülkede turist veya resmi devlet görevlisi olarak bulundum.
Buralarda mültecilere nasıl muamele edildiğine zaman zaman şahit oldum.
Harp Akademisi’nde de bitirme tezi olarak yasadışı göç, insan kaçakçılığı ve mültecilerle ilgili bir konuyu çalıştım.
Bu tecrübelerim sonucunda şunu söyleyebilirim.
Dünyada, göçmenler konusunda bizim kadar rezalet politikalar uygulayan tek bir ülke bile bulmak mümkün değil.
Bu politikaları düzeltmek hükümetin işi.
Birleşmiş Milletlerin bu konu ile ilgili kurumları var.
Mülteciler için dünyada temel uygulama, mülteci kampları kurmak ve BM’nin bu maksatla ayırdığı fonlardan da yararlanarak buralarda ikamet ettirmekten ibaret.
Ama Türkiye’de yetkililer maalesef bunu yapmıyor.
Peki, biz sıradan bir vatandaş olarak bu konuda bir şeyler yapamaz mıyız?
Bence yapabiliriz.
Ben kendi payıma ne yaptığımı söyleyeyim.
Hiçbir dilenciye beş kuruş para vermiyorum.
Hiç kimse dilencilere para vermezse, hiç kimse dilenmez diye düşünüyorum.
Hiç kimse yasadışı göçmenlere ev kiralamazsa, mahallelerimize de giremezler.
Yeter ki boş yere şikâyet etmeyi bırakıp bir şeyler yapalım.
Daha doğrusu, yaptığımız yanlış şeyleri yapmayı bırakalım.
Hits: 7
Gelmeyecek yeşil sarıklılar…!!!
- 25 Mayıs 2019
MEYDANLARDA OKUTULAN O MEŞHUR NEVRUZ MESAJI
- 25 Mayıs 2019