
UFO’larla ilk defa nasıl karşılaştım?
- 20 Haziran 2019
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Bilim ve Teknoloji
- 4
UFO adını sanırım duymayan yoktur. Açılımı Unidentified Flying Object olan ve Türkçesi Tanımlanamayan Uçan Cisim anlamına gelen bu kısaltma uzun süredir ülkemizin ve tüm dünyanın gündeminde olan bir terim. Bununla birlikte, ülkemizde UFO yerine daha çok Uçan Daire kelimesi kullanılmaktadır.
UFO’lara dair bazı gözlemlerin antik dönemlerden itibaren birçok defa yapıldığı ve hatta kayıt altına alındığı iddia edilse de bu konu, 1950’lerden itibaren tüm dünyada yoğun ilgi çeken ve birçok komplo teorisine de konu olan bir fenomen haline geldi.
Bunun en önemli sebeplerinden biri, 4 Temmuz 1947’de tüm dünyada büyük yankı uyandırmış olan ve Roswell olayı olarak bilinen olaydır. İddialara göre ABD’de Roswell isimli yerleşim yeri yakınlarındaki bir çiftliğin sahibi bir enkaz görmüş ve bunu en yakın askeri üsse haber vermiş. Roswell Hava Üssü’nden bölgeye bir keşif heyeti gönderilmiş ve olay yerine giden heyetteki bir subay bir UFO enkazı bulduklarını açıklamış. Fakat ertesi gün Hava Üssü komutanı bu iddiayı yalanlamış ve bulunan cismin meteoroloji balonu olduğuna dair bir açıklama yapmış. Bu ikircikli açıklama sebebiyle bu olay günümüze kadar devam eden birçok komplo teorisine kaynaklık etmektedir.
Ben de gençlik yıllarında çoğu yaşıtım gibi bu tür gizemli olaylara meraklı olduğumdan UFO’lar ile ilgili olarak bulduğum hemen her şeyi dikkatle okuyordum. Fakat bir süre sonra bu hikâyelerin çoğunun tam anlamıyla uydurulmuş hikâyeler olduğuna dair bir kanaate ulaştım. Bu sebeple UFO’lar ile bir daha ilgilenmedim. Fakat 1997 veya 1998 yılında hiç beklemediğim bir anda UFO’lar yine karşıma çıktı. Hem de çok ilginç bir şekilde.
O yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki küçük bir ilçede yüzbaşı rütbesiyle batarya komutanı olarak görev yapıyordum. Bir gün garnizon nöbetçi amiriydim. O zamanlar PKK Terör Örgütü’nün hayli etkili olduğu bir dönemdi. Zaten Batarya Komutanlığına atanmadan önce tim komutanı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun birçok yerinde görev yaptığımdan terör tehdidinin önemini tüm varlığımla hissediyor, bu sebeple kışla devriyesine çıkarken mutlaka tam teçhizatlı ve silahlı olarak çıkıyordum.
Bu nöbetimde de her zamanki gibi hava kararır kararmaz yine devriyeye çıkmış, nöbetçileri ve termal kameraları sayesinde gece daha iyi gözetleme yapabildikleri için belli bölgelere konuşlandırılmış olan tankları kontrol etmiş ve garnizon karargâhına dönmüştüm. Odama girip haberciye bir çay getirmesini söyledim. Haberci çayı getirip masama koyunca, cebimden bir sigara çıkarıp yaktım ve derin bir nefes çektim. Ardından, tam çaydan bir yudum almıştım ki, telefon çaldı.
Ağzımdaki çayı mideye indirip telefonu açar açmaz karşıdan gelen sesle birden iyice yayıldığım koltuktan ayağa fırladım. Çünkü cephanelik bölgesini korumakla görevli müfrezenin bulunduğu binadan bir astsubay beni arıyordu ve astsubayın sesinden çok heyecanlı olduğu anlaşılıyordu. Hatta belirgin bir panik içinde olduğunu söyleyebilirim.
Astsubayın anlattıklarını dinleyince olay daha da ilginç bir hale geldi. Anlattığına göre cephanelikler civarında bir UFO dolaşıyormuş. Ben UFO olayına inanmadığımdan astsubayı (yanlış hatırlamıyorsam çok genç bir arkadaştı) sakinleştirmeye çalıştım ve ne olduğunu sakin bir şekilde anlatmasını söyledim.
Benim sakin davranışım onu da etkilemiş olacak ki astsubay tane tane anlatmaya başladı. Bir nöbetçi, cephaneliklerin hemen üzerindeki sırtlarda havada bir cisim gördüğünü ve cismin gökyüzünden dikey olarak sırta doğru alçaldığını haber vermiş. Astsubay ve müfrezenin bağlı olduğu bölükte görevli bir asteğmen hemen dışarı çıkmış. Askerin gösterdiği istikamete bakmışlar. Gerçekten de gökyüzünden bir cisim döne döne aşağıya doğru iniyormuş.
Bunun üzerine hemen alarm vermişler. Tüm askerler dışarı çıkıp müfreze binasının yanındaki mevzilere girmiş. Asteğmen askerlerin başında kalmış, astsubayı da bana haber vermesi için binaya göndermiş.
Ben astsubayın anlattıklarını dinleyince çok endişelendim. Elbette bir UFO saldırısı ile karşı karşıya olduğumuzu zannettiğim için değildi. Benim aklıma ilk gelen şey, bunun bir PKK saldırısı olabileceği yönündeydi. Muhtemelen küçük bir balon veya zeplin ile (O zamanlar İHA’lar bu günkü gibi yaygın değildi.) cephaneliklere yönelik bir saldırı girişimi başlattıklarını düşündüm.
Balonların uzaktan komuta ile yönlendirilebileceğine çok az ihtimal verdiğimden bunun askerlerin dikkatini bu bölgeye çekip arkalarından baskın yapmak maksadıyla uygulanan bir aldatmaca olabileceği de aklıma geldi.
Bu sebeple astsubaya derhal şu şekilde emir verdim: “ Arkadaşım, heyecanlanmayı bırak ve söylediklerimi harfiyen uygula. Ben şimdi ani müdahale mangası ve zırhlı araçlarla oraya geliyorum. Girişte bir kişi beni karşılasın. Ben gelene kadar siz şunları yapın. Öncelikle binada hiç kimse kalmasın. Çay ocağı veya tost ocağı gibi yerlerde tüpleri kapatın, fişleri prizden çekin. Siz dışardayken binada yangın çıkmasın. Binanın ışıklarını da kapatın. Şimdi herkes o gördüğünüz şeye doğru mevzi almıştır. Asteğmen askerlerin yarısıyla o cephede dursun. Geriye kalan askerleri de sen al ve binanın diğer yönüne mevzilendir. Bu terörist saldırı için yapılmış bir aldatma olabilir. Gözünüzü dört açın.”
Ben her şeyi tek tek anlatmama rağmen astsubay hala “Ama komutanım. Bu bir Uçan Daire. Ben kendi gözlerimle gördüm…” demeye devam ediyordu. Bunun üzerine bu genç ve heyecanlı arkadaşı sert bir şekilde uyarma ihtiyacı hissettim. “Kardeşim. Sen beni dinlemiyor musun? Başlarım uçan dairene senin. Memlekette hiç yer kalmadı da uzaylılar gelip sizin müfrezeye mi saldıracaklar? Biz orada nükleer silah filan depolamıyoruz. Bildiğin tüfek mermisi var o depolarda. Şimdi saçmalamayı bırak da hemen dediklerimi yap.” dedim. Genç arkadaş bu uyarıdan sonra biraz kendine geldi ve “Emredersiniz!” dedi.
Astsubayla konuştuktan sonra hemen tanklarla irtibat kurdum ve birinin termal kamera ile bahsedilen bölgeye bakmasını istedim. Tank mürettebatı dediğimi yaptı ve tank komutanı parlayan bir ışıktan başka bir şey göremediklerini söyledi. Bunun üzerine bir Zırhlı araçla hazır bekleyen ani müdahale mangasını karargâh binasının önüne çağırdım. Binada bulunan nöbetçi subaya durumu anlatıp, telsiz ve telefonla aradığımda cevap verecek şekilde nöbetçi subay odasında beklemesini söyledim.
Ani müdahale mangası gelince onlara da durumu kısaca açıkladım ve ne yapacakları hakkında talimat verdim. Ondan sonra da kendi aracıma bindim ve ben önden, manga arkadan olay yerine gittik. Müfreze binasına yaklaşınca araçların farlarını söndürdük. Cephanelik girişinde bir uzman çavuş el feneriyle işaret vererek bizi karşıladı.
Ondan, son durum hakkında bilgi vermesini istedim. Uzman Çavuş heyecanlı bir şekilde “UFO biraz önce karşıdaki sırtla cephanelik arasına indi. Herhalde arızalı olduğu için mecburi iniş yaptı komutanım.” dedi. Çok şaşırdım. Demek UFO yere inmiş ve bu Uzman Çavuş da onu görmüştü. Yavaş yavaş “Acaba gerçek olabilir mi?” diye şüphelenmeye başladım.
Fakat yine de “Arızalı olduğunu nereden anladın?” diye sordum. Uzman Çavuş şöyle cevap verdi: “Komutanım, yere çok sert düştü. Bu kadar sert iniş olmaz. Çarpma sesini duyduk. Bir de, yere düşerken üzerinden paraşüte benzer bir şeyler çıktı. Hani uçak gemilerine inen uçakların arkasından iki-üç paraşüt açılır ya, aynı onun gibiydi. Herhalde uzaylılar, düşüşü yavaşlatmak için paraşütlerini açtılar. Ağaç dalları arasından bu paraşütlerin bir kısmı görünüyor. Sanırım paraşütler ağaçlara takıldı. Rüzgâr sebebiyle ağaç dallarına sürtündüğünden sesler geliyor.”
Durum iyice heyecanlı bir hale gelmişti. Zırhlı aracı girişteki toprak yığınının arkasına mevzilendirdim. Şoför ve makineli tüfek nişancısı ile üç asker orada bıraktım. Etrafı kontrol etmelerini, makineli tüfeğin de sırta doğru çevrilmesini ve ateşe hazır halde beklemelerini söyledim.
Ani müdahale mangasını avcı zinciri pozisyonuna sokup müfrezeden bizi karşılayan uzman çavuşu da yanıma alıp ilerlemeye başladım. Biraz sonra mevziler bölgesine geldik. Manga mevzilere girdi. Ben de uzman çavuşla birlikte asteğmenin bulunduğu yere gittim.
Asteğmene durumu anlatmasını söyledim. Asteğmen diğerlerine göre biraz daha sakin şekilde davranıyordu. Hatta bende ilk anda oluşturduğu izlenime göre, bir UFO görmenin heyecanı ve hatta mutluluğunu yaşıyor gibi görünüyordu. Anlattıklarından, asteğmenin gözlemlerinin de diğerlerine göre daha sağlıklı olduğu anlaşılıyordu.
Asteğmenin anlattığına göre gökten inen cisim bir bond tipi el çantası büyüklüğündeymiş. Diğerlerinin anlattığı gibi gökten bir taş gibi düşmemiş. Muhtemelen rüzgârdan sürükleniyor gibi sırtın en yüksek yerinden belli bir açıyla yere düşmüş. Bunları anlattıktan sonra da eliyle 50-60 metre ilerisini göstererek “Komutanım, UFO aha şurada ağaçların arasına düştü.” dedi.
O istikamete bakınca havası iyice kaçmış bir büyük balon ve iki küçük balonun ağaç dallarına takılmış şekilde durduğunu gördüm. Bunun bir balon olduğunu anlayınca biraz rahatladım. Derin bir nefes aldıktan sonra telsizle zırhlı aracın sırt istikametine doğru ışıklarını yakmasını söyledim. Işıklar yanınca bunun balon olduğuna emin oldum.
Asteğmene, 2-3 askerle dikkatli bir şekilde giderek balonu ağaçtan kurtarmasını söyledim. Asteğmen biraz tereddüt eder gibi yüzüme baktı. Ben emri tekrarlayınca iki askere ismiyle seslendi. Mevziden çıkarlarken uyarma ihtiyacı hissettim. “Balona bağlı olan ne ise ona dokunmayın. Önce el feneri ile uzaktan inceleyin. Üzerinde herhangi bir yazı varsa telsizden bana bildirin. Ondan sonra vereceğim emre göre hareket edersiniz.” dedim.
Asteğmen iki askerle birlikte sıçramalarla balonlara yaklaştı. Biraz sonra da telsizden cihazın üzerindeki yazıyı okudu. “Bu cihaz, ADB Silahlı Kuvvetlerine ait bir meteoroloji cihazıdır. Bulanların …… telefon numarasını arayarak haber vermesini….”.
Bunu duyunca iyice rahatladım. Balonu ve cihazı getirmelerini söyledim. Gerçekten de getirdikleri şey, biri oldukça büyük, ikisi ise bir basketbol topu büyüklüğünde üç balona bağlı metal bir kutudan ibaretti ve kutunun üzerinde ABD Silahlı Kuvvetlerine ait bir meteoroloji ölçüm cihazı olduğu yazıyordu. Muhtemelen Adana bölgesindeki ABD üssünden gelmiştir diye düşündüm. Çünkü aradaki dağ bloğunu saymazsak mesafe oldukça yakındı.
Ben cihazın üzerindeki bu yazıyı okuyunca bir yandan da gülmeye başladım. Bunu gören asteğmen kendisine güldüğümü sandı ve “Komutanım, biz nereden bilelim meteoroloji balonu olduğunu. Hayatımızda böyle bir şey görmedik ki…” dedi. Ben asteğmeni teselli ettim ve onlara değil, benim bile neredeyse kışlaya uzaylıların saldırdığına inanmak üzere olduğumu, buna güldüğümü söyledim.
Müfrezeyi normal duruma getirdim. Cihaz ve balonları bir aracın arkasına yüklettim. Ani müdahale mangası ile birlikte karargâha döndüm. Ertesi gün garnizon komutanına durumu rapor ettim ve bir odaya koydurduğum balonları ve cihazı gösterdim. Daha sonra da garnizon karargâhından bir görevliye teslim ettim.
Hits: 62
Musul Petrolleri İçin Verilen Mücadele ve Ermeni G...
- 20 Haziran 2019
NORMALLEŞME TÜM KCK YAPISINI KANUN İÇİNE ALMAKTIR[...
- 21 Haziran 2019