
NORMALLEŞME TÜM KCK YAPISINI KANUN İÇİNE ALMAKTIR[1]
- 21 Haziran 2019
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 14
- Facebook15
- Twitter10
- WhatsApp0
- LinkedIn5
- Telegram0
- Paylaşım
20.06.2019 / ANAKARA
Katılanlar: Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan.
Konular: katılanlara hükümetin müdahalesi (alınmadı), sağlık sorunları, katılanlara verdiği öğütler.
…
A. Öcalan: Sağlığım iyi, bunlar önemli değil. Sabahtan beri diğer arkadaşlarla tartışıyoruz. Sürecin sağlıklı ilerlemediğini düşünüyorlar. Onlarla sert tartıştım. Sonra Yetkili geldi, onunla da tartışıyoruz.
Arkadaşlar “Burada pat diye düşüp ölseniz kim bilecek” diyorlar. “İki aydır dışarıyla iletişimin yok Dışarıdaki arkadaşlar sürecin sağlıklı yürüdüğünü açıklamışlar. Nereden biliyorlar” diyorlar. Tabii ben heyete güveniyorum, burada görüşmelerimiz sürüyor. Ama dışarıyla düzenle bir iletişimimiz yok. Süreç nasıl sağlıklı yürüyor? Arkadaşlar “Size aşırı güvendikleri için öyle açıklamalar yapmış olabilirler” diyorlar. Onlara da söyledim. Bana bu şekilde güvenmek en büyük ihanettir. Bana Tanrıya güvenir gibi bir güven ihanetten de kötüdür. Devlet oyun oynuyor demiyorum, yanlış bir algılama tarzından söz ediyorum, Örneğin Savaş Buldan’ı bir gecede götürüp yok etmediler mi? Kim bilebilirdi ki, değil mi? Bana tanrısal güven felaket getirir, siyasette sıfırlanırsınız. Ben politik bir insanım. (Gülerek) Beni burada her an öldürebilirler.
(Pervin’e dönerek) Savaş kaç gün kayıp kaldı?
P. Buldan: Bir gece Başkanım.
A. Öcalan: Savaş politik de değildi, öldürdüler. Ben politiğim. Beni de öldürebilirler. Bu ülkeyi darbeler ülkesi yapabilirler. Kandil’i de eleştirdim. Sınıfta kaldılar.
Yetkili: Yani mesela diyelim, çünkü öyle birşey yok, yanlış anlaşılmasın.
A. Öcalan: Tabii ki ben örnek olması için söylüyorum. Benim katilim bir buçuk km ötededir diye düşünelim. Yaveri Menderes’e “Efendim, ordu darbe hazırlığı içindedir” diyor. Menderes “Benim ordum bana öyle bir şey yapmaz” diyor, Oysa o gün o istihbarata değer verse başına bunlar gelmeyecek.
S. Demirtaş: Başkanım, bizim açıklamalarımız birinci aşamanın sorun çıkmadan devam ettiği şeklindedir. Ama haklısınız tabii, sizin iletişiminiz yoktu.
A. Öcalan: Bunu şunun için söylüyorum: Politikada 24 saat uzun zamandır. Bir ders olarak söylüyorum, Siz bir örgütün Başkanısınız. Üyeleriniz tutuklanır, öldürülür ki geçmişte öyle yapıldı. Sürekli örgütünüzü takipte ve dikkatli olacaksınız. Sürekli kuşkucu olacaksınız. Siz de, KCK de “Süreç sağlıklı ilerliyor” diye açıklama yapıyorsunuz. Haydi, siz deneyimsizsiniz, ama Kandil’deki arkadaşlara kızıyorum, kırk yıllık arkadaşlarımdır. Kandil merkezinin bu kadar aptal durumuna düşmesini anlamıyorum. Bunları onlarla tartışıp cevabını getirirsiniz. Menderes’in, Özal’ın sonu ortada. …
Devlet beni sınar, ben de devleti. BDP’ye, Kandil’e güvenerek siyaset yapmıyorum ben. Özgücüme, entelektüel birikimime güveniyorum. İster benimle oyun oynasınlar, ister çok fazla güvensinler, benim için fark etmez. Ben kendime ve Özgücüme güveniyorum. Kandil melekler gibi bana bağlı, ama böyle olmaz.
Şimdi süreç hızlı gidecek deniyor. Mesele hız değil ki. AKP ciddiyse alt birim oluşturacak, sizinle iletişimde olacak. Bunu yapmazsa demek ki oyun peşindedir. Artık heyetlere de bu tarzda yaklaşım, Sırrı’yı men etme, “Ahmet’i kestim” meselesi bitti. Makul heyet neyse siz belirlersiniz. Adalet Bakanlığı sadece formaliteleri yerine getirir. Sayın Başbakan bilmeli ki, böyle yaparsa bitti. …
…
A. Öcalan: Geçenlerde Bursa Başsavcısı geldi. Ona dedim ki, kardeşim Mehmet bile gelmiyor; ailemdir, onu bile getirmiyorsunuz. Zaten süreç nedeniyle üç yıl avukatlarımın gelmemesini mesele etmedim, sabrettim. Ama şimdi yaptığınız tam bir rehine durumu değil midir dedim. …
Maalesef bu dönemde yetersizliklerimiz ortaya çıktı. Bundan sonra AKP ile ilişkileri düzene sokmalısınız. On beş günde bir sizden bir heyet gelmeli. Çalışmalarımızı hızlandırmamız gereklidir. AKP ile daimi bir heyet görüşmeniz olmalıdır. Sadece siz ikiniz de değil, başka arkadaşlarda gelebilir. Üç dört kişi belirlersiniz, “Şunu bunu sevmiyorum” denirse biter. Net konuşuyorum.
Yorumum: Sırrı Süreyya Önderin heyetten çıkartılmasına çok kızmış. Süreci bitirmekle tehdit ediyor., kimse karışamaz buraya geleceklere diyor… İlginç ama kurusıkı hepsi.
…
A. Öcalan: … Bir buçuk aydır dışarıyla iletişimim yok. Ben burada sıfırlandım diye düşündüm. Çok öfkelendim. Müdüre falan çıkıştım, hakaret ettim. “Dengesini yitirdi” bile dediler. Dün doktor geldi, ona da ben dengemi yitirdim dedim. Ancak umarım devletin de yardımıyla bunlar düzelir. Çünkü temel irtibatım sizsiniz.
…
S. Demirtaş: Hükûmet ısrarlı tutumumuza rağmen halen partimizle heyetler arası görüşmeye başlamadı. Kapalı olmadıklarını söylemelerine rağmen ciddiyetsiz yaklaşım sürüyor. …
…
S. Demirtaş: Heyette bulunacak arkadaşların isimlerinin tartışılmasını da kabul etmiyoruz. Biz size ve yürüttüğünüz sürece saygımızın bir gereği olarak bugün geldik, aslında gelmek istemedik.
…
S. Demirtaş: Ankara’da Demokrasi ve Barış Konferansı yapıldı. Sonuç Bildirgesini Müdüre teslim ettik. Tam istenilen gibi olmasa da sonuçları itibariyle verimliydi İlk defa sizin açık çağrınızla yapılan bu konferansa katılım da çok iyiydi. Değişik çevre ve şahsiyetlerden güçlü bir katılım oldu.
A. Öcalan: Biraz acele olmadı mı?
S. Demirtaş: Aslında sol ve demokrat çevrelerin kafa karışıklığı ve dağınıklığını acilen gidermek acısından erkene alındı. Bunu bir ilk konferans olarak düşündü arkadaşlar. Belki sonbaharda bir İkincisi olacak,
A. Öcalan: Daimi bir İzleme Kurulu gibi bir şey kurulmalıydı bence.
S. Demirtaş: Kuruldu zaten. Öyle toplanıp dağılan bir konferans olmadı. Çalışmalarını ve kararlarını takip edecek bir kurulları oluştu. Ayrıca I. Ortadoğu Kadın Konferansı Diyarbakır’da toplandı.
Sonuç Bildirgesini Müdüre teslim ettik. Yirmiden fazla ülkeden, Türkiye’den kadınlar katıldı. Tartışmalar ve sonuçları faydalı olmuş.
A. Öcalan: Kaç yabancı konuk vardı?
P. Buldan: 200’u yabancı toplam 400 kişi katıldı. Ben gidemedim, çünkü Savaş’ın anmasına denk geldi.
A. Öcalan: Leyla’nın bir mevzusu yansıdı. O neydi?
S. Demirtaş: Leyla Halit’le aralarında bir tartışma olmuş. Leyla Zana “Biz Filistin halkının mücadelesine saygı duyuyoruz, ama İsrail devletinin de bölgede yaşama hakkı var, bunu da kabul etmek gerekir” deyince tartışma çıkıyor.
A. Öcalan: Leyla Halit buna niye karşı çıkıyor ki! Zaten FKÖ İsrail devletini tanımıyor mu? İki devletli çözüm demiyorlar mı? Leyla Zana biraz oradaki siyasi geçmişi bilseydi cevabını iyi verebilirdi tabii.
…
S. Demirtaş: Akil İnsanlar Heyetlerinin Başkanlarından oluşan bir grubun sizi ziyareti gündeme geldi mi? Adalet Bakanıyla görüştük. Hakan beyin böyle bir şeyi düşündüğünü söyledi çünkü.
A. Öcalan: Bilmiyorum, çok tamahkâr değilim tabii. Yeterince akil olsalardı önce benimle görüşürlerdi. Sayın Başbakana rapor ileteceklerse benimle de görüşmelidirler. Çok hevesli değilim ama karşı da değilim. Bana soruları vardır mutlaka, benim de verecek cevaplarını var tabii ki. Bütün bu süreçlerin yanıtları bende gizlidir elbette.
Yetkili: (Demirtaş’a hitaben) Siz bakana sorduğunuz için söylemiştir. (Başkan’a hitaben) Biz de burada Hakan beyle size iletmiştik hatırlarsanız.
A. Öcalan: Biz burada devlet üzerinden bir çalışma yapıyoruz. (Yetkiliye bakarak) Tabii çok açmayacağım. Belli bir süre devlet üzerinden gidecek bu ilişki. Çok esaslı ve tayin edici bir çalışma olacak. Bununla ilgili sizden bir dileğim olacak. Bir sonraki görüşmede 25 kadar isim getirirsiniz. Böyle akil insan demeyelim de, toplumun her kesiminden, sivil toplumu kapsayacak, kalburüstü insanlardan oluşacak bir liste.
S. Demirtaş: Haşan Cemal, Cengiz Çandar gibi bu meseleyle ilgilenen insanlar mı?
A. Öcalan: Hayır, tam öyle de değil. Biraz derinlikli tartışma, fikir jimnastiği yapabileceğimiz kişiler olmalı. Farklı kesimlerden insanlar olabilir. Ermeniler, Aleviler, gayrimüslimler, anayasacılar vb.
P. Buldan: Mithat Sancar gibi.
A. Öcalan: Ahmet Özer, Mesut Yeğen, Büşra Hoca da olabilir. Hani beni eleştiriyorlar ya, “Müslüman Türklerle anlaştı, bizi unuttu” diyenlerin eleştirilerini boşa çıkaracak bir çalışma olacak. Devlet aklıyla sivil aklı buluşturmayı başarabilecek isimler olmalı. Şarlatanlık yapıp sabote edenlere cevap olacak. Tabii “Bu listeyi Apo istedi” şeklinde bir edayla hazırlamayın. Nazan’ın (Üstündağ) yazılarını okuyorum. Barış stratejisini çok iyi anlamış. Beni bu konuda en iyi anlayan kadındır. Her gün ona danışın, zaten Danışma Kurulunuzdadır. Beşikçi’yi de yazın diyeceğim, ama ulus-devlete saplanıp kalmış, bizim demokratik modernite düşüncemizi çok da anlamak istemiyor.
Yetkili: Tabii bu tekâmül etmesi (kararlaştırılması) gereken bir çalışma.
S. Demirtaş: Yani henüz netleştirmedik mi diyorsunuz?
Yetkili: Evet, henüz tekâmül etmemiş.
S. Demirtaş: Ama kapalı değilsiniz herhalde
Yetkili: Yeni gündeme geldi, tartışacağız daha.
A. Öcalan: Bu çalışma bütün bu çalışmalarımı bütünleyecek bir çalışmadır. Ben öneri sundum, umarım olur. Olmazsa başka türlü çalışamam. Devletle elliden fazla toplantı yaptım. Artık karar aşamalarına geçmemiz gerekiyor. Siz listeyi hazırlarsınız.
S. Demirtaş: Buraya yanınıza gelecek hükümlü arkadaşların listesini Bakana verdik. Listeyi arkadaşlar hazırladı. Beklentilerinizi göz önünde tutarak isimler belirlendi. Şimdi bakanlık inceleyip karar verecek.
A. Öcalan: Eğer işler yolunda yürürse, sekretarya için arkadaşlara ihtiyacım olacak. … Yalnız sağlam iradeli arkadaşlar olmalı. Kimse kolay kolay benim tarzıma dayanamaz. (Gülerek) Yanımdakiler dört yıldır buradalar, daha yeni yeni uyum sağladılar. Gelenlerdin ve çalışkan olmalı, sıkılmadan profesyonelce çalışmalılar.
S. Demirtaş: Sebahat Tuncer’in selamları vardı. Seçimlere Batıda HDP ile girmek iyi olur mu diye bir tartışma yürütmek istiyor.
A. Öcalan: Yok, Doğusu Batısı yok. Birleşik olmalı. Şimdi bakın, Türkiye’de siyasette bir kırılma yaşanıyor. Ulusalcılar da kendilerine çekmek istiyorlar. Kürtler yıllarca yeterince uyandılar. Şimdi Türkler de Batıda uyanıyor. HDP’yi tam da bu dönemde aktifleştirmek gerekmez mi acaba? Sadece Doğu’nun partisi olarak seçimlere girmek BDP’de sıkıntı yaratabilir.
S. Demirtaş: Açıkçası biz HDP yeterince hazır ve örgütlü olmadığı, tanınan bir parti haline gelmediği için biraz riskli gördük. Bu nedenle BDP ile girelim dedik.
A. Öcalan: Yıllarca neden örgütleyemediniz? Sabahat, Sırrı, Ertuğrul neden örgütleyemediler? Emekçileri, Alevileri örgütlemek gerekirdi. Kürt kitlesini kazanabileceğimiz kadar kazandık. Bundan sonrası biraz zor. Biraz da Türk kitlesi kazanılırsa politik öngörüme göre yüzde 15’i geçebilir. Türklerden de yüzde 5 alınabilir. …
S. Demirtaş: Bütün gelişmeleri, olup biteni izleyebiliyor musunuz?
A. Öcalan: Biraz, kısmen. Bu CHP klasik darbeci partidir. BDP kalmalı, bir Kürt formatı partisi diyelim, devam etmeli. Ancak daha üst bir formatta başka bir partide buluşma da olmalı. BDP giderek bir kadro partisi, ideolojik parti olabilir. Ama Edirne’den Hakkâri’ye hitap eden pratik bir parti de olmalı. Bunun inanılmaz faydası var. Buradaki arkadaşlar da öyle düşünüyor. Kandil’e de danışın, onlar ne düşünüyor bakalım. Ortaya çıkan fırsatı birilerinin doldurmasına fırsat vermeyin. Ulusalcılara, CHP ve MHP’ye fırsat vermemek gerekir.
Yorumum: CHP’ye baktığı açıya bakın, bir de CHP’ye teröristle işbirliği yapıyor diyen iktidar ve iktidar yanlılarına bakın.
…
A. Öcalan: Konferanslara da katkı sunsunlar kadınlar. Demokratik Ulus Çözümü kitabımda kadına ilişkin yazılarımı programlarına alsınlar. Bunları sözlü aktarın. Onlara uzun bir mektup yazacağım. Eşitlik ve özgürlük kadın meselesiyle sağlanır. Bizim devrimimiz aynı zamanda kadın devrimidir. Kadının köleliğini aştıracağız. Bu bir sınıf devrimi değil. Kadın devrimi öncü devrimdir. Yoğunlaşmalarım var, ileride yazacağım. Kadınların durumu korkunçtur. İşsizdirler. Kadınlar işsizlik yüzünden başka yerlere gidiyorlar. Kendinizi yeniden yaratacaksınız. Kadın özgür ve cesur olmalı. Kadın yaşam dışı bırakılmış. Kadını ezersen, kuluçka makinasıymış gibi ezersen egemen olursun tabii. Neolitik toplumun bir yansımasıdır, Kendi kadınını bu duruma getiren erkek aşağılıktır. Kızları eğitin. Eğitimli kızlar erkekleri de eğitirler.
S. Demirtaş: Başkanım, sizinle bu defa fotoğraf çekecektik, ama makine yokmuş, bir dahaki sefere çekmek istiyoruz.
Yetkili: Yetkili kimliğimden azade konuşuyorum. Yarın öbür gün Akil İnsanlar Heyeti de fotoğraf ister. Bunları ne yapacağız?
S. Demirtaş: Tabii Bakanla konuştuk, sorun yok.
A. Öcalan: Bakandan izin mi alacağız? Çekeriz, bunlar normaldir. Ama bu defa olmaz, böyle sakallı falan olmasın. Ben heyete dedim ki, benimle bu şekilde konuşuyorsunuz ya, aslında ben Türkiye’nin en özgür insanıyım. Mahkûm hukukunu uygulayamazsınız. Teorik olarak en azından böyledir, pratikleşmesi biraz zaman alır. Önemli bir çalışma içine girmişsem serbestliğim olmalı. Kanunlar engelse bunları siz düşünün, siz benimle konuşuyorsunuz. Can Dündar belgesel yapmak istiyor, ileride bunlar olmalı.
S. Demirtaş: KCK ve KJB’nin de sizinle doğrudan görüşme talebi
A. Öcalan: Tabii eğer tümüyle normalleşme olacaksa, benim büyük kongreyi bizzat toplayıp Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi tümden bitirdik demem lazım. Yasa çıkaracaklar, biz de yasanın içine dâhil olacağız.
Sizin ‘ikinci aşama bitti’ diye bir açıklamanız vardı.
S. Demirtaş: Hayır, birinci aşama Haziran’da, Temmuz’un ortalarında bitebilir diye.
A. Öcalan: Evet, işte o açıklama. Tarihi yanlış veriyorsun, kızıyorum. Hata yaptın sen orada.
S. Demirtaş: Neden Başkanım? O tarih benim belirlediğim bir tarih değil zaten, KCK’nin öngörüsüdür.
A. Öcalan: Hayır, ben mektubumda 1 Haziran tarihini vermiştim. Yani nedir? Birinci aşama o tarihte bitti. Önemli olan karşılıklı çatışmasızlığın sağlanmış olmasıdır. Bunu da sağladık, değil mi? Altı aydır bir tek insan ölmüyor işte. Yarısı gerisi çekildi, yarısı kaldı, önemli değil. Çatışmasızlığın kalıcı olarak sağlanmış olması önemlidir. Benden bunu istediler, ben de yaptım. Lice’de on arkadaş öldürüldüğünde ben burada görüşmedeydim. Daha önce Peyanis’te patlama olduğunda görüşmedeydim. Sakinelerin öldürülmesi… İşte bunları ben hep buna yoruyorum. Şimdi insanlar ölmüyor, bunu sağladık.
Heyet, süreç hızlanmalı diyor. Haklı olabilirler. Normalleşme bütün KCK yapısını kanun içine almaktır. Bunu bir türlü anlamıyorlar.
Peki, şiddet tümden nasıl duracak, bu çelişki değil midir? Kanun dışındakini kanun içine almadan nasıl yapacaksınız? Daha önce bu geri çekilme yasası için de böyle yaptılar. Bunu Meclisten çıkarmak zordur dediler. Yasa çıkmazsa ben PKK’yi tasfiye mi edeyim? Ben aslında bugün burada bu ilişkiyi kesecektim. Ama bekliyorum. AKP beni ne zannediyor? Ben şiddeti bitirmeye çalışıyorum. Onlar ise “Yasa çıkarırsak PKK’yi meşrulaştırırız” diyor. Çok öfkeliyim AKP’ye.
Yetkili: Aslında yapılan bazı olumlu şeyleri de görmek gerekir. Tarih de Haziran sonuna kadardı zaten.
A. Öcalan: Benden istenen şiddeti tümden bitirmemdi, bunu da sağladım, yanlış anlamayın beni. Hükûmet adım atmazsa ne olur diye soruyorlar. Siz de gerilla bir daha gelmez diyorsunuz. Bunu demeyin, bunun siyaseten pratik karşılığı yoktur zaten. Çözüm olmazsa insanların kendini savunma hakkı yok mudur? Bitkilerin, cansız varlıkların bile savunma hakkı vardır.
Yetkili: Olasılıklarla ilgili konuşuyorsunuz tabii. Ama ben ilk defa sizinle görüşen biri olsaydım bunu yanlış anlayabilirdim.
…
A. Öcalan: Bu yönüyle Kandil için de üzülüyorum. Sayın Başbakan “Fikir savaşı yapalım” dedi. Tamam, yapalım. Nevruz Bildirisinde var işte, ben de uygun gördüm, yazdım. Şiddet olmasın diyor.
Olmasın, tamam. Yerine demokratik siyaseti ikame edelim diyor. Edildi mi? Hayır. Yasalar halen engel. Örgüt olarak siz de hazırlıklı değilsiniz. Daha çok hazırlanmalısınız.
Yarın Suriye’de Kürtler kendilerini nasıl savunacaklar? Gücün olmazsa katliam yaparlar. Erdoğan’a söyledim: Esad etrafını sarar, sen de kapıları açıp devlet olarak yardım etmezsen, geçici bir ittifak ile Esad’la da anlaşırım. Kendimi nasıl koruyacaksam öyle korurum tabii ki.
Öyle karakol, yeni korucu alımı falan olursa biter. (Yetkiliye) Hükûmete söyleyin bunu. Türk ordusu bünyesinde bir Kürt birimi niye olmasın? Geçmişte vardı, bazı kolordular Kürtlerden oluşuyordu. 19.
Yüzyıla kadar Kürtler kendilerini böyle koruyorlar. Devletle bütün bu konuları tartışacağım. Evet, çatışmasızlık devam edecek. Ama AKP öyle mal bulmuş Mağribi gibi davranmamalı.
Sizler de bölgenin sosyoekonomik sorunlarına komünal ekonomi çerçevesinde çözümler üretmelisiniz. Ahmet Pelda’yı okuyorum. Çok iyi yazıyor. Onu hemen ekonomi danışmanı olarak alın, yararlanın.
Belediyeler bu konuya kafa yorsunlar. İşte bölgeye akın akın şirketler geliyormuş. Sizin de ekonomi politikanız olmalı, işsizliğe yoksulluğa çareler üretmelisiniz.
Yorumum: Hamidiye alaylarından bahsediyor. Bu da bir çeşit bölücülüktür. Zaten askere alınıyor bu insanlar. Bunları bir araya getirmek katmerli sorunların çıkmasına neden olacaktır. Silahlanıp ayaklanma olasılıkları çok yüksektir.
…
7 Haziran 2013
Kaynak: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), Abdullah Öcalan, Weşanen Mezopotamya, 1. Baskı, Kasım 2015, ISBN:978-3-941012-97-4
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE
[1] Eserdeki özgün başlıktır.
Hits: 21
UFO’larla ilk defa nasıl karşılaştım?
- 20 Haziran 2019
Atılgan’dan Tarihe Bir Not…
- 22 Haziran 2019