
Gerçek Bir UFO Hikayesi
- 26 Temmuz 2019
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Bilim ve Teknoloji
- 2
Daha önce başımdan geçen iki UFO olayını “UFO’larla ilk defa nasıl karşılaştım?” ve “İkinci UFO Tecrübem” başlıkları altında yazmıştım. Bunlar UFO zannedilen, ancak öyle olmadıkları ortaya çıkan uçan cisimlerle ilgili olaylardı. Şimdi de son ve gerçek olduğundan şüphe duymadığım bir UFO olayını anlatmaya çalışacağım.
FETÖ ve herkes tarafından malum çevreler tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı düzenlenen Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının en yoğun olduğu günlerdi. Bir gün Silahlı Kuvvetler’de görev yapmış olan bazı üst düzey kişilerin katıldığı bir sosyal faaliyette nezaretçi olarak görev almıştım.
Bu sosyal faaliyet çerçevesinde birkaç gün süreyle bazı ziyaretler yapıldı, yemekler yenildi ve turistik yerler gezildi. Faaliyetin son günü gelmiş ve herkes evine dönmek için hazırlanmıştı. Bir salonda kahveler içiliyor ve kurabiyeler yeniliyordu. Bu sosyal faaliyet süresince beraber bulunduğum üst düzey subay ve generallerle artık iyice samimileşmiştik.
Bunlardan oldukça yüksek makamlara gelmiş bir havacı general, adı geçen kumpas davalarının birinde yargılanıyordu. Kendisi bir ara tutuklanıp serbest bırakılmış ve adı ulusal basındaki haberlerde sık sık yazıldığından kendisi ile ilgili süreci ben de takip etmiştim. O günlerde, Balyoz kumpası kapsamında hazırlanan iddianame gereğince kumpas savcıları tarafından sorgulanmış olan tanıdığım bazı kişilerle görüşmüş ve iddianamede oluşturulan uzun şüpheli listesinde benim adımın da bulunduğunu öğrenmiştim. Artık sorguya çağırılacağım günü beklemeye başlamıştım. Bu sebeple bu generalle mevcut durum hakkında konuşmak için uygun bir fırsat çıkmasını bekliyordum.
O sırada kahvesini içen diğer subay ve generaller değişik ihtiyaçları (sigara içmek, lavaboya gitmek, telefonla konuşmak vb.) sebebiyle salondan dışarıya çıkmaya başladılar. Bir süre sonra bahsettiğim kişi ile salonda yalnız kaldık. Hemen yanına yaklaşarak sordum: “Komutanım. Başınıza gelenleri takip ediyorum. Bu duruma çok üzülüyorum. Ayrıca bir davada şüpheli listesinde benim adımın da olduğunu öğrendim. Bu sebeple biraz endişe de ediyorum. Bu olayların sonu ne olacak?”
Kendisi beni dikkatle dinledikten sonra, sanki bu sorudan özel bir maksadım olup olmadığını anlamak istermiş gibi yüzüme ve özellikle de gözlerime dikkatle bakmaya başladı. Bir art niyetim olmadığına emin olmuş olacak ki bir süre sonra derin bir nefes aldı ve bana cevap verdi.
“Mehmet… Bu işin sonu belli. Hepimizi tutuklayacaklar. Hapse atacaklar. Bu kesin.”
Ben bunu duyunca çok şaşırdım.
“Komutanım…” diye mırıldanınca tekrar başını çevirip bana baktı.
Ben devam ettim.
“Benim adım Balyoz davası iddianamesinde varmış. Ben Balyoz davası ile ilgili olarak basında çıkan olaylarla ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Davada bahsedilen EMASYA toplantısına da katılmadım. O iddia edilen şeylerin de gerçek olduğuna inanmıyorum. Hepsinin düzmece olduğu o kadar açıkken herkesi tutuklayacaklarından nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?”
O yeniden derin bir nefes alıp verdi ve konuşmaya başladı:
“Sen olayın aslını bilmiyorsun galiba. Bu davanın ve iddiaların gerçek olmasına gerek yok. Dosya ve dava konusu iddialar tamamen uydurma. Ama bizi yine de tutuklayacaklar. Çünkü bu bir ceza davası değil. Bu derin bağlantıları olan siyasi bir dava. Malum çevreler, kendi amaçlarının gerçekleştirilmesi açısından engel olarak gördükleri herkesi silahlı kuvvetlerden tasfiye edecekler. Bu davalar sonucunda yatan yatacak, yatmayan da yargılama sürecinde ihraç edilecek. Muhtemelen geçmişteki birçok siyasi maksatlı dava gibi istenen hedefe ulaştıklarında bir afla herkesi serbest bırakacaklar.”
Duyduklarıma inanamıyordum.
“Komutanım… Komutanlarımız bunun farkında değiller mi? Silahlı kuvvetler neden bir tedbir almıyor?”
“Bu ülkenin en yüksek askeri makamında görev yapmış olan adamın verdiği demeci duymadın galiba. Yok, böyle bir şey demiyor da etten, soğandan bahsediyor. Hala ordunun başında olanlar ise nasıl bir tepki göstereceklerini bilmiyorlar. Bir stratejileri yok. Yaptıkları her şey bize daha çok zarar veriyor.”
Onun bir anlık duraklamasını fırsat bilip yeniden sordum:
“Peki, neden böyle yapıyorlar?”
O, sanki çok gizli bir şey söyleyecekmiş de kimsenin duymasını istemiyormuş gibi salona kısa bir göz gezdirdi, sonra kapıya doğru baktı ve kimsenin gelmediğinden emin olunca iyice yanıma yaklaşarak kulağıma doğru eğildi.
“Ordu son dönemde FETÖ’cülerin eline geçmeye başladı da ondan. Bu gün bir yerde konuşma yapıyorsun, ertesi gün internette bilmem ne sitesinde yayınlanıyor. Bir karargâh subayından bir şey soruyorsun, ertesi gün televizyonda tartışma programlarında tartışılıyor. Bu yüzden kimse kimseye güvenmiyor. Hırsız içerden olunca kapı kilit tutmaz derler ya, Silahlı Kuvvetlerin durumu aynen öyle.”
Tam bu sırada kapıdan iki kişi girince o, derhal konuşmayı kesti. İçeri giren kişiler bize doğru şüpheli bir şekilde baktıklarından ben hemen ayağa kalktım.
“Kahvenizi nasıl içersiniz komutanım?” dedim.
O da bana ayak uydurdu.
“Sade olsun. Şeker de istemiyorum.”
“Kurabiyeyi de ister misiniz?”
“Evet. Lütfen. Sana da zahmet olacak ama…”
“Estağfurullah komutanım. Kurabiyenizi nasıl arzu edersiniz? Tuzlu mu, tatlı mı?”
“Tatlı olsun. Fazla getirme. 2-3 tane yeter.”
Bunun üzerine hemen kahve ve kurabiyelerin bulunduğu masaya doğru gittim. Kendime ve ona kahve koyduktan sonra biraz da kurabiye alıp geri döndüm. Bu sırada içeri giren iki kişi de kahve almış ve tabaklarını kurabiyelerle doldurmakla meşguldüler.
Ben kahveden bir yudum içtikten sonra önümdeki sehpada duran bir dergiyi alıp sayfalarını karıştırmaya başladım.
UFO’larla ilgili bir haber görünce ilgimi çekti ve okumaya başladım.
Bu sırada kahve ve kurabiye alan iki kişi dışarı çıktı.
Bunun üzerine general bana doğru bakıp merakla; “Hayrola Mehmet? Yeni bir haber mi var? Ne okuyorsun?” diye sordu.
Ben; “Yok komutanım. Bu davalarla ilgili değil, saçma bir haber. UFO hikâyelerinden bahsediyor. Nedense herkes UFO’lardan bahsediyor ama yakından gören pek yok. Bence ya hayal görüyorlar, veya sansasyon yaratmak için uyduruyorlar…”
Daha sözümü bitirmemiştim ki o araya girdi.
“Öyle deme Mehmet. Elbette uydurma haberler de vardır ama bu olayların hepsi uydurma değil. UFO olayı saçma değil.”
Ben onun böyle bir tepki gösterdiğini görünce şaşırdım.
Biraz da bu şaşkınlığın etkisiyle gayri ihtiyari olarak ağzımdan şu sözler döküldü:
“Komutanım… Nereden biliyorsunuz ki saçma olmadığını?”
“Kendim gördüm de, oradan biliyorum.”
Bir an nutkum tutulmuş gibi oldu.
Çünkü böyle bir cevabı hiç beklemiyordum.
Acaba şaka mı yapıyor diye dikkatle yüzüne baktım.
Gayet ciddi görünüyordu.
Bunun üzerine “Siz ciddisiniz! Ne zaman gördünüz?” dedim.
O yine sakin bir şekilde ve alçak sesle cevap verdi.
“İlk defa gördüğümde yüzbaşıydım. Bir gün uçuş sırasında bir uçan cisim ortaya çıktı. Dünyada bu gün yeni yapılmış uçaklar da dâhil hiçbir uçak veya helikoptere benzemiyordu. Çünkü inanılmaz bir hızı ve manevra kabiliyeti vardı. Uzaklaşmaya çalıştım, mümkün değildi, o ayrılırken bu sefer de yakalamak için takip ettim ama o da mümkün değildi. Göz açıp kapayıncaya kadar uçup gözden kayboldu.”
“Peki, bunu rapor ettiniz mi?”
“Cismi ilk gördüğümde, üsse etrafta uçan başka biri olup olmadığını sordum. Olmadığını söylediklerinden bir şey söylemedim. Çünkü hayali şeyler görüyor diye uçuştan kesebileceklerini düşünerek söylemekten çekindim.”
Şaşkınlık içindeydim.
“Komutanım… İlk gördüğünüzde yüzbaşı olduğunuzu söylediğinize göre birden fazla defa gördünüz diye anlıyorum. Doğru mu?”
“Evet doğru. Daha sonra da gördüm. Üstelik bu tür tanımlanamayan cisimler gören tek kişinin ben olmadığını da biliyorum. Çünkü bazı arkadaşlarımla konuşurken onlar da bu tür cisimler gördüklerini ima ettiler.”
Sohbetin en heyecanlı anında birden bire birisi içeri girip personeli götürecek aracın geldiğini söyledi. Hemen ardından diğerleri de salona gelmeye başladı. Çantasını alan hızla dışarı çıkıyordu.
Bunun üzerine benim sohbet ettiğim kişi de ayağa kalkıp toparlandı ve benimle vedalaştıktan sonra dışarı çıktı.
Bu sebeple daha fazla bir şey öğrenme fırsatım olmadı.
Ama kendisinin oldukça yüksek bir rütbede olmasından ve gayet kendinden emin ve ciddi bir şekilde konuşmasından, söylediklerinin doğru olduğuna inanıyorum.
Muhtemelen Hava Kuvvetlerinde benzer tecrübeler yaşayan ve bunu kimseye söylemeyen başkaları da vardır.
Belki bunu üstlerine rapor edenler de vardır.
Ama şimdiye kadar, bu tür tecrübelerini kamuoyu önünde açık açık anlatan hiç kimse ortaya çıkmadı, maalesef.
Belki bir gün birileri anılarını yazar ve bu tür tecrübelerinden de bahseder.
O zaman çok daha ilginç şeyler öğreneceğimize eminim.
Ama bu kadarı da, beni UFO denen şeylerin doğru olabileceğine inandırmaya yetti.
Zaten, sınırsız büyüklükteki bir evrende tek akıllı canlı türünün biz olduğumuzu düşünmek bana pek mantıklı gelmiyor.
Hits: 39
Neye Niyet, Neye Kısmet: Almanya’nın Anadolu’ya Al...
- 24 Temmuz 2019
Baader Meinhof Çetesi ve Alman Kültürünün Bu Örgüt...
- 30 Temmuz 2019