
Baader Meinhof Çetesi ve Alman Kültürünün Bu Örgütün İdeolojisine Olan Etkileri
- 30 Temmuz 2019
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; güvenlik
- 2
2 Haziran 1967’de bir Batı Berlin polisinin, İran şahının ziyaretini protesto eden bir göstericiyi vurması, Almanya’da özellikle sol örgütler ve öğrenci grupları arasında büyük bir tepkiye sebep oldu. Olayın hemen ardından Gudrun Ensslin isimli bir genç, bir öğrenci toplantısında yaptığı konuşmada; “Faşist devlet, hepimizi öldürecek! Şiddete ancak şiddetle karşılık verilir.” dedi. Onun bu haykırışına katılanlar Baader-Meinhof Çetesi/ Kızıl Ordu Fraksiyonu adıyla bilinen aşırı sol terör örgütünü kurdular.
Bu örgüt birçok silahlı eylem yaptı. Bunların arasında en çok ses getirenleri, sanayici Hans-Martin Schleyer ve Dresdner Bank başkanı Jurgon Ponto’nun öldürülmesiydi. O sırada yapılan kamuoyu araştırmaları, 30 yaşın altındaki her dört Batı Almanyalıdan birinin, liderlerini hapisten kurtarmak dışında akılcı hiçbir hedefi olmayan bu örgüte sempati duyduğunu ortaya çıkardı. Bu durumun en önemli sebebi, muhtemelen Amerikan karşıtlığıydı. Fakat terör örgütü mensuplarının konuşmalarından da anlaşıldığı gibi, bunda eskiden kalma ve önemli başka şeylerin de etkili olduğu anlaşılıyordu.
Örneğin tutuklanan örgüt liderlerinden Meinhof, RAF misyonunu şöyle açıklıyordu: “Almanya’da devrim yapmayı ya da kendimizi öldürtmeyi veya hapsettirmeyi düşünecek kadar kör değiliz. Mesele, 1967/68 hareketinin ulaştığı tarihsel olarak bütünlüklü anlayışı kurtarmaktır. Yaptıklarımız, mücadelenin bir kez daha dağılmasına izin vermeme davasıdır.”
Görüldüğü gibi bunlar; Almanların geçmişinde, geleceğe bir mesaj bırakmak için sonuna kadar savaşmayı gerektiren, yenilgiye mahkûm (Prusya Almanyası ve Nazi Almanyasının çıkardığı dünya savaşlarında olduğu gibi) mücadele geleneğinden gelen, Alman geçmişinde uzun yankıları olan sözlerdir.
Bu dünya görüşünde, herhangi birisine bu gün bir iyilik yapmanız önemli değildir. Önemli olan, her şeye rağmen silaha sarılarak gelecek için mücadele etmektir. Başka bir kültürden olan insanların çoğu için bu tuhaf bir düşünce tarzı olabilir. Ancak Almanya’nın tarihi göz önüne alındığında, bunun dini temelleri de olan kültürel bir davranış tarzı olduğu görülebilir. Bu fikir, Luther’in “sadece iyilik yaparak değil, sadece inanarak kurtulabilirsiniz” şeklinde açıkladığı inançlarının da bir yansımasıdır.
Bu kültürel kodlar, Almanların tüm düşünce tarzlarına hâkim olmuştur. Hangi ideolojiye inandıklarına bakılmaksızın bu kültürel kodların etkisi her türlü radikal siyasi ve kültürel gelişmede kendini göstermektedir. Bu sebeple bazen, bir radikal görüşü savunan kişilerin zamanla tamamen tersi olan başka bir radikal fikri aynı kuvvetli inançla savunduğunu görmek mümkündür. Örneğin komünist/sosyalist bir ideolojiyi savunduğu iddiasında olan Baader Meinhof Çetesi/RAF’ın önde gelen üyelerinden biri olan Horst Mahler, daha sonra radikal bir Neo-Nazi olmuştur.[1]
Bu çerçeveden bakıldığında, Almanya NAZİ çılgınlığına da Hitler sebebiyle kapılmamıştır. Hasta ve sakat Almanların gaz odalarında öldürüldükten sonra yakılmasıyla başlayan vahşet de, Hitler ve Nazi rejimi sebebiyle Yahudi soykırımına dönüşmemiştir. Tüm bunlar, Alman tarihinin, kültürünün ve felsefesinin getirdiği sonuçlardır. Hitler NAZİ Almanyasını yaratmamıştır. Almanya Hitler NAZİZM’ini yaratmıştır. Bunun için 1800’lerden itibaren Alman tarihini incelemek yeterli olacaktır. Gamalı Haç bile Hitler’in bulup kullandığı bir şey değildir. 1. Dünya Savaşı öncesinden itibaren bazı aşırı milliyetçi ve Irkçı Alman grup ve siyasi partiler tarafından kullanılmıştır. Yahudi düşmanlığı ise çok daha önceden, 19. Yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıkmıştır.
Nitekim NAZİ Partisi yüzde 40’ın üzerinde oy alarak iktidara
gelmiştir. Onların ortağı konumundaki geleneksel aşırı milliyetçi partinin
oyları ile birlikte bu oran yüzde ellinin üzerindedir. Bunun altyapısı, sadece
Almanya’daki siyasi ve toplumsal gelişmelerin eseri değil, başta Hegel olmak
üzere birçok düşünürün, yazarın ve din adamının ortaya koydukları düşünce
sisteminin de bir sonucudur.
[1] James Hawes, Kısa Almanya Tarihi, Çev. Yavuz Alogan, Say Yayınları, İstanbul, 2019, s.217-219.
Hits: 189
Gerçek Bir UFO Hikayesi
- 26 Temmuz 2019
Almanya’nın birleşmesinin gelecekte yaratacağı muh...
- 1 Ağustos 2019