
BEN SİYASETEN ARTIK ÖZGÜR BİR İNSANIM[1]
- 7 Ağustos 2019
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 10
- Facebook10
- Twitter5
- WhatsApp0
- LinkedIn0
- Telegram0
- Paylaşım
İMRALI GÖRÜŞMELERİ – 10
06.08.2019 / ANAKARA
Katılanlar: Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan.
Konular: Suriye’de gelişen olaylar, geri çekilmenin durması ve nedenleri, AKP’nin süreci kendi istediğine evirmeye çalışması ve verdiği sözleri tutmaması, kendine af istiyor ama istemiyormuş gibi davranması, görüşülen ve karara bağlanan konuların yasal kimliğe bürünmesi isteniyor.
…
A. Öcalan: … Bugünkü görüşmemiz önemli olacak. Sanırım herkes biraz bunu bekliyor. Bir yıllık sürecin yeni bir formuna geçeceğiz bugün, onları anlatacağım. Ama önce sizin aktarımlarınızı alayım.
S. Demirtaş: Hızlıca başlıklar şeklinde aktaralım o zaman. Dönemin en önemli siyasi gelişmesi KCK’nin geri çekilmeyi durdurduğuna dair açıklamasıydı, duymuşsunuzdur mutlaka.
A. Öcalan: Evet, haberim var.
S. Demirtaş: Bu süre zarfında hükûmet ve Hakan Beyle birer görüşmemiz oldu.
A. Öcalan: Evet, bana da aktardılar, iyi olmuş görüşmeniz. …
S. Demirtaş: Ancak somut bir mesafe kat edemediğimiz görüşmelerdi.
A. Öcalan: Zaten o tarzda olmaz, birazdan değineceğim bunlara.
S. Demirtaş: Rojava’da El Nusra ve El Kaide bağlantılı güçlerin saldırıları yoğunlaşıyor. Bu saldırılara Türkiye ve El Parti’nin[2] de destek olduğu biliniyor. İnkâr etseler de böyledir.
A. Öcalan: El Parti varsa durum başka olur. Bunlar bir dönem Silvan-Batman hattında desteklenen hizbi-kontra gibi, şimdi de Urfa-Antep-Haseki-Rakka hattında desteklenen benzeri bir oluşumdur.
Mesut’un (Barzani) durumu vahimdir o zaman, böyle devam ederse sonuçlarına katlanır, kendini halkın iradesine dayatırsa aşılır. Bilmesi lazım.
Yorumum: Burada kendi jargonu ile hizbi-kontra derken, devletin desteklediği Hizbullah terör örgütünden bahsediyor.
S. Demirtaş: Ulusal Kongre Kasım’a ertelendi. Biz ağırlıklı olarak Türkiye’nin KDP üzerinden, ayrıca İran’ın da çeşitli yollarla etkili olduğunu düşünüyoruz.
A. Öcalan: Kimse kendini halkın iradesine dayatamaz, değineceğim bunlara.
S. Demirtaş: Seçimlerde Bölge’de BDP, Batı’da HDP ile girilmesi hususu deklare edildi.
A. Öcalan: Evet, uygundur. Zaten KCK de mektubunda böyle belirtmişti. Başka?
S. Demirtaş: Ahmet Bey ve diğer eş başkanların selamları vardı. BDP ve DTK olarak her türlü kararınızın arkasında olduğumuzu bilmenizi istiyoruz. Size halkın da büyük bağlığı vardır. Halk da halen sizin ve bundan dolayı sürecin arkasındadır.
A. Öcalan: Siz de selam söyleyin, teşekkür ediyorum.
S. Demirtaş: Suriye’deyken yanınıza gelen ve Gare’de grup oluşturan Asuriler şu anda Avrupa’da Mezopotamya Asuriler Konseyi olarak selam gönderdiler.
A. Öcalan: Siz de selamlarımı söyleyin. Suriye’deki Asuriler demokratik birliğe tüm güçleriyle katılsınlar. Zaten ayrımız yoktur. Asurilerin kültürü de ancak bu şekilde kurtulur.
…
P. Buldan: Görüşme yaklaşık dört saat sürdü. Genel olarak hazırlanan paketle ilgili beklentilerimizi aktardık. Ayrıca sizinle yaptığımız son görüşmedeki İzleme Kurulu önerinizi paylaştık. Gazetecilerin İmralı’da sizinle görüşme yapmalarının da önemli olduğunu söyledik. Ama somut bir şey gelişmedi. …
P. Buldan: Ahmet Türk özel selam gönderdi. Ayrıca aldığınız bütün kararların arkasında olduklarını söyledi. “Hem bireysel hem de halk olarak arkasında olduğumuzu bilmesini istiyoruz” dedi. Sırrı
Süreyya Önder’in de selamı vardı. Gelmeyi çok istiyordu. Heyete girmesi için çok uğraştık, ama olmadı.
…
A. Öcalan: … Bir dahaki gelişinizde bana tarihle ilgili kitaplar getirebilirsiniz. Mesela Selçuklularla ilgili kitaplar olabilir.
…
Yorumum: Selçukluları okumak istemesi oldukça ilginç. Selçuklular ile Osmanlının devlet yönetme anlayışı neredeyse taban tabana zıttır. Önce Selçuklu soyundan olanlar, sonra Türk soyundan olanlar ve en sonda ise diğer soydan olanlar önem arz eder. Belki de bunu inceleyecektir.
P. Buldan: 28 Eylül’de Diyarbakır’da iki günlük Hukuk Konferansı yapılacak. Bir mesaj isteniyor sizden. Ayrıca her yıl Avrupa’da yapılan büyük festival ayın 21’inde yapılacak. Oraya da bir mesaj isteniyor.
A. Öcalan: Tamam, mesajı yazdırayım size. “Avrupa’daki halkımız yeni bir ruhla, yeni bir heyecanla kendini donatmalı ve örgütlemelidir. Ruhen ve fiziken ülkeyle ve ülkenin tarihiyle buluşmayı hedeflemelidir. Bu temelde festivali kutluyor, herkese selam ve sevgilerimi iletiyorum.”
…
Şimdi önemle not alın, giriş yapayım. Bugünkü toplantı önemli. Bir dönemin sonu gibi. Sürecin devamı niteliğinde yeni bir mod, hatta format desek daha uygun olacak.
Bu süre zarfında heyetle iki önemli görüşme yaptım. Biraz gerilimli geçti. AKP’nin yaklaşımlarıyla bağlantılı bir gerilimdi. Ama yine de sürece yeni bir form temelinde öz kazandırarak başlatmak istiyorum.
Biz geçen Ekim’de görüşmelere başladık. İşte neredeyse bir yılımız doluyor. Buna diyalog diyorduk. Bu seferkine diyalog diyemeyiz, diyalogu fazlasıyla yaptık, bitti. Bu defa anlamlı müzakere süreci diyeceğiz. Olursa tabii. Hükûmete bağlı, yazılı ve sözlü olarak ilettim. Anlamlı bir müzakere sürecine Ekim ayıyla birlikte hükûmetin ve devletin onayı olursa başlarız. O süreç bitti demiyorum. O süreci müzakereye evriltmek gerekir. Öyle yapmazsak sadece gevezelik yapmış oluruz. AKP oyalamayı seviyor. Ben buna rodeoculuk politikası diyorum. Rodeo çocuk oyuncaklarından biridir, lunaparklarda sallanan atlar vardır, ata binersin, sallanır, ama hiçbir yere gitmezsin. Daha önce birisi Süleyman Demirel için de bunu demişti. At inip kalkar ama mesafe almaz. Ama biz buna alet olmayacağız. Benim artık buna tahammülüm olmaz. Devlet de bunu kaldırmaz. Bunun yazılı ve sözlü şartlarını ilettim. Bu öyle üstünde çok da tartışılacak bir şey de değildir. Dönemin ruhunun gereğidir aslında. Nevruz Bildirisinde de dönemin ruhundan bahsettim. Oradaki önermelerin bazıları onların katkısıydı, ben de onayladım. Yani ortak mutabakattı.
Peki, bu kesinleşmiş bir şey midir? Hayır, daha belli değildir. İşte Kandil de “Geri çekilme durdu” dedi. Zaten siz de, onlar da başta anlamadınız. Nisan’da bir mektup yazdım, size vermediler. Orada kaygılarımı belirtmiştim aslında. Sizler de “Bir daha silahlar konuşmaz” dediniz. Saflıktı, yanlıştı. Savunma için gerektiğinde biz de anında silaha sarılırız. “Cehenneme yollarız” falan dediler. Biz de gerekirse onları cehenneme yollarız. “Bunlar politikacı ağızlarıdır” diyor heyet. Olmaz, dikkat edecekler.
Bana göre Kandil’in neyi varsa 1 Haziran’a kadar bitecekti. Önderlik olarak ben böyle öngörmüştüm. Perspektifim buydu. Ama Kandil’in de haklı gerekçeleri var. Pusulama yaptılar, karakol yaptılar, barajlar yaptılar, köylü katliamları yaptılar, geri çekilme için yasa çıkarmadılar. Kandil de haklı olarak tedbir aldı tabii. Sayın yetkili, ben 1 Haziran derken yasa çıkarılır, kamyonlarla bir aylık yolu 12 saatte giderler diye düşündüm. TV’lere çıkıp “Yok, Apo 1 Haziran demişti, örgüt dinlemedi” diyorlar. Bunlar kanat takıp mı gidecekti? Nasıl gidecekler? Sayın yetkili, Hükûmet akıllı olsaydı 1 Haziran’da biterdi. Günün teknolojisini göz önüne alarak bu tarihi vermiştim. Teknik var ama yapmadı. Herkes benim gibi dürüsttür sandım. Karda, kışta, karanlıkta nasıl yol alacaklar? Mesela Dersim’den kamyonla giderlerdi. Bana TV’lerde “Örgüt Apo’yu dinlemedi” diyorlar.
Kandil, BDP, hepiniz dürüst davrandınız. Ama hükûmet yasa çıkarmadı. Kandil şimdi kararında haklıdır. Çok fedakârlık yaptılar, hepsine çok teşekkürlerimi sunuyorum. Geri çekilenlere minnetle teşekkürlerimi iletiyorum. Hepsine selamlarımı iletin. Öyle hasta olanlar falan diyorlar ama değerli yoldaşlardır. Ben de bu yaklaşımı görünce geri çekilmeyi anlamlı bulmadım artık. Kullanma, istismar etme gibi yaklaşımları rüyamda görsem inanmazdım. AKP kaybetti, kaybetti demeyelim de…
S. Demirtaş: Fırsatı kaçırdı.
A. Öcalan: Evet, fırsatı kaçırdı. Heyet fark etti, ama hükûmet anlayamadı. Kandil haklıdır tabii. Tekrar selamlar hepsine. Ancak şimdi ateşkes karşılıklı olarak sürmeli. Cemil Bayık’ın açıklamasına katılıyorum. Saldırı olursa beş kat misliyle cevap verirler. Ama saldırı olmazsa öyle asker, polis vurma gibi şeyler olmamalı. Genelkurmay da bunu biliyor. Misilleme hakkımız vardır. Cemil Bayık da bunu söylüyor zaten, katılıyorum. Sayın yetkili de hükûmete söyler.
Olumlu olumsuz yönleriyle bu diyalog dönemi, birbirini test etme dönemi bitti. Kitlenin desteğini kazandık, Batı’da da destek oluştu. Artık önümüzü daha iyi görüyoruz. Bir yılın kazanımları iyiydi. Ama sonuca da gidemedik, Normaldir.
Hükûmete mektup yazdım, sözlü de iletirsiniz. Şimdi süreci üç sacayağı üzerinden yürüteceğiz.
Anti-Terör Yasasında değişim yaparak, devlet ve toplum içindeki her türlü şiddetin tasfiye edilmesinde rol oynayacak her kişiye ve kuruma (Cemil Bayık’tan cezaevindeki arkadaşlara, Avrupa’dakilerden bana kadar) kolaylık sağlanır. Nedir bu katkı? Şiddeti durduracak kararları verenlere her türlü kolaylık. Nedir bu kolaylık? Örgütü ikna edeceğiz. Öyleyse çok sayıda STK, medya, siyasetçi, akademisyen ile görüşmemizde kolaylık sağlayacaklar. Bu bir talep değildir. Af talebi de değildir. Kimse Apo af istiyor demesin. Hükûmetle de görüşün. Ekim’de çekilirim. Konuşmayı dahi bilmiyorlar, bana halen araç diyorlar. Siz de zaten onlarla konuşmuşsunuz. Öcalan şiddeti tasfiye etmek istiyor, ama elinde araç yok, neyle yapacak deyin. Bir Ahmet Türk ve Sırrı Süreyya ile bile görüşemiyorum. Ahmet yirmi yıldır bu işlerle uğraşıyor. Yasaklıyorsun, başkalarını tutukluyorsun. Beşinci kol faaliyeti gibi işler yapıyorsun.
Dünya örneklerini inceliyorum. İşte Karzai ayaklarına kadar gidiyor. Adamlar yine de her gün eylem koyuyor. Ben kendiliğinden şiddeti durdurdum. Daha ne istiyorlar? O zaman artık yeni moda, yeni forma geçiyoruz.
Sayın yetkili, bu Apo’nun bir talebi değil. Siz benden istediniz, ben de bunu yapabilmek için uygun yasa öneriyorum. Yasa olmazsa MİT’e operasyon bile yapıyorlar işte. Ekim’de gerçekleşmezse ağır konuşacağım. Siz de benim adıma Ekim’den sonra böyle konuşmazsanız, sizi de fena yaparım.
Sayın Yetkili, siz yanlış bir iş yapmıyorsunuz, devleti şiddetten kurtarıyorsunuz. Ama sizi yargılarlar, bunu hak etmiyorsunuz. Sizi görevli gönderdiler, değil mi? Ben mi sizi çağırdım? Yaptığımız iş vatana ihanetmiş gibi olmaktan çıkarılmalıdır. Yapılmazsa o zaman paralel devlet devrededir. Beşinci kol faaliyetidir diyeceğiz. Ama Apo buna boyun eğmemiştir. Yanlış anlaşılırsa kıyameti koparırım. Yoksa artık yanıma gelmesinler. Ölüm çıkar, ben çıkmam buradan.
İkincisi ise komisyon meselesidir. Nevruz Bildirisinde dile getirdim; silahlı mücadelenin sonu, hukuki demokratik siyasetin başlangıcı. Bunlar diyalektik olarak birbirine bağlıdır. Siz de, Kandil de bunu böyle anlamadınız. Hukuki demokratik siyaset öne çıkıyor, silah sönümleniyor, aralarında diyalektik bağ var. Ben tek bir basınla konuşamıyorum, avukatımla konuşamıyorum. Sürecin baş aktörü ben değil miyim, o halde nasıl demokratik siyaset yapayım, benimle alay mı ediyorlar? Televizyonlara çıkıp benimle alay eder gibi konuştular, siz de yeterince cevap veremediniz. Bu mantıkla Şeyh Sait gibi idama giderken bile niye gittiğinizden haberiniz olmayacak. Siyasi olarak boynunuzu vururlar.
KCK operasyonları işte böyleydi. Siz de zaten siyasi soykırım dediniz. Bu şekilde aslında dışarıdakiler de kırıma uğradı. …
Ben burada heyetle bile kıran kırana tartışıyorum. Öcalan öyle kullanılacak bir adam değildir, Hafız Esad akıllı adamdı. Yıllarca benim kullandığım aracın bir kez bile önünü kesmedi. Araçta silah falan olduğunu bildikleri halde bir kez bile durdurmadılar. Siyaset böyle yapılır. Ama bunlar çok ciddiyetsiz. Yoksa İmralı koşulları bile bana fazladır. Ben kendim için bir şey istemiyorum. Ben üslup ve yaklaşımda ciddiyet istiyorum. Heyete, böyle laubalilik olursa çekilirim dedim.
MİT Müsteşarı ilk buraya geldiğinde, Sabri onların hazırladığı protokolü imza için getirdiler. Aslında sizin bugünkü taleplerinizin hepsi vardı orada. Açık söyleyeyim, onu da ben bozdum. Müsteşara dedim ki, benimle konuşuyorsanız ben siyaseten artık özgür bir insanım. Ağır cezalık bir mahkûmla konuşuyorsan, o artık özgür biridir. Yoksa onunla konuşamazsın. Ancak özgür biri bunu yapar. Siyaseten Öcalan özgürdür. Bana öyle zavallı gibi bakılmasın, ölsem de burada artık özgür bir politikacı olarak ölürüm.
AKP bunu kendine yontmak istiyor. AKP aldatıcı olmamalıdır. Dolayısıyla ikinci ayak demokratik siyaset ayağıdır. Yeterince kullanamasanız da sizin için bu şu anda var, ama benim için yok.
İmralı’dan çıkayım, öyle hemen af olsun demiyorum. Ama demokratik siyaseti icra edeceğim araçlar olacaktır. İhtiyaçlar bu temelde karşılanmalıdır. Bunlar talep değildir, müzakere için gerekli araçlardır.
Şiddeti durdurduk. Şimdi hukuki boşluklar doldurulursa geri dönüşler bile başlar. Habur gibi olmaz artık. Kandil zaten şimdi gelemez. Ama bunun dışında isteyenler hukuki düzenleme ile gelebilirler.
Geri çekilme konusu tarihi olarak bitmiştir. Üstelik geri çekilmede Kandil’e doğru diye bir şey de yoktu. Heyetle Gare, Cilo, Cudi de olabilir diye konuştuk. Önemli olan düzenleme yapılıncaya kadar bir yere toplamaktı. Ama şimdi Kandil’e topla, sonra yıllarca orada ne diye bekleyecek? Kandil de bu konuda yaratıcı düşünmüyor.
Şiddeti tasfiye etmeye varız, ama hukuki siyasi demokratik temelde politika yapmak için araçlarım olacak. İşte sekiz komisyonu bunun için önermiştim. Sizin de talepler listesi sunmanız yanlış oldu. Bunlar müzakere konusudur. Tartışarak bunu ortaya çıkarırsınız. Şimdi ben bu yanlışları düzeltmek zorundayım. Hükûmetten talep etmek yerine kendin harekete geçip örgütleyeceksin. Anadil konusunda talep edeceğinize, anadilde eğitime başlayacaktınız. Dil Akademisi, ders kitapları, anaokulları kurulabilirdi. Devletten istemek hatadır. Bu devletin değil toplumun görevidir. Sen anadiline sahip çıkıp çocuğuna öğretemiyorsan devletten nasıl istersin? Şimdilik kitap, alfabe benzeri olur, önce ilkokul olur, sonra belki bütün okullarda yaparsın.
Dil için Diyarbakır’da numune bazı okullar açarsınız. Devlet buna karışamaz, yasaklayamaz. Anayasada eşitlik ilkesi vardır. Bunlar talep konusu olamaz. Boykot vb. sorunları alevlendirir sadece, çözmez. Yapmayın demiyorum, karar almışsınız, ama çözmez. Açacağınız okula polis saldırırsa ölümüne savunursunuz.
A. Öcalan: Ekonomi Konferansım da bunlar için önerdim. Alternatif ekonomik modeliniz olmalı. İşsizliğe çareler bulmalısınız. Belediyelerin ekonomik modeli nedir? Yok. Baydemir’le tartışın, beyin fırtınası olmalı. Kapitalistler akla hayale gelmeyecek yatırımlar yapıyorlar. Hepsi de sadece fazla kar amaçlı. Urfalılar ta Edirne’ye kadar gidip rençper oluyorlar, yazık değil mi? İsrail ve Suudi’ye Urfa topraklarını peşkeş çekiyorlar. El Nusra’yı desteklemelerinin altında biraz da bu yatıyor. Halkı kaçırtıyorlar. Kıyameti koparmalısınız.
…
S. Demirtaş: Başkanım, bizim sistemimizin işleyişiyle ilgili sorunlarımız var; burada çok da açmak, tartışmak istemiyorum, ancak parti olarak bütün alanlara etkimiz yok.
A. Öcalan: Anlıyorum, ama eş başkan olmanız bile gerekmez. Ben bir şeyin Başkanı mıyım? Ama her yere etki ediyorum, sızmaya çalışıyorum. (Demirtaş’a dönerek) Ben sizin kadar kendimi yormuyorum da, sizin kadar tehlikeye de atmıyorum. Ama önemli olan gol atmaktır. Metin Oktay vardı bir zamanlar, şimdi Drogba falan var. Gol için fırsat kolluyorlar. Doğru pozisyon almanız lazım. Burjuva yaşamınız da yok, yaşamınız da iyidir. Ama sonuç alacak pozisyon alamıyorsunuz. Kandil’e kadar hepiniz için söylüyorum.
Diğer sekiz komisyonu bir kez daha açmayacağım. Sonuçta demokratik siyaset araçları almalıdır.
Güvenlik meselesini de bir kez daha açayım. Bizi El Nusra mı, JİTEM mi koruyacak? Diyarbakır Emniyeti paralel devlet gibi çalışıyor. Sözde uyuşturucu operasyonları yapıyor, ama aslında gençleri uyuşturucuyla kendisine bağlıyor, Sizden daha iyi Kürtçe öğreniyorlar. Bu Silvan ve Hazro’da yaşanan ailelerin birbirini öldürmesi meselesinde siz de gittiniz oraya. İşte gördünüz, aslında kendine mecbur etme hamleleridir.
S. Demirtaş: Doğrudur.
A. Öcalan: Sizi ancak biz koruyabiliriz demek istiyorlar. Eskiden Amerikan yardımıyla okullara süt tozu falan dağıtırlar, böylelikle topluma sızarlardı. Şimdi Cemaat bu görevi üstlenmiş. Paralel devleti Cemaat yürütüyor ve bunlar şiddete mecbur kılmaya çalışıyorlar.
S. Demirtaş: Fetullah Gülen’in görüntülü bir demeci düştü internete. “KCK’lilerin, BDP’lilerin evlerine uyuşturucu yerleştirin, sonra da gidip baskın yapın. Bunlara terörist deniyordu, şimdi bir de uyuşturucu kaçakçısı falan denir” biçiminde bir demeçti.
A. Öcalan: Sözlü olarak mı?
S. Demirtaş: Evet, kendi ağzından yayınlandı. Ama basın büyütmemeyi tercih etti.
A. Öcalan: Sayın Yetkili, bunu not alın, bu çok önemli. Böylece benim dediklerim belgelenmiş, ispatlanmış oluyor. Bu oyunları engellemezseniz, paralel devleti önlemezseniz biz süreci nasıl götüreceğiz? Siz de kendinize dikkat edin, benimle görüşen iki kişi sadece sizsiniz. Tedbirinizi alın mutlaka. İşte Baydemir bazen konuşuyor, sanki silahlar elimizde başımıza belaymış gibi. Asıl sorunlara çözüm bulmalısınız. 82’de paralel devlet bölgeye el koymuş bir defa. İti ite kırdırma politikasını uyguluyorlar. Acımasızca infazlar, işkenceler, domuz bağıyla öldürmeler hep bunun içindi.
…
S. Demirtaş: Siz söyleyince hatırladım. Osman Baydemir’in de selamları vardı. Görevi teslim etmeye hazırlanıyor. Son aylar için bir öneriniz varsa iletmenizi rica ediyordu.
A. Öcalan: Belediye için yeni bir aday olmalı tabii. Bir de iki dönemden fazla olmaması iyi olur. Osman Bey de milletvekilliğine hazırlanmalıdır. Belediyelerde de iddialı, projesi olan, heyecanlı kişiler aday olmalı. Herhalde zamanımız olur bunlara konuşmaya. Osman Bey beceriklidir, siyasete hazırlanmalıdır. Çok selamlarımı söyleyin. Siz ne düşünüyorsunuz?
…
A. Öcalan: …Üçüncü ayak da şudur: İkinci ayak anlaşıldı zaten. Şiddetin tasfiyesiyle eşzamanlı demokratik siyaset kanalları olacak. Üçüncü ayak pratikleşme ayağıdır. Yakın dönem, hakikatlerin ortaya çıkarılması da dâhil, bunları denetleyecek üçüncü bir güce ihtiyaç olacak. Bir İzleme Komisyonu olmalı. Taraflar birlikte oluşturur. Ortaya çıkacak sorunlarda hakem olarak birlikte müdahale derler. Siyasi çözüm aşaması hakemsiz olmaz. Akil insanlar tek taraflı kuruldu. Meclis Çözüm Komisyonunun içi boştur. Hakikatleri Araştırma ve İzleme Komisyonu oluşturulmalı.
S. Demirtaş: Tabii sizinle de görüşebilmeli.
A. Öcalan: Tabii ki ben baş aktörsem, kimseyle görüşmeden olmaz. Bu araçla bunları konuşacağım. Suriye, İran ve Irak’taki toplumumuz beni dinler. Kimler olabilir diye eksersiz yapın siz de.
Bu üçayak konusunu devlete sözlü-yazılı ilettim. Cevap bekliyorum. Kandil’e mektup yazma imkânım olmayabilir, siz iletirsiniz. Basına da, Kandil’e de detaylı aktarın, dikkatli aktarın. Barzani’ye uyarımı iletsinler. Goran’a, Nuşirvan’a selam söyleyin, alternatif muhalefeti örgütlesin. Pencevini’ye selam söyleyin, seçimlerde adaylığı desteklenebilir. Bizde aday olmaz mı?
S. Demirtaş: Biliyorsunuz, daha çok YNK’ye yakındır, ama bizimkilerle de dostluğu vardır. Aday olacağını sanmam.
…
S. Demirtaş: Kürt ismini kullanmasınlar mı diyorsunuz?
A. Öcalan: Evet, Suriye birliğini savunsunlar, sadece Kürtler adına hareket etmesinler. Kendi konseylerini parlamento gibi belirlesinler.
Cenevre’ye kendi hükûmet başkanlarıyla gitsinler. Cenevre’de ÖSO ve demokratların hükûmetleri birleşir, tek hükûmete dönüşür. Çözüm de ancak böyle gelişir. ÖSO’nun hükûmet ilanı iyidir, olumludur. Cenevre’de birleşme olmazsa yoksa Mısır gibi olur, İşte Cavuşoğlu bunu anlamalı, en iyi çözüm budur. Rojava’ya çok selamlarımı söyleyin. Şehit ailelerine, Hüso’nun ailesine selamlarımı söyleyin.
Barzani kapıyı açmalı. El Nusra’yı da akıllıca bir savaşla söküp atmalılar. Benim dediğim yol üçüncü yoldur.
Irak için demokratik cephe kursunlar. Nuşirvan gerekirse Ulusal Kongre’ye öncülük yapsın. Süleymaniye’de de toplanabilir, olanakları vardır.
Neçirvan’a da selam söyleyin, engel olmasın, Semalka açılmıyorsa petrol yolunu keseriz. Ciddi olsunlar.
Rusya, ABD ve Avrupa ile ilişki olur. Yalvarıcı olmasınlar, halk desteğine güvenip yaratıcı olsunlar.
Biz burada devletin Kürdistan ayağını inşa ediyoruz. Kürt ayağı olmayan devletin bir ayağı eksik olur. Kürdistan ayağı da bizden sorulur. 1920’ler de Kürtler olmasaydı ne yapabilirlerdi? Biz buna yardımcı oluyoruz işte. Daha ne istiyorlar?
Bunun zamanlaması da illa 1 Ekim, 1 Kasım demiyorum. AKP ile görüşme yapın; ateşkes sürmeli, yeni moda geçebilmeliyiz. Ortadoğu işte ateş içinde, bir çözüm bulmalıyız. Sonucunda anayasayı da uzlaşarak yazacağız. Sol, Kürt ve İslam ittifakı Türkiye’de yeni anayasanın sosyolojisidir. CHP’nin ırkçılığı ile olmaz.
Bol bol röportaj yapın, TV’lere çıkın,
Yetkili: Dışarıda birçok kesim barışı gösterip savaş istiyor. Bunlara bir tek kelime bile vermemek lazım bence. Bunlar savaşı kışkırtmak için bir tek “süreç bitti’ cümlesinin peşine düşecekler.
…
Yetkili: Aman, bir tek cümlenin bile hayati önemi oluyor bazen.
A. Öcalan: Selahattin bey çok yeteneklidir, benden bile daha iyi ifade ediyor. Hatta bazen ben sertleşiyorum, o yumuşatıyor. (Gülerek) Yumuşatmaya fazla da gerek yok.
Yetkili: Ben Selahattin beyin konuşmalardaki başarısı ve yeteneğine, üslup ve dil konusundaki becerisine laf söyleyebilecek kabiliyette değilim, bir devlet memuruyum sadece. Müsteşar ile görüşme kanalının da sizlere her zaman acık olduğunu belirtmem istendi ayrıca.
A. Öcalan: Kandil’e ilişkin de, AKP tarzı barış paralel devletin tarzıdır. Hükûmete dayatıyorlar, bunu heyetle çözmeye çalışıyoruz. Paralel devlet sürecin içini boşaltıp savaşa mecbur ediyor, Bu paralel devlet tarzıdır.
Kandil’in de savaş tarzına karşıyım. AKP’nin barış tarzına, Kandil’in savaş tarzına karşıyım. Benim perspektiflerimi daha yaratıcı bir şekilde uygulayabilirler. Yaratıcı olup yeni kararlar alırlarsa, ben bunu bana karşı bir tutum olarak görmem. Örneğin hükûmet devrildi, heyete darbe yapıldı, format yürümedi, kesildi diyelim. Bu durum savaş ilanıdır. Otuz yıllık savaş pratiğinde JİTEM’in kontrolünden neden çıkamadılar? On gerilla Cudi’ye ulaşsa halk kurtulmuş sayılmalıdır. Ama şimdi bin gerilla gidiyor, hepsi imha oluyor. Osman-Botan çetesine karşı halen de öfkeliyim işte.
On beş gün sonra bekliyorum, görüşürüz umarım. Eğer varsa Avrupa’nın, Suriye’nin cevaplarını bekliyorum. Bayık, Abbas, Bese, Elif, Sözdar, hepsine selamlar.
Yorumum: Osman-Botan çetesi dediği kardeşi Osman Öcalan ve sözde Botan Eyaletinin sorumlusu Botan (K) Nizamettin Taş’tır. İkisi de örgütten bir yolunu bularak ayrıldılar. Ayrılmaları Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması sürecine yani yenilgi sürecine koşut gerçekleşmiştir. Ancak o bunu kendi deyişiyle “karı” yüzünden kaçtılar olarak görüyor.
Heyet: Görüşmek üzere Başkanım, hoşça kalın!
15 Eylül 2013
Kaynak: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), Abdullah Öcalan, Weşanen Mezopotamya, 1. Baskı, Kasım 2015, ISBN:978-3-941012-97-4
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE
[1] Adı geçen eserdeki özgün konu başlığı.
[2] El Parti, meşhur işportacı terörist Mesut Barzani’nin etkisinde ve kontrolünde olan sözde parti, özde ise terör örgütüdür. Bu parti ile birlikte Suriye Özgür Kürtler Partisi, Kürdistan Birliği Partisi ve Kürt Özgürlüğü Partisi Barzani tarafından birleştirilerek tek çatı altında toplandı: Kürdistan Demokrat Partisi Suriye (KDPS). Nasıl, işportacının kendi partisi olan KDP’ye ne çok benziyor, değil mi?
Hits: 25
Almanya’nın birleşmesinin gelecekte yaratacağı muh...
- 1 Ağustos 2019
YİNE YAKMIŞ YAR MEKTUBUN UCUNU
- 19 Ağustos 2019