
SOSYAL MUHALEFET BOŞLUĞUNU DEMOKRATİK SOSYALİZMLE DOLDURACAĞIZ[1]
- 4 Eylül 2019
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 9
- Facebook10
- Twitter5
- WhatsApp0
- LinkedIn0
- Telegram0
- Paylaşım
İMRALI GÖRÜŞMELERİ – 11
4.09.2019 / ANAKARA
Yorumum: “Abdullah Öcalan hapisten konuştu: Kürt sorununda çözüm için hazırım.” BAKINIZ. Demek ki ufukta ciddi sorunlar görünüyor. ABD ile gerçekleştirilen son görüşmelerden sonra bunu söylediğine göre, Türkiye’nin Fırat’ın Doğusunda yeni bir bataklığa gireceğini görüyor ve bundan nemalanmak istiyor. Bekleyip, göreceğiz. İşte, sırf bu yüzden bile, geçmişte yaşanan İmralı Görüşmeleri sürecini bilmekte fayda var. Elimde bu sürecin kendi aralarında yaptıklarına ait olan kısmı var. Devlet heyeti ile olan kısmı yok. Ancak iyi okunduğunda devlet ile neleri görüştüklerini anlamak mümkündür. Zaten bununla ilgili olarak ilk bölümü yayımlarken bazı açıklamalarda bulunmuştum. BAKINIZ.
Bu arada yıllarca terör örgütleri ile görüşenler bunu inkâr etme ve başkalarını suçlama çabası içine girmişlerdir. BAKINIZ.
Katılanlar: Pervin Buldan, İdris Baluken.
Konular: Selahattin Demirtaş’ın heyetten çıkarılması, kadın özgürlüğü, sürecin AKP tarafından seçim odaklı işletilmeye çalışılması, anlaşılan konularda sorun çıkarması, Fetişgillerin paralel devleti oynaması, görüşmelerin yasal zemine oturtulması isteği, hükümetin mektupları geciktirmesi…
…
A. Öcalan: Heyete yine müdahale mi edildi? Selahattin Bey gelmedi mi? Basında çıkan bu tartışmalardan dolayı mı gelmedi?
Heyet: Hayır Başkanım, AKP’nin vetosu. Son yaptığı basın toplantısından sonra heyetten çıkarıldı.
…
A. Öcalan: Bu son toplantı olabilir. Anlamlı müzakereye geçilmezse çatışma kaçınılmaz olur. Toplantının gündemine geçiyorum.
…
1-Mandela örneğini hatırlatma. 1990 başlarında Güney Afrika tarihi bir ikilemle karşı karşıya kaldı: Ya derinleşmiş iç savaş ya da kapsamlı müzakere. İki opsiyon vardı. Bu iki opsiyondan sağduyulu yaklaşım çıkıyor. Derinlikli savaştan kaçınmak için Mandela bırakılıyor. Benim durumum da aynı. Ben de dört yıldır bu süreçteyim: Ya derinleşmiş müzakere ya da kapsamlı iç savaş. Konular, süreçler, ülkeler çok benziyor.
2- Kürtlerin tarihsel ittifakları. İran’la mı, Türkiye ile mi? İran şu anda Kandil ve PYD ile ilişki içinde. Bizim de Türkiye ile başlayan sürecimiz sabote ediliyor. Meclis de, siyasi partiler de buna çabalıyor.
Paralel devlet yapılanması devrede, çok güçlüler, AKP içinde de etkililer. Türkiye-Kürt ittifakının gelişmesinden yanayım,
3- Eski devletçilik hastalığı var. Toplumsal algı ile sorunlar çözülemez. Toplum kendini devlet, devlet de kendini toplum yerine koyuyor. Siyasi partiler de üçüncü güç olarak aracı olduğunda sorunlar artıyor. Partiler, devlet ve toplum özdeşleşmiş. Çözümün önüne geçiyor.
4- Görüşmelerle seçim, dolayısıyla zaman kazanılmaya çalışılıyor. İktidarı pekiştirme kaygısı fazla. Buradan çözümsüzlük derinleşir.
5- Çözümsüzlüğün alternatifi tasfiye değil (ki, hükûmet böyle sanıyor).
6- PKK’nin devletle diyalogu (yani benim PKK adına devletle girdiğim diyalog) barışı amaçlıyor. Devletle barış siyasi partilerle ya da hükûmetle yapılandan ayrıdır. Benim sorunum devletle barışmaktır. Proje dedim, İzleme Kurulu dedim, yasa dedim; bunlar devletle barışmayı hedefliyor. Kırk yıldır PKK vardı, AKP yoktu. Ecevit, Çiller, hatta Özal yoktu, ama devlet vardı. PKK’nin barışı devletle olur, çabamız budur. Devlet isterse müzakereye geçer. Derinlikli projelendirme aşaması… İsterlerse olur, istemezlerse olmaz. … Ben barışı devletle yaparım. İsterlerse AKP’den birileri de gelir. AKP demokratik açılım dediği şeyi tek taraflı yapabilir. Onlar tek taraflı yapıyorsa siz de tek taraflı yapın. Dilenci pozisyonuna girmeyin. AKP devlet değildir. Selahattin beyin gelmemesi AKP’nin müzakere istemediğini gösteriyor.
Yorumum: Doğru söylüyor, PKK vardı, devlet vardı, AKP yoktu. Siyasi partiler devletin önüne geçmek için değil, devlet aygıtını daha iyi çalıştırmak için vardır. Devlet aygıtı iyi çalıştırılamadığı için bu süreçten sonuç alınamadı. Tam bu noktada, “terör örgütü ile görüşmek bir hatadır, onu seçim çıkarları için kullanmak daha büyük bir hatadır, görüşürken onu yok saymak çok daha büyük hatadır, kararlaştırılanları hayata geçirmemek ise en büyük hatadır” görüşümü yinelemek gerekir.
AKP yapmak istemiyorsa siz faaliyetlerinize devam edin, çareyi siz üretin. Çözüm Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü adlı kitabımda var. … KCK ile aranıza sınır çizin, AKP ile de sınır çizin. Milletvekilleriniz, grubunuz, belediyeleriniz var. Ekonomiden kültüre, kadından demokratik özerkleşmeye, demokratik ulus boyutunda çok zekice bireysel ve kolektif olarak çalışacaksınız.
Sekiz madde etrafında tartışıp hayata geçirin.
Sekiz maddeyi sorsam bilmezsiniz. Çünkü yoğunlaşmamışsınız. Bu sekiz boyutu halkla buluşturup hayata geçireceksiniz. Halkın emeğini birleştirip çözüm üreteceksiniz. Halk arkanızda. KCK’den ayrısınız. Siz yasalar çerçevesinde yapacaksınız. Kültürel, ekonomik, siyasi ve diğer boyutlar. Mesela ekonomik boyut. Kooperatiflerle yapacaksınız. Tekellerle yapmayacaksınız. Örneğin Diyarbakır Belediyesi komünal ekonomiyi nasıl yapar? Kapitalizm tarzı yapamazsınız. Barzani tarzında yapamazsınız. Halkın emeği en büyük sermayedir. Konferansını, çalışmasını yapın, ama bu kafayla yapamazsınız. Ben de şaştım, bu işin içine gireceksiniz. Sizin devletiniz yok, ağababanız yok, sermayeniz yok, halkın emeğini birleştirip çözüm üreteceksiniz. Devletle çatışmayacaksınız. Bunu yapamazsanız başaramazsınız. Sizin AKP’den daha fazla olanaklarınız var. Halk da sizden bunu bekliyor, anlamak zorundasınız. Küsme ve istifayla olmaz. Bu, kendini pratikleştirmeyle mümkün. Devrimci proleter gibi olmayabilir, ama yapabilirsiniz. Halk aç ve susuzdur. Diyarbakır’da çocuk eşini, anasını, babasını öldürüyor. Ha anasını ha belediye başkanını öldürmüş! Bunların önüne geçeceksiniz. Arazi kavgalarını, hepsini çözmeniz gerekiyor.
Paralel devlet ile resmi hükûmet devleti arasında fark var. Keşke kitabını çıkarabilseydim. Paralel devlet gizli bir olgudur. Mesela Sakine’lerin olayı, Savaş Buldan’ların katli, köy boşaltmalar, Cizre’de pazarın yakılması, bu son operasyonlar. PKK içinde de olabilir, ama azaldı; mesela köy basmalar. İngilizlerin, kapitalistlerin iki yüzyıllık sızmasıyla bu hegemon güçler Türkiye Cumhuriyeti üzerinde kurumsallaşmış. Türkiye dört koldan kapama ve kuşatma altına alınıyor. Demokratik Ulus Çözümü adlı kitabımda var. Daha Mustafa Kemal Ankara’ya gelmeden kuşatılmıştır. Misak-ı Milli’nin bugünkü Rojava kısmı Fransızlara teslim ediliyor. 1950’lerde Amerika devralıyor. Kontrgerilla özel eğitiliyor. Sözde Türkiye’yi komünizmden kurtaracaklar, ülkeyi cehenneme çevirdiler. 12 Eylül’den sonra CHP, İsrail, Cemaat sermayenin kontrolünü eline alıyor ve örgütlüyor Bu plan Türk-Kürt çatışmasını derinleştirmeyi amaçlıyor. CİA, Özel Harp Dairesi, MHP ve Ülkücüleri, lobiler Cemaati harekete geçiriyor. Televizyonları, gazeteleri, sivil toplumu var. Bireysel haklar temelinde ele alıyorlar. Cemaat korkunç çalışıyor. Gazeteciler, yazarlar var. Taraf ve Zaman gazetesini takip edin, korkunç çalışıyorlar. Bunlarla kolay değil, ama teslim olmayacağız. İşte bu Kürdistanlı köylülerin öldürülmesi olayı. Emniyet amirlerinin çoğu Cemaatin sızmalarıdır. Diyarbakır ve Siirt Emniyet Amirleri özel programla gelmiştir. Uyuşturucu, haşhaş operasyonu bahanesiyle halka saldırıyorlar. Cizre’deki son pazar yakımı provokatiftir. Tamam, bizden bir molotof atılabilir, ama pazarın yakılması bilinçlidir, daha çok onlar yapıyor.
Yorumum: “Daha Mustafa Kemal Ankara’ya gelmeden kuşatılmıştır” diyor. Neye göre diyor, iyi incelemek gerekiyor. Benzer cümleleri daha önceki bölümlerde de kurmuştu.
Semelka[2] niye açılmıyor? Barzani niye böyle davranıyor? Türk-Kürt çatışmasını azaltan ne varsa tersi yapılıyor. Biz çekildik, vahşet hayata geçirildi. Karakollar, güvenlik barajları yaptılar. Bunların gerekçesi yok. Normal baraja evet, ama güvenlik barajına hayır! Normal asayiş karakoluna evet, savaş için karakola hayır! Bir yandan uyuşturucuya boğuyor, sonra operasyon yapıyor. Gülsuyu’nda da öyle oldu. Önce verip sonra operasyon yapıyor, güya kurtarıyor. Bu çatışma bile bile yapılıyor. Biz barışa giderken onlar çatışmayı geliştiriyorlar. Tarafta Emre Uslu ve Baransu’yu takip edin, müthiş çalışıyorlar. Bizden daha çok bizi takip ediyorlar. Bunları görerek söylüyorum… Düşman değilim.
Siz bize rağmen ne savaşı ne de barışı geliştirebilirsiniz. Paralel devlet yüz, iki yüzyıldır kurumsallaştı. Şeyh Said’in idamı da böyle gelişti. Şeyh Said İsyanının bilimsel bir yanı yok. Şeyh Said asla İngiliz ajanı değil. Ama askerler vurduruldu, Şeyh Said İsyanı, savaş çıkarıldı. Sonrası kıyamet. Şimdi daha fazla kurumsallaştı.
Paralel devlet dolayısıyla geri çekilme olmayacak. Ben çok yoğun çalışacağım. Yasal çalışacağım. Meşruiyet yasa olmadan olmaz, korsan çalışma olur. Devlet bunu yapamaz. Üçüncü bir güç aramızda hakkaniyeti takip edecek. Bu üçlü çalışma yöntemidir (yasa, meşruiyet, hakkaniyet). Paralel devletin kışkırtmalarına karşı Hakikat Komisyonu, İzleme Komisyonu, Akil İnsanlar Komisyonu olabilir. Bu paralel devlet belasını tarafsız olarak iyi bir rolle takip edebilir, yok edebilir. Şiddeti durdurabilir, Devletin çatışmasına dur diyecek, PKK’ye dur diyecek ve savaşı önleyecek.
Silah bırakılması için projelendirme gerekir. Diyelim ki bir PKK birliği geldi. (Yetkiliye dönerek) Var mı bunun bir hazırlığı? (Heyete dönerek) Beşir beye söyleyin: Birlik geldi, karakola gidemez, vururlar. Mahkemeye gidemez, tutuklarlar. Öcalan bu durumda ne yapsın? Hangi karakol, hangi mahkeme, hangi yasa? Müebbet hapis, cezaevine atma! Tek bir PKK’liyi buna ikna edebilir miyim? Yani yasal hazırlık yok, siyasi zemin yok. PKK’yi tümüyle silahsızlandırmak istesek bile bunun için hazırlık var mı? Hükûmetin sorumluluğu fazladır. Acizlik içindeler. KCK bundan sonra ne yapacak? (Yetkiliye dönerek) Dün açıklayamadım, bugün açıklıyorum. Bir hafta izlesinler. On beş gün fazladır. Süreç o koşulların oluşmasına bağlı. KCK de şunu yapacak: (Yetkiliye tekrar dönerek) Ben Kandil’e tekrar mektup gönderebilir miyim? Kandil’in mektubu bana geldi mi?
…
A. Öcalan: Şimdi yazın, önemlidir: 15Ekim yeni bir başlangıçtır. Gecen yıl bir yıllık bir plan yapmıştık. Bu plan günahıyla sevabıyla geçti, bu kadar. Bu 15 Ekim yeni bir başlangıç. Çünkü Kandil’in mektubunu henüz okuyamadım. Paralel devlete teslim olmayacağız. Devletle görüşmeye devam edeceğim. Paralel devlet KCK operasyonlarını yaptı, MİT yapmadı. Adamlar güçlü. Başbakan çok istedi, bu Balyoz Davaları ve benzeri. Başbakan kendi Genelkurmay Başkanını bile içeri atılmaktan kurtaramadı. 7 Şubat’ta Başbakan da içeri alınmak istendi, Bu durumda KCK tümüyle geri çekilemez. KCK ne yapacak, halkı yalnız mı bırakacak? Çünkü köylüleri öldürdüler. KCK her türlü yönetim tedbirini alır. Nasıl ki hükûmet kendi yönetim kurallarını uyguluyorsa, sen de kendi yönetim kurallarını uygula! Bunun içeriğini ben bilemem.
KCK’yi ve BDP’yi sert eleştiriyorum. Hazırlıklı değilsen, her şeyi devletten beklersen (her şeyi kocasından bekleyen kadın gibi), ben ne büyük çatışma yap ne de büyük barış yap derim. Ben dört beş yıl önce başladım, elimden geleni yaptım. Ama şimdi bir şey diyemiyorum. İstedikleri kararları alırlar. Paralel devlet iki tarafı da kışkırtacak, Daha önce de yaptı. KCK doğru savaşabilir mi, bu konuda endişeliyim. En tepedeki karakola Donkişot’un yel değirmenine saldırması gibi saldırırlarsa bu halk savaşı olmaz, böyle olmaz, provokasyondur. Doğru savaşmak gerekir. Ama ben PKK savaşından kaçınıyorum. Ben paralel devletin savaşını önlemek istiyorum. Vekâlet savaşını bize dayatıyorlar.
Ama bu vekâlet savaşına taraflar yardımcı oluyor. Beşir beye anlatın. Irak’taki de, Suriye’deki de vekâlet savaşıdır. Ben korumak istiyorum, ama bir yasa bile çıkarmıyorlar Kendimizi savunup yöneteceğiz. KCK’nin de sekiz boyutu vardır, bunları işletsin.
Osman’ın (kaçan Osman) mektubunu aldım. Mektubu da sahte. Bunlar ancak birbirlerini vurabilir. Örgütü parçalamak, iki tarafı vuruşturmak, siyasi partiler gibi rant peşinde koşmak. (Devletin siyasi
partilere 853 milyon lira rant vermesi bence yanlış. Emekle kendini yaratacak.) Aşiret kavgası gibi. KCK sekiz boyutta kendini yönetebilir. Emir de vermem, talimat da vermem, çünkü her an vurulabilirler. İmha operasyonu olabilir. O dağlarda yaşamak zorundalar.
Paralel devlet, AKP yönetimi, KCK yönetimi var. Çözüm gelişmezse bu üç yönetim arasında çatışma riski artar. Dün de bugün de öneriler sundum. Ne ret ne de kabul var. Yetkili biliyor mu? Ret yok ama kabul de yok. Derinlikli müzakereye geçme kararı yok. BDP’yle de yok. Selahattin beyle de konuşun. Derhal müzakereyi derinleştirelim. Beşir beyle dışarıya aktarmadan yapın. BDP ile yapılmasını istiyordu,
Anlamlı müzakere gelişmeden yüksek çatışma riski var. Hükûmet tek taraflı olmaya devam ederse, anlamlı müzakereye geçmezse paralel devlet, AKP yönetimi, KCK yönetimi ciddi çatışabilir.
AKP Hükûmeti tek taraflı çözüm sürecini kullanmaya devam ederse, KCK de tek taraflı bunu yapacaktır. Beşir beye “Ne kadar hızlı yapabilirsek o kadar çatışma riskini azaltırız” deyin. …
…
A. Öcalan: … Üçlü yönetim var. 1- Paralel devlet, karışık yönetim, fitne fesat yönetimi, 2 – AKP yönetimi, 3- KCK, demokratik yönetim. Tam bir kör dövüşü. Rojava’da da, Irak’ta da olacak. Tek çıkışı anlamlı müzakere.
…
P. Buldan: … Arkadaşlar oldukça moralliler. “Bizim acımızdan da diyalog süreci bitmiştir. Müzakere sürecine girilmesi gerekir. Önderliğimiz müzakere sürecine dâhil edilmezse kararlarımızı değiştirmek durumunda kalacağız. Kararları kendi aramızda tartışıp açıklayacağız” dediler. Gönderdikleri mektupta zaten bu konuları uzunca ve açıkça ifade etmişler.
…
P. Buldan: Yaklaşık o kadar. Kadınlar olarak sizin öngördüğünüz düşüncelerin arkasındalar. “Rojava’ya takviyelerin yapılması konusunda eksikliğimiz var” dediler. Sabri gidecek. Güvenlik sebebiyle geçememiş. Hazırlık yapılıyor. Barzani’nin eş başkanlığı kabul etmediğini söylediler. Tek başına Başkan olmak istiyor. İktidar alanı daralacağı için Barzani eş başkanlığı reddediyor.
A. Öcalan: Tabii ki reddedecek tek başına iktidar olmak istiyor. Ama olmaz. Leyla’yla birlikte yapacak. Bu eşbaşkanlık meselesi kabul edilmezse, kadın açısından büyük yenilgi olur. O nedenle eşbaşkanlık kurumsallaşmalı. Sen ülkeyi satıyorsun, ama kadına yaşam hakkı tanımıyorsun. Leyla’yla konuşun. Konuşmadınız mı?
…
P. Buldan: Danışma Kuruluna BDP ve DTK eş başkanları, Mehmet Bekaroğlu, Nuray Mert, Yıldırım Türker, Mithat Sancar, Öztürk Türkdoğan, Metin Bakkalcı, Rıdvan Turan, Selma Gürkan, Ali Topuz; Parti Meclisine Gencay Gürsoy, Yavuz Önen, Bekir Ağırdır, Fatma Gök, Tuncer Bakırhan, Ali Oruç, Nazan Üstündağ, Selma Kaya, Esmer Ay, Hüda Kaya, İbrahim Sinemillioğlu, Adnan Ekmen, Ayhan Bilgen girmeyi kabul etmiş. Ayrıca görüşülüp netleşmeyen isimler var. Bunlar da Ziya Halis, Eşref Erdem, Garo Paylan, Celalettin Can ve Fatoş Güney.
A. Öcalan: Kabul edebilirlerdi. Bu Parti Meclisinde üçte bir gençlerden oluşmalı. Okuduğunuz isimler teorisyenlerdir. Aktif siyasi genç çalışanlardan pratik çalışma için yararlanılmalıdır. Sayıya çok takılmam. Ama üçte bir gençler olmalı.
…
İ. Baluken: Pervin hanım çoğunu aktardı. Farklı olanları ben belirteyim, Avrupa’daki arkadaşlar ve Zübeyir, onlar ile Selahattin bey görüştü. Selamları var. “Bu süreç Önderliğe stratejik yaklaşıma dönüşmezse aleyhimize dönebilir. Müzakere formatı gelişmezse süreç anlamsızlaşabilir. Önderliğe yaklaşımın olumlu anlamda mutlaka değişmesi gerekir. Bu hem pratik ilerleme olur. Kadroyu da halkıda rahatlatır” demişler. Selam ve bağlılık duygularını beliriyorlar.
Teslim Töre ile telefonla Selahattin Bey görüştü, selamını iletti. Kendisinin çok selamı var, sağlığı iyidir. Avrupa Barış Meclisinde çalışıyor. “Elimden geleni yapıyorum, bu mücadeleye layık olmaya çalışıyorum. Benimle ilgili kaygısı olmasın. Birlikte Direniş Cephesindeyken hangi heyecanla çalışıyor idiysem şimdi de öyleyim. Umarım bir gün görüşürüz” demiş.
A. Öcalan: Tüm gücüyle çalışmalara katılsın. Eski Teslim’den daha verimlidir. Kendisini çok geliştirmiş, kutluyorum. HDP çalışmalarına güç ve destek versin. Özel selamlarımı iletin.
…
A. Öcalan: Ben Mahir Çayan sempatizanlığıyla başladım. Mahir kendi kaderlerini özgürce tayin hakkını savunurdu. Onun bana verdiği ivme ile mücadeleye başladım. Kırk yıldır onun çizgisindeyim ve bugüne geldim. Ben bu emaneti Mahir Çayan’dan aldım, onlara devrediyorum. Takip edeceğim. Kırk yıllık sempatizanlığım ve deneyimim, büyük bir tecrübe ile Türkiye halkı adına büyük bir çalışma olacak. Ertuğrul ve Sebahat’a bunları anlatın. CHP ve MHP sosyal-faşist bir partilerdir. Çok ciddi bir sosyal muhalefet boşluğu var. Bunlar halkı tamamen alternatifsiz bıraktılar, halkı AKP’ye muhtaç ettiler. Biz bu sosyal muhalefet boşluğunu demokratik sosyalizmle, demokratik siyasetle dolduracağız. Ertelemeyi ve ağırdan almayı doğru bulmuyorum. Çok hızlı hareket etmelidirler. Daha yoğunluklu, daha tempolu pratik sürece girmelidirler. ‘71 devrimciliği devlete isyan devrimciliğiydi. Bu isyanı kırk yıldır ben götürüyorum, şu anda barış ve anlamlı müzakere yürütüyorum. Bu parti devlete isyan partisi olmamalıdır. Devlet onlara eskisi gibi işkence yapamaz, baskı yapamaz. Yaparsa barışı bitirir.
Yorumum: Ne demek bu? CHP ve MHP sosyal-faşist partilermiş. Kafalarına göre terminoloji üretiyorlar ve sonra önce kendileri altına kalıyorlar. Tam bir bilgisizlik örneği. Herkesin bu pisliklerle yakın durduğunu söylediği CHP’ye bunların bakışı budur. Herkes CHP’ye vuruyor. Ülkemin insanları tamamen bilgisiz ama neredeyse her konuda fikir sahibi…
Umarım bundan sonra müzakerelere onlar da katılırlar, Bu temelde demokratik katılımcı radikal bir parti olacak. Üstün başarı dileklerimi iletiyorum. Sebahat ile Ertuğrul tüm güçlerini ortaya koysunlar, Başkanlık konusunu dayatmıyorum, benimki sadece öneridir. BDP için önerdiğim onlar için de önerimdir. İsyancı tarzı terk edip çözümleyici olsunlar. Çevre, ekoloji, feminizm, ekonomi vb. konularda muazzam boşluk var, bunları doldursunlar.
(Pervin’e dönerek tekrar) Kandil’deki kadınlara yine sizin şahsınızda örnekler vererek görüşlerimi ileteyim. Sen mesela kendine teorik olarak yaklaşmalısın. Nefertiti örneğini size vermiştim. Buna bir de Semiramis ve Puduhepa örneğini verebilirim.
P. Buldan: Puduhepa bir barış elçisidir sanırım.
A. Öcalan: Evet doğru, bir barış elçisidir. Siz bir aşiret kültüründen geliyorsunuz. Aşiret kültürü ile evlendiniz. Ama Kürtler acısından artık aşiretçilik bitmiştir. Bundan sonrası önemlidir. Kürtler artık aşiret değil demokratik ulus toplumudur. …
Yorumum: Türkler ulusçuluk yapıyor diye suçlanır, suçlanmalarına eksen teşkil eden Kürtler ise ulus olmanın peşindedir ve bunu da güzel sıfatlarla süslerler: Demokratik ulus toplumu. Ne yazık ki, ülkeyi yönetenler bunun ne olduğunu anlamamaktadır. Çünkü gerçekten çok bilgisizler. O dönemlere doğru hafızanızı zorladığınızda İmralı’nın terminolojisini hükümetin de kullandığını göreceksiniz[3]. Bu arada, hemen sonraki konuşmasında bu pisliğin “Kürtler artık aşiret toplumundan demokratik ulus toplumuna geçmek zorundadır” diye bir yaklaşımını göreceksiniz. Hani geçmişlerdi? Bu bile ne dediğini bilmiyor. Bilgisizler ne yapsın?
…
A. Öcalan: Erkek öldü mü kadın da ölüyor, öldürülüyor. Kürt toplumu da aşiret toplumundan demokratik ulus toplumuna geçmek durumundadır. Siz paralel devletten intikam alamazsınız. İntikamınızı çalışarak alacaksınız. İnzivaya çekilmek olmaz. Size nasıl çalışmanız gerektiğini daha önce söylemiştim. Hani demiştim ya, bir gelin gibi süslenip günle evleneceksiniz. Eşiniz neden öldürüldü? Özgürlük mücadelesine katkıdan dolayı öldürüldü. Bunları inceleyeceksiniz. Siz eşinize bağlı yaşıyorsunuz, buna saygı duyuyorum. …
(İdris beye hitaben) Bingöl önemli bir yer dedi. Hayri Durmuş, Mehmet Karasungur, Gurbetelli Ersöz, bedenini ateşe veren Ahmet Yıldırım büyük insanlardır. Bingöl’de çok kahraman vardır. Beni de çok seven vardır. Ama Selim gibi insanlar da maalesef çıkmıştır. Hayri Durmuş çok değerli bir insandı, Mücadelesini saygıyla selamlıyorum. Sizi de izliyorum. Gençsiniz, hekimsiniz. Hekim olmak önemlidir. Bireyin hastalığıyla uğraşıyorsunuz. Ama demokratik siyaset daha önemlidir. Toplumun hastalığını iyileştirmeye çalışıyorsunuz. Ben 24 saatimi toplumun hastalığını iyileştirmek için çabalayarak geçiriyorum. Sizi izliyorum; olumlu bir siyasi yapı ve makul bir tarzınız var. Öyle olduğu için buradasınız. Tarz, tempo ve üslubunuz daha yırtıcı olmalıdır, geliştirmelisiniz. Hitap gücünüzü ve çalışmanızı arttırın. Bingöl halkına çok özel selamlarımı iletin. Avrupa’daki arkadaşlara selam söyleyin. Dönemin ruhuna uygun olarak çalışsınlar.
(O sırada Yetkiliye dönerek) Duvar ve Kamışlı meselesi önemlidir. Yüzyıllık düşmanlık örüyorlar. Duvar meselesi paralel devlet faaliyetidir. Hakan beye de anlatın. Sınırların kalkması gerekirken,
Berlin duvarı gibi duvar örüyorlar. Duvarla yeni bir Filistin-İsrail yaratmaya çalışıyorlar. (Kızarak, yetkiliye) Bunu görmüyor musunuz? Bu duvar yükselmeden bunu Beşir beyle de konuşabilirsiniz.
…
Osman alçağının bir mektubu var. Bunu öldürmeye gerek yok. Ama Kandil’e çekmek gerekir mi acaba? Kandil herkese açık, böyle de olmalı zaten. Benim adıma söyleyin. Çağırsınlar, dinlesinler. Varsa dertleri orada açarlar. Bu bütün küskünler ve kaçkınlar için geçerli. Osman’ı ve Botan’ı izlesinler. Tehlikeli işlere yönelebilirler. Sanmıyorum Cemil bunları öldürmek istesin, öldürmek için bir şeyler kurgulasın. (Bitirirken kamuoyuna verilmesi gereken mesaj ve bayram mesajını yazdırdı.)
…
14 Ekim 2013
Kaynak: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), Abdullah Öcalan, Weşanen Mezopotamya, 1. Baskı, Kasım 2015, ISBN:978-3-941012-97-4
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE
[1] Eserdeki özgün bölüm adıdır. Tam bu noktada diyeceklerim var. Türkiye’de kendini solcu sanan budalalar genelde iki konuda -aslında çok fazla var- çok büyük hata yaparlar. Birincisi Kürtçülüğü solculuk sayarlar, ikincisi ise sözcüklerle oynaşırlar. Böylelikle “fraksiyonlara” ayrılırlar tıpkı dinlerin mezhepleşmesi, tarikatlaşması, cemaatleşmesi ve giderek klikleşmesi gibi… Hatalardan biri sosyal demokrasi ise bir diğeri de demokratik sosyalizmdir. Fraksiyonlaşanların basit bir friksiyon hareketi ile tarih sahnesinden silineceği açıktır. Ayrıca sosyal muhalefet ne demek, sosyal muhalefet boşluğu ne demek? Peki, bu tespiti ve teşhisi yapan kişi tedavisini yapabildi mi? Kendisi katiller örgütünün başındayken muhalefet edeni öldürtmüyor muydu? Toplumun büyük kısmının AKP’ye oy verdiği yerde sosyal muhalefet boşluğundan söz edilebilir mi? Tamamen içi boş bir yaklaşım.
[2] Suriye-Irak arasında sınır kapısı.
[3] Terminolojiyi iktidar partisinin “üst akıl” dedikleri dayatıyor olabilir.
Hits: 28
İLK SAHİP HİÇ UNUTULMAZ
- 1 Eylül 2019
ANTİ KÜRT İTTİFAKI SÜRDÜRÜLÜRSE SAVAŞ KAÇINILMAZ O...
- 23 Eylül 2019