
ANTİ KÜRT İTTİFAKI SÜRDÜRÜLÜRSE SAVAŞ KAÇINILMAZ OLUR[1]
- 23 Eylül 2019
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 11
İMRALI GÖRÜŞMELERİ – 12
23.09.2019 / ANAKARA
Katılanlar: Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken, Pervin Buldan.
Görüşülen konular: Kendisine zamanında verilmeyen mektuplar (alınmadı), belediye başkan adayları üzerine tartışmalar (alınmadı), AKP’nin kendi başlattığı sürece uyum göstermemesi ve bunun üzerine İmralı’nın yaptığı tehditler ve oynadığı başkancılık/megalomancılık oyunları, Suriye’deki gelişmeler.
Mevcut iktidar hala, İmralı’dan medet umuyor. BAKINIZ. Böylesi bir gerçek, daha da çetinleşeceği açık bir şekilde ortaya çıkmış olan Suriye sorununda yeniden bir çözüm sürecine doğru gideceğinin en açık delilidir. Zaten bir kurgu olan HDP merdivenlerinde oturma eylemi de bunu göstermektedir. BAKINIZ ve BAKINIZ.
…
P. Buldan: BDP Gençlik Meclisi’nin kısa bir tekmili var. 30 Kasım’da Amed’de kongreleri var. Otuz bin kişilik katılımı hedeflemişler. Sizden de kısa bir mesaj istiyorlar.
A. Öcalan: Evet, toplantının sonunda söylerim.
P. Buldan: Yapımcı yönetmen Senar Turgut’un belgesel çekimi var. Gelip burada sizinle görüşmek ve çekim yapmak istiyor. Adalet Bakanlığı’ndan izin alabilirse gelecek.
A. Öcalan: Tamam, bakarız, daha önce Can Dündar da istemişti sanırım.
P. Buldan: Mezopotamya Vakfı’nın üniversite çalışmaları var. Onunla ilgili de bir bilgilendirme yazısı var.
A. Öcalan: Tamam, Yetkiliye verin, sonra bakarım hepsine.
…
P. Buldan: Selahattin Bey, ayrıca eşbaşkanlar, gruptaki vekiller, kadın arkadaşlar selam söylediler. Selahattin Bey AKP’nin sürece ve Rojava’ya yaklaşımının sıkıntılı olduğunu ve bir gelişmenin olmadığını söyledi. Ayrıca ABD’de bir haftalık görüşme ve temaslarda bulunmuştu. ABD’nin süreci önemsediğini, gözlemci olma taleplerine Türkiye’nin sıcak bakmadığını aktarmışlar.
A. Öcalan: Türkiye de bu konuda tutucu olmamalı. Olası bir tehdidi önlemek için ABD ve CIA ile oturulabilir. ABD de dâhil edilebilir. Böylece gizli komplo da teşhir edilmiş olur. Tehlike ve komplo ABD’yi dâhil etmekle önlenebilir. Selahattin’e ulaşmış olmaları çok önemlidir. Selahattin beyin kendisi de Hakan’la temasa geçebilir. Böylece biz burada görüşmüş olmakla kendilerini de haberdar etmiş oluyoruz.
(Sırrı’ya dönerek) Türk Soluna da böyle anlatılabilir. Bu, ABD ile işbirliği anlamına gelmez, tam tersine onlardan gelecek tehlikeyi önlemenin yoludur.
P. Buldan: Başkanım, bir de Adalet Bakanı geçen gün arayıp sizin avukat talebinize ilişkin bir formül bulduklarını, daha önce sizin avukatlığınızı yapan vekil arkadaşların, yani Aysel hanım ve Ayla hanımın Adaya gelebileceklerini söyledi. Bu konuya arkadaşlar çok sıcak bakmadılar. Buraya gelirlerse Asrın Hukuk Bürosu’nun önünün tamamıyla tıkanacağını söylediler.
A. Öcalan: Adalet Bakanının izin vermesi önemlidir. Siyasi bir iradedir. Bir vekil avukat, bir de yanına Asrın Hukuk Bürosundan bir avukat olabilir. Adalet Bakanı ile bunu görüşün. …
…
P. Buldan: Başkanım, daha önceki görüşmemizde önerdiğiniz Demokratik İslam Konferansı ile ilgili çalışmalar ve tartışmalar var. DTK’daki arkadaşlar isimle ilgili bazı önerilerin geliştiğini söylediler.
Demokratik İslam Konferansı yerine Kürt İslam Konferansı olabilir mi dediler. Bir de içeriğine ilişkin biraz daha bilgi istediler.
A. Öcalan: Hayır, isim doğrudur. Demokratik olması önemlidir. İslam ne ihtiyarlaşmalı ne de etkinleştirilmeli[2]. Altan çok iyi anlamıyor. İhsan Eliaçık beni daha iyi anlıyor. Bana daha yakın. Yorumunu Ali Şeriati’nin İslam yorumuna çok benzetiyorum.
S. S. Önder: Kendisi benim cezaevi arkadaşımdır. Akıncı kökenlidir. Başlangıçta Ali Şeriati’den çok etkilenmişti, daha sonra Mısırlı Hasan Hanefi[3] akımına özgün bir yorum getirdi.
A. Öcalan: Türkiye İslam’ının sosyolojisini iyi yakalamış ve bana yakın. Konferansa rehberlik yapabilir. Altan istiyorsa katılabilir. İslam’ın Anadolu yorumu ve evrensel yorumu önemlidir. Demokratik İslam iktidar amacını ortadan kaldırıyor. Hem İslam’ın demokratik yönetimle ilişkisini kuruyoruz hem de sulta yönetiminden ayrıştırıyoruz, ama İran Şiası gibi yapmıyoruz. İran’da sulta ve iktidar İslam’ı var. Bunları bizim mellelerimiz iyi bilirler. Altan’ın da bunu bilmesi lazım. Medine’deki İslam[4] da halkçı İslam anlayışıydı. Ortadoğu’da İslam’ı en iyi yaşayan benim. Demokratik esasları en iyi uygulayan en iyi İslam’dır, ama yorumlarımız farklıdır. Ben daha sosyalist yorum yapıyorum. Hz. Muhammed’in cenazesi yerdeyken İslam ayrıştı. Halkçı İslam ile Muaviye İslam’ı ayrıştı.
S. S. Önder: Arap yarımadasının üçte biri mürtet olmuş, yani dinden dönmüştü. Ebubekir bunlara karşı on üç ayrı ordu kurdu[5]. Hz. Muhammed Mekke’den o zamanki adı Yesrib olan Medine’ye hicret ettiğinde ilk yaptığı şey bahçe çitlerini ortadan kaldırmak olmuş, yani tarımda ve sürüde özel mülkü kaldırmıştı. Bu anlamda sizin yaptığınız değerlendirmeler İslam’ın o ilk çıkışına, yani mazlumun yanında olma haline referanslar içeriyor.
A. Öcalan: Doğrudur. Sen Eliaçık’a selamlarımı söyle. Yaptığı çalışmalar önemlidir.
İ. Baluken: Kandil’de yaptığımız görüşmede arkadaşların yine bazı aktarımları vardı. Özellikle yeni yönetim seçildikten sonra Cuma arkadaşa yönelik bir yıpratma kampanyası var. Bunun arkasında belli güçler var. Osman’ın yeniden gündemleştirilmesi de bununla alakalıdır. Yine Cuma arkadaşın seçilmesinden sonra KCK daha sertleşmiş, İran’a yakınlaşmış pozisyonu yaratılmaya çalışılıyor. Bunlar doğru değildir. Böyle bir durum yoktur. Bütün kararlar KCK yönetiminin ortaklaşmasıyla alınıyor. Osman’ı da en çok koruyan olduğunu Cuma arkadaş belirtti. Bunu Önderlik için yaptığını, çoğu zaman sorun olmasın diye onunla ilgili sorunları temizlemeye çalıştığını iletti. “Önderliğin dışarıda olduğu dönemde de Talabani, Barzani, ABD, İngiltere Ferhat’ı lider yapmaya çalıştılar, Şimdi de güncelleştirmek istiyorlar. Bizim Osman’la ilgili herhangi bir yönelimimiz olmamıştır. Hatta kendisine harekete karşı kullandırtmazsa Kandil’de barındırabileceğimizi de söyledik. Ama katılımı arkadaşlar ve kadın hareketi tarafından kabul görmez. Kendisi de PKK’ye gitmeyeceğini açıkça ifade ediyor” dedi.
…
İ. Baluken: Rojava sınırındaki duvarla ilgili İçişleri, Dışişleri, Milli Savunma Bakanları ve Hakan Fidan’la görüşmeler yaptık. Sizin de görüşlerinizi aktardık. Bu duvarın tarihi Türk-Kürt ittifakı yerine
Türk-Kürt savaşına neden olacağını söyledik. Bu süreçte Ayşe Gökkan’ın sınırda ölüm orucu, seçilmişlerin açlık grevi ve halkın yoğun eylemsellikleri gelişmişti. Yaptığımız görüşmelerde, hükûmet yetkilileri de bu duvar kararının yanlış olduğunu kabul ettiler, Başbakanla görüşeceklerini söylediler. Sonrasında da hükûmet çalışmaları durdurduğunu kamuoyuna açıkladı.
A. Öcalan: Biliyorum, bu konuyu biz de burada görüştük.
İ. Baluken: Dün Diyarbakır Cezaevinde tutuklu vekil arkadaşlar Hatip Dicle, Faysal Sarıyıldız, Kemal Aktaş ve İbrahim Ayhan’la görüştüm. Size selam ve saygılarını ilettiler. Tutuklu vekillerle ilgili herhangi bir gelişme yok. Daha önce hükûmet yetkilileri ile yaptığımız görüşmede bu konuda Ergenekon Davasından tutuklu olan vekiller nedeni ile adım atamadıklarını söylüyorlardı. Ama bu sürede Mehmet Haberal’ı tahliye ettiler. Arkadaşlarımız ise hala tutuklu. Bu konuyu Adalet Bakanı ile görüşmeyi düşünüyoruz.
A. Öcalan: Zaten bu hasta arkadaşlar ve vekillerin bırakılmaması tam bir provokasyondur. Adalet Bakanı’na da söyleyin, biz ölüm oruçları sırasında da konuşmuştuk. Bu provokasyondur, yani bunları
bırakmayanlar size ve bize provokasyon yapıyorlar. Bu konuda adım atmalıdırlar. Verdikleri sözleri yerine getirmelidirler. Hatip’in sağlığı nasıl, yaşlanmış mı?
…
İ. Baluken: Hatip Dicle bu Hüdapar yorumunuzun önemli olduğunu söyledi. Batman’da yurtsever bir gencimiz Hizbullah tarafından katledildi.
A. Öcalan: Hatip ne dedi? Nasıl yorumladı? Ben de görüşlerimi aktaracağım.
İ. Baluken: Bunların İran ve devletle ilişkilerinden dolayı kullanılabileceğini, Kürtler arası bir çatışmaya dönüştürülmek istendiğini söyledi. Buna karşı uyanık olmamız gerektiğini ifade etti.
A. Öcalan: Tamam, bu önemlidir. İran’da Kürt gençlerinin idam edilmesi, İran ile Türkiye’nin yeniden teması sonrasında bu saldırıların gelişmesi tesadüf değildir. Daha önce de Dicle Üniversitesinde olmuştu. İran Türkiye ile çözüm sürecini bitirmek istiyor. İran çok çılgın ve gözü kara çalışıyor. İran kaynaklı ciddi bir provokasyondur. 90’lı yıllardaki gibi JİTEM ile İran’ın işlediği faili meçhul cinayetlerden, köy boşaltmalardan, köylülerin katledilmesinden, hatta Uğur Mumcu’nun ölümünden bir farkı yoktur. Bunda İran’ın parmağı vardır. Bu konuyu sonra da değerlendireceğim.
…
S. S. Önder: Sayın Başkanım, son heyetten bir önceki heyetle Kandil’e gitmiştim. … Dönüşte Pervin Hanımla beraber Sadullah Beyi ziyaret ettik ve o görüşmede heyet meselesini Başbakanla görüşmek isteğimizi ilettik. Sayın Başbakan beni davet etti ve yaklaşık üç saat görüştük. Yanımızda birtek Yalçın Akdoğan vardı.
A. Öcalan: Haberim ve bilgim var. Sadece Başbakanın isteği ile olmadı. Bunda heyetin ve benim de ısrarım oldu. Doğrusu buydu ve çok önemliydi. Neredeyse tarihseldir. HDP’yi sizin şahsınızda muhatap almış olması bakımından da önemlidir. Bu görüşmeleri sürdüreceksin. Sürdürmelisin. Tekrar görüştüğünde benim teşekkür ettiğimi söyle. HDP’ye yaklaşım böyle olmalıdır. HDP de çalışmalarında bu açılım imkânlarını zorlamalıdır. Heyete sizi ve HDP’yi korumaları gerektiğini hep anlatıyorum. Hakan Beyle de görüşürsen teşekkür etmelisin. Bu sorunu çözeceğiz demiştim ve çözmüş olduk. Bu yaklaşımı önemsemeliyiz.
S. S. Önder: İlk 20-25 dakika Gezi meselesini konuştuk. Ben kendisine, bu meselenin iki boyutu olduğunu, birinin derbederlik, diğerinin hırsızlık olduğunu ve en genel başlık altında da demokratik olmayan bir tahammülsüzlük olduğunu söyledim. Sıra hırsızlık bahsine geldiğinde ortam gerildi ve neredeyse bitme noktasına geldi. Yalçın Akdoğan müdahale etti ve daha önemli bir gündem olduğunu söyledi. Sayın Başbakan, hırsızlık konusunda eksik ve yanlış bilgiyle hareket ettiğimi, çok saf olduğumu ve bilmeden Alman gizli servisinin oyununa geldiğimi söyledi.
A. Öcalan: (Gülerek) Demek öyle dedi. Esas saf olan başbakandır. Dışardan provoke edildiği endişesi var ama öyle olmadığını söyleyin.
S. S. Önder: Sayın Başbakan bana, başlangıçtaki hassasiyetimle sürece yaklaşacaksam tekrar heyete almak istediğini söyledi. Ben de belli bir siyasal tutumu gözetmekle yükümlü olduğumu söyledim. Benzer bir durum olduğunda benzer bir tavır takınacağımı aktardım. Böyle bir durumda yine müdahale edeceklerse bunun sıkıntı doğuracağını belirttim. Tam anlaşamadık, ama zımni olarak bir noktada buluştuk.
A. Öcalan: Zımni olmayacak. Açık olmalı. İlkesel olmalı. Heyet AKP ile ilişkilere konjonktüre göre yaklaşım gösterdi. Bu böyle olmamalı. AKP ya da İslami gelenek ki AKP bunu kısmi olarak temsil ediyor, Gezi dolayısıyla ortaya çıkan gelişmeleri doğru okuyamadı. Hegemonik ilkeyi benimsedi. Demokratik ilkeyi benimsemedi. Mursi de böyle yapmıştı. Diktatoryaya girdi ve devrildi. AKP demokratik ilkeyle hem darbeden korunur hem de demokratikleşmeye katkı sağlar. Senin heyette olman hem benim hem de devlet heyetinin olurudur. Buna saygılı olunması gerekir. Bak, sizden rahatsız olan kesimlerden Doğu Perinçek “HDP’yi MİT ve ABD kurdu” diyor. Oysa ABD MİT’e müdahale ediyor. Hakan Fidan’a müdahale ediyor. Bu tamamen yanlış ve asılsız bir tez. … Benimle AKP’nin uzlaşması şöyledir. Ben ne onların hegemonyası altına gireceğim ne de onların Kürtlerle kurduğu ilişkiye karışacağım. Temel yaklaşımımız demokrasidir. Demokrasiyi korumak demek Başbakanı da korumak demektir. Başbakanın demokratik işleyişe ihtiyacı var. Demokrasiyi yerleştiremezsek hepsi Menderesleşir. Darbeleri önleyemez.
S. S. Önder: Ben Başbakana dedim ki, bunun dışında heyette yer almamı güçleştiren bir başka olgu daha var ve bu aslında yaşadığımız tıkanmanın da sebebi. O da hükûmetin isteksiz ve çok tutumlu davranması. Biz şimdiye kadar halka “Gözlerimize bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız”dan başka somut bir şey sunamadık. Şimdi ben heyete girersem Kandil’e de gideceğim. Siz süreç hakkında ne düşünüyorsunuz, neleri yapmayı planlıyorsunuz diye sordum. O da bana “Cemil’e söyle, bana meydan okuyup durmasın” dedi.
A. Öcalan: (Gülerek) Türk işi kabadayılık! Cemil’i ben uyaracağım, Başbakanı da siz uyarın. Bu işler bu üslupla olmaz.
S. S. Önder: Başbakan devam etti. “Bana ne yapacağımı soruyorsun, söyleyeyim. Her şeyi yapacağım. Bir zamanı var ve bu konuda Apo ile de anlaşmışım. Tek bir kırmızı çizgim var, o da Suriye’dir. Orada Kuzey Irak benzeri bir yapılanmaya asla izin vermeyeceğim” dedi.
A. Öcalan: (Sinirlenerek) Sen de ona söyle: Biz de merkezi Suriye devleti içinde Kürtleri asla eritmeyeceğiz. Bu da bizim kırmızı çizgimizdir!
S. S. Önder: Bu görüşmenin tek bir somut kazanımı oldu. Hasta tutsaklar meselesini aktardım. Bu konuda devletin tutarsız yaklaşımının halkta büyük bir öfke ve güvensizlik yarattığını söyledim. Sadullah Bey bize mazeret olarak Adli Tıp Kurumu Başkanının derin devlet unsuru olduğunu söylemişti. O değişti, bu sefer de 3. Daire Başkanının Gladio olduğunu ve taş koyduğunu söyledi. O da değişti, ama sonuçta halen bu sorunun devam ettiğini rakamlarla uzun uzun anlattım. Bunun yasal bir hak olmasına rağmen devletin bu tavrının Kandil’i de, halkı da sürecin samimiyeti hakkında güvensizliğe sürüklediğini aktardım. Bu meseleden haberinin olmadığını ve derhal Sadullah Beye talimat vereceğini ve çözeceğini söyledi.
…
A. Öcalan: Gündeme geçiyoruz. Bu görüşme dünkü görüşmenin[6] bir devamıdır.
1- Çözüm sürecinde komplo gerçeği. Özal’dan bugüne kadar gelen çözüm sürecine komplocu güçlerin yönelimleri devam ediyor. NATO bünyesinde örgütledikleri geniş Özel Harp Dairesi faaldir. İpleri dışarıdadır. Dış güç merkezi Avrupa’dadır, Ortadoğu’dadır. Başbakan örnek istiyorsa Mursi’ye baksın. Onu kim devirdiyse burada da aynıdır. Menderes, Özal, Erbakan ve Ecevit’e kim yöneldiyse onlardır. Düşürme, yıpratma hala geçerlidir. Başbakan 7 Şubat’tan kıl payı kurtulmuştur. Bunu da yapan Özel Harp Dairesidir. Bu Özel Harp Dairesi kendini yeniliyor, geliştiriyor. Başbakanın en yakınındakiler de buna dâhildir. 7 Şubat Darbesinde de yanı başında olanlar vardı. Öcalan’la bu kadar uğraşacağınıza yanı başınızdakilerle uğraşın. Ermeni, Süryani, Rum soykırımının baş aktörü de onlardır. Başbakan da kendine söylenenleri dikkate almalı. İşte Bülent Arınç da böyle patladı. (Sırrı’ya dönerek) Ben de bir Türkmen’im, bu tarihi soykırımlardan beni sorumlu tutmayın diyeceksin. Anadolu’daki kapitalist sistem bunu yaptı,
(Sırrı’ya dönerek) Başbakan seni Almanlara, dış güçlere alet olmakla suçlamış ya, Gezi’yi ablukaya almak istediler. Almanya’dan yapmak istedi. Sakine’leri katleden Gladio da aynıydı. Şu anda en güçlü kol Türkiye’de çalışıyor, başbakanı da götürebilirler. Bunu görmesi lazım, Doğu Perinçek’in bahsettiği darbeyi yapacak ekip de bunlardır. … Erdoğan bunların kendisini düşürmeyeceklerini zannediyor. Böyle giderse ben AKP’ye politika yapmayacağım ve desteğimi geri çekeceğim. İsrail ve benzeri, bunlar da Başbakana darbeyi yapabilir. Onu tek şey kurtarır. Demokratik ilkeyi işletmesi gerekir. Erdoğan şu anda kitle içerisindeki popülaritesi ile götürüyor. Ama popülariteye çok güvenmesin. Geçicidir. Kalıcı olması için bizimle işbirliği yapması lazım. Radikal demokrasiye geçmesi lazım. Şimdi buna geçmemenin gerekçesi için diyorlar ki Cemil Bayık sert konuşuyormuş. …
(Yetkiliye dönerek) Burada devlet büyük Türk gururunu oynamasın (Bunu söylerken yüzünde ironik bir gülümseme vardı). Yoksa Menderes gibi, Özal gibi götürürler. Çok sayıda generali var, generallerine güvenmesin. Onların yarısı zaten ABD ile temasta. Darbeyi, komployu önlemek için ABD’yi sürece davet etmek lazım. Suriye’yi kırmızı çizgi yapacağına Barzani’yi kırmızı çizgi yapmalıdır. Mursi ucuz kurtardı. Erdoğan on bir yıldır iktidarda ise bunda bizim de katkımız var. Erdoğan on bir yıldır üstüne yatıyor. Dört ay içinde anlamlı bir müzakere başlamasa kimse savaşı önleyemez. Ben PKK’yi bu darbede rol almaması için, darbeden koruması için yapıyorum. Cemil’i de bu nedenle uyarıyorum, Ama Cemil dürüsttür, ben ona güveniyorum. İran ajanları ortalıkta cirit atıyor. Acem kurnazlığı üç yüz-dört yüz yıldır oynuyor.
S. S. Önder: Ortadoğu meselesinde Davutoğlu bu logaritmayı çözmekten aciz. İki tane handikabı var. Birincisi, meseleyi iyi bildiğini zannetmesine rağmen bilmiyor. İkincisi, çözüme dönük hamleler geliştirmeye de kibri mani. Oysa Rusya bu konuda Şeyh Bender’in onlara Mısır’ın bütün ekonomik imtiyazlarını teklif etmelerine rağmen kanmadı. Doğru bir tutum aldı. Suriye meselesinde de Lavrov
Kürtlerin kendileri olarak Cenevre Konferansına katılmalarını destekledi. Amerika da engelleyici bir tutum almaktan kaçındı. Rusya’nın gösterdiği feraseti Davutoğlu fark etmekten bile aciz.
A. Öcalan: Anti-Kürt ittifakı sürdürülürse savaş kaçınılmaz olur. Ben onlara da, Suriye’de beraber ittifak yapalım dedim. Davutoğlu iki yıl kaybettirdi. O çizgiyi Davutoğlu ihlal etti. Duvar neden örülüyor, çılgın mısınız? Tel örgüler niye örülüyor? Mayınlar niye döşeniyor? Çılgın mısınız? Tek istekleri Kürtlerin orada güç olmaması. Ama Kürtler orada olmasa faşist bir rejim oluşur. Nasıl bir çılgınlıktır bu? Ben bunu aşmak için Misak-ı Milli Komisyonunu önermiştim. Halep’in kuzeyinden başlar Misak-ı Milli. Sen oraya tel örgü dikmek yerine sınırları kaldırmalısın. Var olanları sökmelisin. El Nusra vb. çeteleri destekleyeceğine niye bunu görmüyorlar? Nasıl İran Hizbullah’ı destekliyorsa, onlar da PYD’yi destekleyecek. Davutoğlu’nun çevresinde karışık insanlar var. Suriye’de Kürtler olmazsa süper faşist güç oluşur. Bunlar Esat’ı tanımıyor. Ben yirmi yıl uğraştım. Aslan sırtında siyaset yaptım. Bunlar Türkiye’yi elli yıl uğraştırırlar. PYD’yi destekleyerek bunu önleyebilirsiniz. Amerika’yı, İsrail’i, Esat’ı dengelemek budur. Rusya ve Putin doğru yoldadır. Biz büyük bir fedakârlık yapıyoruz.
…
2- Çözümün yasal zemini: Başbakanın “Heyet burada görüşürken parlamentoda yasalar çıkaracağız” ifadesi önemlidir (Finlandiya konuşması). Çünkü yasal zemine oturmadan hiç kimse güvende olamaz.
Süreç güvende olamaz. Çözümün yasal zemini sağlam döşenmeden ortam komplocu güçlere acıktır. Bu yüzden yasal zemin olmalıdır. Bu ekip yasasız çalışıyor. Yasalar çıksaydı bir gerilla kalmazdı.
…
Hakan Fidan hakkında yayınlanan o yazı var ya, hani “Arabasında bomba patlar bir sabah.” Ha öldürmüşsün ha o belgeyi yayınlamışsın. Amerika belki de bu yüzden Selahattin’i çağırdı. PKK komplocuların ortamına girerse her şey biter. Ama demokratik siyasi haklarımızı da her zaman kullanacağız. Benim büyük tecrübem var. Bunu görmüyorlar. İşte şimdi İran Hüdapar ile oynuyor. Erdoğan da Hüdapar ile görüşüyor. Tüm bunları İran yaptırıyor. İdamlar, Hüdapar saldırısı bunlarla ilişkilidir. İran idamları yaptı. Anti-Kürt ittifakı geliştirerek halen yapmaya çalışıyorlar.
Ben Nevruz Deklarasyonuna bağlıyım. Ama Türkiye İran ile anti-Kürt ittifakına girerse yüz bin kişilik savunma savaşı olur. Dört aylık bir marjım var. Baharın ortasında direnişe geçeriz. PKK’yi tasfiye etmemi istiyorlar. Ben PKK’yi tasfiye edemem. Savunma savaşı başlar. Gümbür gümbür gelir. Bir de sonra Esat’la bile ilişki geliştirip PKK’yi tasfiye etmek isteyebilirler. Almanya, İsrail, içerideki Gladio da buna dâhildir. Biz buna seyirci mi kalacağız?
S. S. Önder: Yeni bir hat oluşturulmaya çalışılıyor. Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Fetullah Gülen ekseninde büyük sistem bunu yapmaya çalışıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Anlattıklarınız bununla da bağlantılı nu?
A. Öcalan: Tam da onu söylüyorum. Aynı kapıya çıkar. Sarıgül de bu oyunun bir parçası. Bunu görmezse Erdoğan’ın ömrü az kaldı. Ben de bir şey yapamam. … PKK’nin gücü Erdoğan’ın yaşamasını sağladı. Biz önlemesek çoktan gitmişti. Türkiye’de de Hizbullah’ın gelişmesini biz önledik. Beyrut’ta, Ortadoğu’da nasıl geliştiyse Türkiye’de de aynısı olacaktı. Biz önledik. Türkiye’yi Gladio, Ergenekon’a, Özel Harp Dairesine teslim etmeyeceğiz. …
3- Muhatapların ağır yetersizlikleri: KCK, BDP VE DTK’nın ağır yetersizliklerine zaman olmadığı için değinmeyeceğim. KCK’ye mektup yazacağım. İki gün içinde verecekler size. Bana göre Nisan’ın sonunda bile geri çekilme durdurulmalıydı. Çünkü yasa yoktu. O dönem mektuplar yazdım, ama BDP’ye ulaşmadı. KCK sekiz ana başlıkta faaliyetlerini yürütecek. Bu, savaş demek değil. Bunları sert eleştiriyorum. Cemil Bayık’ı da, diğerlerini de. Onlar beni anlamadılar. Bir anım var, anlatacağım. Bir subay “Senin arkadaşların senin çizgini anlamadılar. O yüzden buradasın” dedi, hayret ettim. Adam nasıl anlamış, hayret ettim. Bu söz çok değerliydi benim için, Çünkü adam yirmi yıl savaşmıştı. Kürt halkı aslında bir halk savaşını kaldıracak güçtedir. Karayılan da, Kalkan da, Bayık da bunu bilmeli. Niye bunu örgütleyemediler? BDP kimi örgütledi? Ne kadar örgütledi? Bu ülkede dört milyon insan göç ettirildi. Göç edenlerle ne kadar ilişki kuruldu? Ne kadarı örgütlendi? Hepsi sınıfta kaldılar. Bir karakola on beş şehit vererek saldırı olmaz. O karakolu ele geçirsen bile böyle savaşamazsın. Taktik ve stratejik olarak bir sürü eksikleri var. Öcalan sizin savaş çizginize de, AKP’nin barış çizgisine de teslim olmaz deyin. Suriye’de 70 bin milis var. Irak’ta var, İran’da var. Nasıl ki barış kırıcılığı yapmazsam, savaş kırıcılığı da yapmam. Bu suçtur.
Kış boyu hazırlanırlar. Cemal HPG’dedir zaten. Savaşı nasıl verirlerse versinler, ben karışmam, ama savunmalarım ortada. Sekiz başlık var, onları yapmaları lazım. Şu anki savaş benim savaşım değil, Kandil’in savaşı olur. İran’la, Rusya’yla vb. ilişki de geliştirebilirler. Haklarıdır, hayatta kalmaları lazım. Ama bu benim savaşım olmaz. Beşir Atalay’la bunu görüşün. Sivil kıyafetler ve araçlarla gelirler. Barış ritüelleri yapılır, Habur’da askeri kıyafetlerle geldiler, kıyamet koptu.
4- …
A. Öcalan: HDP’nin işlevi ne olmalı? Perinçek, bir MİT projesidir diyor ya, beni kızdırmasınlar. Sayın Süreyya, siz Marks’ı iyi bilirsiniz. Marks, Paris komünarlarını göklere çıkarır ya, ama şöyle der:
Keşke bir müzakere şansını elde etselerdi! Her şeyleri vardı, müzakerecileri yoktu. Müzakereler savaştan daha anlamlı ve önemlidir. Çok tarihi bir fırsattır. Senin şahsında hükûmetle bunu elde ettik. Siz hızla bu büyük şansı değerlendireceksiniz. Bu ilk adımı koşuya çevireceksiniz. Bu tutuma burjuvaya uşaklık, sistemle uzlaşma diyenler şerefsizdir. Kıymetli bir iş yaptınız. Tekrar görüştüğünüzde teşekkür etmeyi unutmayın.
5- Suriye: Mektubu okudum. Değerli buldum. Bundan sonra Kürt Yüksek Konseyi ya Suriye Demokratik Konseyi ya da Demokratik Devrim Konseyi olabilir. Sayı otuz ya da kırka çıkabilir. Sadece Kürtler olmamalı. Süryaniler, Araplar, Ermeniler, Türkmenler vb. alsınlar. Cenevre’ye gidecek bütün kadroyu alırlar, ÖSO ile demokratik anayasayı tartışabilirler. Esad ile de görüşmeleri olur. Hangisi kabul ediyorsa onunla hareket ederler. Demokratik anayasa ilkelerinde anlaşamıyorlarsa onlar ayrı biz ayrı gideriz. Cenevre’ye de bu temelde gidilir. Silahlarını koruyup ateşkese gidebilirler. Anayasada anlaşana kadar silahlı güçler korunabilir. Semelka’nın denetimi geliştirilmeli, Arap Kemeri yerine etrafına bir kardeşlik kemeri oluşturulmalı. Azzaz bölgesi belki de küçük bir konsey ile halledilmeli. Aslında model HDP-HDK modelidir. Bu bize aittir ve orada da kullanılabilir. İlke sadece Kürt ilkesi değil, daha sonra hükûmet de çıkarılabilir. İkinci ilke, bütün toplumun demokratik komün esasına dönüşmesidir. Komün herkesi kapsamalı. Sovyetler’deki kolhozları falan kastetmiyorum bu komünden. Sırrı beyin önerisi üzerine adı komün bile olmayabilir. Ama biz demokratik komün diyoruz. Bu ne yapar, halkı aç bırakmaz, sağlıksız bırakmaz, eğitimsiz bırakmaz.
6- İran: Türkiye ile yapılana benzer müzakereler yapılabilir. İdamlar kabul edilemez. Gerekirse gerilla tekrar üslenir. Zagros’tan itibaren tedbirlerini alır. Savaş demiyorum ama tedbir alınmalı, asla maceracı değil.
7- Irak: Muhtemelen muhalifler var. O hegemonyaya alet olmayacağız. Demokratik bir ittifak cephesi geliştirilebilir. Aynı şey Maliki ile veya Maliki’ye karşı da yapılabilir. Goran’la, farklı kesimlerle bu demokratik cephe oluşturulabilir. Heyet bana bu üç bin beş yüz oyu sordu. Adamlar haklılar, cevap veremedim. İki stratejik önlem geliştirilebilir. Birisi bu söylediğim demokratik cephedir; diğeri de Musul, Süleymaniye, Kerkük hattında Rojava benzeri bir yapının oluşturulmasıdır. Mesut üzerimize fazla gelmesin. Muazzam üzerimize gelebilirler. Neçirwan’a özel selam söyleyin. Babasıyla anlaşmamız var. Buna uysun. Savaşsız halletmeye çalışsınlar.
8- Genel Önderlik gücü: Tam bir işkencedir. İsteyen gelsin, hemen vereyim. Mesela sizler iyi bir kadro olabilirsiniz. Ama önderlik zordur. Kürt önderliği zordur. Keşke birisi benim yerime 24 saat önder olsa, ben de rahat bir uyku uyuyabilsem. Ama yapamazlar. Selahattin onlar da yapamazlar. Türk Solunda da önderlik sorunu vardır. Mahir ancak bir ay yapabildi.
…
Sırrı bey, senden önce heyete bir soru soracağım. Eminim ki sende de, heyette de bu sorunun cevabı yoktur. Önce heyete soruyorum. Hemen cevap vermek zorunda değilsiniz. Türkmenlerin Magna Charta’sı nedir? Hiç kendinizi yormayın, ben söyleyeyim. Sultan Sencer’in Türkmenler tarafından kafese alınmasıdır. Bu ne anlama gelir? Yetkilerini de sınırlamaktır. (Sırrı’ya tekrar dönerek) Magna Charta nedir?
S. S. Önder: Aynı şeyi İngiliz derebeyleri ve sertlerin krala karşı yapmalarıdır.
A. Öcalan: Evet, tam olarak budur. Bu arayış devam ediyor. 1005’lerden bugüne kadar bu özgürlük arayışı devam ediyor. Baba İshak’lardan Şeyh Bedrettin’lere Türkmenler böyle bir devrimci halktır.
Asıl Türk, Türkmen sizsiniz. Etnisite mühim değil zaten. Bu Beyaz Türk Yahudi icadıdır. CIA bağlantılı Ermenilere değil Ermeni halkına selamlarımı iletin. Şimdi derin devlet Türkmenleri Devlet
Bahçeli ve Deniz Baykal’ın denetimine vermiştir. Onlara gerçekleri siz anlatacaksınız. Beyaz Türk anlayışına karşı demokrat Türk anlayışını yerleştirin. Çünkü Beyaz Türk anlayışı faşizmdir. Oysa Türkmenlerin demokratik potansiyelleri var. Ulus anlayışını Beyaz Türk anlayışına bıraktığınız için iflas ettiniz. …
…
(Görüşme sürerken Sırrı beye bir kâğıt uzattı) Bu, devletle dün yaptığım görüşmenin gündemidir. Bir göz atın, hatta notlar alın, ne konuştuğumu bilmeniz iyi olur.
Gündem -8 Kasım-
1- İki çizgi arasındaki savaşım. Sekiz yüzyıllık dostluk ve son iki yüzyıllık vekâlet savaşı çizgisinde mi ısrar edilecek?
2- Özal’ın donanımsızlığıyla Erdoğan’ın aşırı ihtiyatlılığı aynı tehlikeli sonuçlara yol açabilir.
3- Aşırı denemecilikten vazgeçilmeli.
4- Sorun taleplerin niteliği ve niceliği ile ilgili olmayıp, müzakere yöntemleri ve dürüst yaklaşımla ilgilidir.
5- Önümüzdeki bahara kadar ya gerçek keskin bir müzakere, demokratik çözüm, barışa yol açılır. Bu olmazsa çok karmaşık ve meçhullerle yüklü kapsamlı bir çatışma ve savaşa yol alınır. İkisinin arasındaki marj tamamen tükenmiştir.
6- Gündemleşen çözüm veya çatışmanın yerel, milli, bölgesel ve küresel yönleri tamamen iç içedir. İlk defa bu denli bir iç içelik söz konusudur.
9 Kasım 2013
Kaynak: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), Abdullah Öcalan, Weşanen Mezopotamya, 1. Baskı, Kasım 2015, ISBN:978-3-941012-97-4
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE
[1] Eserdeki özgün başlık.
[2] Etnikleştirilmeli olacak gibi duruyor.
[3] Kahire üniversitesinde felsefe profesörüdür. Kurandaki çelişkili cümlelere dikkat çekerek süpermarkete benzeten ve tedavi olmasını önerendir.
[4] Mekke’de ve Medine’de indiği söylenen ayetler birbirlerinden çok farklıdır. Medine’dekiler (Medenî ayetler) ılımlıdır ve herkesi kucaklar, Mekke’dekiler (Mekkî ayetler) serttir ve kendileri dışındakilere hayat hakkı tanımaz niteliktedir, asarım-keserim boyutundadır.
[5] Demek ki neymiş dinde zorlama varmış. Yoksa dinden çıkanları dine döndürmek için niye ordu kurulsun?
[6] Önceki gün devlet heyeti ile yapılan görüşmenin devamı olarak görüyor. Metnin sonunda yer alıyor.
Hits: 30
Taha Parla ve Atatürk’ün Nutuk’u Kitabı Hakkında D...
- 23 Eylül 2019