
Yeni Askeri Tehditler ve Yeni Askeri Eğilimler
- 10 Ekim 2019
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Küresel Sorunlar
- 2
Soğuk Savaş sonrasında tüm dünyada olduğu gibi Avrupa’da da ordular küçülmeye başladı. Bir süre sonra da artık nükleer ve konvansiyonel tehditlerin ortadan kalktığı, bunların yerini asimetrik tehditlerin aldığı düşünülerek orduların teşkilat, teçhizat, araç ve silahlarında değişikliğe gidildi. Böylece; barışı koruma, istikrar harekâtı vb. harekâtlara göre ordular yeniden düzenlendi. Fakat 2008 yılında Rusya’nın Gürcistan’a girmesi yapılan değerlendirmelerin bir illüzyondan ibaret olduğunu ve konvansiyonel tehditlerin ortadan kalkmadığını gösterdi.
Bununla birlikte Gürcistan Avrupa’ya çok uzak olduğundan, bu saldırı durduktan sonra Avrupa hiçbir şey değişmemiş gibi davranmaya devam etti. Ancak 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı işgali ve Ukrayna ile çatışmaların başlaması alarm zillerinin en yüksek perdeden çalmasına sebep oldu. Çünkü Ukrayna, Avrupa’nın doğu kapısı durumundaydı. Bu olay NATO ve AB ülkelerinin savunma anlayışı, tehdit değerlendirmesi ve ordu yapılanmalarında büyük bir paradigma değişimini başlattı. Bunun üzerine başta Ukrayna ve Rusya’ya yakın eski Sovyet Cumhuriyetleri olmak üzere Avrupa ülkelerinin çoğu ordularını güçlendirmeye ve konvansiyonel tehdide göre yeni tedbirler almaya başladılar. Bu hazırlıkların en önemli boyutu ise yeniden silahlanma çabaları oldu.
Bu kapsamda savunma bütçeleri arttı ve yeni silah üretim veya alımları başladı. Bu silahlanmada en önemli unsur ise tank ve zırhlı araçlar konusunda yaşanıyor. Rusya’nın tanklarını sürekli olarak geliştirmesi, NATO ve AB ülkelerinin tanklarının nitelik ve nicelik olarak Rus tanklarına göre geri kalmasına sebep olmuş gibi görünüyor. Bu yüzden AB ülkelerinin orduları tanklarını yenilemeye ve yani tank alımına başladılar. Fakat bu bir günde gerçekleşecek bir olay değil. Çünkü tank ve zırhlı araç gibi büyük silah ve araçların üretimi ve günün koşullarına uygun silah ve koruma sistemleri ile teçhiz edilmeleri gerekiyor.
Bu ise o kadar kolay bir iş gibi görünmüyor. Çünkü bu gün dünyada tüm zırhlı araç ve tank ihtiyacını kendi başına üreten (ABD, Rusya ve Çin gibi ülkeler dışında) ülke neredeyse kalmadı. Özellikle Avrupa’da artık bu tür araç ve silah sistemleri birden fazla ülkenin katılımıyla ortak olarak yapılmaktadır. Bu eğilim hala devam etmektedir. İngiltere gibi bir zamanlar süper güç olmuş ve tüm silah sistemlerini kendi üretmesiyle bilinen bir ülke bile zırhlı araç ve tank üretimi konusunda bazı Alman ve ABD firmaları ile ortak yatırım ve üretim yapmaya çalışıyor. Örneğin Challenger 2 tanklarının ömürlerini uzatmak için yapmayı planladığı yenileştirme projesini bazı ABD firmaları ile ortak yürütecek gibi görünüyor.
Bu durum İngiltere’deki bazı çevrelerde, İngilizlerin silah sistemleri üretiminde kendi kendine yeterliliğin kaybedilmekte olduğu yönünde bir endişeye sebep oluyor. Fakat ortak üretimi savunanlar, bu üretim İngiltere topraklarında yapılacağı için bu endişelerin yersiz olduğunu ileri sürüyorlar. Zaten Avrupa’da yapılan ortak silah üretimleri ile ilgili anlaşmaların çoğunda, üretilecek silahları kullanacak olan ülkelerin bu silahların belli bir bölümünü kendi ülkelerinde üreteceklerine dair maddeler var. Fakat bu durum, İngiltere’nin daha önce olduğu gibi kendine has orijinal bir silah ve araç tasarımı geliştiremediği ve bu ortak üretimlerle bunun gelecekte de pek mümkün olamayacağı gerçeğini değiştirmiyor. İngiltere’nin orijinal dizaynı olan en son tank (Challenger 2), 1994 yılında kullanıma girmişti ve bugüne kadar yeni bir dizayn ortaya çıkmadı.
Fransa ise köklü devlet firmaları ile bu alanda İngiltere’ye göre çok daha iyi ve güçlü gibi görünüyor. Ancak son zamanlarda Fransız silah firmaları da Alman firmaları ile ortaklık kurmaya başladılar. Alman Leopar tanklarının tasarımının Fransa için üretilecek tanklarda kullanılması bu ortaklık kapsamında yapılan tekliflerden biri. Bu durum Alman Leopard tanklarının tasarım ve mekanik aksam olarak Avrupa tank üretiminde hâkim bir duruma geleceğini gösteriyor. Ancak Fransa zırhlı araç üretiminde ihale sürecine uluslararası birçok firmanın katılmasına imkân verecek düzenlemeler yapıyor. Dolayısıyla bu durum değişebilir.
Bu kritik döneme girerken Türkiye kendi tank ve zırhlı aracını üretme yönünde önemli ve ciddi bir karar aldı ancak henüz tanklar üretilerek silahlı kuvvetlere teslim edilmeye başlanmadı. Üstelik FETÖ ile beraber orduya yapılan kumpaslar ve ardından da FETÖ darbesi ile Silahlı Kuvvetlerin subay kadrosu da tasfiye edildi. Ordu sistemi tamamen olmasa bile büyük oranda değişti. Bu sebeple Türk ordusunun durumu diğer ordulara göre daha hassas.
Mevcut gelişmelere bakıldığında, asimetrik tehditlerin bir azalma eğilimine girmesine rağmen daha uzun bir süre tamamen ortadan kalkmayacağı, üstelik konvansiyonel tehditlerin de artacağı görülmektedir. Bu durum silahlanma yarışında, Soğuk Savaş dönemindeki kadar olmasa bile bir artışa sebep olabilir. Türkiye’nin bu yarışta geri kalmaması önem arz etmektedir. Bu sebeple tank projesinin bir an önce tamamlanması ve zırhlı araç üretiminin geliştirilmeye devam edilmesi hayati bir önem arz etmektedir.
Hits: 33
SİYASET SANATLARIN SANATIDIR
- 7 Ekim 2019
SURİYE HAREKÂTI
- 16 Ekim 2019