
ALİKOPTERİ BİLE VARMIŞ
- 21 Ocak 2020
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 26
- Facebook15
- Twitter10
- WhatsApp10
- LinkedIn10
- Telegram0
- Paylaşım
21.01.2020 / ANAKARA
“Gereği var mı” diye de başlayabilirdim ama yazdığıma göre demek ki gereği varmış.
1987 yılının Eylül ayının sonlarına doğru kura yerim olan 70nci Piyade Tugayı/Siirt’e katıldım. Normal zamanda katılışın tersine geç katılmamın nedeni, ilk olarak o sene açılan 1nci Dönem Subay Temel Komando kursuna katılmış olmamdı.
Anlayacağınız üzere teğmenim[1]. Rütbe olarak en aşağıda, vasıf olarak da herkesin olmamak için, ağzıyla kuş, kıçıyla balık tutma yeteneklerini sergilediği Komando olunca, hem ilgi çekersin hem de herkes kendisinin ne olduğunu göstermek için sana bir şeyler anlatıp durur. O zamanlar daha fazla olan soğuk duruş ve bakışım ile bu anlatılanları daha kulağıma varmadan dondurup yere düşürürdüm. Bazen abartılar diz boyunu aşınca ben de işi dalga boyutuna taşırdım ama dalga geçtiğim ya anlaşılmıyordu ya da anlaşılsa bile ses etmemeyi tercih ediyorlardı. Ama içlerinde biri vardı ki, hiç durmaksızın “ben teğmenken” ile başlayan tümceler sıralardı. Hani biat eden biri olsam ayet diye kabul edilecek cinstendi bunlar… Sanırım 1980 mezunu olan ve bir bataryanın komutanlığını yapan bu topçu zabiti bir gün tam gaz gidiyordu: “ben teğmenken şöyleydim, böyleydim, şuydum, buydum…” Duysanız “adam neymiş be kardeş, adeta allame-i cihan” dersiniz. Ortamda bulunan diğerlerini şöyle bir süzdüm ve hiç tereddüt etmeden aklıma gelen ilk cümle olan “kanatlarınız da var mıydı?”yı deyiverdim gitti. Koca topçu ondan sonra bir daha uçuşa geçmedi. Zaten ben de arazi adamı bir “timci” olduğumdan kendisini aydan aya, onda da bir kez falan görür oldum…
Neyse, anlatacağım konu şu:
bildiğiniz üzere Siirt o dönemde en yoğun çatışmaların olduğu yerlerden biriydi. Zaten ayaklanmanın başladığı ilk yerlerden olan Eruh onun ilçesidir. Şimdilerde il olan ama o zamanlar ilçe olan meşhur Şırnak da bu ilin ilçesiydi. Kozluk, Sason ve Pervari gibi çatışma oranı yüksek yerlerin de bunun ilçesi olduğunu da es geçmeden hatırlatayım. Zaten PKK da es geçmemiş idi. Bölgeye, şehrin hemen doğusundan akan çaydan adını kullanarak BOTAN derlerdi. Başında ise örgütten 1995-1996 sürecinde ayrılan ve kod adı BOTAN olan Nizamettin Taş vardı. Bölge o zaman için Güneş Harekât Bölgesi olarak adlandırılmaktaydı.
Hal böyle olunca Siirt’e gelen giden ve orada kalan helikopter ve mürettebatı çok oluyordu. Bunlardan biri de sohbeti sevilen, ettiği laf dinlenilen ve ortam abisi diye adlandırabileceğimiz bir pilot Yarbaydı. Yarbayın kendisinden ziyade anlattığı bir öykü aklımda yer etmiş. Öyküye göre, 1970’li yılların başında eğitim uçuşu esnasında Muş bölgesindedirler. Helikopter[2] motoru havada tekleyince, bir kazaya neden olmasın düşüncesi ile zaman kaybetmeksizin yere inerler ve teknisyen ile birlikte olası arıza/tekleme sebeplerine bakmaya koyulurlar.
İndikleri yer bir köyün hemen yakınlarıdır. Köylüler hemen merak dolu düşüncelerle ama tedirginlik dolu bakışlarla usul usul yanaşır “uçan metal kuşun” yanına. İçlerinden yaşlıca bir emmi attığı her adımda bir bastonuna yüklenerek, “alikopter”in etrafında bir kaç tur çeker yavaş ve aksayan adımlarla. Bu arada uçan metal kuşun isminin helikopter olduğunu öğrenir meraklı köylüler ile mürettebat arasında yapılmakta olan konuşmalardan. Turunu kendisince yeterli gördüğü ve insanların çok olduğu tarafa gelince, bir metal yığınının kuş gibi uçmasının etkisini de sesinden sezinleterek “VAY BE, PADİŞAHIMIZ EFENDİMİZİN ALİKOPTERİ BİLE VARMIŞ.” der.
Bakınız, yıl 1970-1975 arasında bir yıl veya CUMHURİYETİN 50. YILI (diyelim). Halk, ülkeyi, hala padişah denen bir adamın yönettiğini düşünüyor ve bundan rahatsız değildir.
Köy Enstitülerinin neden kaldırıldığı gün gibi açık değil mi? Kaldırılmasında öncü olan toprak ağası Kinyas Kartal ve onun gibi düşünen, yine bir toprak ağası olan Adnan Menderes’in Cumhuriyete ve “egemenliğin bir sınıftan alınıp gerçek sahibi olan halka verilmesi” olan Laiklik kavramına yaptığı ihanetin esasında neyi hedeflediği çok açık değil midir?
Bunun yanında cumhuriyetin eğitim ve öğretim uygulamalarının halka yeterince ulaşmadığı da açık değil midir?
Ağalığın ve şıhlığın hiç eskitilemediği açık değil midir? Zaten, bunun daha sonraları bile böyle olduğunu “ağalık” düzenine karşıyız diye ortalık yerde böğüren PKK’nın ağaların yatağına girmesinden anlamak mümkündür.
Kölelik düzeninin hiç kaldırılamadığı da ne kadar açık, değil mi?
Nereden geldi aklıma bu öykü? Toprak meselesi yüzünden öldürülen ve kendisine şıh denilen hem köle hem de köleci olan adamın olayından geldi.
BU ÜLKEDE SALTANAT HİÇ GİTMEDİ Kİ, BU ÜLKEDEN CAHİLLİK HİÇ YOK OLMADI Kİ, BU ÜLKEDE BİRİLERİNE TAPINMAK HİÇ EKSİLMEDİ Kİ UYGAR VE BİLİM ÜLKESİ OLALIM…
BU PİSLİKLERİN YASAL KALELERİ İSE “SİYASİ PARTİ”LER OLDU. HEP ORALARDA YUVALANDILAR.
[1] Tiyen kökünden gelmedir ve çaylak manasındadır.
[2] UH-1 genel maksat helikopteri.
Hits: 156
Mayın ve EYP Sebebiyle Ölmek, kader değildir.
- 20 Ocak 2020