
ERMENİLERE TARİHSEL KARDEŞLİK KÜLTÜRÜYLE YAKLAŞIYORUZ
- 13 Nisan 2020
- Güven Kaya
- Başlık; MakalelerTürkiye
- 27
- Facebook20
- Twitter5
- WhatsApp265
- LinkedIn0
- Telegram0
- Paylaşım
İMRALI GÖRÜŞMELERİ – 14
12.04.2020 / ANAKARA
Katılanlar: Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken, Pervin Buldan.
Konular: Mektuplar, belediye seçimleri için adayların değerlendirilmesi (alınmadı), Kandildekilerin konumu, hasta tutuklular, yeni adalet bakanı hakkında konuşmalar, başbakan ile yapılan görüşmenin anlatımı, başkan denilen ile katılanların birbirlerine yağ çekmeleri (alınmadı), selam almalar-selam göndermeler (alınmadı).
Uzun bir süre ara vermek zorunda kaldım, özür diliyorum. Kaldığımız yerden bir terslik olmadığı sürece en son bölüme kadar aralıksız sürdürmek istiyorum.
DİKKAT: Bu bölümün altında EK-1’de verilen “devlet” ile olan görüşmelerde ele alınan konulara dikkatinizi çekmek istiyorum. Böylelikle, o dönem devleti temsil edenler ve yönetenlerin terör örgütü ile aynı “sözcük”leri kullanmalarının nedenini görmek mümkündür.
…
P. Buldan: Size vermemiz gereken mektuplar var. 28.12.2013 tarihli üç sayfalık Halk Savunma Merkez Karargâh Komutanlığının bir mektubu. Heval Cemal gönderdi.
Yetkili: (Gelip elimizden aldı) Bunu Adalet Bakanlığına vermeniz gerekiyordu. Ama neyse. Toplantıdan sonra size veririm,
A. Öcalan: Bunu okuyup daha sonra cevap yazacağım, ama öncelikle onlardan gelecek olan esas mektubu bekleyeceğim. Mektubum ellerine ulaştı mı?
P. Buldan: Evet, 12 Aralık’ta Hakan Fidan ile yaptığımız görüşmede toplam yirmi sayfalık mektubunuzu aldık ve hemen gönderdik. Mahmur Kampından iki ayrı mektup var, on beş adet fotoğraf var. …
…
P. Buldan: 29 Aralık 2013 tarihinde Sırrı Süreyya ile birlikte Kandil’e gittik. Cemil Bayık, Ali Haydar, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Zaho, Delal Amed, Rengin Botan arkadaşlarla görüştük.
… Arkadaşlar süreç ile ilgili acilen adımların atılması, yasal zeminlerin oluşması gerektiğini ve demokratik cumhuriyet temelinde hızla adım atılmasını ifade ettiler.
A. Öcalan: Darbeyi nasıl yorumladılar? Ana fikirleri nedir? Darbe niteliğini kavramışlar mı? Tehlikeli görüyorlar mı? Uluslararası komplo olduğunu biliyorlar mı?
P. Buldan: Evet Başkanım, uluslararası bir komplo olduğunu, Kürt sorunu çözülmeden bu kaostan çıkılamayacağını ve bu sorunu çözmeden sürecin provoke edilmeye açık olduğunu ifade ettiler. Yaşananları yakından takip ettiklerini söylediler. Ayrıca Barzani ile görüşme yaptıklarını, bir komisyon kurduklarını, bundan sonra ayda bir görüşeceklerini ve sorunlarını masaya yatıracaklarını ifade ettiler. Mesut Barzani’nin Başbakanla yaptığı görüşmelerin şimdiye kadar ekonomik boyutta olduğunu, bundan sonraki görüşmelerin daha çok çözüm süreci ile alakalı olması gerektiğini ifade ettiler.
A. Öcalan: Evet, bu konu önemlidir. İyi koku alır. Akıllı adamdır. Barzani zaten zorlanmıştır. Kendisi bizimle de siyasi boyutlu görüşmeler yapılması gerektiğini anlamıştır. AKP ile nasıl görüşmeler yapıyorsa bizimle de bunları yapması gerektiğini fark etmiştir.
P. Buldan: Ulusal Konferans ile ilgili de görüşme yapılmış. Yakın zamanda komisyondaki arkadaşlar tekrar Güney’e gidip görüşme yapacaklar. Mesut Barzani Ulusal Kongre çalışmalarının başladığını ve bunun tamamlanması gerektiğini söylemiş. Fakat eş başkanlığı kabul etmediğini, kendisinin kongreye iki yıl süreyle başkanlık yapması gerektiğini ifade etmiş. Ayrıca delege sayısında sıkıntı çıkarıyorlar.
Kuzey’in delege sayısıyla KDP’nin delege sayısının aynı olmasını istiyorlar, Kuzeyin delege sayısı fazla olursa alınacak olan kararlara dâhil olmak zorunda kalacaklarını söylemişler. Arkadaşlar da bu öneriye sıcak bakmadıklarını ifade ediyorlar.
A. Öcalan: Kadın özgürlüğü bizim için ilkeseldir. Önemlidir. Kamuoyuna bildirmeyebilirler. Eğer kabul etmiyorsa Leyla’nın eş başkanlığı gayri resmî olabilir. Bu önemlidir. Leyla’ya ilişkin değerlendirmeyi sonra yapacağım. Delegasyon ve eşbaşkanlık dışında itirazı var mı?
P. Buldan: Sanırım bunun dışında bir itiraz yok.
A. Öcalan: Bu konuyu daha sonra çözümleyeceğim,
P. Buldan: Daha önce önerdiğiniz sekiz komisyonu kurduklarını, pratikte geliştirmek için tartışmaların devam ettiğini ilettiler. Ayrıca gönderdiğiniz mektup bütün yapılarda ve alanlarda okunup tartışılıyor. Bu gelişimize cevap yetişmediği için belki bir dahaki gelişimize yetişebilir. Ayrıca toplantıya katılan arkadaşlarla ayrı bir görüşme yaptım. Onlara gönderdiğiniz mektup da genişletilmiş toplantıda okunmuş. Onlar da süreci yakından takip ediyorlar. Konferanslar, toplantılar ve eğitim süreçlerini devam ettiriyorlar. Geri çekilme sürecinde gelen kadınların eğitim toplantıları yapılmış. …
A. Öcalan: Ana hatlarıyla siz nasıl gördünüz? Sorunları nelerdir, bizden beklentileri nelerdir?
P. Buldan: Daha önce ifade ettikleri ve bizim size aktardığımız sorunların devam ettiğini söylediler. Ama bütün bunları aşabilmek için kadın arkadaşların hem süreci takip etmede hem de yeni sürece hazırlanmada çok kararlı olduklarını gözlemledim. Onların da seçime ilişkin tartışmaları ve hazırlıkları var. Genel anlamı ile hepsinin iyi olduklarını söyleyebilirim.
A. Öcalan: Sığınaklardan özgür yaşam alanlarına geçişte sıkıntı yaşıyorlardır. Bunu aşacağız.
…
P. Buldan: 2 Ocak tarihinde İdris Bey ile birlikte yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile bir görüşme yaptık. Hem yeni görevi hayırlı olsun dedik, hem de genelde yaşanan sorunları aktardık. Beklentilerimizi ifade ettik. O zaman vekiller hala tutukluydu. Tutuklu vekiller meselesini konuştuk. A. Öcalan: Başta hasta tutuklular olmalı.
P. Buldan: Hasta tutukluları da konuştuk. Yine Sebahat Tuncel’in durumunu aktardık. Ayrıca sizin buradaki koşullarınızı ve bizim dışımızda başka heyetlerin de buraya gelmesi taleplerini ilettik.
A. Öcalan: Sadullah’a göre nasıl, yeterli gördünüz mü? İnisiyatif kullanabilir mi? Direkt Başbakanın emrinde mi olur?
S. S. Önder: Evet. Direkt Başbakanın emrinde. Başbakanla tartışma kapasitesi yok. Direkt inisiyatif kullanmaz. Sadullah daha iyiydi.
P. Buldan: Bir kere görüştük. Belki değerlendirme yapmak için erken olabilir. Birkaç görüşme daha yaptıktan sonra anlayabiliriz.
…
İ. Baluken: 12 Aralık’ta Hakan Fidan ile bir görüşme gerçekleştirdik. Pervin Hanım ve Sırrı Bey ile birlikte görüşmeyi yaptık. Burada yaptığımız toplantıdan birkaç gün sonra bu görüşme oldu.
A. Öcalan: İzleminiz nedir? Hakan Bey ile görüşmeleriniz faydalı mı?
İ. Baluken: Hakan Bey ile yaptığımız görüşmelerin genel düzeyi hükûmet ile yaptığımız görüşmelerden farklıdır. Entelektüel açıdan ve siyasal süreci değerlendirme açısından daha ileri düzeyde olan görüşmeler şeklinde oluyor.
A. Öcalan: Evet, sizin de izleminiz bu yönde yani.
İ. Baluken: Evet Başkanım. Burada yaptığımız toplantı üzerine bir değerlendirme yaptık. Hakan Bey sizinle yapılan toplantılarda bulunduğu için toplantı hakkındaki değerlendirmelerimiz çoğunlukla örtüşüyordu.
A. Öcalan: Evet. Öyle olması doğaldır.
İ. Baluken: Hasta tutsaklar konusunu kendisi ile görüştük. Önemini vurguladık. Süreç açısından da en kolay hayata geçirilebilecek maliyeti en az olan adım olacağını ifade ettik. Kendisi bu konuda
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın da olumlu düşündüğünü, bu konunun çözülmesi için çalışmaların devam ettiğini söyledi. Not aldı. Ama bu konuda hala bir gelişme sağlanmadı.
Bir diğer konu tutuklu vekiller konusuydu. Görüşme yaptığımız tarihte tutuklu vekillerimiz tahliye edilmemişti. Bu konunun bir an önce çözülmesi gerektiğini ifade ettik. Ergenekon Davasından hüküm giyen milletvekilleri tahliye edilmişken, arkadaşlarımızın cezaevlerinde bulunmasını kabul edilemez ve zorlayıcı olduğunu ifade ettik. Bu konuda da bize hak verdi. Not aldı. Ancak olumlu bir gelişme yaşanmadı. Arkadaşlarımız Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru üzerinden verilen bir karar ile tahliye edildiler. Bizim açımızdan Hatip Dicle’nin, seçilmiş belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri ve il genel meclisi üyelerinin de özgürlüklerine kavuşmaları önemlidir.
Önderliğin müzakere koşullarının bir an önce sağlanması gerektiğini ifade ettik. Akil İnsanlar, gazeteciler, siyasi parti heyetleri vb. insanların İmralı’ya gitmeleri gerektiğini, Başkan’la bu konuda tartışma yapmalarının önemli olduğunu ifade ettik. Kendisi de bu konuda tartışmalarının sürdüğünü, onumuzdaki dönemde olumlu gelişmelerin yaşanabileceğini ifade etti.
A. Öcalan: Evet. Bu konularda ilerleme olacaktır.
İ. Baluken: Yine süreci devam etmesi için yasal boyut ve hukuki zeminin oluşturulması gerektiğini ifade ettik. Ayrıca bir İzleme Heyetinin oluşturularak süreci takip etmesinin önemli olduğunu, bu konularda hızla adım atılması gerektiğini belirttik.
A. Öcalan: Evet. Bunlar olmalı.
İ. Baluken: Rojava konusunda olması gerekenleri tartıştık. Türkiye’nin Suriye ve Rojava politikasının çöktüğünü ifade ettik. Çetelere verilen desteğin kesilmesi ve sınır kapılarının açılması gerektiğini, sınır duvarları ve mayınların kaldırılması, PYD’ye düşmanlık yaklaşımından vazgeçilmesi gerektiğini ifade ettik.
A. Öcalan: Evet. Bu konular önemlidir. Bu konuda neler söyledi? Dışişlerinin politikalarına nasıl yaklaştı?
İ. Baluken: Bizim görüşmeden edindiğimiz izlenime göre dış politikanın başarısızlığını onlar da kabul ediyor. Rojava konusunda Dışişlerinden farklı düşündüklerini ifade etti. PYD’nin yaklaşımının yanlış olduğunu söyledi.
A. Öcalan: Rojava ve Suriye konusu önemlidir. Çözümleme yapacağım.
İ. Baluken: Kandil ziyaretimizi bildiği için KCK’ye dair görüşlerini paylaştık. Dil ve üslup konusunda, İran ile olan ilişkilerden rahatsız olduğunu ifade etti.
A. Öcalan: İran ile kimin ilişkisi? Bizim mi, devletin mi?
İ. Baluken: Bizim ilişkimizin rahatsızlık konusu olduğunu ifade etti.
A. Öcalan: Tam tersi. Sorun yaratan alan Türkiye’nin İran ile olan ilişkisidir.
İ. Baluken: Yüksekova’da yapılan katliamın sorumlularının yargılanması ve açığa alınması gerektiğini aktardık. Süreç açısından bunun önemli olduğunu ifade ettik. Bu konuda notlar aldı. Ama bugüne kadar bir gelişme olmadı. Yüksekova katliamı dışında tutuklu vekillerimiz ile ilgili tahliye taleplerinin mahkeme tarafından reddedilmesi, Sebahat Tuncel’in cezasının Yargıtay tarafından onanması ve Roboski katliamı ile ilgili takipsizlik kararı verilmesinin anlamı da bizce son derece manidardır.
A. Öcalan: Evet, tüm bunlar darbenin birer parçasıdır. Bu konuyu ayrıntılı değerlendireceğim.
İ. Baluken: 2 Ocak’ta Cemil Çiçek ile görüştük. O dönemde milletvekillerimiz tahliye edilmemişti. Onların ve Sabahat Tuncel’in durumunu görüştük.
A. Öcalan: Ne diyor Cemil Bey?
I. Baluken: Kalıcı çözüm için görüşlerinin belli olduğunu, siyasi partilerin bir araya gelerek bu konuları kalıcı bir şekilde çözmeleri gerektiğini ifade etti. Şu anda Meclis bünyesinde BDP, AKP ve CHP üyelerinden oluşan bir komisyon kuruldu. Bu komisyon bir anayasa değişiklik teklifi ile kalıcı bir çözüm getirmek için çalışmalarını yürütüyor.
A. Öcalan: Evet.
İ. Baluken: Üçüncü görüşmemiz İçişleri Bakanı Efkan Ala ile oldu.
A. Öcalan: Evet, bu da önemlidir. Nasıl değerlendirdiniz? Yaklaşımı nasıldı? Sizin gözleminiz ne oldu?
I. Baluken: Olumlu bir görüşme olduğunu söyleyebiliriz. Bu görüşmenin de entelektüel ve analiz düzeyi diğer hükûmet görüşmelerinin ötesindeydi.
A. Öcalan: Hakan Bey gibi miydi? Öyle olduğunu tahmin edebiliyorum.
İ. Baluken: Evet. İzlemimiz o yöndeydi. Çözüm sürecini ve Sadullah Beyin bakanlıktan alınmasından sonra muhataplık sorununu konuştuk. Bu süreci hükûmet içerisinde bizimle götürecek muhatabımızın belli olup olmadığını sorduk. Kendisi bu konuda bir görev paylaşımının henüz yapılmadığını, önümüzdeki günlerde bir gelişme olursa paylaşabileceğini söyledi. Çözüm sürecine bakan olmadan önce de destek verdiğini, her türlü katkıyı sunma çabasında olduğunu, bundan sonra da bu doğrultuda katkı sunmaya devam edeceğini ifade etti.
A. Öcalan: Evet. Önemlidir. Süreci Efkan Bey ile götürebilirsiniz. Zaman zaman bir araya gelmenizde fayda var.
İ. Baluken: Üniversitedeki Kürt öğrencilere yönelik saldırılara karşı önlem almaları gerektiğini ifade ettik.
A. Öcalan: Evet, bukonu önemlidir. Bu da darbecilerin işidir. Roboski kararı, Sabahat’ın durumu, Gever[1] katliamı kararını verenler bu saldırıları da planlıyorlar. Darbe girişiminin parçasıdır.
İ. Baluken: Polisin demokratik gösterilere müdahalelerini eleştirdik. Bunların güvensizlik yarattığını aktardık. Bu konuda diyaloga açık olması gerektiğini ifade ettik. Paralelin devlet tasfiyesi ile ilgili Başbakanın dile getirdiği hususların Kürt coğrafyası için de geçerli olması gerektiğini ifade ettik. En yakın örnek de Gever katliamının sorumlusu olan emniyet müdürü ve kaymakamın görevden alınması gerektiğini ifade ettik. Ayrıca seçim güvenliği, yapılması gereken yasal ve anayasal değişiklikler mevzusunu konuştuk. Bu konuda katkılarını beklediğimizi ifade ettik. Bugün Paris’te Sakine’lerin katledilmesi ile ilgili güçlü bir yürüyüş yapılacak. Bu konuda bir mesaj beklentisi olduğunu ifade etmek istiyorum.
A. Öcalan: Evet, bu konuyu değerlendireceğim. Bir mesaj yazacağım.
İ. Baluken: Avrupa’daki Kürdistan İslam Hareketi’nden insanların selamları var. Demokratik İslam Konferansına katkı sunmak istiyorlar. Konferansın yürütmesi ile görüşmek için bizi aramışlardı.
A. Öcalan: Evet, siz de selamlarımı söyleyin.
I. Baluken: Bazı bilim insanlarının demokratik özerklik projesine katkı sunma istekleri var. Sizin bilim çevreleri ve akademiyadan beklentilerinizin neler olduğunu öğrenmek istiyorlar.
A. Öcalan: Kimler var mesela? Bir isim söyleyebilir misiniz?
İ. Baluken: Ahmet Özer var, Mersin Üniversitesinden. Akademiyadan bazı akademisyenlerin kendisine ulaştığı bilgisini bize aktardı. Şöyle bir durumu ifade ediyorlar, bu durum sanırım önemlidir. Bilim adına üretilen bilgilerden çok fazla yeni bir perspektif almadıklarını, ancak sizin kitaplarınıza yoğunlaştıklarında yeni perspektifler edindiklerini ifade ediyorlar.
A. Öcalan: Evet. Bu durum önemlidir. İleride bu konulara değineceğim.
İ. Baluken: Dışarıdaki güncel gelişmeler ile ilgili değerlendirmeleriniz herkes tarafından merak ile bekleniyor. Pervin Hanım da ifade ettiği için ben tekrar etmeyeceğim. Ancak dışarıda hükûmete yakın kalemlerde bile süreç ile ilgili yaptığımız tespitler ve öngörülerin zaman içerisinde doğrulandığına dair güçlü bir algı var. Kamuoyunun bu noktaya gelmesi önemlidir.
A. Öcalan: Evet. Burada devlet heyeti ile yaptığımız toplantıda da bu durum kabul edilmiştir. Hükûmet de sanırım anlamıştır. İlk zamanlar yaptığımız değerlendirmeleri çok doğru okuyamadıkları için bir kriz durumu ile karşılaştılar. Bu konuda yaptığımız uyarıların ne kadar doğru tespitler içerdiğini anlamış durumdalar.
…
S. S. Önder: Başbakanla görüştüm. Kandil dönüşü, yılbaşı gecesini Ahmet Türk’ün evinde geçirdim. O sırada Başbakan aradı. Ertesi gün için İstanbul’da görüşmek istedi. Ben o gece yola çıktım. Ama ertesi gün Başbakanın gündemi malum yoğunluklar içindeydi. Gece tekrar beni aradı ve ertesi gün için randevulaştık ve görüştük. Son gelişmelerden yakınarak benim nasıl yorumladığımı sordu. Ben de bu savaştan ancak demokratik dönüşüm kabiliyeti gösterebilenin galip çıkacağım anlattım. Hükûmetin bu şansı kaybettiğini, çünkü bu saldırı başlamadan dönüşüm hamlelerini somutlaştırmadığım, şimdi ne yaparlarsa baskı altında yapmış gözükeceğini söyledim. Saldırı altında oldukları için otoriterleşeceklerini, bunun kaçınılmaz gözüktüğünü ekledim. Cemaat açısından bu dönüşüm şansının teknik olarak var olduğunu, ama bunu yapacak ne siyasi aklın ne de siyasi bir tercihin gözüktüğünü anlattım. Bu durumu kestiremediklerini, çünkü bütün imkânlarını Kürtler üzerine yoğunlaştırdıklarını, oysa bu gelişmelerin temel olarak süreci hedeflediğini söyledim. Gever saldırısı sırasında İçişleri Bakanına “Bu bize karşı olduğu kadar size karşı da geliştirilmiş bir tuzaktır” uyarısında bulunduğumuzu, ama hükûmetin bunu anlamadığım söyledim.
Sözlerime “Peki, çare nedir?” sorusunu sorarak devam ettim. Cevaben, artık süreç konusunda hükûmetin hiçbir bahanesi kalmadığını, kaygı olarak sunduğu şeylerin son operasyonlarla berhava olduğunu, tek çıkışın geniş bir demokratik ittifaktan geçtiğini, buna cesaret edip geniş ve nitelikli bir demokrasi ittifakı yapmaları durumunda bu komploların sadece ‘yolsuzluk’ boyutunda kalacağını, ona karşı da çok şeffaf ve dürüst yaklaşmaları durumunda sürecin gelişerek devam edeceğini, aksi halde kendisinin tasfiye edilerek sistem içinde yeni bir hizalanmanın kaçınılmaz olacağını anlattım. Çözüm konusunda Hakan Beyle görüştüğümüz bir master plan oluşturma ve bunun için Sayın Öcalan’la çalışma koşullarını bir an önce gerçekleştirmenin acilliğini ve Rojava konusunda ilk defa devletin önüne şerefli bir ricat olanağı çıktığını, bunun heba edilmemesini söyledim.
Kendisi CHP ile yapılan ittifak arayışlarını ima elti. Ben de bunun doğal olduğunu, çünkü bizzat kendisinden söz olarak aldığımız hasta tutsaklar ve tutuklu vekiller meselesinde bile hiçbir gelişme olmadığını söyledim. Üstelik şimdi bir de Sabahat Tuncel’in durumu gündeme gelince, hükûmetin ciddiyeti konusunda elimizde hiçbir karine olmadığını belirttim. Gelinen nokta itibariyle artık bu taleplerin bile anlamsızlaştığını, doğrudan Öcalan’ın özgürlüğünün düşünülmesi gerekliğini, Kürt halkı ve onun siyasi kurumları olmadan bu demokrasi ittifakı kurulamayacağı düşünüldüğünde bundan azına kimsenin razı olamayacağını, bütün bunların benim şahsi görüşlerim olduğunu belirttim.
Başbakan cevaben bir master planlarının olduğunu, bunu zamanı ve yeri geldikçe ve devlet kurumlarında görüş birliği oluştukça paylaştıklarını söyledi. Bu anlamda benim Başkanla her hafta üç dört gün sürecek bir çalışma yürütmemin bu komplo koşulları altında çok tehlikeli olacağını söyledi. Basın ve Akil İnsanlar ziyaretini bile ertelemek zorunda kaldığını, çünkü kimin nasıl davranacağından emin olamadığını söyledi. Hafta sonuna kalmadan vekillerin çıkmış olacağını, Sabahat Hanım için arkadaşlarına ne yapabiliriz diye sorduğunu, onlardan mevcut yasal düzlem içinde bir şey yapılamayacağı cevabını aldığını söyledi. Bir anayasa değişikliği düşündüğünü, buna bizim de destek vermemiz halinde sorunun halledileceğini ekledi.
Bu desteğin açık mı, kapalı mı olacağını şartları gözeterek karar vermemizi istedi. Yeniden yargılamaların önünü açacaklarını, bunun birçok sorunu çözeceğini söyledi. Gelişmelerde çalışma arkadaşlarının bir suçu olmadığını, bütün sorumluluğun kendisinde olduğunu söyledi. Tamamen dışarıda planlanmış bir darbe teşebbüsü olduğunu, yöneldikleri bakanların manidar olduğunu ekledi. Kürtlerin (KCK’yi kastederek) oyuna gelmeyeceklerini düşündüğünü, kendisinin hangi koşullar altında çalışmış olduğunu biraz daha iyi gördüklerini, oyuna gelmemeleri durumunda çözüm için daha rahat olunacağını, oyuna gelirlerse de kendilerinin bileceğini söyledi. Tek kaygısının bölünmemek olduğunu söylediğinde, kendisine ‘yasakların böleceğini, özgürlüklerin birleştireceğini’ söyledim. Yaklaşık iki saat görüştük.
Yorumum: Zamanın başbakanına ayar veriyor, ilginç. Başbakan da “hafta sonuna kalmadan vekillerin çıkacağını” söylüyor ve böylelikle yargıya müdahaleyi itiraf ediyor. Yine başbakan “tek kaygısının bölünmemek olduğunu” söylemiş. Bunun dil sürçmesi olduğunu düşünmüyorum, açık itiraftır.
…
A. Öcalan: Başbakana deyin ki. Başkanlık modelini de hızla tartışabiliriz. Ama onun dediği gibi olmaz, demokratik olacak. Demokratik Türkiye ve Kürt meselesinde hızla çözüme gidilmelidir.
Dağdakileri, cezaevindekileri, tüm Kürtleri demokratik siyasete katacak konuları heyet ile tartışacağız. Ancak müzakereye geçilmezse, Nisan’da yeni bir durum değerlendirmesi yapacağım. Yapacağımız tartışmalarda sekiz komisyon işin özüdür. Artabilir de, eksilebilir de. Yasal boyut ve İzleme Kurulu da önemlidir. Yapacağımız müzakerelerin iki boyutu vardır. Birinci masada ben ve devlet heyeti olacağız. İkinci masada BDP, HDP, AKP komisyonları olur, mesela kadın komisyonu için iki kadın çağırıp onlarla görüşürüz, HDP ve BDP’den kıymetli akademisyenler var. Erdoğan ile görüşün, yasal boyutundan neden çekiniyor. Çok rahat yapabilir. Sadece bizim için değil, tüm yasadışı örgütler için -ki, yüzlerce örgüt var- kapsayıcı demokratik topluma çağrı yapabilir. Parlamentonun yapacağı ilk iş bu olmalıydı. Mesela toplumu şiddetten arındırma yasası olabilir, Cemil Çiçek’e anlatın, birkaç toplantıda bir çerçeveye oturur. Tarihte örnekleri de var. İzale-i Şekavet Kanunu var.
S. S. Önder: O isim sorunlu Başkanım, toplumsal barış temelli bir isim daha uygun olabilir.
Yetkili: İsim meselesine şimdi girmesek… Daha sonra.
A. Öcalan: Radikal demokratik çözüm gerekli. Ne eskinin CHP’ci ve MHP’ci ulusal milliyetçi, faşist ulus-devlet modeli ne de Neo-Osmanlıcı, Hegemonik Osmanlıcı model… İkisi de olmaz. Bu iki anlayış da hastalıklıdır. Demokratik Ortadoğu modeli ideal modeldir. Demokratik çözümün ana şemasıdır,
S. S. Önder: Başbakana sizin 17 Aralık’tan önce “Onu Mursi gibi yargılayacaklar” sözünüzü aktardım. Ama şimdiki konumu Mübarek gibi olabilir.
A. Öcalan: Doğru, ona de ki, seni kafese koyacaklar. Mübarek gibi olabilir. O şansını yitirdi, ama hala her şey kaybedilmiş değil. Eskiden on yılda bir darbe olurdu, beş yılda bir muhtıra olurdu. Şimdi sürekli darbe süreci var ama durumu kurtarabiliriz. (Sırrı ’ya dönerek) Başbakana söylemişsin ya, benim çıkmam önemli değil. Ben zaten çıkmışım. Benimle görüşmeleri özgür olduğum anlamına gelir zaten. Beş yıl önce Emre Taner’e “Burada kalmamın artık bir anlamı kalmamıştır” demiştim. O dönemde bunları söylemiştim. Hemen çık deseler de ben çıkmam. Benim durumum o kadar ucuz değil. KCK de anlamıyor. Benim adıma vakıf, müze falan kuruyorlar. Çok kızıyorum. Ben hala yaşıyorum ve devletle müzakere pozisyonundayım. On beş yıldır buradayım, hücrede kalıyorum ve yalnızım. Kemal Burkay’ı buraya getirseler üç günde ölür. Benim buradan çıkış diyalektiğim farklıdır, özü de budur. Biz uluslararası darbecilerin, İngilizlerin Kürdistan politikasına çomak soktuk, o yüzden artık darbe yapamıyorlar.
Devlet de benim konumumun ciddiyetini fark edebilmiş değildi. 1999’da benim soruşturmamı yürüten dört ayrı heyet vardı. Çapraz sorgu yaptılar. Tüm devlet kurumlanın temsil ediyorlardı, ama tek bir doğru soru soramadılar. Uyuşturucu, afyon ve benzeri sorularla PKK’yi kötülememi bekliyorlardı. Böyle istihbarat ekipleri olur mu dedim. Daha sonra Hakan Beyle bazı şeyleri aştık. Onunla yaptığımız tartışmalar pek çok şeyi önledi. 17 Aralık darbesi de bu şekilde önlendi. Benim uyarılarım olmasaydı bu darbe zafere ulaşacaktı. Yüzde yüz benim görüşlerimin gerçekleştiğini onlar da kabul etti. Burada verilen politik çözüm düzeyimiz evrenseldir. Erdoğan üzerinden bölgesel kaos planı devreye konulmak istendi. Bunu anlamıyorlar, tartışmayı da bilmiyorlar. Dua etsinler, devlet heyeti devredeydi. Savaş makinasını çalıştırabilirdik, giderdi. Ama yapmadık. KCK tutuklamaları için de darbe demiş, uyarmıştım. KCK de bunu yeterince anlamadı, cevap olamadı. Tek bir tedbir alamadı.
…
S. S. Önder: Rojava için Kamışlı-Haseki-Irak üçgeninde tam bir yetkinlik sağlanmış durumda. Son bir hamleden sonra, çatışmasızlık istenebilecek ve bunu denetleyip düzenleyecek durumdalar. Sizin kaygılandığınız bütün hususları bir hedef ve ilkeselliğe büründürdüler. Başardılar. Yaratıcı yöntemler, uluslararası bir meşruiyet, askeri ve siyasi bir sonuç alma ve bunu modelleme konusunda da diğer meselede olduğu gibi tamamen ikna olmuş durumdayım.
A. Öcalan: Kutluyorum. Selamlarımı iletin. Akçakale’nin karşısındaki çatışmayı da anlamak istiyorum. Niçin orada YPG’nin dışında gelişiyor? Gözükmüyorlar mı, yoklar mı, anlamak istiyorum. …
…
A. Öcalan: Leyla’ya deyin ki, Öcalan’la görüşme işi ciddidir. Barzani bile yan üründür. Bizim görüşmelerimiz olmasaydı bugünkü pozisyonlarında olmazlardı. Örgüt işleyişine bağlı kalacak. Bunu kendisiyle konuşun. Bütün hünerlerini Sırrı Bey gibi, Pervin Hanım gibi ortaya koyacak. Biz siyasi bir hareketiz. Siyasetle oynarsa canıyla öder. Oyun değildir bu. Danışmanla gelme işi olmaz. Ancak Sırrı
Beyle gelirse görüşürüz.
Kendisine söyleyin, Sırrı Bey bizim fahri Başkanımızdır. O olmazsa olmaz.
…
A. Öcalan: Mardin’de eşbaşkan mutlaka bir Süryani kadın olmalı. Bu sayısal değil siyasal bir şeydi. Bir görev versek onu bile anlayamayacak bir durum var. Bu serseri milliyetçi takımı Kürtler konusunda benim ne yaptığımı bilmiyorlar mı? Ben burada olmasam Kürtlük adına ne varsa dikkate bile almazlar. Bu devleti tanımıyor musunuz? Ben on beş yıldır devletle burada tartışıyorum. Tarihte ilk defa devlete, Kürtlüğe ve Sola alan açmayı kabul ettirdik. Kimse bana Kürtlüğü öğretmeye kalkmasın. Beni özde anlamayıp slogan düzeyinde yaşarlarsa bu züppeliktir. Avukatlar da böyleydi. Buraya gelip gittiler, hiçbir sonuç çıkarmadılar, Aysel de dâhil.
P. Buldan: Akdeniz de, Mardin de açıklandı.
A, Öcalan: Geri çekmek ya da değiştirmek şeklinde olmaz. Bu arkadaşlar ikna yoluyla değiştirilmeli, incitilmemeli. Bu onların sorumluluğu değil. Bunlara dikkat edin.
P. Buldan: Aktarırız Başkanım.
A. Öcalan: Şimdi vakit daralıyor. Üç konuda bazı şeyler söyleyeceğim. Ermeni meselesi, Ulusal Kongre ve süreç…
S. S. Önder: Başkanım, Agos Gazetesini getirdim, bir okumanızı istiyoruz, Ermenilerle ilgili.
A. Öcalan: (Gazeteyi sesli bir şekilde okudu). Bese değerli bir arkadaştır. (Pervin’e dönerek) Gördünüz mü?
P. Buldan: Hayır Başkanım, son iki görüşmede yoklu. Başka toplantıları olduğu için gelemediğini söylediler.
A. Öcalan: Bese tam bir yoldaşlık örneği sergilemiş ve doğru anlamıştır bizi.
Bizi yanlış anlayan Agos ve çevresidir. Ragıp Zarakolu ve Ayşe Günaysu’ya bunu söyleyin, “Öcalan sizden daha çok sizin tarihinizi biliyor” deyin. Ermenilerin elebaşları kapitalizmin ilişki tarzlarına alet oldular. Kapitalizmin uç beyliğine oynamakla tarihleri baş aşağı gitti. Ermeniler, Süryaniler tüm suçu Türk’e ve Kürt’e yüklüyorlar. Ama kendi yanlışlarını saymıyorlar. Ermeniler kapitalizmle ilişkilerini çözemediler, çözemedikleri için tarihi katliama uğradılar. Ermenilere tarihi kardeşlik kültürü ile yaklaşıyoruz. Onları yeniden canlandıracak şeyi de biz yaparız. Ermeni soykırımının tanınması da bize, Kürt Hareketine bağlı. Ermeniler saygılı olmalı, milliyetçi refleks içinde olmamalı. Sorun kapitalizmdir. 19. yüzyıldan sonra Ermeni katliamı başladı. Öncesinde Osmanlı’da sarayda varlık gösterdiler. Kürdistan’ı birlikte paylaşıyorduk. Ne zamanki kapitalizmle ilişki düzeyleri gelişti, o zaman sorunlar da yaşanmaya başlandı.
1984, 85 ve 86’da Zaman ve Samanyolu TV kurulmuştur. Hocanın paraları yokken bunlar kuruldular. TUSKON vb. sermaye grupları devreye girdi
Hrant’ın öldürülmesi ‘Son Ermeni’nin bitirilme öyküsüdür. Ben burada devletin önüne geçtim.
Cemaat KCK’yi vuran Özel Harp Dairesi’nin vurucu gücüdür. İlker Başbuğ’u tasfiye edenler Hakan Fidan’ı da, Emre Taner’i de rahatlıkla götürebilirlerdi. Başbuğ Türk ordusunu teslim etti. Savaşmadan kaybettiler. Devlet içinde iki tane akıllı insan çıktı: Emre Taner ve Hakan Fidan. Teslim olsalardı Erdoğan da gitmişti. Başbuğ’u böyle sessizce tasfiye ettikten sonra onları da götürürlerdi tabii. Acilen kanun çıkardılar. Erdoğan çıkarttı ve bunları kurtardı. Başbakana sorun: Emre Bey ve Hakan Bey götürülseydi siz ne olacaktınız? Yüksekova’daki gibi kafasına çarpı işareti koyup öldürdüler ya, işte öyle yapacaklardı.
7 Şubat başarıya ulaşsaydı ne olurdu? O darbeciler on bin KCK’liyi tutukladıkları gibi bu sefer öldüreceklerdi. Korkunç felaketler yaşanacaktı. Geçmişte JİTEM bunun küçük bir deneyimidir.
Daha büyük şeyler olabilirdi. Gladio’nun son kurbanları Sakine’lerdir. Mesaj bizedir, mesajı şudur: PKK böyle halledilir! 9 Ocak darbesi süreci bitirme darbesidir.
Madımak, Başbağlar ve benzeri katliamlar ClA’nin verdiği perspektifin sonucudur, iti ite kırdırtma politikasıdır. Sakine’lerin vurulduğu gün Hrant’ın mahkeme kararının da verildiği gündür, Sabahat’a ceza verildiği gün Leyla beraat ediyor.
Ulusal Kongreyle ilgili düşüncelerimi söyleyeyim. Misak-ı Millîyi kararlaştıracak olan şey de bu Kürt Kongresidir.
Sorun alanlarına gelelim. Eşbaşkanlık meselesi: Eş başkanlığı gayrı resmî, fahri başkanlık şeklinde yapabilirler. Leyla üzerinden halledilir. Diğer mesele, delege sayısı hiç önemli değil.
S. S. Önder: Arkadaşlar ‘oy birliği’ önerisini de yapmışlar.
A. Öcalan: Öyle de olmaz. O zaman Anayasa Komisyonu’na döner. Nitelikli çoğunluk şartı konulabilir. Yani 3/5 olabilir. Üç şey öneriyorum: Temel karar mercii KNK olacak. Yani Öcalan ancak
KNK’nin kararını kabul eder diyeceğiz. İcra Kurulu günlük yürütme konseyidir. Kürtler arası ilişkileri de düzenler. Savunma Gücü: Kürtlerin tümünü temsil eden bir savunma gücü olmalıdır. Genel halk savunma gücü, genel koordinasyon birliği gibidir. Türkiye ile barışı, İran’la barışı, Suriye barışını bu kurullar düzenler. Kongrede İran, Irak, Suriye ve Türkiye de temsil edilmelidir.
(Sırrı’ya dönerek) Leyla ile buraya geldikten sonra, Barzani ve KDP ile de birlikte görüşeceksiniz.
Ezidiler için Feleknas’ın durumu uygunsa ileride milletvekili olabilir.
…
Ek 1
(Devlet heyeti ile yapılan görüşmenin gündemi -10 Ocak 2014-)
1-Türkiye ve Ortadoğu’da darbe mekaniği.
2- AKP iktidarı döneminde darbe işleyiş süreci.
3- KCK ve darbe süreci.
4- Devlet, paralel devlet ve darbe bağlantısı.
5- Türkiye ve Kürdistan’ın son iki yüzyılı ve Batı’nın hegemonik kuşatması.
6- AKP kendisini ancak kapsamlı ilkeli demokratik sistemle selamete kavuşturabilir.
7- Darbe sistematiğinde PKK’nin yeri.
8- Darbe sistematiğinin aşılmasında PKK’nin yeniden konumlandırılması.
9- Darbe sistematiğinin kalıcı olarak aşılmasında Ortadoğu ya özgü demokratik çözüm sisteminin bütünselliği, iç içeliği.
10- Mevcut statükocu ulus-devlet sistemi darbesiz yaşayamaz. Dolayısıyla darbe sisteminin kalıcı tasfiyesi ancak yeni demokratik devlet sistematiği ile mümkündür.
11 – Demokratik çözümde Kürt sorununun yeri.
12- Demokratikleşmenin devlet ve toplum boyutu.
13- Pratik çözüm adımları: Öz ve biçimin ana unsurları.
14- Kürt Özgürlük Hareketinde Önderlik gerçeği ve çözümdeki yeri.
15- Kişi, demokratik önder olarak Abdullah Öcalan’ın çözümdeki rolünün gerçekçi değerlendirilmesi, uygun yeterli işleyişe kavuşturulması.
Ek 2
(BDP-HDP heyeti ile yapılan görüşmenin gündemi -11 Ocak 2014-)
1- Müzakere gerçeği.
2- Devlet ile PKK-KCK arasında şiddetin sonlandırılması, güvenlik ve barış müzakeresi.
3- Müzakerenin öz-bicim unsurları (devlet dolaylı).
4- Demokratik siyaset ve hukuk (komisyon düzeyi).
5- Sosyoekonomi.
6- Kadın özgürlüğü.
7- Ekoloji.
8- Misak-ı Milli.
9- Hakikatleri Araştırma ve Yüzleştirme.
10- Kültür-Sivil Toplum.
11- Hakemlik-Denetim.
12- Müzakerenin toplumsal unsurlarla devamı, boyutu.
13- Seçimler, BDP ve HDP’nin geleceği, görevleri.
14- Müzakerelerin çoklaştırılması.
15- TC’de darbe mekaniği.
16- Darbelerin, güncel darbenin (17 Aralık Darbesi) anlamı ve alınması gereken tedbirler.
17- Kısa vadeli anti-darbe mücadelesi.
18- Uzun vadeli kalıcı anti-darbeci demokratik sistemi inşa süreci.
19- Darbe sürecinde müzakere unsurlarının rollerini doğru kavraması ve pratikleştirilmesi.
20- Müzakerenin sol-emek ve özgürlük boyutuna önderlik etmenin tarihi anlamı, doğru kavranması ve uygulanma sorunları.
21- Abdullah Öcalan ile süreç nasıl işleyebilir?
11 Ocak 2014
Kaynak: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), Abdullah Öcalan, Weşanen Mezopotamya, 1. Baskı, Kasım 2015, ISBN:978-3-941012-97-4
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE
[1] Yüksekova.
Hits: 41
BU AÇIK BİR YENİLGİDİR.
- 6 Mart 2020
PANDEMİ OLDU PANTOMİM
- 16 Nisan 2020