
TARİHE YÖN VERENLER: LENİN
- 30 Nisan 2020
- Mahmut Şahin
- Başlık; Biyografi
- 12
ÖZET
Lenin, Tam adıyla Viladimir İliç Ulyanov, Marksizm’i yeniden tahlil edip yorumlamasıyla ve yarattığı teorilerle Marksist ideolojiye önemli katkılarda bulunmuş bir düşün adamıdır. Lenin aynı zamanda Bilimsel Sosyalizmin de kurucusu sayılmaktadır. Marksizmden bahsederken Lenin’e atıfta bulunmadan bir eser kaleme almak neredeyse mümkün değildir. Marksizm ve Lenin bir arada anılmaktadır ve hatta çoğu yerde Marksizm-Leninizm diye adlandırılmaktadır bu ideoloji.
Lenin sadece Marksist felsefeye yaptığı katkılarla değil, aynı zamanda 20’nci yüzyılın en önemli olaylarından birisi olan ve tarihin akışını değiştiren Bolşevik devrimine de önderlik ederek, yüzyılın önemli ve tarihe yön veren liderlerinden birisi olmuştur. Her ne kadar eseri Sovyetler Birliği tarih sahnesinden çekilmiş olsa da, Lenin’in düşünceleri, felsefesi halen dünyada birçok insanı etkilemeye devam etmektedir. 20’nci yüzyıl tarihini Lenin’siz yazmak mümkün değildir. Lenin denince akla gelecek en önemli olgu da Bolşevik devrimidir. Lenin’in önderlik ettiği Bolşevik devrimi, dünyada da yeni bir dönem başlatmış ve uluslararası sistemi derinden etkilemiştir. O, uluslararası sistemde, ideolojilerin ön plana çıkmasını sağlayacak ve dünyayı kutuplaşmaya götürecek ilk adımları atmıştır. Lenin hem fikir babalığını hem de önderliğini yürüttüğü devrimin başarısını görmüş ve iktidara gelmiştir. Ölümünden önce yarattığı devletin aşırı bürokratlaşması ve otokratlaşmasından endişe etmiş ancak bunu engelleyemeden ölmüştür.
Giriş
Bu çalışmada Modern komünist felsefenin teorisyeni ve uygulayıcısı olan, 20’nci yüzyılın en önemli devrimcilerinden ve tarihe yön veren liderlerden birisi olan Lenin’in hayatı ve Bolşevik devrimindeki rolünü aktarmaya çalışacağız. Hakkında onca tartışma olan ve ölümünden sonra bile yüzyılı etkileyen bir lider olarak Lenin’i bu kadar kısa zamanda anlatmak elbette ki mümkün değil. Biz burada sizlere Lenin’in hayatı ve onun önderlik ettiği Devrimle ilgili kısa, ancak konuyu temel anlamda kavramaya yarayacak özet bilgiler sunmaya çalışacağız. Konuyu Lenin’in hayatı ekseninde irdelemeye gayret edeceğiz.
Modern komünizmin temelleri Lenin’in -onun tarihi ekonomik ve politik teorileri, iktidarı elde etme ve onu korumaya ilişkin taktikleri ve yeni bir toplumsal, ekonomik sisteme ilişkin görüşleri doğrultusunda- geliştirdiği felsefede yatmaktadır[1]. Modern komünizm tarihi Lenin’den ayrı düşünülemez, her görüşten komünist teori çalışanları, çalışmalarında mutlaka Lenin’den alıntı yapmak durumundadırlar. Cristman’a[2] göre Lenin aslında Komünist felsefe tarihinde ilk ve son sözdür.
Yaşamı boyunca hem pratik hem teorik çalışmalar yapmış olan Lenin 1917 Bolşevik Devrimine önderlik ederek dünyanın ilk defa karşılaştığı yeni bir siyasal, toplumsal ve ekonomik düzen kurmuştur. Bolşevik devrimi, biraz sonra göreceğimiz gibi Avrupa’da yaşanan Burjuva Demokratik Devrimlerden farklı bir yapıda devrim olma özelliği ile de incelenmesi gereken bir devrimdir. O güne kadar birçok Marksistin tahmin ettiğinin ötesinde, komünist devrimin, gelişmemiş bir Doğu ülkesinde gerçekleşmesi de ayrıca kimilerince şaşırtıcı bulunmuştur. Hâlbuki Marks ölmeden önce tarım toplumlarına ve köylülüğe ilişkin son tahlillerinde devrimin Doğu’ya kaydığını belirtmiş[3], Engels tarafından bu durum Marks’ın ölümünden sonra yayınlanmışsa da Avrupa’da yaygınlaşan, Lenin’in de eleştirdiği, demokratik sosyalist devrim düşünceleri ve yozlaşan II. Enternasyonal sürecindeki fikir çatışmaları arasında yeteri kadar ilgi görmemiştir.
Marksizm’in yeniden ve onun devrimci özüne sadık bir biçimde tahlilini yapan Lenin aynı zamanda Bilimsel Sosyalizmin de kurucusu kabul edilmektedir. Yaşamı boyunca çok sayıda eser veren Lenin’in önemli eserlerini; “Kapitalizmin Rusya’da Gelişimi”, “Ne Yapmalı?”, “Emperyalizm, Kapitalizmin Son Aşaması” ve “Devlet ve Devrim” olarak sayabiliriz.[4]
V.İ.Lenin’in Hayatı[5]
Viladimir İliç Ulyanov (1900’den sonra Lenin takma adını almıştır) 10 Nisan 1870 yılında Volga kıyısında Simbirsk ( bugün Ulyanovsk olarak adlandırılan) kasabasında dünyaya gelmiştir. İlya Nikolayeviç Ulyanov ve Maria Aleksandrovna Blank Ulyanov çiftinin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Viladimir İliç’in iki erkek kardeşi ve üç kız kardeşi vardı. Erkek kardeşleri Aleksandır (1866-1887) Dimitri (1874-1943), kız kardeşleri ise Anna (1864-1935), Olga (1871-1891) ve Maria(1878-1937)dır.[6]
Viladimir İliç’in babası İlya Nikolayeviç Simbirsk bölgesinde matematik ve fizik öğretmenliği, müfettişlik ve okul müdürlüğü yapmış parlak , üniversite kariyeri olan bir memurdu. Annesi ise, ataları Volga Almanlarından olan, Ortodoks Kilisesine bağlı eğitimli bir kadındı. Amerikan edebiyat eleştirmeni Edmund Wilson’ın belirttiğine göre Viladimir İliç tipik geleneksel bir Rus ya da Avrupalı bir aileden ziyade daha çok yeni İngiltere geleneklerine göre yaşayan bir aile içerisinde yetişmiş, başarılı bir okul hayatı geçirmiştir.
Lise yıllarında, yaz tatillerinde Volga kıyısındaki köyleri dolaşan Viladimir İliç, o zamanın Rusya’sındaki köylülerin sefaletlerini ve çarlığın köylülerle birlikte Rus olmayan milliyetlerdeki insanları nasıl ezdiklerini görmüş ve bundan oldukça etkilenmişti.
Viladimir İliç’i etkileyen bir diğer kişi de ağabeyi Aleksandır’dır. Halkçılardan olan ağabeyi 1885’te Petersburg’da üniversite öğrencisi iken Marks’ın kapitalini getirdi ve Viladimir İliç bu eseri daha 15 yaşında iken okudu.[7] 1886 yılında babasının ani ölümü ve hemen ertesinde 1887 yılında abisi Aleksandır ve kız kardeşi Anna’nın çar III. Aleksandır’a yapılan suikastla ilgili olarak tutuklanmışlar, ancak ağabeyinin tüm sorumluluğu üzerine alması ile Aleksandır ve dört arkadaşı idam edilmiş, kız kardeşi Anna ise Kazan yakınlarındaki Kokuçkino kasabasına sürgüne gönderilmiştir. Bundan sonra Viladimir İliç’in yaşamı pek kolay geçmemiştir. Artık bütün aile şüpheli ve Çarlık Rusya’sının gizli polisinin gözetimi altındadır. Halkçı sosyalistlerden olan ağabeyinin idam edilmesinden sonra, ağabeyinin yoldaşları tarafından ailesine sırt çevrilmesi de Viladimir İliç’i etkilemiş o zamanlardan Narodnikler de denen Halkçılara karşı iyi hisler beslememiştir.
Tüm bu gelişmelere rağmen Viladimir İliç (Lenin) Kazan Üniversitesine başvurarak hukuk eğitimi almaya başladı. Üniversitede devlet karşıtı öğrenci hareketlerine katıldı ve sonrasında o da okuldan atılarak kız kardeşi Anna gibi Kokuçkino kasabasına sürüldü. Daha sonra ailenin geri kalanı Anna ve Viladimir’e katıldı ve orada yaşamaya başladılar. 1888 sonbaharında Anna ve Viladimir’in sürgün cezaları kaldırıldı ve tüm aile Kazan’a taşındı, annesi Samara’da bir çiftlik aldı ve aile kışlarını orda geçirmeye başladı. Viladimir tekrar üniversiteye başvurmadı ve çalışmalarına kendisi devam etti. Samara’dayken hem üniversite derecesi için çalıştı hem de Marksizm’e ilişkin bilgilerini ve çalışmalarını derinleştirdi. Komünist Manifestoyu Almancadan Rusçaya çevirdi. Başvuruları reddedildi ve yerleşik örgün öğrenci olarak üniversiteye kabul edilmedi ancak St Petersburg Üniversitesi Hukuk Fakültesinin bitirme sınavlarına girmesine izin verildi. 1891 yılında sınavlara girdi ve Fakülteyi birincilikle bitirdi.
Viladimir St Petersburg’a yerleşti ve Baroya başvurarak avukatlık yapmaya başladı. Bundan sonra Viladimir mücadelesini iki cepheli olarak sürdürdü. Sadece Çar karşıtı değil aynı zamanda Narodnikler de denen halkçılara karşı da mücadelesini sürdürdü. Narodnikler on yıllardır çar karşıtı muhalefetin merkezi olmuşlardı ve çoğunlukla köylü yanlısı ve köylü orijinli bir siyaset güdüyorlardı, bu yeni Marksist hareketler onları rahatsız ediyordu.
Narodnikler köylü merkezli bir siyaset güdüyorlardı ve anti moderndiler. Narodnikler, popülist ( halkçı) kavramlarla ve terimlerle düşünüyorlardı ve Rusya’da halkın yaklaşık %80 i köylü idi. Onlar ideolojilerini Rus kültür ve geleneğine dayandırıyorlar ve Orta Çağ Rusya’sında köylüler arasında yaşanan ilkel komünizmi abartılı bir şekilde övüyorlar ve batı devrimci konseptinde böyle bir örneğin olmadığını belirtiyorlardı[8]. Ve son olarak Narodnikler bireysel terör eylemleri ve suikastlarla Çarlığı yıkmaya çalışıyorlardı. Viladimir ise kendisini Rusya’nın modern, uluslararası, şehir merkezli Marksist bir topluma dönüştürülmesine adamıştı. Viladimir’e göre ise bu ancak iyi organize edilmiş, modern devrim tekniklerini bilen profesyonel devrimcilerce başarılabilirdi. İki cephede birden hem çarlığa karşı hem de Narodniklere karşı bir mücadeleye kendini atan Viladimir henüz Lenin adını kullanmamıştı. Bu noktadan sonra artık Lenin adını kullanacaktı.
1895 yılında Lenin, parçalanmış birkaç Marksist grubu bir araya getirerek işçi sınıfının kurtuluşu için mücadele birliğini kurdu. Fakat Çarlık polisi hızlı davranarak Lenin ve diğer Marksist liderleri tutukladı, 1897 yılına kadar hapiste kalan Lenin gizliden gizliye Marksizm’e ilişkin devrimci çalışmalarına devam etti ve en önemli eserlerinden birisi olan “ Rusya’da kapitalizmin gelişimi ”adlı eserini yazmaya başladı. Bu eserini 1897 yılında hapisten çıktıktan sonra üç yıllığına gittiği Sibirya sürgününde tamamlamıştır. 1898’de, daha önceden tanıştığı devrimci arkadaşı Nadezna Konsantinovna Krupskaya ile 10 Temmuz 1898’de Sibirya da sürgünde evlendi. Krupskaya da Lenin gibi Sibirya’ya sürgüne gönderilmişti. Bu arada 1898 yılında Rus Soysal Demokrat İşçi partisi il kongresini yapmış ve tüm baskılara rağmen Rus Marksizmi yeni döneme girmişti.
Ayrıca 1900 yılında sürgünün bitiminde Lenin Avrupa Rusya’sına dönmüş ve daha sonra da kendi kendini sürgüne yollar gibi batı Avrupa’ya geçmiş ve beş yılını Münih, Londra ve İsviçre’de geçirdi. Bu arada dışarıdaki Rus Marksistleri ile bir araya gelerek, Georgiy Valentinoviç Plekanov yönetiminde “İskra” (Rusça da kıvılcım demek) dergisini yayınlamaya başladılar. Ancak derginin çıkışı ve yayınlanması kolay olmadı. Plekanov’la fikir ayrılıkları derinleşiyordu. Özellikle devrimin metoduna ilişkin görüş ayrılıkları derindi. Lenin bu gönüllü sürgün döneminde kendisini devrim çalışmalarına adadı, eşi Krupskaya da sürgünden döndükten sonra Lenin’e katıldı ve İskra’nın muhabirliğini üstlenerek derginin Rusya’ya girişinde önemli çalışmalar yaptı. Lenin bu dönemde önemli eserlerinden bir diğeri “Ne Yapmalı”yı bitirdi. Lenin bu kitapta politik hareketinin ana hatlarını belirtiyor ve batı tipi devrimi reddediyordu.
Lenin diğer bir ideolojik yol ayrımıyla Sosyal Demokrat İşçi Partisinin ikinci kongresinde karşı karşıya geliyordu, Narodnikler ve Çar yanlılarından sonra şimdi de parti içi muhalefetle mücadeleye başlıyordu ve parti içindeki muhaliflerine açıkça saldırıya geçmişti. Partinin ikinci kongresi Brüksel’de başlamasına rağmen polisin izin vermemesi nedeni ile Londra da tekrar toplandı, bu kongrede parti içindeki görüş ayrılıkları oldukça belirgin bir şekilde ortaya çıktı. Lenin bundan memnundu ve böyle olması gerektiğini düşünüyordu. Demokratik Sosyalistlerle Anayasacı Demokratlar bir tarafta, Leninistler bir taraftaydı. Leninistler Bolşevik, demokratik sosyalistler de Menşevik olarak adlandırıldılar. Rusçada Bolşevik çoğunluk, Menşevik ise azınlık demekti. Daha sonraları Bolşevikler partiden ayrılarak başka bir parti kurdular ve kendilerine Komünistler dediler. Diğerleri ise bundan sonra Sosyal Demokratlar olarak adlandırıldılar.
1904-1905 Rus Japon savaşında Rusya’nın yenilgisi halkta zaten var olan hoşnutsuzluğu iyice artırdı ve protestolara sebep oldu. Ocak 1905’te Ortodoks Kilisesinden rahip Gapon liderliğinde toplanan işçiler Çar’a çalışma şartlarının iyileştirilmesi için istekte bulunmaya gittiler, fakat ellerinde Çar yanlısı pankartlar olmasına rağmen, saraya yanaştıklarında saray muhafızları tarafından açılan ateş sonucunda birçok işçi hayatını kaybetti birçoğu da yaralandı. Bu olay tarihe kanlı Pazar olarak geçti. Olay Rusya’yı oldukça etkiledi, ünlü Potemkin zırhlısı da Çar’a karşı isyan etti, bu Çar’a Orduya bile güvenemeyeceğini gösterdi ve ekimde büyük katılımlı genel grev oldu. Bunun sonucunda Çar Dumayı kurdu fakat bu özgürlükler kısa süreli oldu, 1906 ortalarında çar özgürlükleri kaldırdı Dumayı kapattı. 1907’de ikinci Dumayı kapatmakla kalmadı aynı zamanda Duma üyelerinden bazılarını tutuklattı ve sürgüne gönderdi. Lenin Kasım 1905’te Rusya’ya döndü ve 1907 Aralık’ta Çar polisi tarafından yakalanarak tekrar sürgüne gönderildi Finlandiya’ya.
Lenin’in ikinci sürgünü ağırlıklı olarak İsviçre ve Paris’te geçti. Burada Marksistler 1905-1907 devriminin yaralarını sarmaya çalıştılar, herkes devrimden artık ümidini kesmişken Lenin Rusya’nın bir devrime gebe olduğunu söylüyor ve savaşın devrime yol açacağını belirtiyordu. Lenin bu ikinci sürgün döneminde bir diğer önemli çalışması olan “Emperyalizm, Kapitalizmin Son Aşaması” adlı eserini 1916 yılında tamamladı. Bu arada Lenin diğer önemli eseri “Devlet ve Devrim”i de bu sürgün sırasında tamamladı. Bu eserinde Lenin Batı demokrasilerinin tüm kurumlarını toptan reddediyor, Leninist proletarya diktatörlüğünün kapitalizmi yenmek için tek yol olduğunu söylüyordu.
Bu arada Lenin hayatının üçüncü önemli ideolojik sorunu ile karşı karşıya kaldı. Alman Sosyal Demokrat Partisinin önemli teorisyeni, Marksist araştırmacı Karl Kautsky Lenin’i Marksist olmamakla ve Rus devrimini anti Marksist konuma getirmekle suçluyordu. Lenin bu suçlamaya, Kautsky taraftarlarını soğutmak ve Kautsky’nin ününü yok etmek üzere, çok sert karşılık verdi.
1917 Şubat’ındaki liberal Rus Devriminin ardından Ekim 1917’de Bolşevikler Lenin liderliğinde hükümeti ele geçirdiler ve daha sonraları yaşanan iç savaşlarda da kontrolü ele alarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni kurdular. Lenin 21 Ocak 1924’te ölümünden önce Rus komünist devriminin giderek otoriterleşmesi ve bürokrasinin hâkimiyetinin artmasının sakıncaları ile ilgili endişelerini dile getirse de bu durumu düzeltemeden öldü. Lenin hiçbir zaman, otokratik bir sistemi yıkarak yerine başka bir otokratik otoriter bir rejim kurmak istememişti. Lenin’e göre proletarya diktatörlüğü sadece komünist, sınıfsız topluma giderken geçilmesi gereken ve geçişi kolaylaştıracak olan geçici bir durumdu. Ancak hiçbir zaman Sovyetler Birliği Lenin’in düşlediğini gerçekleştiremedi.
[1] Cristman, Henry.M, Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings, , Google books , s . 1 http://www.google.com/books?hl=tr&lr=lang_en|lang_tr&id=Qk_A74ZnjNMC&oi=fnd&pg=PA1&dq=LEN%C4%B0N&ots=oDPiDO831o&sig=7Otwm4facJtQ-Pt3Mpkm4O5-mUM#v=onepage&q&f=false, E.T : 05 Nisan 2010 Pazartesi, 00:07:33
[2] Cristman, Henry.M, Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings, adlı kitabın editörü, Google books E.T : 05 Nisan 2010 Pazartesi, 00:07:33 http://www.google.com/books?hl=tr&lr=lang_en|lang_tr&id=Qk_A74ZnjNMC&oi=fnd&pg=PA1&dq=LEN%C4%B0N&ots=oDPiDO831o&sig=7Otwm4facJtQ-Pt3Mpkm4O5-mUM#v=onepage&q&f=false
[3] Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955. S.28
[4] Cristman, Henry.M, Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings, , Google books , s . 1 http://www.google.com/books?hl=tr&lr=lang_en|lang_tr&id=Qk_A74ZnjNMC&oi=fnd&pg=PA1&dq=LEN%C4%B0N&ots=oDPiDO831o&sig=7Otwm4facJtQ-Pt3Mpkm4O5-mUM#v=onepage&q&f=false, E.T : 05 Nisan 2010 Pazartesi, 00:07:33
[5] Lenin’in hayatı ile ilgili bilgiler, kaynaklarda adı geçen Henri Lefebvre’nin “V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi” ve Henry M.Cristman’ın “Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings” adlı kitaplarından derlenmiştir.
[6] A.g.e s.2
[7] Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955. S.101,102
[8] Cristman, Henry.M, Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings, , Google books , s . 3 http://www.google.com/books?hl=tr&lr=lang_en|lang_tr&id=Qk_A74ZnjNMC&oi=fnd&pg=PA1&dq=LEN%C4%B0N&ots=oDPiDO831o&sig=7Otwm4facJtQ-Pt3Mpkm4O5-mUM#v=onepage&q&f=false, E.T : 05 Nisan 2010 Pazartesi, 00:07:33
Hits: 65
SÜVARİ BİNBAŞI ŞEVKİ BASLO’NUN I. DÜNYA SAVA...
- 27 Nisan 2020
SEMPOZYUM BİLDİRİSİ
- 2 Mayıs 2020