
Bolşevik Devrimi ve Lenin’in Politikaları
- 8 Mayıs 2020
- Mahmut Şahin
- Başlık; Küresel Sorunlar
- 10
- Facebook30
- Twitter20
- WhatsApp0
- LinkedIn10
- Telegram5
- Paylaşım
Giriş
Son yazımızda Tarihe Yön veren önemli insanlardan olan Lenin’den bahsetmiş ve onun hayatını kısaca, özet olarak sizlere aktarmaya çalışmıştık. Lenin’i tarihte önemli şahsiyetler arasına sokan olay elbette ki Bolşevik Devrimidir (Ekim Devrimi) Lenin’in hayatını anlattıktan sonra Bolşevik Devriminden bahsetmeden geçmek olmaz.
Bu yazımızda sizlere Lenin’in liderlik ettiği Bolşevik devrimini kısaca anlatmaya çalışacağız, daha ayrıntılı bilgilere ulaşmak isteyenler kaynakçamızdan faydalanabilirler.
Lenin önderlik ettiği Bolşevik devrimiyle Dünya tarihini derinden etkilemiştir. Devrim neticesinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurulmuş, Çarın diğer ülkelerle yaptığı gizli antlaşmalar açıklanmış, I. Dünya Savaşının seyri değişmiştir. Çanakkale’de İngilizlere geçit vermeyen Mustafa Kemal nasıl ki Çarlık Rusyası’nın yıkılmasına ve Bolşevik Devrimine dolaylı katkı sağlamışsa Sovyetler Birliği de Doğu’dan gelen yardımların Anadolu’ya geçişine verdiği destekle Türk Kurtuluş Mücadelesine katkı sağlamıştır.
Bolşevik Devrimi
1917 EKİM (6 kasın 1917) devrimini hazırlayan sebepleri tespit edebilmek için öncelikle 19. yüzyılın ikinci yarısındaki ve 20. yüzyıl başlarındaki Rusya’yı iyi tahlil etmek gerekir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rusya’da önemli ekonomik ve toplumsal değişiklikler meydana gelmeye başlamış, ekonomik ve toplumsal sistemdeki dönüşüm ve çözülmeler de devrimi hazırlamıştır.
19’ncu yüzyılda Rusya ağırlıklı olarak askeri ve feodal yapılı, devasa bürokratik yapıya sahip bir devletti. 1789 ve 1848 devrimlerinin etkisi ile Rusya’da da burjuva demokratik devrimine ve işçi hareketlerine ilişkin önemli gelişmeler yaşanmıştır[1]. İlk olarak 1825’te saray muhafızlarının anayasa istekleri gündeme gelmiştir.[2] Hatta rivayet edilir ki anayasa isteyen saray muhafızlarının çoğu anayasanın (Rusçası Konstitutsya) ne demek olduğunu bile bilmiyorlar, anayasayı çarın karısı sanıyorlardı[3]. Bu hareket çar tarafından hemen bastırılmış ve harekete katılan askerler tutuklanmışlardır. Bundan sonraki gelişmeler ise özellikle Kırım savaşı ve sonrasındaki köylü isyanları ile birlikte hız kazanmış ve Rusya’da işçi hareketlerinde önemli gelişmeler ve yoğunlaşmalar başlamıştır. Kırım savaşındaki yenilgi ve köylü isyanları neticesinde Çar kurtuluş bildirgesi yayınlayarak serfliği kaldırmış, bazı özgürlükler getirmiştir. Bu gelişmeler sırasında da Rusya’da kapitalizm gelişmeye başlamış ve işçi sayılarında önemli artışlar kaydedilmiştir. 1865 – 1890 yılları arasında işçi sayısı 700.000’den 1.500.000’e kadar çıkmıştır. Kapitalist büyük sanayi 1890 yıllarından sonra daha da büyük gelişme kaydetmiş ve işçi sayısı 2,5 milyona yaklaşmıştır[4].
Bolşevik Devrimini hazırlayan sebepleri birbirlerinden bağımsız olmamak kaydıyla üç ana başlıkta inceleyebiliriz. Bu sınıflama, sadece devrimin nedenlerini daha iyi anlayabilmek için yapılmıştır. Yoksa bu nedenler birbirlerinden tamamen bağımsız değildir. Kimi nedenler bir diğerinin sonucu, kimisinin sonuçları da bir diğerinin nedeni olmuştur. Bazen de neden olarak sayacağımız şeyler hem neden hem de sonuçtur. Bunları: 1.İktisadi Sebepler, 2.Toplumsal Sebepler, 3.Dış Sebepler olarak sıralayabiliriz.
İktisadi Sebepler
Daha önceki bölümde de bahsettiğimiz gibi 19’ncu yüzyılda Rusya kapitalist gelişme yoluna geç katılmıştır. 1860’lı yıllara kadar Rusya’da çok az fabrika vardı, ekonomi, ağırlıklı olarak feodal bir yapıya sahipti. Serflik düzeni devam etmekteydi. Özgür olmayan serflerin çalışma verimi düşüktü[5]. Çarlık hükümetinin serfliği kaldırması da feodal ekonomik yapıda tam bir iyileşme sağlayamamış, özgürleşen köylüler gene toprak ağaları için çalışmaya devam etmişler, çoğu da toprak sahiplerine borçlandıkları ve borçlarını ödeyemez duruma geldikleri için toprakları ve köylerini terk ederek şehirlere göç edip orada iş aramaya başlamışlardı. Aslında serfliğin kaldırılması köylüleri özgürleştirmemiş, aksine daha da kötü hale getirmişti. Toprağı işleyen serflerin köyü terk ederek şehirlere, yeni kurulan fabrikalarda iş aramaya gitmeleri, kırsal alandaki toprakların önemli bir kısmının işlenememesine yol açmıştı. Bu da tarımsal üretimin düşmesi ve neticesinde de açlık tehlikesi demekti.
Yabancı sermayenin yatırım yapmasıyla Rusya’da 1860’lı yıllardan sonra kapitalist ekonomi giderek gelişip büyümeye başladı. İşçi sayısı her geçen gün artıyor, kırsal alandan şehirlere göç oluyordu. Kapitalist fabrika sahipleri için bu ucuz iş gücü demekti. Rusya’da sanayi gelişiyordu. Bu da demiryollarının gelişmesine bağlıydı. Demiryollarının lokomotifleri, vagonları ve rayları için dev ölçüde madene ihtiyaç vardı. Demiryollarında bol miktarda kömür ve petrol tüketiliyordu. Bu demir ve yakıt sanayinin gelişmesine neden oldu[6]. Ancak tüm bu sınaî gelişmeye, artan işçi sayısına ve fabrikaya karşın, üretim araçları mülkiyetlerinin paylaşımında ve işçi ücretlerinde sorunlar vardı. İşçilerin çalışma saatleri çok uzundu ve aldıkları ücretler de çok azdı. Ayrıca patronların işçiler üzerinde kurduğu baskılar, Çar devletinin sermaye sahiplerini koruyan tutumları işçiler arasında huzursuzluklara yol açıyordu. Bir yandan fabrikalar çoğalırken, bir yandan da ülkede yoksulluk ve açlık giderek artıyordu. 1890’larda iktisadi ortamdaki gerginlik artmaktaydı, Rus halkı, savaşların da etkisiyle, yoksulluk , açlık ve ağır çalışma koşulları altında ezilmekteydi. Rus halkı üçlü bir sömürünün kıskacındaydı adeta, yabancı sermaye sahipleri, derebeyleri ve Çarlık devleti Rus halkını eziyordu. Bu durum Lenin’in de belirttiği gibi çelişkilerin birikmesine yol açıyor, bu da ekonomik gelişmeyi engelliyordu[7]. Çelişki birikimlerinin yol açtığı gerginlik, devrime giden yolun taşlarını örüyordu sanki.
Toplumsal Sebepler
Yukarıdaki bölümde anlattığımız iktisadi koşullar altında açlık ve yoksulluktan kırılan halk katmanlarında önemli huzursuzluklar vardı. Kapitalizmin gelişmesi ve serfliğin kaldırılmasından sonra iş bulma umuduyla şehirlere göç eden insanlar aynı zamanda ileride baş gösterecek toplumsal huzursuzlukların da habercisi gibiydi.
Serflikten kurtularak özgürlüğüne kavuşan köylüler toprak ağalarının topraklarını en ağır şartlarla kira ile tutmak zorunda kalmışlardı. Bunun yanı sıra toprak ağaları köylüleri beylerin arazisini karşılıksız işlemeye zorluyorlardı. Köylü, ayrıca elde ettiği ürünün yarısını toprak ağalarına vermek zorundaydı, devletin koyduğu vergiler de cabasıydı. Aslında köylü hukuken özgürleşmesine rağmen, durum serflik döneminden daha da iyi değildi.
Tüm bu olumsuzluklar altında ezilen halk, köylü, iş bulup daha iyi şartlarda çalışıp yaşayabilmek için şehirlere göç etmeye başladı. Bu da şehirlerde yeni sorunlar demekti aynı zamanda. Barınma olanakları da başlı başına bir sorundu. Birçok insan, neredeyse insanlık dışı denebilecek koşullarda, 10-15 kişinin bir arada yaşadığı barakalarda yaşıyorlardı. Ücretler ve çalışma koşulları kötüydü. Patronların baskıları ve aşırı cezaları da buna eklenince çoğu zaman işçiler için hayat dayanılmaz olmaktaydı. Nitekim işçi grevleri ve bu grevlere katılan işçiler her geçen gün daha da artmaktaydı. Örgütlenen işçiler, patronlara ve devlete karşı başkaldırıyorlardı[8].
Çarlık devletinin de tüm bu gelişmeler sırasında halktan değil de sermaye ve derebeylerinden yana tavır koyarak onları koruması, savaşlarda alınan yenilgiler ve devletin bürokrasisi ve jandarması ile halka baskı yapması halk nezdinde devlete olan güveni ortadan kaldırmıştı. Rusya’da halk patlamaya hazır bir bombaydı sanki.
Dış Sebepler
Tüm bu nedenlerin dışında, 1789 Fransız devriminden bu yana Avrupa’da gelişen devrimci hareketler, işçi hareketleri ve Marksist düşünceler de Rusya’da aydınlar arasında önemli bir taraftar kitlesi bulmuştu. 1895’te Lenin tarafından kurulan İşçilerin Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği bunun en önemli örneklerindendi. Daha önce yayınladığımız Lenin’in hayatını anlatırken bahsettiğimiz gelişmeler de Rusya’daki siyasi ve düşün hayatının nasıl olduğunu göstermektedir.
Siyasi ve düşün hayatının dışında, iktisadi sebepleri anlatırken bahsettiğimiz, emperyalist yabancı sermayenin kar amaçlı, Rus halkını düşünmeyen kapitalist yatırımları ve Rus Çarlığının o dönemlerde girmiş olduğu savaşlar da bu devrimi tetikleyici gelişmelere sebep olmuştur. Savaşlarda alınan yenilgiler halkın devlete olan güvenini sarsmış, savaşlarda yeni zenginler meydana çıkmış ancak, halk yoksullaşmıştır.
Yukarıda kategorik olarak sıralamaya çalıştığımız nedenler Rus Bolşevik devriminin hazırlayıcısı olmuştur. Ayrıca Lenin’e göre 1905 Rus ihtilali Ekim 1917 Devriminin en önemli hazırlayıcılarındandır ve Ekim Devriminin bir provasıdır. Lenin; “1905 genel provası olmasaydı Ekim 1917 zaferi imkansız olurdu” demiştir[9].
1905 Ocak ayında Petersburg’daki işçi grevleri kanlı bir şekilde bastırılınca grev ve işçi hareketleri yaygınlaştı ve 1905 öncesi grevlerdeki işçi sayısı 40000 civarındayken 1905 Ocağındaki grevlere katılan işçi sayısı 450,000’i bulmuştur. Bütün 1905 yılı içerisinde grevlere katılan işçilerin toplam sayısı 3 milyona yaklaşacaktır. Ekim ayına gelindiğinde grevler yaygınlaşmış işçi hareketleri çoğalmış ve Petersburg’da ilk işçi delegeleri Sovyet’i kurulmuştur.
1907-1912 yıları arası bir karşı devrim şeklinde devam etmiş, çarlık Rusya’sı tüm muhalefeti susturmaya çalışmıştır. Bu yıllar bıkkınlık, yılgınlık yılları olarak da anılmıştır.
Daha sonra I. Dünya Savaşının da etkileri ile Marksist hareketler ve işçi hareketleri Rusya’da yaygınlaştı ve 8 Mart 1917 günü tüm Marksistler ve halk Menşevikler de dâhil ayaklandılar, durum gerçek bir ihtilal halini aldı. 12 Mart 1917’de Petersburg’da işçilerin ve askerlerin Sovyet’i kuruldu. 14 Martta liberal bir geçici hükümet kurularak Çarın istifa etmesine karar verildi, Çar istifayı kabul etmeyerek Petersburg’a askeri harekât yapmak istedi ancak hiçbir asker buna yanaşmayınca istifa etmek zorunda kaldı ve prens Livov başkanlığında geçici bir hükümet kuruldu[10]. Kerensky de harbiye bakanı oldu, ancak Bolşevikler, Lenin bu liberal burjuva devrimin bir işçi devrimine dönüşerek proletaryanın iktidarı ele alması gerektiğini söylüyordu ve geçici hükümetin savaşa devam kararını eleştiriyordu. Leni’in “Ekmek, barış, hürriyet ve bütün iktidar Sovyetlere” sloganı ile Bolşeviklerin gücü günden güne artmaktaydı. Kerensky’nin doğu cephesine taarruzu başarısızlıkla sonuçlanınca, yeni bir ayaklanma patlak verdi ve bunun üzerine Livov hükümetten çekildi ve yerine Kerensky Başbakan oldu. Ayaklanma dolayısı ile aldığı sıkı tedbirler neticesinde Lenin tekrar gizlenmek zorunda kaldı. 14 Eylülde de Kerensky cumhuriyeti ilan etti. Fakat memleketin durumu pek iç açıcı değildi, her yerde ayaklanmalar ve karışıklıklar vardı, Bolşevikler bu durumdan yararlanarak bir askeri ihtilal komitesi kurdular ve 5 Kasım da hükümet darbesine giriştiler, 7 Kasımda hükümet darbesi başarılı oldu ve 8 Kasımda Lenin gizlendiği yerden çıkarak Petersburg’a geldi. Artık Bolşevik rejim başlamıştı[11].
Lenin’in Dış Politikası
Lenin’in dış politikası Marksizm’e ve devrime ilişkin düşüncelerinden ayrı değerlendirilemez. Lenin kariyerinin başlarında, sosyal demokrat hareketin özü gereği enternasyonal olduğunu söylüyordu.[12] Slogan “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!” idi. Lenin sınıfa bağlılığın her zaman için ulusa bağlılıktan önce gelmesi gerektiğine inanıyordu. Bu düşüncesinden dolayı da 1914’te açıkça, süregiden I. Dünya Savaşının bir iç savaşa dönüştürülmesi gerektiğini söylüyordu. Rusya’da patlak verecek bir devrimin Avrupa ve Asya’ya yayılacağını öngörüyordu. Rusya’da kurulacak proleter bir hükümetin ilk görevinin ülke içindeki demokratik devrimi tamamlayarak demokratik barış sloganını öne çıkarmak ve Asya’da emperyalist devletlere karşı ulusal devrimleri kışkırtmak olacaktı[13].
1915’deki bu düşüncelerinin ışığında Lenin, iktidara gelir gelmez ilk iş olarak barış kararı ve toprak kararını yürürlüğe koymaya girişti. Barış kararına göre Lenin tüm ülkelere koşulsuz demokratik barış çağrısı yaptı. Bu kararla amaç, savaşan ülkelere reddedemeyecekleri ve reddettikleri takdirde de zor durumda kalacakları bir barış teklifi sunarak Avrupa ülkelerinin halklarını savaş karşıtı olmaya ve kendi hükümetlerine karşı baskı oluşturmaya zemin hazırlamaktı[14]. Ancak bu barış kararnamesinde, Lenin’in 1915 yılında söylediği, devrimin yayılması ile ilgili görüşlerinden pek fazla iz yoktu, bu kararname Marksist olmaktan çok, Wilsoncu idi. Kararname bütün hükümetlere ve halklara hitap ediyor, sosyalist olmaktan çok, adil, demokratik bir barış talep ediyordu. Hatta bu kararnamenin, iki ay sonra yayınlanacak olan Wilson prensiplerine ilham kaynağı olduğu da söyleniyordu[15].
Lenin’in ve Bolşeviklerin bir diğer dış politika ilkesi ise gizli anlaşmalara son vermek ve bunları yayınlamaktı. Bu teminat barış kararnamesinde de yayınlanmıştır. 1914 ve 1917 arasında imzalanan anlaşmaların yayımı 10/23 Kasım 1917’de başladı ve 1917 Aralık, 1918 Şubat’ında da peş peşe devam etti[16]. Bu belgelerin İngilizce olarak ilk kez Manchester Guardian gazetesinde yayınlanması da Amerika ve İngiltere’de oldukça önemli yankı yarattı. Kamuoyunda barışın açık amaçlarına ilişkin talepler canlılık kazandı. Açık diplomasinin önü açılmıştı. Amerika’da da senatonun onayından geçmeyen hiçbir anlaşmanın yürürlüğe girmeyeceği karara bağlandı[17].
Lenin İktidarı ele geçirdikten sonra, önemli sorunlarla karşı karşıyaydı. Ülke savaş ve devrimlerde iyice harap olmuş, halk yoksullaşmış ve ekonomi oldukça zor durumdaydı. Açlık ve yoksulluk çeken halk, özellikle köylüler, zengin toprak sahiplerinin mallarını yağmalıyor ve yakıp yıkıyorlardı. Her yerde isyan ve ayaklanma vardı, ülke bir iç savaş halindeydi. Rejimi yerleştirebilmek için halkın desteği gerekiyordu. İşte barış kararnamesi ve toprak kararnamesi bu yüzden önemli idi. Barış kararnamesinin bir amacı da savaşta olan ülkenin savaşı sonlandırmak suretiyle, dış etkilerden kurtulup ülkeyi mamurlaştıracak ve rejimi yerleştirecek adımları atabilmekti. Toprak kararnamesi ise isyan halinde olan köylünün desteğini almaktı. Rusya nüfusunun yaklaşık 5/6’sı tarımla uğraşan köylülerdi. Onların desteği rejimin geleceği için önemliydi.
1918-19’daki Kızıl Ordunun başarıları devrimin Avrupa’ya yayılacağı inancını artırmıştı. Artık Avrupa’da bir devrim olma olasılığı çok yüksekti. Ancak Polonya ile girilen savaş, Kızıl Ordunun Varşova önlerinde uğradığı bozgun ve 12 Ekim 1920’de yapılan ateşkes bu hayallerin uçmasına neden oldu. Dünya devrimi bir kez daha geleceğe ait bir rüya, dış politika da bir kez daha aslen diplomatik manevra ve müzakerelerle ilgili bir mesele haline geldi[18]. Sovyetler Birliği en büyük hasımlarından birisi olan İngiltere ile müzakerelere kaldığı yerden devam etti ve bu müzakereler 1921 Mart’ında imzalanan bir Sovyet-İngiliz Ticaret anlaşması ile sonuçlandırıldı.
Lenin’in Ekonomik Politikası
1920 sonbaharında, iç savaş bittikten ve Bolşevikler rejimi ülke çapında yerleştirip halkın desteğini aldıktan sonra en önemli sorun ülkede ekonomiyi düzeltmekti. Savaş komünizmi ile bunu sağlamak zor görünüyordu. Köylüler huzursuzdu. Sermayeye ihtiyaç vardı, yatırımlar ve sanayileşme için. Bunun üzerine Lenin 1920 yılında YEP (Yeni Ekonomik Politika, İngilizcesi NEP, New Economic Policy) olarak da adlandırılan ekonomik politikaları yürürlüğe koydu. Lenin’in düşüncesine göre, YEP’in tek nedeni savaş ekonomisinden sosyalizmin kuruluşuna geçişin zorlukları ve kapitalizme ödünler vermek zorunluluğu olmamıştır. Daha derin olarak YEP’in politik kapsamı işçi sınıfı ile köylülerin sosyalizmin inşası sürecinde ekonomik ittifakı olmuştur[19]. Bu küçük Pazar üretimine karşı ödünler içermekteydi. YEP, ticaret özgürlüğünü ve kapitalizmin kaçınılmaz olarak yeniden gelişmesini, tarımsal çalışmanın verimliliğinin artmasını aynı zamanda sağlamaktaydı[20]. YEP’in en önemli sonuçlarından birisi, dış politika açısından, kapitalist devletlerle Sovyetler Birliği’nin ekonomik ve politik münasebetlerinin başlaması idi. Küçük çapta da olsa ülkeye yabancı sermaye girişi de sağlanmıştı.
YEP yürürlüğe girene kadar olan sürçte, Rusya’daki devrime sıcak bakmayan ve kendileri için tehlike olarak gören kapitalist devletlerin Rusya’ya uyguladıkları tecrit politikaları da YEP ile birlikte son bulmuştu diyebiliriz. Sovyetler Birliği’nin Devrimi dünyaya yayma politikaları YEP ile birlikte değişmişti, bu da kapitalist devletlerin Sovyetler Birliğine Bakışını değiştirmiş ve ilişkiler normale dönmeye başlamıştı.
Sonuç
Lenin hayatı boyunca Marksist felsefeye ilişkin vermiş olduğu eserler ve yarattığı devrime yönelik teorilerle, Marksist yazına önemli katkılarda bulunmuş ve 20nci yüzyıla damgasını vurmuş önemli bir liderdir. Marksizmi yeniden tahlil edip yorumlaması ve devrim pratiğine ilişkin teorileri, ölümünden sonra da birçoklarınca benimsenmiş ve takip edilmiştir. Marksizm deyince Lenin’den ayrı düşünülemez. Genelde Marksizm ve Leninizm bir arada anılırlar. Lenin bilimsel sosyalizmin kuruculuğu ve Marksizm’e katkılarından başka Bolşevik devrimine önderlik etmesi ile de yüzyılı etkilemiş ve uluslararası sistemde ideolojik kamplaşmalar dönemini de başlatmıştır. Sovyetler Birliği dağılana kadar geçen süreçte dünya Doğu ve Batı bloğu olarak ikiye ayrılmış, doğunun önderliğini Sovyetler Birliği yapmıştır.
Bolşevik devrimi Avrupa’da 1789’da Fransız devrimi ile başlayan devrimler sürecini Doğu’ya taşımış ve Asya’da devrimleri tetiklemiştir. Ülkemiz açısından bakacak olursak, 1917 yılında başlayan Bolşevik devrimi ve devamında gelen süreç ülkemizdeki kurtuluş savaşını da yakından etkilemiştir diyebiliriz. En azından dolaylı etkileri olmuştur. Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın savaş dışı kalması, Kurtuluş savaşı yapan Türkiye’nin doğu cephesini sağlamlaştırmasına katkı sağlamış kuvvetlerini batı cephesine sevk etmesini kolaylaştırmıştır. Ayrıca Doğu’dan gelen maddi yardımlar da Sovyetler Birliği üzerinden Türkiye’ye gelmiştir.
Kaynakça
Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), Alkım Yayınevi, İstanbul,2006.
Armaoğlu, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1983.
Carr,E.H, Sovyet Rusya tarihi, Bolşevik Devrimi 1917-1923 Cilt III, Türkçesi: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul,2004.
Cristman, Henry.M, Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings, , Google books http://www.google.com/books?hl=tr&lr=lang_en|lang_tr&id=Qk_A74ZnjNMC&oi=fnd&pg=PA1&dq=LEN%C4%B0N&ots=oDPiDO831o&sig=7Otwm4facJtQ-Pt3Mpkm4O5-mUM#v=onepage&q&f=false, E.T : 05 Nisan 2010 Pazartesi, 00:07:33.
Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955.
Sonnotlar
[1] Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955. S.66,67
[2] Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), Alkım Yayınevi, İstanbul,2006. S.791
[3] A.g.e s. 791
[4] Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955. S.60
[5] A.g.e s 58
[6] Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955. S.61
[7] A.g.e s.57
[8] Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), Alkım Yayınevi, İstanbul,2006. S.793-797
[9] Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955. S.85
[10] Armaoğlu, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1983, s.132
[11] A.g.e s.132
[12] Carr,E.H, Sovyet Rusya tarihi, Bolşevik Devrimi 1917-1923 Cilt III, Türkçesi: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul,2004, s. 13
[13] A.g.e s. 13
[14] A.g.e s. 19
[15] A.g.e s. 20
[16] A.g.e s. 22
[17] A.g.e s. 22
[18] A.g.e s. 255
[19] Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955. S.163,164
[20] A.g.e.,s. 164
Hits: 419