
Millî Mücadele’de Osmanlı Topraklarına Gelen Bolşevik Albayların İnanılmaz Sırrı
- 22 Mayıs 2020
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; MGM Tarih
- 5
- Facebook10
- Twitter15
- WhatsApp5
- LinkedIn30
- Telegram0
- Paylaşım
Millî Mücadele’nin başlangıcından itibaren Atatürk başta olmak üzere milli kuvvetlerle temasa geçen Bolşevik Albayların veya temsilcilerin hikayelerini duymuşsunuzdur. S.İ. Aralov gibi resmi olarak gelenlerden bahsetmiyorum. Bunların ziyaretlerinin kayıtları birçok resmî belgede de mevcuttur. Dahası bu kişilerin Türkiye’de geçirdiği günlerle ilgili anıları da yayınlanmış ve Türkçe’ye çevrilmiştir. Ancak bazı kişilerin görüştüklerini veya Atatürk’ün görüştüğünü iddia ettikleri ve Anadolu hareketi ile temas kurmak için gizlice geldikleri söylenen kişilerin Türkiye’ye gelip gelmediği hakkında çok net bilgiler bulunmamaktadır.
Türkiye’ye gizli olarak geldiği iddia edilen kişilerden en çok gündeme geleni Rus Albay Mudiyeni (veya Mudiyeny)’dir. Bu kişi ile ilgili iddiaların temel dayanağı, bir dönem Teşkilat-ı Mahsusa’nın başkanlığını da yapmış olan Hüsamettin Ertürk’ün anılarıdır. Ertürk, bu kişi ile Mustafa Kemal Paşa arasında Atatürk’ün Samsun’da kısa süre kaldıktan sonra gittiği Havza’da uzun görüşmeler yapıldığını, bu görüşmelere dair bilgileri ise Fevzi Çakmak ve Atatürk’ün yaverlerinden Cevat Abbas’tan aldığını söylemektedir. Ancak dönemin koşulları ve diğer belgeler göz önüne alındığında bu görüşmenin en azından adı geçen şahısla yapılmış olması mümkün görünmemektedir. Çünkü o dönemde Kırım ve çevresi Bolşeviklerin elinde değildir. Üstelik, Fransa bazı Yunan birlikleri ile beraber Kırım bölgesine çıkarma yapmıştır. Bolşevikler Rusya’nın Batısı’na çıkan İngiliz ve Fransız askerleri tarafından da kuşatılmış durumdadır. Doğu’da ise Japonlar, Amerikalılar, İngilizler ve Fransızlar Rus topraklarına asker çıkarmışlardır. Öte yandan Beyaz Ordular her taraftan Bolşeviklere hücum etmektedir. Polonyalılarla yaşanan muharebeler de cabasıdır.
Böyle bir durumda Budiyeni’nin iç savaşı bırakıp Havza’ya gelmiş olması pek mümkün görünmemektedir. Üstelik buraya nasıl geldiğine dair bir açıklama da yoktur. Bütün Karadeniz sahilleri İngiliz gemilerinin kontrolü altındadır. İngiliz ve Fransız Donanması Karadeniz’de her türlü ulaştırma faaliyetine hâkim durumdadır. Üstelik Samsun’da İngiliz birlikleri vardır ve İngiliz İstihbaratı Tüm Anadolu’ya sızmış, oldukça doğru bilgiler almakta ve hemen hemen her şeyden haberdar olmaktadır. Bu durumda Mudiyeni veya başka bir Bolşevik temsilcisinin Havza’ya kadar nasıl gelebildiği açıklanması oldukça zor bir iddiadır.
Daha da önemlisi, Mustafa Kemal Paşa henüz isyan bayrağını açıkça açmamış ve Havza’daki faaliyetleri Yunan işgaline karşı halkın tepki göstermesine yönelik şeylerden ibarettir. Mustafa Kemal Paşa’nın Millî Mücadele’yi açıkça ilan etmesi 21/22 Haziran 1919’da yayınladığı Amasya Tamimi ile ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla henüz İngilizlerin bile haberdar olmadığı Millî Mücadele planlarından Bolşeviklerin nasıl haberdar olduğu ve bu hareketin lideri ile irtibata geçmeye kalktıkları ne akla ne de mantığa uygun bir ihtimal gibi görünmemektedir. Tabii Bolşeviklerde müneccimlik ve geleceği görme kabiliyeti varsa o başka bir durumdur.
Burada yapılan görüşmelerde konuşulanlara bakıldığında da bu konu ile ilgili iddiaların oldukça tutarsız olduğu görülmektedir. Ertürk’e göre Mudiyeni Havza’ya tek başına gelmemiştir. Bir heyetle orada bulunmaktadır. Bu heyetin başında bulunan Mudiyeni Mustafa Kemal Paşa ile kısa sürede dost olmuştur. Mudiyeni, Mustafa Kemal Paşa’ya silah, para ve cephane desteği sözü vermiş, bunun karşılığında ortak düşman olan İtilaf Devletlerine karşı Türkleri mücadeleye davet etmiştir. Üstelik Mustafa Kemal Paşa’ya, mücadeleyi kazanınca nasıl bir rejim kurulacağını sormuş ve Mustafa Kemal Paşa’da ona şuralar cumhuriyetine benzer bir yönetim kuracağını söylemiştir.
Mudiyeni ile Mustafa Kemal Paşa uzun süre görüşmüş ve hatta tehlike büyürse bir Rus kolordusunun Anadolu’ya yardıma gelmesi konusunda anlaşmışlardır. Bu sırada Rusların her yönden saldırılara maruz kaldığı ve bırakın bir kolorduyu tek bir asker göndermeye bile güçleri olmadığı dikkate alınırsa bu iddiaların ne kadar gerçek dışı olduğu anlaşılacaktır.
Ertürk’ün iddiasına göre Mudiyeni; eğer Mustafa Kemal Paşa Bolşeviklerin dediklerini yaparsa kendisine her türlü yardımı yapacaklarını, kendisinin bunu bildirmek vazifesi ile buraya geldiğini söylemiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, padişahlık ve halifeliğin kaldırılacağı da dahil bütün planlarını Mudiyeni’ye anlatmıştır. Atatürk’ün Nutuk’ta ve diğer konuşmalarında, başlangıçta planlarının tamamını en yakın arkadaşlarına bile söylemediğini ve aşama aşama uyguladığını ifade ettiği dikkate alınırsa bu iddiaların çok sonraları gerçekleşmiş olaylara göre uydurulmuş bir senaryo olduğu anlaşılacaktır. Nitekim Mustafa Kemal Paşa bu konu ile ilgili hiçbir yerde bir şey konuşmamıştır. İngilizlerden Fransız ve Amerikalılara kadar görüştüğü hemen hemen herkesten değişik konuşmalarda bahseden Mustafa Kemal Paşa’nın Mudiyeni ile görüşmesinden hiç bahsetmemesinin bir tek açıklaması olabilir; böyle bir görüşme olmamıştır. Zaten Hüsamettin Ertürk’ün bu görüşmeler hakkında bilgi aldığını iddia ettiği Fevzi Çakmak’ın yazdığı herhangi bir kitapta ve Cevat Abbas’ın yayınlanan hatıratında da bu konuda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu bilgiler sadece Hüsamettin Ertürk’ün hatıratında mevcuttur. Bu durum, bu bilgilerin doğruluğundan şüphe duyulmasına sebep vermektedir.
Ertürk, İstanbul’da Bulgaristan üzerinden gelen bir başka Sovyet temsilcisinden de bahsetmektedir. Bu kişi ile görüştüğünü ve Sovyet temsilcisinin kendisinden İstanbul’da Bolşevik teşkilatı kurmasını istediğini söylemektedir. Güya bu Sovyet temsilcisinin dediğine göre, Mustafa Kemal Paşa da Anadolu’da komünist prensiplerine göre bir hükümet kurulacağını söylemiştir. Fakat gerçek bundan çok farklıdır. Millî Mücadele hareketinin Bolşevik Rusya ile ilk temas arama çabaları Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasından sonra Mustafa Kemal Paşa’nın Lenin’e yazdığı mektupla başlamıştır. Bundan sonra karşılıklı heyetler gönderilmesi ve Rus yardımı için uzun bir süre daha geçmesi gerekmiştir.
Bir Bolşevik heyeti veya Albayı ile görüştüğünden bahseden tek kişi Hüsamettin Ertürk değildir. Albay Kazım (Özalp) Bey’de Millî Mücadele adıyla yayınlanan anılarında bir Bolşevik temsilcisi ile görüştüğünden bahsetmektedir. Bu anılarda anlatıldığına göre; 11 Eylül 1919 tarihinde sona eren Sivas Kongresi’nden sonra Heyeti Temsiliye’nin İstanbul ile Anadolu arasındaki tüm irtibatı kesmesi ve İstanbul hükümeti taraftarı sivil ve askeri yöneticileri görevden alması karşısında Damat Ferit Paşa hükümeti istifa etmiş ve Aralık 1919’da Meclisi Mebusan için seçimler yapılmaya başlanmıştır. İstanbul’da Kuvayı Milliye’ye ve milli harekete taraftar Ali Rıza Paşa hükümeti kurulduğundan, Batı Anadolu’daki cephe de rahatlamış ve yeniden düzenlemelerle Kuvayı Milliye birlikleri güçlendirilmektedir. İşte bu günlerde Balıkesir’de bulunan 61. Tümen Komutanı Kazım Bey’in yanına İstanbul’dan Bolşevik temsilcisi olduğunu söyleyen biri gelmiştir. Bu kişiyle yaptığı görüşmeyi Kazım Özalp şöyle anlatmaktadır:
‘’Bu sırada İstanbul’daki bazı Bolşevik Ruslar da bizimle temas kurdular. Balıkesir’e gelen salahiyetli bir Rus’un yanında, tercümanlık yapmak ve bir taraftan da bize faideli olmak maksadıyla bu işe girdiği anlaşılan Emrullah Bey adında (Sonradan maarif müfettişliklerinde bulunmuştur.) bir tercüman vardı. Emrullah Bey’in tercüme etmekte olduğu Bolşevik Rus bize yaptığı teklifte:
’Mücadelenizi Rus dostluğuna dayanarak devam ettireceğinizi, kapitalist âlemine karşı Ruslar ile aynı fikirde olduğunuzu ilan ederseniz, size istediğiniz kadar silah, cephane, para ve hatta Türkistanlı asker yardımı yapacaklarını’ söyledi.
Biz bunları kabul etmedik ancak, bize sorulduğunda Ruslara karşı bir düşmanlığımız olmadığını ve kendilerini dost bir komşu olarak tanıdığımızı ifade edeceğimizi belirttik. (Bu Bolşevik Rus) ayrılırken, bize gizli olarak silah ve cephane göndermeye çalışacağını vaat etti. Sonradan bu Rus’un, İstanbul dönüşünde İngilizler tarafından tevkif edilerek belirsiz bir yere gönderildiğini ve Emrullah Bey’in de bu işten dolayı İngilizler tarafından şiddetle takip edildiğini öğrendim.’’
Özalp hatıratında ayrıca; “…bazı ecnebi subaylar ve memurlar Kuvayı Milliye’nin kuruluş şekli, mevcudu ve faaliyetleri hakkında bilgi almak için Balıkesir’e geldiler. Bunlardan bazılarını cephenin belli noktalarına göndermekte ve milli kuvvetlerimizin harekâtını göstermekte bir zarar görmüyordum.”
Hüsamettin Ertürk ve Kazım Özalp’in anlatımlarına bakıldığında, gelen Bolşeviklerin söylediklerinin birbirlerinin neredeyse tıpa tıp aynı olması oldukça dikkat çekicidir. Bu ifadeler sanki Millî Mücadele’yi planlayanların ve icra edenlerin asıl amaçlarının ne olduğunu anlamaya çalışan ve bunun için ağızlarını arayan istihbarat teşkilatlarının klişe söylemleri gibidir. Önce Millî Mücadele’de çok fazla ihtiyaç duyulan silah, cephane ve para yemini atarak ilgi çekilmekte ve ardından da amaçlı bir soru sorulmaktadır. Fakat yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılabileceği gibi, bu iki subay da hiçbir şeyden şüphe etmemiş, bunların Bolşevik olduğuna inanmış ve birçok askeri bilgiyi ve gizli bağlantıları ifşa etmekten çekinmemişlerdir.
Halbuki Ertürk, istihbarat ve karşı istihbarat gibi görevlerden sorunlu temel kurum olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın başkanlığını yapmış ve bu tür görevleri Kuzey Afrika’dan Kafkasya ve Ortadoğu’ya kadar geniş bir bölgede birçok defa ifa etmiş birisidir. Kazım Özalp de 1. Dünya Savaşı’nda Ermenilerin Van isyanı sırasında şehirdeki jandarma kuvvetlerinin komutanlığını yapmış, istihbarat ve karşı istihbarat konularında eğitimli ve tecrübeli bir kişidir. Üstelik Millî Mücadele sırasında Balıkesir’de Milli Kuvvetlere komuta ederken bu tecrübesinden sık sık yararlanmıştır. Örneğin İngiliz Kemal olarak bilinen ünlü Türk casusunu bir yabancı kılığında İzmir’e göndermiş, Anzavur İsyanı sırasında ise Mr. Düri isimli Amerikan temsilcisi olarak Bandırma’ya göndermiştir. İngiliz Kemal bu kimlikle Bandırma’da büyük bir itibarla karşılanmış ve hatta Anzavur ile görüşerek ondan birçok bilgi almayı başarmıştır.
Buna rağmen, İngiliz istihbaratının her ikisini de aynı şekilde oyuna getirdiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu heyetlerin bazılarının Bolşevik Rus değil de İngiliz istihbarat teşkilatının ajanları olduğu yayınlanmış İngiliz gizli belgeleri ile de teyit edilmektedir. Bu belgeleri Londra’da yaşayan ve kendisini bizzat tanıma fırsatı bulduğum Profesör Doktor Selahi Sonyel ortaya çıkarmıştır. Kendisi ile 2008-2010 yılları arasında Londra’daki Kıbrıs Türklerinin bir derneğinde, elçilik resepsiyonlarında ve başka ortamlarda görüşerek sohbet etmiştim. Hatta Genelkurmay Basımevinde basılan bir kitabı kendisine ulaşmadığı için benden durumu öğrenmemi istemiş, ben de kitabın basıldığını öğrenip Ankara’dan getirtmiş ve kendisine teslim etmiştim.
Sonyel’in konu ile ilgili olarak İngiliz arşivlerinde bulduğu evrak, ilk olarak Nisan 1973 tarihli Belleten Dergisi’nin 27. Cildinin 146. sayfasında yayınlanmıştır. Yazar, aynı belgeyi Türk Tarih Kurumu tarafından 1995 yılında basılan Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri isimli kitabının 48. ve 49. Sayfasında da yayınlamıştır. Şimdi bu belgeyi adı geçen kitaptan aynen aktaracağız.
“61. Tümen Komutanı Albay Kazım’ın İngiliz İstihbaratınca nasıl aldatıldığını gösteren İngiliz gizli istihbarat belgelerinin Türkçe çevirisi aynen şöyledir:
İstanbul’daki İngiliz Genel Karargahı’ndan (General Milne’den) Savaş Bakanlığı’na gizli yazı No. I. 7579, 29 Ekim 1919:…Mustafa Kemal’in (Bolşevikler hakkındaki) kişisel görüşleri henüz sağlanmadı ama XVI. Kolordu Komutanı Kazım’ın bir Bolşevik delegesine açıkladığı görüşler şöyledir: Kazım Bolşeviklerin programına sempatisi olduğunu ama onların görüşlerinin çevreye yayılmasının Türkler için olanaksız olduğunu, çünkü bunu Türkleri zulme tabi tutmak için Kafkasların açılmasına yol açarak Türkiye’nin düşmanlarına yardımcı olabileceğini, Türklerin her yanda düşmanlarla çevrili bulunduklarını, sonra, Türk halkının henüz Bolşevik savından haberi bile olmadığını, yalnız ulusal ve dini duygularla etkilendiğini, dolayısıyla Bolşevik propagandasından yana olmadığını, çünkü bunun kendi yetkisini etkileyerek halkı, kendisinin bir hain olduğunu düşünmeye sevk edebileceğini söyledi. Sözlerini sürdüren Kazım, karşılıklı (?yardımlaşmaya) gereksinildiğine ve Bolşeviklerin silah ve para sağlamaları gereğine değindi. Ruslarla Ulusçular arasındaki ilişki konusunda ek bilgi sağlanmaya çalışılıyor.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Masası yetkililerinden W.S. Edmonds, 11 Kasım’da bu belgeye şu derkenarı not ediyordu:
Türkler, Türkiye dışındaki Bolşeviklikten memnundurlar ama kendi yetkililerinin bulunduğu bölgelerde pek çok Bolşeviklik istemiyorlar.
N.D. Peterson adlı başka bir yetkili ise şunları ekliyordu: Basın haberlerine göre Mustafa Kemal Moskova ile ilişki kurmuştur.
İstanbul’daki İngiliz İstihbarat Subayı Binbaşı W.N. Hayy’ın 18 Kasım’da Londra’daki İngiliz Askeri İstihbarat Şefi Tümgeneral Sir W. Thwaites’e gönderdiği şu gizli yazı oldukça ilginçtir:
İstanbul’daki küçük bir zümrenin, görünürde Sovyet yönetimi adına ulusçu önderlerle, özellikle Mustafa Kemal Paşa ile ilişki kurmaya çalıştığı, 1919 Eylül’ü sonlarına doğru dikkatimize sunuldu. Bir ajan bu zümrenin toplantılarına sokulmayı başardı. O ve bir başkası, İstihbarat Servisi’nin talimatıyla davranarak bu zümrenin elçileri sıfatıyla Anadolu’ya gitmeyi gönüllü olarak kabullendiler. Ayrılmadan önce Bolşevik olduklarına dair kendilerine takdim mektubu ve ayrıca Mustafa Kemal’e veya herhangi bir ulusçu öndere verilmek üzere basit şifre ile yazılı bir mesaj verildi. Ajan, Balıkesir’de 61. Tümen Komutanı ve Kolordu Komutan Vekili Kazım Bey’e takdim edildikten sonra 21 Ekim’de İstanbul’a döndü. Bolşevizm konusunda Kazım Bey şu demeçte bulundu: Kişisel olarak Bolşevik programına karşı sempatim vardır, ama Bolşevik görüşler bizce olanaksızdır.
Bu belge 18 Aralık’ta İngiliz Askeri İstihbarat Şefi Tümgeneral Sir W. Thwaites’ce No. B. I/7152 (M.I.2) sayılı yazıya ilişik olarak İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderiliyor; yazıda Albay Kazım’la görüşen ajanın raporu görünürde epey abartmalı olmakla birlikte ilginç ve muhtemelen doğru olarak nitelendiriliyordu.”
Bu belgelerden ve Kazım Bey’in anılarından; İngilizlerin bir ajanı Bolşevik temsilcisi maskesi altında Balıkesir’e gönderdikleri, Kazım Bey’in bu oyunun farkına varamadığı, İngilizlerin temel olarak Milli Hareket’in Bolşeviklerle ilişkisinin durumu ile Bolşevikliğe temayülünü öğrenmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır. İngilizlerin, maske mazereti çok iyi uyguladıkları gibi ilgili ajanları İstanbul’a gelince tutuklayarak bu maskenin inanılırlığını daha da artırdıkları görülmektedir. Bu olayda tercümanlık görevini yapan ve yukarıdaki bilgilerden İngiliz istihbaratı için çalıştığı anlaşılan Emrullah Bey’in, Kazım Özalp’in verdiği bilgiye göre, sonradan Maarif Müfettişliklerinde bulunması oldukça önemlidir.
Tüm bu bilgilerden, İngiliz istihbaratının Tüm Osmanlı topraklarında hâkim ve etkili bir durumda olduğu anlaşılmaktadır. Hatta başka bazı belgelerden anlaşıldığına göre, Büyük Millet Meclisi’ndeki gizli görüşmeleri bile anında öğrenebilmişlerdir. Bu sayede İngilizler, Anadolu’daki Milli Hareketi daha ilk gününden itibaren doğru bir şekilde anlamışlar ve bu durum ülkelerine gönderdikleri raporlar ve diğer gizli evraklara da yansımıştır. Bu örnekte görüldüğü gibi, Kazım Bey gibi tecrübeli birini bile kandırmayı ve Kuvayı Milliye hakkında detaylı bilgi edinmeyi başarmışlardır. Bu durum, Hüsamettin Ertürk’ün Bolşevik temsilcisi zannederek görüştüğü kişinin de bir İngiliz ajanı olabileceğini göstermektedir.
Mustafa Kemal Paşa’nın Havza’da görüştüğü iddia edilen Mudiyeni olayı ise bunlardan biraz farklı bir durum gibi görünmektedir. Çünkü Mustafa Kemal Paşa ile kaynak gösterilen Fevzi Çakmak ve Cevat Abbas böyle bir görüşmeden hiç bahsetmemiştir. Üstelik Mudiyeni’nin o dönemde Havza’da bulunması hem Rusya’nın durumu hem de İngilizlerin Karadeniz sahil bölgesinde çok gelişmiş bir istihbarat teşkilatı bulunması sebebiyle mümkün görünmemektedir. Fakat iddia edilen bu görüşmede yapıldığı söylenen konuşmalardaki Bolşevik söylemleri, İstanbul’da Hüsamettin Ertürk’ün görüştüğü Bolşevik temsilcisi ve Kazım Bey’in görüştüğü Bolşevik temsilcisinin söylemleri ile hemen hemen aynı paraleldedir. Bu durum, eğer Mustafa Kemal Paşa Havza’da biri ile görüştüyse, bu kişinin de İngiliz istihbaratının bir adamı olabileceği izlenimi yaratmaktadır. Yine de bu konu hakkında herhangi bir kayıt bulamadığımdan, böyle değerlendirme sadece bir spekülasyondan ibaret kalacaktır.
Ancak Ne Mustafa Kemal Paşa’nın ne Hüsamettin Ertürk’ün ne de Kazım Özalp’in bir Bolşevik temsilcisi ile görüşmediklerini söylemek için sanırım yeterli kanıt mevcuttur. Kazım Bey’in görüştüğü kişinin Bolşevik olmadığını yukarıda verdiğimiz İngiliz arşiv belgeleri açıkça göstermektedir. Ertürk’ün İstanbul’da görüştüğü ve Bolşevik olduğu iddia edilen görüşmeci, Bolşevik rejimini kabul etmelerini, bunu yaparlarsa Rusya’nın silah, teçhizat ve para yardımında bulunacağını söylemektedir. Bu durum, onun da Kazım Bey’in görüşmesinde olduğu gibi aynı kaynaktan yollanan biri olduğunu göstermektedir. Öte yandan Rusya ile kurulan resmi temasların belgelerine bakıldığında, Bolşeviklerin Anadolu hareketinin milliyetçi ideolojiye dayandığını başından itibaren bildikleri ve hiçbir zaman Bolşevikliği kabul edin o zaman size yardım ederiz şeklinde bir davranış içinde olmadıkları görülmektedir. Dolayısıyla Ertürk’ün görüştüğü kişinin Bolşevik olma ihtimali de yok gibidir. Mustafa Kemal Paşa’nın Havza’da bir Bolşevik heyeti ile görüşmüş olması ise her hâlükârda mümkün görünmemektedir.
Hits: 156
Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa’yı Samsun’a Kim...
- 18 Mayıs 2020
Savaş ve Strateji Kavramları Çerçevesinde Milli Mü...
- 24 Mayıs 2020