
Propaganda Vasıtası Olarak Sosyal Medya
- 28 Temmuz 2020
- Dr. Mehmet Çanlı
- Başlık; Küresel Sorunlar
- 2
- Facebook10
- Twitter15
- WhatsApp5
- LinkedIn15
- Telegram0
- Paylaşım
Günümüzde hemen her yaştan insanın bir akıllı telefonu veya bilgisayarı bulunmaktadır. Bunun bir sonucu olarak çoğu insan; facebook, twitter, instagram vb. sosyal medya sitelerinde hesap açmıştır ve zamanının önemli bir kısmını bu hesaplarını takip etmekle geçirmektedir. Ayrıca bu hesaplarında, olur olmaz her şeyi paylaşmaktadır. Dolayısıyla herhangi bir kişinin sosyal medya hesaplarını detaylı bir şekilde inceleyince, o kişinin profilini çıkarmak mümkündür.
Profil derken; eğitim düzeyini, medeni durumunu, kişisel zevklerini, aile yapısını, yediğini, içtiğini, dini veya siyasi görüşünü, ilgi alanlarını, duygusal yapısını ve hatta aşk hayatını, yani kısaca bir insanı olduğu kişi yapan hemen hemen her şeyi kastediyorum. Bunu, falcıların sıklıkla kullandıklarını duydum. Siz isminizi yazdırıp fal baktırmak için sıra beklerken, bir kişi sizin sosyal medya hesaplarınızda kısa bir araştırma yapıyor, bunu kulaklıktan falcıya söylüyor, siz içeri girince falcı bu bilgilere göre sizin hakkınızda edindiği bilgileri kullanarak oldukça tutarlı görünen şeyler söylüyormuş.
Bu bilgileri kullanan sadece falcılar değil elbette. Sosyal medya sitelerinin kendileri başta olmak üzere birçok kişi, şirket, istihbarat teşkilatı, tarikat, cemaat ve bazı resmî kurumlar da bu bilgileri kullanıyor. Sosyal medya veya alışveriş sitelerine girdiğinizde, bir gün önce internetten sipariş ettiğiniz kitabın benzerlerinin reklamlarının karşınıza çıktığını görmüşsünüzdür. Bu durum; söz konusu sitelerin, yazdıkları bir algoritmayla sizin ilgi alanlarınızı kaydettiğini, yani hakkınızda bir nevi biyografik istihbarat topladığını, bu bilgileri depoladığını ve istediği gibi kullandığını göstermektedir.
Bu yöntem oldukça ucuz, risksiz ve güvenilir bir bilgi toplama yöntemi olduğundan, muhtemelen istihbarat servisleri de artık casus filmlerinde izlediğimiz yöntemler yerine biyografik istihbarat için sosyal medya hesaplarını ve internette yaptığınız işlemleri kullanmaktadır. Aynı yöntemi Türkiye’deki güvenlik güçleri ve istihbarat teşkilatlarının da yaptığını söylemek yanlış olmayacaktır. Zaten hükümet ve bazı üst düzey devlet görevlileri aleyhinde sosyal medyada yaptıkları paylaşımlar yüzünden yargılananlar olduğu, zaman zaman basın organlarına kadar yansımaktadır.
Bu durum, sosyal medyada yazdığınız her şeyin, beğendiğiniz her paylaşımın ve yaptığınız her yorumun, hatta internet üzerinden satın aldığımız her ürünün birileri tarafından takip edildiğini ve bir gün takip edenlerin çıkarları doğrultusunda sizin karşınıza çıkabileceğini göstermektedir. Türkiye’de birçok kişi, bunun sonuçlarını FETÖ kumpasları döneminde acı tecrübelerle öğrenmiştir. Bu sebeple, sosyal medyada yaptığımız her şeye dikkat etmek gerekmektedir. Bu konu, kamuoyunda da sürekli olarak tartışıldığından daha fazla üzerinde durmaya gerek görmüyorum. Bunun yerine, çok daha tehlikeli bir husus hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Bu husus sosyal medya vasıtasıyla yapılan propaganda ve psikolojik harekât faaliyetleridir.
Yukarıda bahsettiğimiz sosyal medya hesapları üzerinden yapılan analizler ve profil çıkarma faaliyetleri sadece bireysel bazda yapılmamakta; bölgelere, dinlere, mezheplere, siyasi görüşlere ve diğer benzer hususlara göre ülke çapında da yapılmaktadır. Bundan maksat, hedef kitleye uygun mesajlar hazırlamak, bu mesajları sosyal medyada yaymak ve bu şekilde propaganda yapmak için bir altyapı oluşturmaktır.
Nitekim bu şekilde yapılan toplumsal profil oluşturma çalışmaları sonucunda hazırlanıp yayınlandığı görüntüsü veren bazı paylaşımları sosyal medyada görmek mümkündür. Bu paylaşımları yapanlar iyi bir çalışma yapmış gibi görünmektedir. Yapılan paylaşımlardan anlaşıldığı kadarıyla bu odaklar, yaptıkları çalışmalar sonucunda toplumumuzun okuma alışkanlığının zayıf olduğunu, internet ortamında yazılan ilgi çekici şeylere karşı insanların bir zafiyeti olduğunu, bununla birlikte bunların ya sadece başlıklarını veya ilk birkaç cümlesini okumakla yetindiğini anlamış olmalıdırlar. Ayrıca, internet ortamında yayınlanan ve çok sayıda kişinin yorumlarıyla desteklenen yazıların doğru olduğu yönünde genel bir kanaat olduğunu, hiç kimsenin bu tür yazıların doğruluğunu araştırmadığını da tespit ettikleri anlaşılmaktadır. Çünkü paylaşımları bu esaslar dikkate alınarak hazırlanmış gibi görünmektedir.
Örneğin son zamanlarda Alevilerin Türk (Türkmen) olmadığını, Aleviliğin bir Anadolu inancı olduğunu, İslam’la alakası olmadığını, antik dönemdeki bazı Anadolu inançlarının devamı olduğunu iddia eden paylaşımlar yapılmaktadır. Hatta bu konuda bir kitap bile yazılmış ve yayınlanmıştır. Bu kitap olayı ve kurulan internet siteleri vasıtasıyla yayınlanan yazılar, bazı cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının da uyguladıkları bir yöntemdir. Önce biri hiçbir belgeye dayanmayan ve tamamen uydurma bir kitap yazıyor, bir süre sonra bu kitabı kaynak olarak gösteren bir başka kişi yeni bir saçma sapan kitap yazıyor. Zamanla bu konuda herkesin birbirini kaynak gösterdiği çok sayıda kitaptan ve internet yazısından meydana gelen bir literatür oluşuyor. Bu tür bilgileri sık sık paylaşan kişilere, iddialarının temelsiz ve dayanaksız olduğunu söyleyince, hemen oluşan literatürdeki kitapları ve internet sitelerindeki yazıları kaynak gösteriyorlar. Halbuki onlarca kitap ve yayının hepsi, temelde o ilk yazılan uydurma kitaptan türetilmiş bilgiler içermektedir.
Bunları sadece bir tahmin olarak söylemiyorum. Konuyu biraz araştırınca, bu iddiaların arkasında bazı yabancı istihbarat teşkilatlarının olduğu duyumları aldım. Örneğin PKK’lılar Almanya’da, Alman istihbaratının kontrol ve desteği ile bir sözde Alevi derneği kurmuşlar ve bu dernek vasıtasıyla Alevileri Türk ve İslam kökenlerinden koparmaya çalışıyorlarmış. Sadece Kürtçü bölücülük yaparak ülkeyi bölmeyi başaramadıklarından, Türk halkını din ve mezhep temelli olarak da parçalamaya çalışıyorlarmış.
Aslında bu tür çabalar yeni de değildir. Emperyalist devletler, Türkiye’yi bölmek için Osmanlı devletinin son döneminde de Aleviler üzerinde yoğun bir şekilde çalışmışlardır. Amerikan ve İngiliz misyonerler, özellikle Tunceli ve çevresinde yoğun şekilde çalışarak bu bölgedeki insanların antik dönemden kalma arkaik toplumlar olduklarını, daha sonra Hristiyanlığı kabul ettiklerini, Türklerin baskısı ile sadece görünüşte Müslüman aslında ise Hristiyan olduklarını iddia etmişlerdir. Allah-Muhammed-Ali üçlemesini, İsa-Ruhül Kudüs ve Tanrı üçlemesi ile özdeşleştirerek, Hristiyan inancının devam ettiği, sadece isimlerin değiştiği propagandası yapmışlardır. Günümüzde basın organlarında, bu bölgede Hristiyanlığa geçen kişilerde artış olduğu haberlerinden, o zamanlar yapılan propagandaya yeni iddialar ilave edilerek bugün de devam edildiği ve bu propagandanın etkili olduğu anlaşılmaktadır. İnsanlarımızın bazılarını “Siz aslında Ermeni kökenlisiniz.” veya “Siz aslında eski Hristiyanlardan geliyorsunuz.” diyerek kandırıyorlar. Halbuki son zamanlarda mezar taşları üzerinde yapılan çalışmalar, bu bölgedeki insanların Orta Asya Türk geleneğinden ve kültüründen geldiğini göstermektedir.
Aynı şey Karadeniz bölgesinde de yapılmaktadır. Bu çabalar büyük bir sonuç vermese de aslen Türk olduğu halde bazı insanları Pontus kökenli olduklarına inandıran Yunan propaganda mekanizması, onlara kendi hazırladıkları uydurma kitapları vererek kendi adları ile yayınlatmaktadır.
İnternet ortamında yapılan bu tür yayınlar sadece yabancı merkezlerden değil, bazen “yerli ve milli” olduğu görüntüsü veren merkezlerden de paylaşılmaktadır. Bu kapsamda, “Nasıl olsa kimse aslını araştırmaz.” diye onlarca uydurma paylaşım yapılmaktadır. Sosyal medya kullanıcılarının çoğunun sadece sloganlara itibar gösterdiklerini, birkaç cümleden uzun metinleri genellikle okumadıklarını bu tür paylaşımlar yapan çevreler iyi analiz etmiş görünmektedir. Çünkü yapılan propagandalarda “Amaçlı Seçim” diye ifade edilen bir tekniği de kullanarak bu analizlerden elde edilen bilgilere uygun şekilde propaganda amaçlı içerikler üretilmektedirler.
Amaçlı seçim tekniği, en basit anlatımla, bir olayın tamamını değil belli bir amaca hizmet eden bir kısmını seçerek anlatmak veya bir kitabın tamamını değil, amaca hizmet edecek bazı cümleleri seçerek insanlara söylemektir. Böylece anlatılan olayın aslından çok farklı bir şekilde anlaşılmasına çalışılır. Bu maksatlarla seçilen cümleler tahrif de edilebilir. Böylece, adı geçen kitabın tamamını okumayacağı bilinen insanların, seçilen bir veya birkaç cümleyi okuyunca kitabın genelinde benzer görüşlerin savunulduğunu düşünmesi sağlanır. Bu tür propaganda teknikleri, özellikle araştırma ve okuma alışkanlığı olmayan toplumlarda oldukça etkili olmaktadır.
Bu sebeple, sosyal medyada paylaşılan şeylerin kesin doğru olduğunu düşünerek hareket etmemek gerekmektedir. Çünkü bunların çoğu olmasa da önemli bir kısmı içerde veya dışarda konuşlu değişik çevrelerin propaganda maksatlı paylaşımlarından ibarettir. Bu sebeple, gördüğünüz her paylaşıma inanmayın. Ayrıca sosyal medyayı arkadaşlarınızla dertleşeceğiniz, düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz bir yer olarak da görmeyin. Çünkü sosyal medya öyle bir yer değildir. Orada söylediğiniz hiçbir şey sadece arkadaşlarınız tarafından okunmaz. Çok değişik çevrelerce okunur ve analiz edilir. Sonra da bu analizler yapanların amaç ve çıkarları doğrultusunda size karşı kullanılır. Sadece yasal olarak kullanılmaz, sizin zihninizi iğfal etmek için propaganda maksadıyla da kullanılır ve siz çoğu zaman bunun farkına bile varmazsınız. Unutmayın sosyal medya, sadece yazılanların bir kısmı değil karşınızdaki kişilerin isimlerinin de önemli bir kısmının doğru olmadığı bir alandır. Her şeye şüpheyle bakmakta fayda var. Çünkü şüphe, insanı rahat koymaz ama çok beladan da korur.
Hits: 204
Stratejide En Önemli Karar Anı: Dönüm (Doruk) Nokt...
- 15 Temmuz 2020
EMEKLİ EDİLEN ALBAYLAR
- 26 Ağustos 2020