
EMEKLİ EDİLEN ALBAYLAR
- 26 Ağustos 2020
- Güven Kaya
- Başlık; Güncel
- 53
- Facebook95
- Twitter40
- WhatsApp525
- LinkedIn35
- Telegram0
- Paylaşım
26.08.2020 / ANAKARA
Basın-yayın organlarına TSK emekli edilen albay sayısının çok olduğu ve bunun bir kıyım olarak değerlendirilebileceği bilgisi düştü. “Duyduğunun onda birine, gördüğünün yarısına inan” darbımeseli düstur edinildiğinden, olaya tüm açılarından bakmak zorunluluktur. Bu gibi bilgilere erişmek çok zor olduğundan, sadece, elde edilenlerle yetinmek ve onların üzerinden yorum yapmak mümkündür. Bu sıkışmışlık içinde elde edilenler çerçevesinde mevcut durum incelenmiştir.
Ama önce biat etmekten başka hiçbir şey bilmeyen insanları subay yapma gayretinde olan mevcut zihniyetin yaptığı ve albay kıyımı olarak adlandırılan konuya bakış açımızı şekillendirecek yaşanmışlıkları gözden geçirmekte sonsuz fayda var:
1.Mevcut zihniyetin kurduğu, TSK ve onun mensuplarına bakış açısını en net şekilde ortaya koyan “Sayın Öcalan fikirlerinden dolayı değil aldığı ‘kellelerden’ dolayı içerde yatıyor” cümlesi. Teröristler şehitlerimize leş derken, onlara açılım/çözüm süreci ile şehirlerin altını patlayıcı deposu haline getirme serbestliğini armağan eden kişinin kelle demesi hiç farklı değildir.
2.Bir kaç Mehmet öldü diye meclis açılmaz özlü sözü
3.TSK’yı tasfiye etmek “görevi” ile kurgulanan ve adı, Türkün Kurtuluş Destanını karalamak üzere, Ergenekon konan saçma davayı desteklemek maksadıyla söylenen “ben bu davanın savcısıyım” itirafı.
4.Hakkında hem yurtiçinde hem de yurtdışında her türlü söylentinin dolaştığı ve asıl maksadı laik ve cumhuriyetçi subayları tasfiye etmek olan; kendine yıllarca hizmet eden, kendi terfi ettirdiği köle kılıklı adamlar eliyle bizzat yapılan ama yönetmen koltuğunda mevcut zihniyetin oturduğu, her anıyla danışıklı döğüş kokan darbemsi cinnetten sonra edilen “bu darbe Allahlın lütfudur” itirafı. Öncesinde denmeyen ama sonrasında denen ve içinde iyelik barındıran “ordumuz” kelimesi. Oysa öncesinde bu orduya askerlik yapılmaz diyordu. Ayrıca bu ordu kimsenin ordusu değildir, Türk Ordusudur.
5.“Türkiye’nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde, meclis; meclisi ikna ettiğimizde, ordu; orduyu ikna ettiğimizde, yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz.”
Evet, yukarıdaki cümleler 2006 yılında CIA Türkiye şefi olan Paul Bernard Henze’ye aittir. Ayrıntı için BAKINIZ. Bu cümleyi, Türk ülkesini bir engel olarak gören emperyalistler, içimizden devşirdiği birileri eli ile yaşama geçirmiştir.
6.Irak içlerinde Türk askerinin başına çuval geçirilmesi mevcut zihniyeti hiç rahatsız etmemiştir. Çünkü benzeri bir hareketi bizzat kendileri istemiştir. Bu da mevcut zihniyetin “ne notası, müzik notası mı” lafında saklıdır. Bunun böyle olduğu Ahmet Akgül[1], AKP İntihara Gidiyor Bizden Söylemesi-1, ISBN:978-9944-183-07-9, Bilge Karınca, 2007, İstanbul kimlikli eserin 270. sayfasında yazmaktadır. Devam eden sonraki üç sayfada ise konunun ayrıntıları anlatılıyor ve çevrilen dümenlerde kimlerin nasıl kullanıldıkları da söylenmeden edilmiyor. Ayrıntı için BAKINIZ.
7.Mevcut zihniyet bu ülkeye vergi verilmez, askerlik yapılmaz, bu ülkenin adalet sistemine güvenmiyoruz diyerek iktidara geldi ve tüm meslekleri bozdu. Gerçekte olmayan ama kendisinin var sandığı kendi ahlak yapısını oturtmak için çabalayıp duruyor.
Bu anımsatmalardan sonra konuyu açıklamaya çalışalım.
Önce danışıklı döğüş gecesinin öncesine gidelim.
Tüm çalışanlarının bildiği gibi, TSK’da görev yapma süresi (generaller hariç) subaylar için mezuniyetten sonra 31 yıl, astsubaylarda ise 55 yaş sınırıdır.
Albay sayısında yığılma oluyor diye 1985, ‘86, ‘87, ‘88 devreleri topluca -1 kişi bile kalmadan- emekli edilecekti. Burada anımsatmakta yarar var; bir Fetişgil projesi olduğu herkes tarafından dillendirilen bu eylemin sahibi ve uygulayıcısı o zamanın genelkurmay başkanı, şimdinin ise savunma bakanı olan yandaş vatandaştır. Bu düşünülen uygulanabilseydi yasadışı bir uygulama olacak ve 1986, 1987 ve 1988’lilerin hakkı gasp edilecekti.
Yine danışıklı döğüş öncesinde, emeklilik zamanı gelen devrelerin, çalışmasından yarar elde edilecek albaylarından, sınıf mevcutlarının %10’unu geçmeyecek kadarı, bir yıl uzatılabiliyordu.
Danışıklı döğüş gecesinin sonrasına gelelim.
Darbemsi cinnet gecesinden sonra yasalar değişti. Subaylarda görev süresi 31’den 28 yıla indirildi, gerekçesinin ne olduğu belli edilmeksizin. Ancak bununla beraber albaylarda 28 yıldan sonra 60 yaşına kadar 2’şer yıl uzatma olanağı verildi.
Uzatma işi ise şöyle oluyor; önce kişiye soruluyor iki yıl uzatma isteyip istemediği? Hayır denirse kimse zorla tutmuyor çünkü emeklilik hakkı zaten cepte duruyor. Evet denirse uzatmaya giriliyor, pek tabi ki önce sıralı amirlerin bu isteği onaylaması gerekiyor ve uzatmaya, eskiden yüksek olduğundan kimsenin şüphesi olmayan, ağustos şurasında karar veriliyor.
Uzatma kararı çıkarsa iki yıl daha görev yapma hakkı elde ediliyor. Çıkmazsa emekli olundu demektir.
Bu noktada yasaya bir kez daha bakmakta yarar var. Yasa bu konuda “ilk defa uzatılan albay devresi, mevcudunun %25’i kadarı uzatılabilir. Sonraki uzatmalarda ise kalanların % 75’i kadarı uzatılabilir.” diyor. Örneğin bir devre 100 kişi olsun. İlk uzatmaya giriyor, 25 kişi uzuyor 75 kişi emekli ediliyor. Aynı devre ikinci uzatmaya 20 kişi giriyor (5 kişi arada kendi isteği ile emekli oldu veya hayatını kaybetti diyelim). Bu 20 kişinin % 75’i uzatılabilir, o da 15 kişi eder. Aynı şekilde üçüncü uzatmada da %75 kuralı uygulanır ve bu uygulama 60 yaşa kadar gidiyor.
60 yaşını tamamlayan albay bir daha uzatmaya giremiyor. Yasa burada bir ayrıcalık tanıyor veya boşluk taşıyor durumdadır. Askeri şura zamanında 60 yaşını tamamlamadıysa, yani doğum ayı eylül ve sonrasıysa, o albay bir kez daha uzatma hakkını elde ediyor ve böylece 61,5-62 yaş arasında zorunlu olarak emekli oluyor.
BURADA BİR saplamada bulunmakta yarar var. Bu noktada, mevcut zihniyetin meşrebine uygun davranışlarını görmek olanaklı oluyor. Darbemsi geceden sonra -2016- isterse daha dün albay olmuş olsun, buna alınan erken terfiler, bilimsel dal uzmanlığı ve doktora kıdemleri dâhildir, hangi devre olursa olsun albay nüfusunun tamamı Askeri Şuraya giriyor. Önceden sadece kıdemli albaylar giriyordu. Askeri Şurada kimi istemiyorlarsa onu emekli ediyorlar. Kimi istemediklerinin ölçütünün yandaş, tarikat üyesi, dinci, partizan (gerilla manasında değil), parti üyesi ve benzeri durumlar olmaması olduğunu söylemek, yüksek zihinsel seviyeye sahip okuyucuya hakaret olduğundan burada bunu söylemiyorum. İstediklerinin ise o anda işlerine yarayacak beceri ve uygulama ustası olduğunu ve sonradan kapı dışarı edileceğini söylemek de hakaret kapsamı içinde olduğundan bunu da söylemiyorum.
Artık mevcut albay devrelerine ve yeni eklenene bakabiliriz.
Devrelerin mevcut durumuna ve devam ettirilenlerine kıdem sırasına göre bakalım:
Yeni kanun çerçevesinde darbeden sonra ilk defa 2016 yılında 1985, ‘86, ‘87, ‘88 devrelerinden uzatılmak isteyen albayların neredeyse tamamı 2 yıl uzatıldı ve bu sırada 1993 devresi o yıl albay oldu. Albay nüfusuna 1 devre eklendi. Bu devrelerin bir sonraki uzatma şuraları 2018 yılı idi.
2017 yılında ise 1989’luların 28 yılı doluyordu onlardan da hemen hemen her isteyen 2 yıl uzatıldı. Bu sene 1994’lüler albay oldu ve albay nüfusuna 1 devre daha eklendi. Etti “+2 devre.” Bu devrelerin bir sonraki uzatma şurası 2019 yılı idi.
2018 yılında ise 1990’lı albaylar ilk defa uzatma şurasına girdiler. 1985, ‘86, ‘87, ‘88 devreleri ise ikinci defa uzatılma şurasına girdi. Yine isteyen albayların neredeyse tamamı uzatıldı. Bu sırada 1995 devresi o yıl albay oldu. Albay nüfusuna 1 devre daha eklendi. Etti “+3 devre.” bu devrelerin bir sonraki uzatma şurası 2020 yılıdır.
2019 yılında 1989’lular ikinci, 91’liler ise ilk defa şuraya girdiler yine çoğunluğu uzatıldı. Bu sene 1996’lılar albay oldu ve albay devre sayısı 1 daha arttı. Etti “+4 devre.” bunların bir sonraki şurası 2021 yılıdır.
Geldik 2020 yılına. Bu sene ‘85, ‘86, ‘87 ve ‘88 devreleri üçüncü defa, 1990 devresi ikinci defa 1992 devresi ise ilk defa uzatmaya girdi. Bu sene 1997’liler albay olacak. Albay devre sayısına bir devre daha eklenecek ve edecek “+5 devre.”
2020’de 1985’lilerin tamamı emekli edildiği için 1985’li kalmadı. Albay devrelerini sayarsak 1986-1997 arası aynı anda toplam 12 farklı devre albay olduğunu görürüz.
Bu arada bir gerçeği anımsatmakta yarar var. Devre dendiğinde mezun olunan sayı artık geçerli değildir. Kimisi hastalıktan, kimisi vatan görevinde hayatını kaybederken, kimisi yine hastalıktan, firardan, yasal ayrılma yollarını kullanmaktan, gazilikten, mecburi hizmeti tamamladıktan sonra ayrılmak, emeklilik gibi nedenlerle devrelerin mezuniyet rakamları düşmüş durumdadır. Şunu anlamak gerekiyor. Her sene mezun olan yaklaşık bin kişi olduğunu kabul edersek toplamda 12.000 albay vardır diyemeyiz. Çok daha aşağı seviyelerde bir rakamı kabul etmek gerekir. Ayrıca burada konu edilen devreler ve rakamlar kara kuvvetlerine aittir, deniz ve hava kuvvetleri dâhil değildir.
İşi aritmetik üzerinden değerlendirmeye çalışalım. Elde edilen bilgiler ışığında önce sayısal veriler:
Bu sene Askeri Şuraya giren bazı devrelerin Şura öncesi sonrası sayılarına bakalım:
1985’li 15 kişiden uzatılan sıfır. 2016 yılında toptan emekli edilecekti ve zaten 31 yılı dolmuştu.
1986’lı 45 kişiden uzatılan 10. 2016 yılında 31 yılı bitmeden toptan emekli edilecekti.
1987’li 62 kişiden uzatılan 19. 2016 yılında 31 yılı bitmeden toptan emekli edilecekti.
1988’li 53 kişiden uzatılan 17. 2016 yılında 31 yılı bitmeden toptan emekli edilecekti.
1989’lu (net olmamakla birlikte) 70-80 arası. Bu sene Şuraya girmedi ama bazıları emekli edildi.
1990’lı 97 kişiden uzayan 45.
1991’li (net olmamakla birlikte) 150 civarı. Bu sene Şuraya girmedi ama bazıları emekli edildi.
1992’li 215 kişiden uzayan 128 şeklinde devre devre devam ediyor.
1997’devresi ise 530-540 kişi civarında bir rakam ile albay nüfusuna katılıyor.
Dikkat edilirse Şura kendi çıkardığı yasadaki rakamsal sınırları yok sayıyor ve neye göre belli olduğu anlaşılmayan hesaplamalarla emeklilik veya uzatma kararı veriyor.
Bu tabloda 31 yıl olan eski kanuna göre 1985’liler 4, 1986’lılar 3, 1987’liler 2, 1988’liler 1 yıl fazladan görev yapmış, 1989’lular tam zamanında emekli olmuş, 1990 ve sonrası ise 1 ile 8 yıl arasında değişen sürelerde eksik çalışmış oldular.
Gelelim işin bam teline. Kıdemli albaylığını almış, yaşını doldurmuşlar için sorun yok gibi. Ama yeni albaylar ile arkadaşları daha yarbayken, kendisi albay olup emekli edilenlerde büyük sorun var. Emeklilikte yaşa takılan (EYT) oldular, maaş ve ikramiye yok. Eşleri de çalışmıyorsa ciddi problem söz konusu. Bu açık bir hak ihlalidir. Kişi suçluysa ver mahkemeye, atılacaksa at ama kişinin haklarını gasp etme. Bunun insan haysiyeti ile bağdaşır tarafı yoktur.
Bunun yanında emekli edilenlere hiç bir gerekçe açıklanmıyor, ben yaptım oldu şarlatanlığı… Tipik bir tepeden inmeci uygulama, tam da zamanın ruhuna uygun…
Konumuz albay ve onların haksız emekli edilmeleri olduğuna göre, subayların “sınıf mevcudu-kadro” karşılama oranları ile “rütbe mevcudu-kadro” karşılama oranın ne olduğuna bakmakta yarar var. Bu bilgilere erişmek kolay olmuyor. Ancak içinden geldiğimiz için, eski de olsa, bir şekilde bazı bilgilere sahibiz. 1997 yılında, beni ilgilendiren bir konudan dolayı, piyade sınıfının mevcut-kadro oranına baktığımda karşılama oranının %23 olduğunu gördüm. Berbat bir rakam; şöyle anlatayım: bir komando bölüğünde olması gereken 4 subay yerine sadece ve sadece bir subay var demektir. Varın siz anlayın o komando bölüğünün etkinlik derecesini. “Yok, subay önemsiz deniyorsa ne demeye kadroya subay konuyor, eğer önemliyse ne demeye o subay oraya verilmiyor?” sorusu her aklı başında olanın aklına gelir ama biz burada gelmemiş gibi yapacağız, bazı alıngan bilgisiz ve beceriksizler bunu hakaret olarak almasın diye. Kara kuvvetlerinin kadro konusundaki beceriksizliği arşa taşmış durumdadır ama kimse bunu konuşmak ve düzeltmek istemez, nedense. Aslında bu konu da başlı başına bir yazıyı hak eden konudur.
1997 yılında öyleydi de şimdi daha mı farklı? Sanmıyorum bir iki puan ile bir düzelme olmuştur, o kadar ama büyük olasılıkla daha kötüye gitmiştir. Fetişgil olduğu şüphesi ile suçlu suçsuz (özellikle de Laik cumhuriyet taraftarları) önlerine kim geldiyse attılar ve tüm savaşacak kadroları yok ettiler. Asıl ses çıkartılması gereken kadro eksikliği “teğmen, üsteğmen ve yüzbaşı” rütbeleri için olan makamlardadır.
Aynı şekilde rütbe mevcudu-kadro karşılama oranı da yerlerde sürünüyordur. Olsaydı zaten, komando tugayında görevliyken, kadrosunda altı subayın olduğu ama sadece benim var olduğum bir bölüğe üsteğmenken komuta etmezdim.
Peki, bu topluca emekli edilen albay sayısının toplam albay mevcuduna oranı nedir diye hesaplarsak, karşımıza % 20-23 arası bir oran çıkar. Askeri Şurada, bir anda, elde mevcut albayların % 20-23 arasında bir oranı emekli edildi. Böylesi bir durum kadro karşılama oranını düşürmüştür.
2019 sonbaharı itibariyle elde olan bilgiye bakarsak, albaylarda kadro mevcut karşılama oranı % 60 olduğunu görürüz. Öte yandan ocak-şubat emeklilikleri sonrası bu oranın % 50-55 seviyesine indiğini değerlendirmek müneccimlik olmasa gerek. Emekli edilenlerle bu oran daha da (%20-23) düşmüş olup, yeni albay olanlarla bir miktar yükselmiştir. Kamuoyuna yansıyan bilgiye göre emekli edilen albay sayısı 624’tür. Bu sene albay olan sayısı ise yukarıda bahsedildiği gibi 530-540 arasıdır. Kıyıma uğratılan albay sayısı olan 624 rakamını kara kuvvetleri için aldığımızda arada 80-90 gibi bir açığın olduğu görülüyor. Yok, tüm kuvvetlere aitse bu rakam, aradaki açığın, kara kuvvetleri açısından, daha az ve eski kadro karşılama oranına yakın olduğu görülüyor.
Aslında, emekli edilen albay sayısından daha fazla bir şekilde mağdur edilenler üzerinde durmak gerekiyor. Mevcut zihniyet 3Y’yi kaldıracağız diyerek geldi ama görüldü ki 3Y hakkında kimse onların eline su dökemez. Nedir bu 3Y? YOLSUZLUK-YOKSULLUK-YASAKLAR.
Özlük haklarını tam olarak almadan ve hiçbir kabahat ve suçu olmadan emekli edilen albaylar yoksulluğa itilmiştir. Peki, nerede kaldı yoksullukla mücadele etmek? Onlara karşı devlet eliyle yolsuzluk yapılmıştır ve yaşam hakları yasaklanmıştır.
[1]Ahmet Akgül: http://www.millicozum.com/mc/kitaplarimiz/book/1-mill-cozum/6-akp-intihara-gidiyor-bizden-soylemesi-1
Hits: 2386
Propaganda Vasıtası Olarak Sosyal Medya
- 28 Temmuz 2020
SAKARYA’DAN İZMİR’E
- 30 Ağustos 2020