
SEDAT PEKER VE AÇIKLAMALARI-2
- 25 Mayıs 2021
- Güven Kaya
- Başlık; GüncelGündem
- 31
- Facebook15
- Twitter0
- WhatsApp275
- LinkedIn0
- Telegram0
- Paylaşım
24.5.2021 / ANAKARA
Gündemi belirleyen kişiye ve açıklamalarına -biraz da arkadan itilmem nedeniyle- seyirci kalamadığımdan yayımlanan videoları izlemiş ve konu hakkında, daha ziyade tespit mahiyetinde, yazmıştım. BAKINIZ.
O tespitlerimden bazılarını anımsatmak gerekirse, hapse girmeyeceğini, simetri takıntısı, doğru söylediği ve inandırıcı bulduğum gibi esasında göze doğrudan batan konulardı. Megaloman olduğunu da tespit etmiştim ama bunu yazmam için daha fazla bilgiye ihtiyaç vardı. O bilgiye gerek kalmadan kendisi bunu ve simetri takıntısını beşinci videoda açıkladı. Biliyorsunuz, mevcut zihniyet iktidar olduğunda hırsıza hırsız denmeyecek anlamında bir yasa çıkarmıştı. O gündür bu gündür hırsıza hırsız diyemediğimiz gibi “çalıyorlar” da diyemiyoruz, yasa var, engelliyor. Haliyle megalomana da megaloman diyemiyoruz kendi itiraf etmedikçe.
Bu arada; o yasa, neden çıkarıldığını, aradan geçen zaman içinde, milyonlarca kez gözümüze soktu. Birkaç kişi birilerine hırsız dedi isim vermeden, hemen dava açtılar. Hırsız denmeyince hırsız olmayacaklarmış gibi bir düşünceye sahiptir bu dinciler. Bunu da hatırlatmış olayım bu arada.
Özneler Değil, Genel Çerçeve Önemlidir.
Öznelere değil, öznelerin oluşturduğu genelin çizdiği çerçeveye bakmakta yarar var. Daha yaygın anlatımıyla “ağaca değil, ormana bakılmalı.”
Sedat Peker’in açıklamaları mevcut zihniyetin iktidara gelirken dediği “bu orduya askerlik yapılmaz, bu devlete vergi verilmez, bu adalet sistemine güvenmiyoruz” lafının ne manaya geldiğini çok iyi açıklıyor. Bu ülkede yapacaklarının çerçevesiydi o denilenler. Göremeyenler için artık ne gerekiyor, bilmiyorum. Mevcut zihniyet, yaratmak istediği ortam için engel teşkil eden tüm kurumları bozdu ve kişisel çıkarlarını sağlayacak her adımı daha rahat atar hale geldi. Buna, mafya babasını hapisten çıkarmak, mafya babasının mitinglerine bel bağlamak ve daha bildiğimiz, bilmediğimiz niceleri de dâhildir. Yeri gelmişken bir saplama yapmalıyım: Ülkenin gizli servisinin, kişisel istekleri doğrultusunda görev yaptığını veya yaptırıldığını söylememe gerek olmadığını düşünüyorum, doğru mudur?
Bu arada birilerinin, iktidara gelir gelmez, neden gemi sahibi olduğu, neden her geçen gün daha fazlasını satın aldığı, neden o gemilere gemicik dendiği artık daha iyi anlaşılır olmuştur. Değil mi yani “gemi var, gemicik var; oran var orancık var…”
Bu arada limanlara uğrayan tankerlerin ne kadar yük taşıdığını, nerden nereye gittiğini açıklamasını gerekli kılmayan bir yasanın da mevcut iktidar döneminde, Suriye ve Irak petrollerinin çalınması ve satılması konusunda, IŞİD ile iş birliği içinde olunduğunun Ruslar tarafından tespiti ve uluslararası ceza mahkemesine delillerinin sunulması sonrasında meclisten geçirildiğini hatırlatmak isterim. Yine Rusların çalıntı petrol taşıyan çok araçlı çok sayıda konvoyu bombalayarak cayır cayır yaktığını, sınırda hava sahasını ihlal etti gerekçesi ile düşürülen Rus uçağının, Türkiye’ye doğru gitmekte olan bir konvoyu bombalamak üzereyken düşürüldüğünü ise söylememe gerek yok sanırım.
CHP milletvekillerinden Aykut Erdoğdu, ekonomiden “buhar edilen paranın” bir trilyon dolar civarında olduğunu söylüyor. Kendisinin devlette yıllarca çalışmış bir hesap uzmanı olduğunu belirtip devam edeyim. Bir trilyon dolar bir trilyon dolar demek değildir. En azıyla %23 kurumlar vergisi ve %18 katma değer vergisinin de eklenmesi gerekir. Benim kişisel görüşüm ise çok daha fazla paranın buhar edildiği yönündedir.
Sanırım, temelinde para ve çıkar olan bu ahlaksız çerçevenin içindeki “paracı ve çıkarcı öznelerden oluşmuş bütün” anlaşılacak şekilde çizilmiş. Çerçeveye bakarken son 19 yılı göz önüne almak lazım. Para ve çıkar ilişkisi bittiğinde veya birileri saf dışı edildiğinde Omerta Yasası bozuluyormuş, bunu da öğrendik. Ayrıca bu bozulma sayesinde, o bozanın kendi örgütünden daha büyük bir örgütün üyesi olduğunu ve kapı dışarı edildiğini de öğrendik…
Kısacası iktidara gelirken o lafları söyleyenlerin oluşturduğu ahlak ve hukuk dışı bir çerçeve içinde bulunuyor tüm olanlar. Önemli olan bu çerçeveyi görebilmektir.
Stratejik Hatalar Taktik Başarılarla Giderilemez.
Öteden beridir, bunların, ülkeye hizmet değil, kendilerine hizmet için iktidar olduklarını gören gözler görüyor. Bunların seçmeni olan körler ise kulaktan dolmayla ilerliyor ve sürekli tosluyor. Zamanla ortaya tam olarak çıkacak her şey. İlk günden beri ülkede taş üstüne taş koymadılar. Koymadıkları gibi, sürekli en alttaki taşları çekerek daha önce yapılmışların yıkılmasına neden oldular. Nasıl mı? Yenilen terör örgütünü canlandırdıkları gibi üzerine birkaç tane daha eklediler. Hatta biri darbe(?) bile yaptı. Ortalıkta görünmeyen suç örgütleri fink atmaya başladı, yöneticileri cezaevinden çıkarıldı, suç örgütü yöneticileri miting düzenledi, yurtdışındaki teröristlere araba, teçhizat malzeme gönderdi, birlikte iş tutuldu… Mevcut zihniyet bu hali ile “ülkeye çökmüş” görünümü vermektedir. Halk, daha net ifadeyle bunlara oy veren seçmen, iradesini beyan edip mevcut zihniyetten kurtulmalıdır, tek çözüm yolu budur.
Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim denir. Sedat Peker için suç örgütü lideri diyorlar, olabilir. Peki, suç örgütü lideri diyenler o suç örgütü lideri ile neden fotoğraf çektirirler? Onun kendilerine destek amacıyla yaptığı mitingleri neden engellemezler? Suç örgütü liderinin toplayacağı oya ihtiyaçları mı var?
Mevcut zihniyet Sedat Peker’e “Yılan” demiş ve eklemiş “Onlarla çuvala girerseniz başınıza geleceklere razı olursunuz.” BAKINIZ. Tamam, iyi güzel, hatta harika… Demek ki başınıza geleceklere razısınız çünkü aynı çuvala siz girdiniz. Öte yandan bir insana neden yılan denir? Halk arasında yerleşmiş deyimlerden gidelim isterseniz. “Yıllarca koynumda besledim, yılan çıktı” ya da “Yıllarca koynumda yılan beslemişim.” Seç, beğen, kullan!
Kestirmeden gidelim; aslında ortalık yerde bir itiraf var. Birlikte iş tuttuklarını, beraber yürüdüklerini söylüyor tek bir yılan sözcüğü ile… Sedat Peker, Akepeye oy toplamak için miting düzenlerken yılan değildi. Kendilerine ve reise -kim oluyorsa- karşı duranları kan banyosu yaptıracaklarını, insanları ağaçlara ve bayrak direklerine asacaklarını söylerken yılan değildi. Suriye’deki, terörizmin tüm evrensel tanımlarına uyan ama ülkemi yönetemeyenlerce Suriye’nin asıl çocukları ya da öfkeli çocukları olan, teröristlere malzeme gönderirken yılan değildi. Sormak gerekmez mi, kendilerince yılan olan kişi ile koyun koyuna yıllarca yatan kimdi, gariban yurttaş mıydı?
Sürekli 90’lar diyorlar ama ülkeyi getirdikleri nokta, o kötüledikleri 90’lara rahmet okutur konumda. Dahası 90’lar dediklerini oluşturan adamla kol kolalar. Bunu kendi seçmenleri görmüyor olabilir ama aklı başında ve gözü görenler bunu görüyor ve biliyor. Bu adamların bilgisizce ettikleri her laf, yaptıkları her iş lanetleri oluyor. Aklı kıt, bilgisi olmayan, zekâsı düşük seçmenin oylarını almak için “slogan” atarak işi götürmeye çalışıyorlar ama nereye kadar. Yol bitti.
Bir zaman sonra bir dizi cinayet olursa, kimse şaşırmasın. Çünkü bu gidişin çek valfi/emniyet supabı budur. Cinayet demişken, Sedat Peker’in öldürüleceğini değerlendiriyorum en azından öldürmek için harekete geçileceğini düşünüyorum. Kendisinin bu olasılığa karşı uyanık olduğunu değerlendiriyorum.
Asıl Hedef Kim?
Dostumun dostu dostumdur, düşmanımın düşmanı dostumdur, düşmanımın dostu düşmanımdır ve dostumun düşmanı düşmanımdır derler. Acaba gerçekten öyle midir?
Bu gibi yaklaşımlarla zaman kaybetmeyip daha basitinden gidelim: dostluk yoktur çıkar ilişkisi vardır. Özneleri belli olan çerçeveyi çizenlerin ortak paydası çıkar ilişkisiydi. O bozuldu, düşmanlıklar peyda oldu. Niye bozuldu? Bence asıl mesele bu soruda ve yanıtında saklıdır. Niye bozuldu sorusuna henüz açık bir yanıt verilmiş değildir.
Sedat Peker’in çok şey bildiği ve gördüğü düşünüldü ve ondan kurtulmak istendi belki de. Yurt dışına gitmesi önerilerek, belki de gitmeye zorlanarak, çıkışı sağlandı ve bir zaman sonra da bulunduğu yerlerde rahatsız edilerek sürekli yer değiştirmesi ya da yakalanması istendi. Sırbistan-Kosova-Makedonya-Kosova-Arnavutluk-Fas-Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere gitmesi buna delildir.
Sedat Peker’in asıl hedefi, videolarda taarruz ettiği adamları etrafında toplayan kişidir. Şimdilik ona “Tayyip Abi” diyor ve ekliyor: “Zaman içinde gerçekleri görecek ve etrafını temizleyecek.” Kendisi de biliyor onları oraya onun getirdiğini ve asla temizlemeyeceğini ama aklını kullanarak -tatile matile çıkarmadı onu- bekçiyi kovma manevraları yapıyor. Bekçiyi kovma bir satranç deyimidir. Rok yapılan kanada at ve fil desteği alınarak şahın sağlam bir koruma altına alınması stratejisine, karşı tarafın stratejik yanıtı “çeşitli fedalarda bulunarak bekçileri kovması veya yok etmesidir.” Kısaca bu şekilde olan stratejide fedalar söz konusu olup tam zamanında ve yerinde yapılmalıdır. Aksi durumda stratejik hata söz konusudur. Karşı tarafın stratejisi ise önünde, sonunda yenilgi ile sonuçlanacak stratejidir. Çünkü şah hareketsizdir ve vezirin gücü iyi kullanılamamaktadır. Bu arada “vezir kim” diye sorulabilir. Bunu bilen yok çünkü vezir yok.
Şimdilik, Tayyip Abisine karşı doğrudan bir saldırısı yok. Ancak esas hedef o. O kişinin etrafına topladığı tüm adamların kirli çamaşırlarını biliyor ve onlara saldırıyor. Zaman içinde, etrafında kimse kalmadığında ya da kalanların esamisi okunmayacaklar olduğunda, doğrudan ona saldıracak ve bir anda düşürecektir. Zaten “bir tripoda, bir kameraya yenileceksiniz” derken asıl hedefi onları bir araya getiren kişidir.
“Libya’ya (bunlar tarafından) çöküldü, Nahcivan’dan Türkiye’ye açılacak, büyütülecek yola ne oldu, Dağlık Karabağ’a Ruslar çöktü (bence de öyle), kokain artık Venezuela üzerinden geliyor” derken asıl hedefin kim olduğunun işaretlerini gören gözler görüyor.
Bu bağlamda baktığımızda Sedat Peker, şimdilik, iyi gidiyor ve böyle devam edeceğinin sinyallerini veriyor.
Sedat Peker Ne Yapıyor?
Sedat Peker, bu videoları yayımlarken kendini de pek kötü bir şekilde açık ediyor. Böylelikle tabandan tabana çelişiyor.
1. Milliyetçiyim diyor ama gidip “tüm milliyetçilikleri ayaklar altına aldık” diyen kişiye biat ediyor ve ona Tayyip Abi diyor.
2. Turan-Türk birliğini kuracağız diyor ama gidip ümmetçilerle işbirliği yapıyor.
3. Troçki adlı eseri masasında bulunduruyor ve bununla, kendince, sağlam bir mesaj veriyor ama Troçki’nin tarihe mal olmuş bir sözünü aklında tutmuyor, ya bilmiyor ya da bilmezden geliyor: Ezilmişlerin milliyetçiliği olmaz. Eğer biliyor ya da unutmamış olsaydı doğuştan eziklerle aynı yerde olur muydu, pek tabi ki dediği gibi milliyetçi biriyse, eğer?
4. Solcu değilim, sağcı da değilim diyor ama öte yana geçip bir eli ile rabia, diğer eli ile kurt başı yapıyor. Böylelikle sağcılığını itiraf ediyor. İnsanlar genelde söylem ve eylem birlikteliği yaşamıyor, çelişiyor.
5.Teşkilat-ı Mahsusa’nın yüzüğünü takıyor veya masadaki fenerin üstüne koyuyor. Yere düşünce de “kaldır onu oradan, yerde kalmasın, değerlidir” diyerek kutsal olduğunu söylüyor. Teşkilat-ı Mahsusa bir İttihat ve Terakki Cemiyeti ürünüdür. Oysa biat ettiği adam, tüm vatanseverleri İttihatçı olarak niteliyor ve bu durumda kendisi de mütareke döneminin iktidar partisi olan ve her türlü düşmanlığı millete yapan, vatanseverleri asan Hürriyet ve İtilaf partisinden oluyor haliyle. Bir ittihatçı olan Sedat Peker bir Hürriyet ve İtilafçı ile nasıl bir araya gelebiliyor?
6. Kendisi simetri takıntısı olduğunu itiraf etti. Bu demektir ki daha fazla takıntısı var. Takıntılı insanlar sürekli sorun çıkarırlar ve o sorunlar hakkında kurarlar. Zamanla o kurgular altında ezilirler. Şimdilik kızı ve karısının iç giysileri konusunda takıntılı. Aslında bunlara takılmayacak gibi de değil…
“Bana neler yaptınız, bana bu yapılır mı, ha” takıntısı da var ve giderek şiddetleniyor.
7. Megaloman olduğunu da itiraf etti. Böyle birisi karşısındakilere sürekli tepeden bakar ve hele bir de bu tip bir örgüte sahipse üyelerine “gak-guk” ve hayt-huyt” yapmaktan geri durmazlar. O yüzdendir bağıra bağıra anlatması, bir anda derin nefes alması, sıkıntılı ağız-yüz hareketleri yapması, çeşitli mimik ve jestlere girişmesi, cümleleri ve kelimeleri yarıda kesmesi, dahası anlaşılır olmaması…
Megaloman olduğundan dolayı, oyun dışına itilmesi, kimilerinin kendisinin aleyhinde konuşması, evinin aranması, adamlarının yakalanmasını asla kendine yakıştıramıyor. Asıl yakıştıramadığı ise emrindeki yüzlerce adamın artık emrinde olmamasıdır. Bunu açık etmiyor ama artık o örgütün yöneticisi değil ve bir kaçı hariç kimse kendisini dinlemeyecektir. Geri planda sakladığı kaygılarından biri budur, diğeri ise biat ettiği kişinin üzerini çizmesidir.
8. Niye şimdi de daha önce değil? Birçok kişi “Şimdiye kadar neredeydin, sen de diğerleri gibi kazık atıldığında konuştun, bu mudur dürüstlük, namus?” demektedir. Asıl olan odur ki “namus, yanlış olan bir şeye, yapan kim olursa olsun o an tepki göstermeyi gerektirir, kazık atıldığında değil.” Buna mazeret olarak “ben Mesih değilim, o zaman konuşma zamanı değildi” gibi yaklaşımlar gösterilemez. Zaten ahlaklı davranmamanın mazereti olamaz.
Açıklamaları Neler ve Önem Veriliyor Mu?
Tek kelimeyle, hayır! Önem verilecek mi? Asla! Bu iktidar döneminde olmayacak böyle bir şey. Bunlar gidip de yerine gelenler ilgilenirse ve zaman aşımı da gerçekleşmemişse ilgilenileceğini değerlendiriyorum. Açıklananlar, bir gün, mutlaka açıklanacaktı. Bunu kimin yaptığı önemli değildir, yapılması önemlidir. Bazı açıklamalara bakalım:
1.Çeşitli isimler veriyor ama kimse bunlarla ilgilenmiyor.
a. Sadık Soylu. Bakanlığa çökmüş resmen. Çalışanı değilken orada müsteşar gibi oturuyormuş.
b. Emir Sarıgül,
c. Yıldırım Demirören. Bunu tutuklayacaklar diyor.
ç. Nevzat Kaya bindiği arabanın plakası içişleri bakanlığına tahsisliymiş ve hiç uyuşturucu yakalanmayan uyuşturucu operasyonundan on gün önce tahsisi kaldırılmış.
d. Abdulkadir Selvi’ye de takmış,
e. Erdal Kayapınar. Çevre bakanlığında müdürmüş ve fetişgil soruşturması kapatılmış.
f. Erkan Yıldırım’ın Karakas limanında özel yer kiraladığından bahsediyor. Erkan Yıldırım-SS ve Erkan Yıldırım-Ağar alakasından bahsediyor. Erkan Yıldırım-Halil Falyalı ilişkisinden de bahsediyor.
2. SS ve Ağar, kendi kontenjanlarından savcı ve hâkim sokmuşlar ve bunlar örgütlü suçlar savcılığında çalıştırılıyormuş. Bunu kafa karıştırıcı olarak görüyor.
SS sürekli çalıyormuş. Onun demesine göre Mübariz’in tutuklanmasını Azerbaycan istemiş. SS’nin kurduğu uyuşturucu ağını/örgütünü anlatacakmış. Köpek tasması takıp sokaklarda gezdirecekmiş. Ancak hangi ülkenin sokaklarında gezdireceği açık değil. Bunun dönüş biletiydi ama tasma takılınca bilet olamayacak ve dönemeyecek, haliyle BAE’de gezdirecek.
3. Ağar ve Korkut Eken’in Kıbrıslı önemli birini öldürttüğünden bahsediyor. Ağarın Behçet Cantürk, Hüseyin Baybaşin ve Savaş Buldan’dan (Pervin Buldan’ın kocası) sürekli para tırtıkladığını ve zamanı gelince de onları öldürttüğünü, bunların iş adamı değil uyuşturucu baronu olduğunu söyledi.
Ağarın Çorumlu bir işadamını bile PKK’ya yardım yapıyormuşsun diyerek haraca bağladığını söyledi.
4. Suriye’de çok zor durumda olunduğundan bahsetti ama kısa kesti, ne olduğu anlaşılmadı.
5. Uyuşturucu operasyonu yapılıyor ama yarım kilo bile yok, nasıl olur diyor. Kişisel görüşümü belirtmek zorundayım; evet, destek gibi olacak ama asla doğrulardan kaçmamalıyız. Bir ülkede uyuşturucu işi uzamış gitmişse bunda siyasi ayak aramak gerekir. İstatistiklere göre bir ülkeden geçen ve kullanılan uyuşturucunun en fazla %10’u yakalanıyor. O da narkotikçi polislerin gönlü olsun diye. Benim de bu konuda diyeceklerim var ancak yeri bu yazı değil.
6. Kokainin Kolombiya üzerinden geldiğini ama artık bu yolun kullanılmadığını Venezüella’dan geldiğini. Kuru yük gemilerinin doğrudan, konteyner taşıyanların ise Dominik üzerinden geldiğini söylüyor. Para trafiği Kıbrıs üzerinden yapılıyormuş ve bunu Halil Falyalı düzenliyormuş.
Bilgi açısından söylemekte fayda var, ülkemizin cumhurbaşkanı bu ülkeleri ziyaret etti, neden acaba? Daha önce giden bir başka cumhurbaşkanı yoktur.
Evet, gerçekten çok önemli bilgiler veriyor. Ancak bu verilenlerin verilecek olanlardan daha önemli olmadığını düşünüyorum. Gelecek olanlar çok daha vahimdir. Böyle devam ederse bir tripod ve bir kameraya yenilmeleri an meselesi olur. Kişisel çıkarlarını düşünenlerin halka da, hakka da hizmet etmeyeceğinin resmidir bu.
Bazı pislikler, kumpas davaları döneminde, tutuklanan askerleri işaret ederek, Türkiye bağırsaklarını temizliyor demişti. O pislikler, o suçsuz insanlar beraat ettiğinde bu laflarını geri almadılar ama yemek zorunda kaldılar. Onlardan biri de Erkan Yıldırım’ın babasıdır. Gelinen noktada bağırsakları pis olanların, temizlenmek zorunda olanların kim olduğu net bir şekilde ortaya serilmiş durumdadır.
Şekli ve şartı ne olursa olsun; o veya bu, kim açıklarsa açıklasın; tüm ahlaksızlıkların, hırsızlıkların, yalanların açıklanması ve bunlara önem verilmesi taraftarıyım. Çoğu kişi açıklayanın suçlu olduğunu söylüyor. Olabilir, ne olursa olsun ama adam doğruları söylüyor ve her doğru o yanlışı yapanları oldukları yerlere mıhlamış durumdadır. Doğruyu söyleyenin bir suçlu veya sabıkalı olması o doğrunun değerini düşürmez varlığını, ortadan kaldırmaz.
Doğrular ve gerçekler bir gün mutlaka ortaya çıkar. Önemli olan o güne hazır olmaktır.
Hits: 1577
AFGANİSTAN YAZI DİZİSİ – 6
- 23 Mayıs 2021
ZAFERE GİDEN YOLDA ATATÜRK’ÜN İSTİHBARAT FAALİYETL...
- 28 Mayıs 2021