

Editör | Güven Kaya |
Yayın tarihi | Kasım2021 |
ISBN | 978-605-4178-11-7 |
Dil | Türkçe |
Sayfa Sayısı | 400 |
Cilt Tipi | Karton Kapak |
KâğıtCinsi | 60 gr Enzo Süper Creamy |
Boyut | 13,5 x 19,5 cm |
Ağırlık | 270 gr |
27 Mayıs 1960 tarihi, siyasal ve özellikle Cumhuriyet tarihimiz içinde çok önemli bir yerde durmaktadır. Bugün saptırma amaçlı siyasal tartışmalar içinde 27 Mayıs’ı, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle aynı kefeye koyma çabaları yanlıştır; kasıtlıdır.
18. Yüzyıldan bu yana dünya siyasal tarihinde 1789 Fransız Devrimi ile 1917 Sovyet Devrimi özel önem taşırlar; geleceği etkilemişler ve şekillendirmişlerdir. Başarıyla sonuçlanan ilk antiemperyalist devrim olan Kemalizm, doğal olarak 1789 ve 1917 devrimlerinden etkilenmiştir. 27 Mayıs 1960 Devrimi ise Kemalist Devrimin devamıdır. Tıkanan demokratik düzenin önünü açmış ve halkımıza dünyaya örnek bir hukuk belgesi olan 1961 Anayasası’nı armağan etmiştir. Eğer mevcut iktidarı deviren hareket kendi halkının yararına ise ve her şeyden önemli ileriye dönükse, adı “Devrim”dir. Halkının zararına ve gerici ise adı bu kez “Karşı Devrim”dir.
Bugün yapılan sandık fetişizmi demagojiden başka bir anlam taşımaz. Hitler iktidara sandıkla gelmiştir ve kurduğu militarist diktatörlükle dünyanın felaketine neden olmuştur. Devrim kavramı ile evrensel ölçülerden yoksun “Sandık” kavramını birbirine karıştıranlar ya cahil ya da düzenbazdırlar. 27 Mayıs, 14 Mayıs 1950 tarihinde hukuksal alt yapısı olmayan ve bu nedenle tıkanan çok partili düzeni, evrensel ölçülerde bir demokrasiye dönüştürmüştür.
Bunları niye yazdım? Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisi olarak 29 Nisan 1960 ve sonrası devam eden olayları ve 27 Mayıs Devrimi’ni yaşadım. 1973 yılında CHP Milletvekili olarak parlamentoya girdiğimde Cumhuriyet Senatosu’nda yer alan Milli Birlikçilerle tanıştım. Onların içinde beni en çok etkileyenlerden biri de Suphi Karaman’dı. Karaman gardrop Atatürkçüsü denilen tutuculardan değildi. Katıksız bir Kemalist ve tam anlamıyla ilericiydi. Türkiye’nin NATO sarmalı dışında, üçüncü dünya ve Sovyet Bloku ülkelerine açılmasını hem savunur, hem de eyleme geçerdi. 27 Mayıs’a gölge düşüren ve tarihimize kara sayfa olarak geçen Yassıada Mahkemeleri’nin verdiği idam hükümlerine şiddetle karşı çıkan ve bazı arkadaşlarının o günkü Silahlı Kuvvetler cuntasının baskısı karşısında gerilemesine karşın kararının arkasında duran cesur bir kişiliğe sahipti.
Bu kitabın yazarını o günlerde ailece görüştüğümüz Karamanların evinde tanıdım. Suphi Karaman’ın çok sevdiği çocuğuydu. İlerleyen yıllar içinde Suay Karaman Jeoloji Mühendisliği ve İşletme eğitimlerini tamamladı. Lisansüstü çalışmalarını Trafik Planlaması ve Uygulaması ile Hayvancılık İşletme Ekonomisi anabilim dallarında tamamladı. Babası gibi katıksız bir Kemalist anlayış sahibi oldu. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Genel Sekreterliğini yaptı. Bugün Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, 1961 Anayasası ve Çağdaş Demokrasi Vakfı’nın Başkanı ve Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri.
Suay Karaman, gelişen ülke ve dünya olaylarını yakından izleyen bir aydın. Ülke sorunlarıyla deyim yerinde ise sarmaş dolaş! Düşüncelerini yazdığı sürekli yazılarla topluma yansıtıyor. Bu kitap bu çabaların somut göstergesidir. 7 Ocak 2008 tarihinden 27 Aralık 2010 tarihine kadar, Ulus, Cumhuriyet, Teori, İlk Kurşun gazete, dergi ve sitelerindeki yazılarından oluşuyor. Dış politikadan, eğitime, ekonomiden, güncel siyasal gelişmelere uzanan yazıları okuyunca belleğiniz tazeleniyor ve nereden nereye geldiğimizi bir kez daha anlıyorsunuz.
Bu kitap ilerde siyasal tarihimizi araştıranlara ve değinilen konulara ilgi duyan okuyuculara önemli katkılarda bulunacaktır.Kemal AnadolKasım 2019, izmir
önsözü ile başlayan eser, Josip Broz Tito’nun sözleri ile son bulan eser yayınlanmıştır.
“Dünyanın geleceği bağımsız ülkelerin elindedir. Bugün bağımsız ülkeler sıralamasında ülkemiz başı çekiyor. Dünya savaşlarından sonra kurulan büyük Yugoslavya Federasyonu, emperyalistlerin emellerini Doğu Avrupa’nın ortasında kesmektedir. Ancak, ülkemiz kristal bir küredir. Ben Josip Broz Tito, bu küreyi ellerimle tutarak değil, alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim nefesim tükendiğinde, hemen birisi gelir ve bu görevi devralır. Yoksa kristal küre yere düşer ve tuz buz olur. İşte o zaman dünyanın kaderinin korunması başka bağımsız ülkelere kalır. Dünyanın geleceğinin korunması Anadolu’ya düşer. Anadolu’da Kemalistler tarafından kurulan devletin temel özelliği bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu, dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına alır.”
Hits: 136
ÜÇLÜ ÖRGÜT, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ-6284 S.Y., MASONLU...
- 13 Kasım 2021
Neo- Liberalizm Ne İstiyor?
- 18 Kasım 2021