
PARALI ORDULAR GERİ Mİ GELİYOR?
- 21 Aralık 2021
- Dr. Nihat Akçay
- Başlık; Kültür ve SanatMakaleler
- 9
Son günlerde Libya’daki gelişmeleri takip edenlerin sıkça duydukları sözlerden birisi ” Libya’daki tüm yabancı ülke birliklerinin ve paralı askerlerin geri çekilmesi” diyebiliriz[1]. Burada sözü edilenin, Rus Wagner grubu, Irak’tan götürüldüğü iddia edilen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) elemanları[2] ve Afrika’nın içlerinden getirilen çeşitli kabile askerleri olduğu haberleri de yerli ve yabancı basında yer almaktadır. Yine aynı şekilde Irak’ta Amerikan Blackwater (Academy) elemanlarının yerel halka uyguladığı şiddet uzun süre haberlere konu olmuştu.


İkinci dünya Savaşından sonra ortaya çıkan yıkım, savaşın galiplerinin bile savaştan çok fazla zarar görmesi gibi nedenlerle savaşın uluslararası hukukun meşru bir aracı olmaktan çıkartılması gerekliliği duyulmuş, bu amaçla meşru güç kullanma hakkı devletlerden alınarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine bırakılmış[3] ve savaş ilanının meşru sayılması için kesin bazı şartlar öngörülmüştür. Bunlar BM protokollerine göre; haklı neden, hukuka uygun otorite, hukuka uygun niyet, savaşa son çare olarak başvurma, başarı şansı ve amacın ötesinde zarar vermeme/oranlılık olarak sıralanabilir[4].
Soğuk savaş döneminde, “kutuplar” arasındaki rekabet, oluşan nükleer dehşet dengesi nedeniyle büyük bir savaşa neden olmasa da tüm vahşetiyle devam etmiştir. Bu dönemde gerek ABD gerek SSCB hem egemenlik bölgelerini genişletmek hem de karşı tarafın gücünü azaltmak için üçüncü devletlere, siyasi gruplara ve hatta terör örgütlerine her türlü desteği vermişlerdir. Bu destek başlangıçta Kore ve Vietnam’da iç savaş seklinde kendini gösterirken Güney Amerika, özellikle de Küba’da devrimci hareketlere yardım etmek şekline dönüşmüştür. Günümüzde ise artık “haklı savaş” kavramı dikkate alınmayarak, hedef devlet içerisindeki azınlık etnik gruplar, dini, mezhepsel ve inanç ayrılıklarını kışkırtmak veya mevcut karışıklık ve terör hareketlerini desteklemek gibi yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlere karanlık savaş veya asimetrik savaş isimleri de verilmektedir.
Ayrıca silah ve savaş sanayisi gelişmiş devlet (ve bazen Şirketler) başka ülkelerin savaşından çıkar sağlamak için gerginlikleri artırmaktan kaçınmamaktadır. Daha da kötüsü bu silahlar sadece devletlere satılmamakta, el altından isyancılara, ayrılıkçı hareketlere ve hatta terör örgütlerinede satılmaktadır
Kiralık Ordular
Modern devletlerin gelişmesine kadar, yurttaşlardan oluşan ve temeli vatan sevgisine dayanan “ulusal ordular” kullanılmıyordu. Eski dönemde, birçok devlet için düzenli ordu bulundurmak, bunların silahlarını ve teçhizatını temin ve idame ettirmek hazinenin çabucak boşalmasına sebep olan masraflı bir faaliyetti. Feodel beyleri, krallar adına savaşan askerleri ise, normal hayatında çiftçilikle uğraşan, genellikle askeri eğitimi zayıf ve standart silah ve teçhizata bile sahip olmayan köylülerden oluşmaktaydı. Bu nedenle ilk çağlardan itibaren, herhangi bir devlet veya krala bağlı olmayan, istedikleri parayı veren güçler için savaşan, kendi silah ve teçhizatını kendisi temin eden “kiralık ordular” oluşmuş ve uzun yıllar bu ordular kullanılmıştır.Paralı asker kulanmanın temel sebebi, bu askerlerin kendi silah ve teçhizatlarını kendilerinin temin etmesi ve bu silahları nasıl kullanacaklarını iyi bilmeleri olarak değerlendirilebilir. Ayrıca sürekli aynı birlikte yer almak ve daha önceki savaşlarda kazanılan tecrübelerle, uyum ve iş birliği kolayca sağlanabiliyordu.

Buna rağmen “Paralı orduların” mahsurları da vardı. Özellikle paraları zamanında ödenmezse güvenilmez olurlardı. Machiavelli; Prince adlı eserinde[5] ; “paralı askerler, uyumsuz, disiplinsiz ve sadakatsiz olurlar, savaşmadıkları müddetçe sizin yanınızda olurlar, ancak düşman önünde önce canlarını düşünürler. Yardımcı kuvvetler ise; yenilirlerse yüzüstü bırakır, galip gelirlerse zafere sahip çıkarlar” demektedir. Machiavelli’ye göre; “başkasına ait olan silahlar ya gücünüzü azaltır ya da yükünüzü artırır“.[6] Bazen de iki kiralık ordu karşı karşıya gelip saatlerce, hatta günlerce çarpışmalar devam ettiği halde iki taraf da küçük yaralanmalar dışında zaiyat vermeden savaşı sonlandırabiliyordu.
Ulusal ordulara geçildikten sonra önemini kaybeden paralı ordular, tamamen ortadan kalkmasa da uzun bir süre gündemden çıkmıştır. Ayrıca uluslarası hukuk kurallarıyla da paralı asker kullanımı yasaklanmıştır. Bu kapsamda iki uluslararası sözleşme bulunmaktadır. Bu Sözleşmeler, Birleşmiş Milletler (BM) kapsamında imzalanan 4 Aralık 1989 tarihli Paralı Askerlerin İstihdam, Finansman ve Eğitimine İlişkin Uluslararası Sözleşme[7] ve 3 Temmuz 1977 tarihli Afrika’da Paralı Askerliğin Kaldırılması İçin Afrika Birliği Örgütü Sözleşmesi’dir.[8] Her iki sözleşmede de paralı asker benzer şekilde tarif edilmiştir.
Uluslararası belgelerde Paralı asker(mercenary); savaşan bir devletin silahlı gücleri arasına gönüllü olarak katılan, kişisel kazanç amacını güden, savaşan tarafların vatandaşı olmayan, özellikle savaş ve askeri operasyonlarda yer alan kişi olarak tarif edilmektedir.
Kuşkusuz, uzun süreli kıtalararası savaşlar çok maliyetlidir. Savaş teknolojisini geliştirmek, yeni teknolojiler için ar-ge yapmak ve nihayetinde savaşı sürdürmek için çok güçlü bir finansmana ihtiyaç vardır. Genelde devletler, tüm kamusal ve idari harcamaları için ulusal kaynaklarını kullanır. Ancak savaş zamanlarında hem savaşın getirdiği yıkım hem savaşı kazanmak için ihtiyaç duyulan enerji, hem de savaşa kanalize olduğu için yeterince üretimde kullanılamayan emek bu kaynakların yeterli gelmemesine sebep olur. O nedenle savaşa karar vermek devlet adamları için kolay bir süreç değildir. Ayrıca uluslararası hukuk kurallarına göre savaş ilanının belli şartları vardır.
O nedenle bugün birçok devlet savaş açarak hasımlarını bertaraf etmek yerine hibrit savaş veya vekalet savaşı olarak adlandırılan ancak aslında karanlık savaş olan yöntemlere başvurabilmektedir. Bu yöntemler içerisinde yine uluslararası hukuk kurallarına göre yasak olan terör örgütlerine, ayrılıkçı gruplara ve çetelere destek olmak en çok rastlanılandır. Bir de son dönemde moda olan paralı asker göndermek. Bugünkü paralı askerler Roma’daki ve Fransız lejyonerlerinden farklıdır çünkü Lejyonerler bir devlete bağlı olarak çalışırken paralı askerler sivil şirketler olarak (genellikle de güvenlik ve eğitim şirketi) şeklinde kurulmakta ve devletten bağımsız olarak görülmektedir. Şu anda dünyada uluslararsı hizmet veren ve bağımsız çalıştığını iddia eden 150 civarında bu şekilde şirket olduğu değerlendirilmektedir. Ancak bunların devletler tarafından desteklendiği ve istihbarat örgütleriyle iş birliği yaptığı herkes tarafından bilinmektedir.
Devletler, paralı askerleri kullanırken uluslararası hukuku delmenin yanında ordularının itibarını da korumuş olmaktadır. Çünkü paralı orduların işledikleri savaş suçlarından devletler sorumlu tutulamadığı gibi, bunların başarısızlıkları ve kayıpları da devletin zayiatı olarak görülmez.
Oysaki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 3814 (XXIX)sayılı ve 1974 Tarihli Kararı ile Saldırının (Tecavüzün) Tanımı yapılırken
“Madde 3- Savaş ilan edilmiş olsun olmasın, aşağıdaki fiillerin herhangi birisi 2’nci madde hükümlerine tabi ve ona uygun şekilde bir saldırı fiili niteliği taşır:
G- Bir Devlet tarafından veya bir Devlet adına diğer bir Devlete karşı yukarıda listesi verilen fiillere varan veya o ölçekte olan silahlı kuvvet fiillerini icra eden silahlı çetelerin, grupların, gayri nizami askerlerin veya paralı askerlerin gönderilmesi veya bu gibi fiillere önemli ölçüde karışılması[9].”
Yine aynı şekilde “Birleşmiş Milletler Antlaşması Doğrultusunda Devletler arasında Dostça Ilişkiler ve Işbirliğine Ilişkin Uluslararası Hukuk Ilkeleri Konusunda Bildirge”de
“Her Devletin, başka bir Devletin toprağına saldırı amacını taşıyan, ücretli askerler de dahil olmak üzere, düzensiz güçler ya da silahlı grupları örgütlemek veya örgütlenmelerini teşvik etmekten kaçınma yükümlülüğü vardır. Her Devlet, bir başka Devletin içindeki sivil mücadele hareketleri ya da terörist hareketleri örgütlemek, kışkırtmak, bunlara yardımda bulunmak ya da bunların içinde yer almaktan ya da bu tür hareketlerin yürütülmesine yönelik olarak kendi toprakları içinde yürütülen örgütlü etkinliklere rıza göstermekten, bu paragrafta sözü edilen hareketler güç tehdidi ya da güç kullanımı içerdiği zaman, kaçınmakla yükümlüdür.[10]” Hükmü bulunmaktadır.
Aslında bu şekilde saldırıya maruz kalan ülkelerden birisi de ülkemiz olmuştur. Ülkemizin uzun yıllardır uğraştığı terör örgütü PKK, başlangıçta Suriye devleti tarafından desteklenmiş ve bu örgüt yurt içinde eylemlerini yaptıktan sonra sınırı geçerek Suriye içerisinde saklanmıştır. Türkiye uluslararsı hukuk kuralları içerisinde sınır ötesi takip hakkını kullanmış ve 1998 yılında artık terör örgütüne bu şekilde yardıma devam edilmesinin savaş sebebi olacağı ima edilmiş/belirtilmiştir. Bunun üzerine sürdürülen çabaların sonucunde Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye arasında 20 Ekim 1998 tarihinde Adana Mutabakatı imzalanmıştır.
Bugün yine Suriye topraklarında bulunan ve ülkemiz için bir ulusal tehdit oluşturan PYD/YPG de aynı şekilde açıkça ABD tarafından silahlandırılıp eğitilmekte ve ABD’li paralı askerler tarafından komuta edilmekte ve birlikte çalışmaktadır.
O nedenle dış politika planlanırken karanlık savaş türlerinin uluslararası hukuka uygun olmadığı unutulmamalı, bize karşı uygulanmasına da kesinlikle müsamaha gösterilmemelidir. En önemlisi de Mustafa Kemal Atatürk’ün belirttiği dış politika düsturu “Yurtta sulh, Dünyada sulh” ilkesinden ayrılmamak gerekir.
[1]Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), tüm ülkelerin Libya’ya yönelik silah ambargosuna riayet etmesini ve paralı askerlerin geri çekilmesini talep eden bir karar çıkardı.
[2] Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan bir rapor, Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen Libya hükümeti safında savaşmak üzere Türkiye’nin gönderdiği binlerce Suriyeli paralı savaşçının varlığının ülkede güvenliği tehdit ettiğini ve Libya toplumunda tepki yarattığına dikkat çekti. https://tr.euronews.com/2020/09/03/abd-turkiye-nin-libya-ya-gonderdigi-paral-askerler-guvenligi-tehdit-ediyor
[3] M Yasin ASLAN, Savaş Hukukunun Temel İlkeleri, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2008-79-470
[4] Fulya Aksu Ereker, “Haklı Savaş”, Güvenlik Yazıları Serisi, No.18, Ekim 2019. https://trguvenlikportali.com/ wpcontent/uploads/2019/10/HakliSavas_FulyaAksuEreker_v.1.pdf DOI: 10.13140/RG.2.2.28980.60805
[5] Niccolo MACHIAVELLİ; Hükümdar, TÜKÇESİ: Mehmet ÖZAY, Şule Yay., İSTANBUL, 2003. s.70
[6] age.s.70-78
[7] International Convention against the Recruitment, Use, Financing and Training of Mercenaries, 4 December 1989.
[8] OAU Conventıon For The Elımınatıon Of Mercenarısm In Afrıca
[9] Saldırının (Tecavüzün) Tanımı: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 3814 (XXIX) sayılı ve 1974 Tarihli Kararı
[10] BIRLEŞMIŞ MILLETLER ANTLAŞMASI DOĞRULTUSUNDA DEVLETLER ARASINDA DOSTÇA ILIŞKILER VE IŞBIRLIĞINE ILIŞKIN ULUSLARARASI HUKUK ILKELERI KONUSUNDAKI BILDIRGE VE EKI
Hits: 424
Kerkük’te Neler Oluyor?
- 30 Kasım 2021