
BU TOPRAKLARDA ATATÜRK’ÜN VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜN KARŞILIĞI YOK
- 25 Mart 2022
- Güven Kaya
- Başlık; Türkiye
- 32
- Facebook10
- Twitter5
- WhatsApp490
- LinkedIn20
- Telegram0
- Paylaşım
BİZ KAÇ KİŞİYİZ?
24.03.2022 / ANAKARA
Atatürk’ün, herkesin (ıslak oğlanın bile) anlayacağı bir cumhuriyetçilik tarifi vardır: Cumhuriyet adam[1] olmaktır, adam. Benim Atatürkçülük[2] tarifim, Atatürk’ün cumhuriyeti tarifinden farksızdır: Atatürkçülük, insan olmaktır, insan.
Nedir bu tarifteki insan? Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli kimse[3] demektir. Açalım bunu. İnsan tanımı içinde iki eli, iki ayağı, yedi delikli bir başı, yaşaması için gerekli organlara sahip bir gövdesi olan, nefes alan bir canlı tanımı akla gelebilir ve bu özellikler her insanda vardır. Ancak her insanda olmayanlar, insana “insan” manası verir. Nedir bunlar? Haysiyet, erdem, iyi ahlak, iyi vicdan, bilgi birikimi, aklı ve bilimi öne çıkarmak, fikri hür, vicdanı hür, aklı hür, bedeni olmak…
Lafı dolandırmadan gidiyorum. Benim gözümde Atatürk haysiyet, erdem, iyi ahlak, iyi vicdan, çalışkanlık[4] bilgi birikimi, aklı ve bilimi öne çıkarmak, kısacası yukarıda saydıklarım ve benzeşen nitelikler demektir. Bu saydığım niteliklere sahip olanların Atatürkçüyüm demesine gerek yok, zaten o yolda yürüyordur ve bunu eylemleriyle gösteriyordur.
Atatürkçü olmak için, herkesin ezbere saydığı ama altında neyin yattığını bilmediği ilkelere, sözde, bağlılık yemini etmeye gerek yok. Yukarıda saydığım niteliklerin tamamına sahip olmayan biri istediği kadar bağlılık yemini etsin, kendisinde, Atatürk ve Atatürkçülük karşılık bulamaz. Çünkü Atatürk ve Atatürkçülüğün temelinde insan olmanın nitelikleri yatmaktadır.
Atatürkçülüğü bir hatırlayalım:
Temel ilkeleri: tam bağımsızlık, ulusal egemenlik, bireysel özgürlük.
Tamamlayıcı ilkeleri: milliyetçilik, cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve devrimcilik.
Kendini Atatürkçü olarak tanımlayanların, bu ilkelerin hepsini sayabildiğini varsayalım. Sayabildiği ama aslında ne olduğunu bilmedikleri ilkelerin temelinde yukarıda saydığım nitelikler vardır. Ahlaksız biri, ne kadar milliyetçi olabilir ya da ne bileyim cumhuriyetçi? Sahtekâr, hırsız, yalancı ve dolandırıcı bir kişilik ne kadar devletçi olabilir ya da halkçı? Haysiyetsiz biri ne kadar laik olabilir? Benim gözümde bir kişinin peşinden giden herkes haysiyet ve erdem yoksunudur. Bu kişi laik[5] olabilir mi?
Atatürk ve Atatürkçülüğü en anlaşılır şekilde tarif ettikten sonra, toplumda, neden karşılık bulamadığını betimleyelim.
Çok büyük bir kesimi, temel ilkelerin tam karşıtı olan “ümmetçilik” telkinine boyun eğen ve niteliği ne olursa olsun, bir kişinin yönetiminde olmaya sevinen bir toplumda Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsızlığına düşman olan ülkelerin ortaya attığı ve dünyayı kan gölüne çeviren BOP/GOP’un eş başkanlığını yaptığını itiraf eden ve bu kişiye, oylarıyla, sürekli destek çıkan insanların çoğunlukta olduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Tam bağımsızlığın ilk adımı ekonomik bağımsızlıktır. Kendine gerekli olan besin maddelerini üreten birkaç ülkeden biriyken, dışarıdan her şeyi satın alan ülke konumuna getirildik. Acınası bu durumu “dışarıdan saman bile alıyoruz, nedir bu” eleştirisi ile gündemde tutanlara “paramız var ki alıyoruz” diyen tarım bakanı ve onu oraya atayan zihniyetin ayrıcalık gördüğü yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Tam bağımsızlık üreten ekonomi demektir. Üreten ekonomiden uzaklaşmak, diğer bir anlatımla kölelik peşine takılmak için “onlar üretsin, biz satın alırız” mealinde telkinlerde bulunan diyanet çalışanlarının çoğaldığı yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Tam bağımsızlığın ikinci adımı kendi silahını kendin üretmekten[6] geçer. Atatürk zamanında birçok Avrupa ülkesine uçak dahi satan bir milli ekonomiden, artık hurdaya çıkmak üzere olan F-16’lardan birkaç filo daha almak için çeşitli yalanlar uyduran seçilmişlerin neden olduğu sömürülen ekonomide Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Atatürk zamanında kendi tankını kendi yapan ülkeden, yandaşım kazansın diyerek, her türlü ön çalışması yapılan ve beş adet ilk örneği üretilen tankın, anlaşılan firmanın elinden alınarak seri üretiminin engellendiği noktaya gelinen ülkede Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Montrö boğazlar sözleşmesini resmen tartışmaya açan, bu konuda uyaran amiralleri yargılayan ama savaş çıktığında sözleşmeye sıkı sıkıya sarılan kişileri alkışlayan ikiyüzlü seçmenlerin çoğunlukta olduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük karşılık bulabilir mi?
Ulusal egemenlik kavramını, aslında hiçbir zaman olmayan ama var olduğunu sandıkları, tanrının egemenliği ile aynı düzlemde gören insanların çoğunlukta olduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir? Bu insanlara ikisinin de farklı konular olduğunu anlatmak olası mı?
Bireysel özgürlüğü, başta kamunun parasını çalma olmak üzere, her türlü ahlaksızlığı su içer gibi yapmak olarak algılayanlar ile buna dinsel kılıflar buluveren erdem ve haysiyet yoksunlarının çokça bulunduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Karadeniz ülkesinden komşularımız olan iki ülkenin savaşında, Ukrayna’dan geri gelmek isteyen Türk öğrencileri getirmek için normalden on kat daha fazla ücret isteyen Türklerin neresi halkçıdır? Kötü vicdanlı ve haysiyet yoksunu bu insanların olduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
TAG otoyolu adıyla anılan Tarsus-Adana-Gaziantep otoyolunun, bu sene, kar yağışında iki kere kapanması sonucu mahsur kalan yolcu ve sürücülerden, civardaki kafeterya, restoran, otel motel gibi yerlerin normalden 3 katı fiyat istemelerinin neresi halkçılıkla, milliyetçilikle bağdaşmaktadır? Haysiyet, erdem ve iyi vicdan yoksunu insanların çokça olduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Her kurulan parti, nedense, Atatürkçü olduğunu iddia ve beyan etmektedir. Zaman içinde o partiden ayrılanlar olmakta ve neden olarak da Atatürk ilke ve inkılaplarından sapmayı göstermektedir. Çok geçmeden kendisi de bir parti kurmakta ve öncekiler gibi Atatürkçü olduğunu beyan etmektedir. Derken buna katılanlardan da Atatürk ilke ve inkılaplarından sapmayı mazeret göstererek ayrılanlar olmaktadır. Bu böyle devam eder, gider… Dalga geçer gibi davranıldığını söylememe gerek yok elbette… İşte, böylesi niteliksizlerin sürekli eylem içinde olduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Herkes kendine göre bir anlayış içinde olup kafasına göre Atatürk ve Atatürkçülük yorumu yapmaktadır. Neden böyle oluyor? Çünkü insan olmanın nitelikleri yok.
Seçmeni kandırmak ya da başarısızlıklarına kılıf bulmak istediklerinde ağızlarına Mustafa Kemal’i (Atatürk demezler) alırlar. Bundan geçtim, daha kötüsü var ve yine moda oldu. Bir şeylere sıkıştıkça bu söyleme sarılıyorlar: Atatürk yaşasaydı bizim partiden olurdu.
Bunlara söylenecek laf çok açık ve net olmasına rağmen, şimdilik, “haydi oradan” demekle yetinelim. Bu lafı edenler o kadar kötü niyetliler ki karşılarındaki insanları gerçekten embesil yerine koyuyorlar. Atatürk yaşasaydı sadece ve sadece Cumhuriyet Halk Partisinde olurdu. Çünkü o partiyi kendisi kurdu. Dahası “her şeyi bırakabilirim ama Cumhuriyet Halk Partisini bırakmam” diyendir. Böylesi bir bilgisizliğin, vicdansızlığın olduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük karşılık bulabilir mi?
“Atatürk ile başlayan bağımsızlık mücadelemizin (x kişi ile) yükselişe geçtiği dönemdeyiz. Kendisine; vatansever, milliyetçi, ulusalcı diyen tüm yurtsever güçlerin açıkça (x kişinin) yanında olma zamanıdır.” Diyen bir adamın, neresini düzeltmek gerekir? Bağımsızlık mücadelesinin Atatürk ile başarıldığını, tamamlandığını ve öyle bir sorunun kalmadığını bilmeyen birinin, ağzına Atatürk’ü almak hiç yakışıyor mu, bunu mu düzelteyim? Atatürk’ten sonra gelenlerin, özellikle de şimdikilerin, zamanında bağımsızlığın yok edildiğini saklamaya çabalamasını mı düzelteyim? Vatansever ile yurtseverin aynı anlamda olduğunu bilmemesini mi düzelteyim? İşte, böyle hiçbir ahlaki ve vicdani kaygı taşımadan gerçekleri çarpıtan, hiçbir bilgisi olmayan, fikirlerin değil kişilerin emrinde olanların ortalık yerde gezindiği bir ortamda Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Devleti yöneten kişiye bile bir fincan kahve içirecek parası olmayan ama buna rağmen, Büyük Utku’nun hemen sonrasında, Tekâlifi milliye yayasında verilen sözü tutan bir devletten, salgın hastalıkta halkına IBAN vererek para dilenen bir devlete nasıl gelindiğini sorgulayamayan insanların yaşadığı yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Atatürk hiçbir zaman bir başkasının fikir kölesi olmadı. Bir başka milletin gelenek ve göreneğinin peşinden gitmedi. İçinde bulunduğu milletin adamı oldu. Üzerinde yaşadığı toprakların adamı oldu. Hayal peşinde koşmadığı gibi hayal tacirliği de yapmadı. Onun içindir ki bu toprakların yağma edilmesine izin vermedi. Siyasiler bile yağmalayamadı. Onun içindir ki bir başka devletin veya sürecin eş başkanı olmadı. Kimsenin ayağına gitmedi ve neredeyse tüm düşmanlarını ayağına getirdi. Bir gemiyle koca bir devlete ayar verdi. Üzerine geçirdiği mareşal üniforması ile faşist İtalya’nın diktatörüne destur çekti. Çağdaşları diktatörlüğü seçerken o demokrasi ve cumhuriyeti milletine hediye etti. Ama ne yazık ki ölümünden sonra, hemen ertesi gün, karşı devrim başladı. Böylesi kin ve nefret dolu insanların çoğunlukta olduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Ülkeyi yoktan var eden, tam bağımsız kılan, ekonomisini yeniden kuran ve çağ atlatan Atatürk’ün yaptıklarının hepsinin satılması, bağımsızlığın kaybedilmesi ve ekonominin bitirilmesi sürecinin sorumlularının kurtarıcı sanıldığı yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Ülkeyi kurtarırken çok sevdiği kahveyi parasızlıktan bulamayan birinin kurduğu makama gelenlerin, ülkenin parasını çarçur etmesinin, halkın gözünün içine sokarcasına ejder suyu denen ve çoğu kişinin ne olduğunu bilmediği, erişemediği nesnenin su gibi tüketilmesinin kabul görüldüğü yerde Atatürk ve Atatürkçülük ne kadar karşılık bulabilir?
Klan, kabile hayatı yaşayanların, yerlilikten ve millilikten bahsetmesine seyirci olan ama kendini milliyetçi olarak tanımlayanların bolca olduğu yerde Atatürk ve Atatürkçülük karşılık bulabilir mi?
Altı adet parti bir araya geldi ve bir sözleşme imzaladılar. O sözleşmede Atatürk ve Atatürkçülük namına bir şey yok. Nerede kaldı sizin ekmeğini yediğiniz, ağzınızdan hiç düşürmediğiniz o Atatürk ilkeleri? Siz o ilkeler ile siyasi hayat bulmadınız mı? O makamlara o ilkelerin bir sonucu olarak gelmediniz mi? Ha bekliyor muydum bunlardan Atatürk ve Atatürkçülük uğrunda bir savaş vermelerini? Asla beklemiyordum. Neden mi? En başta yazdığım insani niteliklerden dolayı beklemiyordum. Onların olmadığı yerde herhangi bir beklentim olamaz. Kendi kurduğu ve bu topraklara bağımsızlığı, adam olmayı getiren partide bile karşılık bulamayan ülkede Atatürk ve Atatürkçülükten bahsetmek ne kadar olasıdır? Ne acı!
Şimdi geliyorum en önemli noktaya. Bir zamanlar çok yaygındı, şimdilerde unutuldu gitti.
Sahi biz kaç kişiyiz?
Bir mi, on mu, yüz mü, bin mi? Sahi kaç? Haydi, bugün iyi günümdeyim on bin olsun, tamam tamam yüz bin olsun? Ama asla yüz bin bir olamaz…
[1] Bugün buna değişen kavramlar ve kadınların kenara atılmaması gerçeğiyle insan olmak diyoruz ve doğrudur.
[2] Ben Atatürkçülük diyeyim, siz Kemalizm okuyun. Yerleşik hali bu olduğundan daha anlaşılır olmak adına bunu kullanıyorum. Gerçekte, Kemalizm kavramını daha doğru bulurum. Atatürkçülük kavramı karşı devrimcilerin yazınına aittir, benim gözümde. İlgilisine not; karşı devrim 11 Kasım 1938 de başlamıştır.
[3] Türkçe sözlük, Türk Dil Kurumu, s. 972, 10. Baskı, 2005, Ankara. Sözcüğün dördüncü anlamı, sıfat, mecazi.
[4] Şimdilerde çokça olduğu gibi karşılıklı “çalma” anlamındaki çalışmak değil, eylemli olmak, tembel olmamak anlamındakidir.
[5] Laiklik, esasında, egemenliğin halka verilmesidir. Haysiyetsizler egemenliğin kendinde olmasını ister ve bunlar diktatördür.
[6] Hem de en ince ayrıntısına kadar, yani %100 parçasını üretmek demektir.
Hits: 1256
FILM NOIR
- 3 Mart 2022